Çoğu insan kendi bedenindeki sistemlerin varlığından ve bu sistemlerin öneminden habersizdir. Kendi kendine işleyen bu mükemmel fabrikanın nasıl ortaya çıktığı, nasıl olup da böyle detaylı bir tasarıma sahip olduğu gibi soruların cevapları aranmaz. Oysa bu tarz konular bir insan için hayati önemi olan konulardır.
Varlığının nedenini düşünen insan, yaratılışındaki olağanüstülüğü görecek ve Allah'ın varlığının tartışılmaz delillerini kendi aklıyla bulacaktır. Allah'ın varlığı tüm evreni sarıp kuşatmıştır. Allah'tan başka ilah yoktur. Düşünen insan bu apaçık gerçeği hemen görür ve yaşamını Allah'ın istekleri doğrultusunda yönlendirir. Kuran'a baktığımızda insan vücuduna dikkat çeken pek çok ayetle karşılaşırız. Allah insana belli bir düzen içinde biçim verdiğini, insanın yaratılmasının çok önemli nedenlerinin olduğunu, hiç kimsenin kendi başına sorumsuz bırakılmayacağını ayetlerinde bize bildirmiş ve bu konuların üzerinde düşünmemizi emretmiştir. Bu durumda insana düşen görev; düşünmek ve bunu Allah'a yönelmeye, Rabbini gereği gibi takdir etmeye bir yol olarak görmektir. Dileyenin Rabbimize yönelmesi için bu da bir vesiledir:
Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti. (İnfitar Suresi, 6-8)
İnsan vücudunda pek çok mucizevi yapı vardır. İnsanın çevresiyle bağlantı kurması ve yaşamını sürdürmesi hep bu yapıların varlığına bağlıdır. Görme, koklama, işitme, dokunma, tad alma gibi duyuların yanısıra solunum, beslenme, üreme, savunma gibi karmaşık sistemler incelendiğinde kusursuz bir tasarımla karşılaşılır.Bundan başka insan vücudu son derece estetik bir görünüme sahiptir. Bu estetik görünümü veren insan bedenini saran çok fonksiyonlu koruyucu örtüdür. Bu örtü, tek parçadan oluşmasına rağmen metrelerce uzunlukta olan derimizdir. İnsan derisi, sahip olduğu, birbiriyle çoğu zaman taban tabana zıt olan özellikleri ile bilimadamlarını hayrete düşürmektedir. Örneğin insan derisi hem ısınmayı, hem de serinlemeyi sağlayacak özelliklere aynı anda sahiptir. Bununla birlikte son derece sağlamdır, ama aynı zamanda çok estetik ve her türlü dış etkiye karşı çok etkin koruma sağlayabilen bir dokudur.
Deri dokusu genel özellikleri aynı olsa da insan vücudunda ve diğer tüm canlıların vücutlarında türlere göre bazı değişiklikler gösterir. Derinin yapısı detaylara inilerek incelendiğinde canlı vücutlarında bulunan diğer pek çok yapı gibi, eksikliği durumunda insanın yaşamını tehlikeye atacak kadar önemli bir organ olduğu görülecektir.
Yanda katmanlarının kesiti görülen insan derisi çok farklı bölümlerden oluşur. Örneğin üst derinin hemen alt kısmında yağdan oluşan bir katman vardır. Isıya karşı yalıtım görevini üstlenmiş olan bu tabakanın üstünde deriye esneklik özelliğini veren ve büyük kısmı proteinlerden oluşan başka bir bölüm bulunur. Derinin pek çok önemli görevi vardır. Bunlardan birkaçını şöyle özetleyebiliriz.
Deri son derece dayanıklı ve esnek bir yapıya sahiptir. Üst deri yüzeyindeki hücrelerin büyük bir bölümü ölüdür. Alt deri ise canlı hücrelerden oluşur. Üst deri hücreleri bir süre sonra hücre niteliklerini kaybetmeye başlarlar ve 'keratin' adını verdiğimiz sert bir maddeye dönüşürler. Ölen bu hücreleri keratin maddesi birarada tutar ve vücudu koruyucu bir zırh oluşturur.
Üst derinin her iki tarafı da su geçirmez bir yapıya sahiptir. Derinin bu özelliği sayesinde vücuttaki su miktarının kontrolü sağlanır. Deri, kulaktan, burundan hatta gözden bile önemli bir organdır. Diğer duyu organlarımız olmadan yaşayabiliriz. Ama deri olmadan insanın hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Çünkü insan vücudunun en hayati sıvısı olan "su"yun deri olmadan vücutta tutulması mümkün değildir. Derinin sertliği ve kalınlığı idealdir. Bunun aksi yani daha sert ve kalın bir derinin daha koruyucu olacağı düşünülebilir.
Oysa bu düşünce yanlıştır. İnsan vücuduna sahip olduğu esnekliği ve hareket yeteneğini veren, derinin şu anki ideal yapısıdır. Daha farklı yapıya sahip bir deri hantallık verecektir. Zaten hangi canlı türü olursa olsun deri hiçbir zaman gereğinden kalın olmaz. Derinin yapısında çok ölçülü, çok kontrollü bir plan vardır. Derinin yapısını da gözönünde bulundurarak üst deri hücrelerinin sürekli öldüğünü ve bu işlemin belli bir yerde durmadığını düşünelim. Bu durumda derimiz kalınlaşmaya devam edecek bir süre sonra son derece kalın bir hale dönüşecekti. Ama hiçbir zaman böyle olmaz, deri hep gerektiği kalınlıktadır. Peki bu nasıl olur? Deri hücreleri nerede duracaklarını nasıl bilirler?
Deri dokusunu oluşturan hücrelerin nerede duracaklarını kendi kendilerine bulduklarını ya da bu sistemin tesadüfi bir şekilde oluştuğunu iddia etmek son derece mantıksız bir iddia olacaktır. Derinin yapısında açık bir tasarım vardır. Bu tasarım hiç kuşkusuz ki alemlerin Rabbi olan, Tek ve Bir olan Allah'a aittir.
Derinin farklı bir katmanı olan alt deri, derideki kan miktarını kontrol eden çok ufak kılcal damarlarla sarılmıştır. Bunlar sadece deriyi beslemezler, vücut ısısı arttığında bu damarlar genişleyerek gereğinden sıcak olan kanın vücudun nispeten serin olan dış kısmından geçmesini ve ısının dışarı verilmesini sağlarlar. Bu da sıcak havalarda vücudun serinlemesini sağlar.
Bundan başka insan derisi "gözenek" adı verilen deliklerle doludur. Gözenekler ter bezlerinin bulunduğu alt deriye kadar uzanırlar. Bu bezler kandan aldıkları suyu gözeneklerden geçirerek vücudun dışına atarlar. Dışarı atılan sıvı buharlaşmak için vücudun ısısını kullanır, bu da bir serinleme yaratır.İnsan derisi soğuk havalarda vücut sıcaklığını korur. Bunu yaparken derideki ter bezleri çalışmalarını yavaşlatır ve kan damarları daralır. Bu sayede deri altında kan dolaşımı azalır. Bu da vücut ısısının dışarı kaçmasını engelleyici bir önlemdir.
Tüm bunlar bize insan derisinin hayatımızı kolaylaştırmak için özel olarak tasarlanmış olduğunu gösterir. Derideki kusursuz tasarım, bizlere Rabbimizin üstün gücünü ve ilmini tanıtan sayısız Yaratılış Mucizesinden biridir.