Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, 30 Eylül’de El-Ahbar gazetesine verdiği röportajda, İngiliz Şiiliği’ne dikkat çekti. Nasrallah, “İngiliz Şiiliği” olarak nitelediği yapının Orta Doğu’daki mezhep savaşlarını körüklediğini belirtti ve İngiltere'de yayın yapan çeşitli televizyon kanalları üzerinden Ehl-i Sünnet'e hakaret edenlerin hedeflerinin mezhepler arası çatışma çıkarmak olduğuna söyledi. Nasrallah’ın röportajdaki en önemli tespitlerinden biri şu şekilde:
“Dini ve mezhebi söylemlerle konuşan bu kişiler [İngiliz] casusluk bürolarının ajanlarıdır ve bunların hedefi mezhepleri tahrip etmektir. Bunları destekleyenler de bu komploya ortaktır.”
Benzer şekilde 2013 yılında İran İslam Cumhuriyeti dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de, fetva niteliği taşıyan bir açıklama yapmış, "Şii adıyla diğer İslam mezheplerinin duygularını tahrik etmek İngiliz Şiiliği’dir. Ehl-i Sünnet'in mukaddesatına hakaret etmek İngiliz Şiiliği’nin işidir" demişti.
İngiliz Şiiliği olarak adlandırılan harekete İngiltere'de yaşayan Müçteba Şirazi ve Yasir Habib gibi sözde Şii din adamları öncülük etmekteler. Bu kişiler, Şii olmayanları "şirk ehli" kabul ettikleri yetmiyormuş gibi, televizyon kanallarında Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) ve Hz Ayşe (ra) annemiz gibi Müslümanların büyük değer verdiği mümtaz şahsiyetlere ve mukaddesatlarına düzenli olarak hakaret etmekteler. Ali Hamaney, açıklamasında, Şirazi ve Habib gibi kişilerin İngiliz İstihbarat Örgütü MI6’in kontrolünde olduğunu ve mezhep savaşlarını körüklemekte kullanıldıklarını da ifade etmişti. Bunun üzerine İran yönetimi, Ocak 2015'te, uydudan yayın yapan 17 sözde Şii kanalının ofislerini Sünni ve Şii Müslümanlar arasında ihtilaf çıkardıkları gerekçesiyle kapattı. Ayrıca yine İran’da 4 Haziran 2016 tarihinde “İngiliz Şiiliği ile mücadele edilmelidir” şeklinde hutbe okundu.
İngiliz Şiiliği olarak nitelenen hareketin lideri Ayetullah Şirazi olarak biliniyor. Şirazi’nin “Sünnileri Öldürmek Farzdır” diyen fetvası dolayısıyla “Irak'taki Sünnilerin korunması gerektiğine” dair açıklama yapan Irak Şiilerinin dini lideri Ayetullah Sistanî de Şirazi ve yandaşları tarafından kafir ilan edildi.
Dünya Ehlibeyt Kurultayı Başkanı Ayetullah Şebusteri de İngiliz Şiiliği için "Düşman bugün İslam aleminde sünni karşıtı bir Şii fanatizmi oluşturma peşindedir ”. “İngiliz Şiiciliği, bidat ve hurafeleriyle, Müslümanların katledilmesi için düşmanların eline malzeme sunmaktadır." ifadelerini kullandı.
İslam Alemi’ne hakim olmak isteyen küresel güçler mezhep ayrılıklarını körüklemektedir. Geçmişte hak dinler Ortadoğu’da sevgi, barış, kardeşlik, birlik ve beraberliğin kaynağı iken bugün gelinen noktada ise mezhep ayrılıkları bu topraklar üzerinde savaş, çatışma, düşmanlık ve parçalanmışlığın ana nedeni. Suriye, Irak, Yemen, Lübnan, kısacası kargaşanın hakim olduğu nereye bakarsak bakalım, sorunların arkasında Sünni-Şii çatışması çıkıyor .
Günümüzde Ortadoğu için tehlike ne IŞİD, ne de küresel güçlerin enerji odaklı planlarıdır. Bu topraklardaki en büyük tehdit mezhep savaşlarıdır. Mezhepçilik, Batılı derin devletlerin bölgede rahatlıkla provokasyon yapmalarına imkan sağlayan bir unsurdur; onların İslam alemini bölmek ve, küçük/güçsüz parçalara ayırmak için kullandıkları en etkili silahtır aynı zamanda. IŞİD, El Kaide, Hizbullah ve diğer radikal örgütleri besleyen de yine mezhep ayrılığıdır.
