11 Nisan 2003 günü Discovery Channel"da "Süper Sinek" isimli bir belgesel yayınlandı. Programda Drosophilia melanogaster türü meyve sineklerinin genetik biliminin gelişiminde oynadığı rol konu ediliyordu. 1900"lü yılların başında Thomas H. Morgan isimli bilim adamının çalışmalarından başlayarak, günümüze değin çeşitli genetik araştırmalarda kullanılan meyve sineğinin aracı olduğu önemli bilimsel ilerlemeler anlatıldı. Ancak Discovery Channel, anlattığı her canlıyı evrim propagandasına malzeme yapma alışkanlığını bu programda bir kez daha ortaya koydu. Üstelik yine masal anlatarak ve gerçeklerin üstünü örterek...
Belgeselde ağırlıklı olarak Thomas H. Morgan"ın çalışmaları üzerinde duruldu. Discovery Channel bu çalışmaların amacını şöyle aktarıyordu:
"Darwin teorisini elli yıl önce geliştirmişti. Morgan laboratuvarında bunu test etmek istiyordu: Evrim nasıl gerçekleşmişti onu çözecekti"
Discovery Channel bu ifadelerle evrim bilimsel bir gerçekmiş ve laboratuvar ortamında gözlemlenebilirmiş gibi bir izlenim oluşturmaya çalışıyordu. Aynı zamanda meyve sinekleri üzerinde yapılan çalışmaların sözde evrimi kanıtladığı gibi bir mesaj da veriyordu.
Oysa meyve sinekleri üzerinde yapılan çalışmalar; evrim teorisini doğrulayan değil geçersiz kılan sonuçlar ortaya koymuştur:
1. Öncelikle teorinin dayandığı mutasyonların canlı türlerini geliştirerek onları evrimleştiren özellikte olmadığı anlaşılmıştır. Rasgele mutasyonlar etkili oldukları zaman canlıları geliştirmek yerine onları sakat bırakmakta veya canlının ölümüne yol açmaktadır. (Evrimciler bazı mutasyonların faydalı olduğunu ileri sürmektedirler. Oysa bu konuda verdikleri örnekler son derece yanıltıcıdır. Mutasyonların gerçek etkisi için bkz
(http://www.darwinizminsonu.com/mekanizmalar06.html)2. Bir başka önemli engel, mutasyonların sonraki nesle aktarılmaları için sadece cinsiyet hücrelerinde gerçekleşme mecburiyeti olmasıdır. Bu kadar engele ve başarısız deney tecrübesine rağmen yararlı bir mutasyon olacağı farzedilse bile cinsiyet hücresi dışında meydana gelmesi durumunda mutasyonun etkileri sonraki nesillere aktarılamayacak dolayısıyla "etkisiz" hale gelecektir.
3. Dahası hücre kopyalanması sırasında hatalı kopyalamalar kontrol edilmekte ve tamir edilmektedir. Bu da mutasyonların büyük bir bölümünü ortadan kaldırır.
4. Evrim teorisi basitten komplekse doğru bir evrim süreci olduğunu iddia etmektedir. Ancak hiçbir mutasyonun organizmaya bilgi eklemediği, mutasyonların daima yıkıcı oldukları görülmüştür.
Bu deneylerin başarısız sonuçları birçok evrimci tarafından çeşitli defalar itiraf edilmiştir. Bu itiraflardan bazıları şunlardır:
Prof. R. Goldschmidt (Zoolog, California Üniversitesi):
"Şimdiye kadar hiç kimsenin makro mutasyonlar yolu ile yeni bir tür ya da cins üretemediği bir gerçektir. Seçilmiş mikro mutasyonlar yoluyla dahi tek bir tür bile oluşturulamadığı da doğrudur. En iyi bilinen Drosophila (meyve sineği) gibi organizmalarda bile sayısız mutasyon bilinmektedir. Eğer herhangi bir organizma üzerinde bu binlerce mutasyonun bir kombinasyonunu yapabilseydik, yine de doğada bulunan herhangi bir türle benzerlik gösteren bir tür üretemezdik"
Michael Pitman:
"Sayısız genetikçi meyve sineklerini nesiller boyunca sayısız mutasyonlara maruz bıraktılar. Peki sonuçta insan yapımı bir evrim mi ortaya çıktı? Maalesef hayır. Genetikçilerin yarattıkları canavarlardan sadece pek azı beslendikleri şişelerin dışında yaşamlarını sürdürebildiler. Pratikte mutasyona uğratılmış olan tüm sinekler ya öldüler, ya sakat kaldılar ya da kısır oldular"
Gordon Taylor (Evrimci genetikçi) :
"Bu, çok çarpıcı ama bu kadar da gözden kaçırılan bir gerçektir: Altmış yıldır dünyanın dört bir yanındaki genetikçiler evrimi kanıtlamak için meyve sinekleri yetiştiriyorlar. Ama hala bir türün, hatta tek bir enzimin bile ortaya çıkışını gözlemlemiş değiller"
Öte yandan, sineğin genetik özellikleri bir yana tasarımındaki mükemmellik tek başına canlılığın tesadüf eseri olamayacağını göstermektedir. Saniyede 200 defa kanat çırpan, cama ve tavana konabilen, en gelişmiş uçaklardan bile üstün manevra yeteneğine sahip bir tasarımın tesadüflerle meydana gelmiş olabileceğini savunmak, bir atelyeye yerleştirilecek şempanzelerin buradaki malzemelerle gelişmiş bir savaş uçağı üretebileceğini savunmaktan daha akıl dışıdır. Discovery Channel kör tesadüflerin kompleks tasarımlar meydana getirmesinin imkansız olduğunu, bunların ancak bilinçli tasarım yani yaratılışla açıklanabilir olduğunu kabul etmelidir.