Ancak tüm bu hikaye evrim teorisine hiçbir kanıt oluşturmamaktadır.
Burada anlatılan durum, evrimci biyologların mikro-evrim olarak isimlendirdikleri ve canlılığın ortak atadan türediği hipotezine kanıt sağlamadığını kendilerinin de kabul ettiği bir olgudur. (Bkz. "Mikroevrim" İtirafları )
Söz konusu adada gerçekleşen durumu şöyle özetlemek mümkündür. Bu adanın ortaya çıkışı zamanla yılanların coğrafi olarak ana karadan izole olmasına yol açmakta ve ana karadaki popülasyonla eşleşmelerine engel olmaktadır. Zaman ilerledikçe de iki popülasyon arasında görünüm açısından farklılaşma ortaya çıkabilmektedir. Bu farklılaşmada genetik olarak ayrılan iki popülasyonda, frekans açısından baskın olan genlerin ifade edilmesi ve zaman içinde bunların bireylerde yaygınlık kazanması söz konusudur.
Bu olgu insanlarda da görülebilir. Örneğin bir yörenin halkı, boylarına göre ayrılıp, kısaların ağırlıkta olduğu grup bir adaya, uzunların ağırlıkta olduğu bir grup başka bir adaya yerleştirilirse bir süre sonra bir adanın halkı diğerine göre ortalama boy açısından belirgin şekilde uzun olacaktır.
Evrimcilerin bu olayı "evrim" olarak nitelemelerinin tek sebebi, coğrafi olarak ayrılan iki yılan popülasyonunun birbirleriyle çiftleşmemesidir. Evrimciler bunu yeni bir türün ortaya çıkışı olarak kabul etmektedirler. Halbuki çok önemli bir nokta vardır: Bu yılanlarda hiçbir genetik bilgi artışı olmamıştır. Evrimcilerin iddialarının doğru olması için ise genetik bilgi artışı gerekmektedir.
Bazı durumlarda coğrafi olarak izole olan popülasyonlardaki bireyler birbirleriyle çiftleşmemeyi seçme gibi bir davranış ortaya koyabilmektedir. Ancak bu canlılar daima laboratuvar şartarında eşleştirilebilir ve sağlıklı yavrular elde edilebilir.
Discovery Channel’ın bu gibi "mikroevrim" örneklerini Darwinizm"e dair bir kanıt gibi yayınlaması, evrimcilerin kanıt açısından içinde bulundukları çaresiz durumu ve bu durumda teorilerinin propagandasını yapmada kolayca çarpıtmalara başvurabildiklerini açıkça göstermektedir.