İslam ülkelerinde çeşitli mezhepsel farklılıklar var elbette. Bu farklılıklar yüzyıllardır var olsa da, mezhep odaklı gerilim bilhassa 1979’dan bu yana Ortadoğu’da sürekli bir tırmanış içinde. Öyle ki mezhep ayrılıklarına dayanan gerginlik ve anlaşmazlıklar bölgede çatışma ve savaş olarak ortaya çıkıyor ve daha önce görülmemiş bir vahşetle halen devam ediyor.
Hemen her gün, bir grubun kendi mezhebinden olmayan diğerine uyguladığı şiddet haber konusu oluyor: Pakistan’da sivillerle dolu bir otobüs otomatik silahlarla taranıyor, Beyrut’ta intihar saldırıları düzenleniyor, aynı şekilde Kuveyt’te veya Irak’ta cami içinde bir intihar bombacısı kendisiyle birlikte masum insanları patlatıyor, Suriye’de bir pazar yerine varil bombaları ile saldırılıyor veya insanlar ağır işkencelere maruz kalıyor... Bahreyn’de, Yemen’de neredeyse her gün onlarca masum çocuk, kadın, yaşlı, sivil mezhep çatışmaları nedeniyle hayatını kaybediyor. Bombalardan, savaş ve zulümden kaçan milyonlarca mültecinin büyük bölümü yine bu nedenle sefalet içinde yaşıyor.
Bu durumun altında yatan önemli sebeplerden biri de şu: bazı batılı derin devletler zayıf ve parçalanmış bir İslam Dünyası görmek istiyor. Bunlar, siyasi, sosyal ve ekonomik yönlerden istikrarsız hale gelmiş müslüman ülkelerin, çıkarlarına daha uygun olduğunu düşünüyorlar. Hedeflerine ulaşmak için de mezhepsel farklılıkları kullanıyor; mezhep ayrımcılığını kışkırtıyor, Kuran’dan ve gerçek İslam’ın değerlerinden uzak, sevgisiz, saldırgan, birbirine düşman toplulukları teşvik ediyor; Müslümanları birbirine düşürüp kardeşi kardeşe kırdırıyorlar. Bu oyuna düşen bazı müslüman siyasiler, dini liderler ve kanaat önderleri de farklı mezhep, cemaat ve gruplardan olan müslümanlara karşı düşmanca, kin ve nefret dolu söylemler kullanarak, batılı devletlerin sinsi planına, bilerek veya bilmeyerek hizmet ediyorlar.
Acilen yapılması gereken, tüm Müslümanların mezhep odaklı yaklaşımı bir an önce terk etmesi ve mezhepsel farklılıkları tamamen bir kenara bırakmasıdır. Hangi mezhepten olursa olsun, Müslümanlar aynı Allah’a, aynı dine, aynı Kitap’a, aynı peygamberlere iman eden, aynı kıbleye yönelen, aynı kültürü paylaşan, aynı değerlere sahip insanlardır. Kısacası ayrılık ve çatışma için değil ama birlik ve beraberlik için fazlasıyla nedenimiz var. Allah iman edenlerin birbirlerine düşman olmalarını, bölünmelerini, ayrılığa düşmelerini Kuran-ı Kerim’de yasaklamıştır. Bu İlahi emre aykırı hareket etmek, beladan başka bir şey getirmez. Ortadoğu’daki kardeşlerimizin yaşadıkları acı ve sıkıntılardan kurtulmalarının; özlem duydukları huzur, istikrar, barış ve refah içinde yaşayabilmelerinin tek yolu, Kuran-ı Kerim’in ışığında tüm Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olmaları, kardeşliğe ve şefkate niyet etmeleridir.
O halde uzun senelerdir gerek kitaplarımda, gerek konuşmalarımda gerekse de makalelerimde yaptığımız çağrımızı, dünya üzerindeki bütün Müslümanlara yönelik olarak bir kez daha tekrarlayalım: gelin, mezhepsel farklılıklarımızı tamamen ve derhal bir kenara bırakalım, gelin birlik olalım!
Uluslararası önde gelen siyasi düşünürlere, uluslararası ilişkiler, güvenlik ve terörle mücadele konusunda uzman yazarlara yer veren Rusya’nın Katehon isimli ünlü düşünce kuruluşu’nun İngilizce ve Rusça yayınlarında Adnan Oktar’ın makaleleri yayınlanmaktadır.
http://katehon.com/ru/article/ostorozhno-britanskiy-shiizm
http://www.harunyahya.org/tr/Makaleler/238488/Dikkat-Ingiliz-Siiligi