Birdenbire ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan ekonomik kriz, Darwinist ve materyalist dünya görüşünün yol açtığı ahlaki çöküntünün kaçınılmaz bir sonucudur. Krizin etkisinin en fazla hissedildiği ülkelerin başında, bu ideolojilerin ve bu ideolojiler sonucu gelişen vahşi kapitalizmin en yaygın olarak kabul gördüğü ülkelerin gelmesi çok dikkat çekicidir. Ekonomik yapısı son derece güçlü olarak değerlendirilen, kişi başına düşen milli gelirin en yüksek düzeyde olduğu ülkeler son 6 aylık dönem içinde teker teker batık ülke konumuna gelmiştir. Bu durum, Sayın Adnan Oktar’ın yıllardır bir tehlike olarak dikkat çektiği; Darwinizm’in, materyalizmin ve vahşi kapitalizmin tüm dünya refahı ve ekonomisi için ne denli büyük bir tehdit olduğunu açıkça gözler önüne sermektedir.
Ekonomik krizin gerçek sebepleri neler? Küresel mali kriz nasıl aşılabilir? Sayın Adnan Oktar, tüm dünyanın gündemindeki kriz hakkında hangi önemli tespitlerde bulundu?
“Doğrusu, muhtaç olmaktan O kurtardı ve sermaye verip-hoşnut kıldı.” (Necm Suresi, 48)
Darwinizm, yıllar boyunca toplumlara kargaşa, terör, savaş, katliam ve huzursuzluk getirmiş olan en büyük beladır. Kitleleri katleden komünist ve faşist liderler –Lenin, Stalin, Marks, Mao, Hitler– kendilerine Darwin’in öğretilerini örnek aldıklarını açıkça vurgulamışlardır. Toplumlara kabul ettirilmeye çalışılan "güçlü olan zayıfı yener" anlayışı sonucunda hakim olan vahşi kapitalizm yoksulların yok olmasını, zenginlerin ise yoksulları sömürerek zenginleşmesini öngörmüştür.Vahşi kapitalizm, fakirlerin ve düşkünlerin hiçbir yardım görmedikleri, aksine ezildikleri, sosyal adaletsizliğin bir sorun değil "doğal bir durum" olarak görüldüğü bir uygulama şeklidir. İşte şu anda tüm dünyanın ve özellikle Darwinist görüşün hakim olduğu ülkelerin içinde bulunduğu bu büyük mali çöküş, vahşi kapitalizmin açık sonucudur.
Vahşi Kapitalizmin Kaynağı Darwinizm’dir
Eğer bir toplum içinde "güçlü olan zayıf olanı ezer" mantığı ahlak kaidesi haline getirilmişse, ahlaki değerler bu sebeple dejenere olmuşsa, zayıf olanı yok etmek, bunun yanı sıra güçlü ve zengin olanı büyük bir hırsla daha da zengin hale getirmek yaşamın temel konusu haline getirilmişse işte o zaman ekonomi "vahşi kapitalizme" dönüşür.
Vahşi kapitalizmin çarpık mantığı, yoksulların ezilmesi gerektiğini öne sürer. Bu sapkın mantığa göre, yoksul ülkelerin hiçbir yaşam hakkı yoktur ve güçlü olan daha da güçlenmeli, daha da zenginleşmelidir. İşte bu nedenle eldeki para, yoksulun kalkınması, üretimin yapılması için kullanılmak yerine, zenginin daha da zenginleşmesi amacıyla faiz sistemine dayanılarak saklanır. Vahşi kapitalizmin temel fikri dayanağını oluşturan unsur ise, elbette Darwinizm’dir.
Vahşi ve acımasız Darwinist zihniyet insanlığı tarih boyunca defalarca kriz ve zulüm ortamına sürüklemiştir. 19. yüzyılda ortaya çıkan o dönemin acımasız kapitalistleri, uygulamalarını işte bu Darwinist görüşe dayandırmışlardır. Sadece güçlü ve zengin olanların yaşama hakkı olduğunu savunan, fakirlerin, zayıfların, sakatların, hastaların "işe yaramaz ağırlıklar" olduklarını ve dolayısıyla mümkün olduğunca sömürülmeleri gerektiğini iddia eden Darwinist kapitalistler, 19. yüzyıldan itibaren birçok ülkede zulüm sistemi kurmuşlardır. Bu acımasız rekabet ortamında insanları ezmek ve sindirmek meşru sayılmış, her türlü ahlak ve kanun dışı eylem, sahtekarlık ve güçsüz olanı sömürme mantığı, "doğanın kanunlarına uygun" sayıldığı için engellenmemiş veya kınanmamıştır. Bu sistemin günümüzde de birçok ülkede devam etmesi, bugün yaşanan tarihi ekonomik krize zemin hazırlayan en temel etkenlerin başında gelmiştir.
Vahşi Kapitalist Sistem İzlanda’yı Nasıl Çöküşe Sürükledi?
Tüm dünyayı özellikle Amerika ve gelişmiş Avrupa ülkelerini sarsan küresel mali kriz, özellikle İzlanda’yı etkilemiş ve bu ülkeyi finansal yönden çöküşe sürüklemiştir. Bir kısım basın organları bir zamanlar Birleşmiş Milletler’in “Refah Seviyesi En Yüksek Ülkeler” listesinde ilk sırada bulunan İzlanda’yı "Batık Ülke" olarak tanımlarken, bazıları ise krizin İzlanda’yı "yuttuğunu" belirtmişlerdir. Tüm dünyayı etkilemiş olmasına rağmen, küresel krizin özellikle İzlanda’yı iflasın eşiğine getirmiş olması oldukça dikkat çekici bir sonuçtur.
Küresel mali krizin sebebi, insanların faiz sistemine güvenmeleri nedeniyle bankalara yoğun yatırımlar yapmaları ve bu nedenle de piyasada para akışı, üretim, alım satım olmamasıdır. Fakat İzlanda’yı söz konusu çöküşte özel kılan, İzlanda bankalarının önermiş oldukları oldukça yüksek faiz oranlarıdır. İnsanlar, bankaların bu göz boyayıcı teklifine aldanarak faizin kurtarıcı olacağını düşünmüşlerdir. Parayı harcamayarak, bankalarda biriktirerek kısa yoldan kar elde edebileceklerine inanmışlardır. Bunun çöküşe uğramaz bir sistem olacağını sanmışlardır. Ayrıca İngiltere başta olmak üzere diğer ülkelerden de yatırımcılar, yüksek faiz nedeniyle İzlanda bankalarını tercih etmiş fakat bankalar bir süre sonra vaadlerini yerine getiremez hale gelmişlerdir.
Açıktır ki; günümüzde yaşanan küresel mali krizde İzlanda; materyalist, kapitalist sistemin neden olduğu bir başka trajik örneği ortaya koymaktadır. Fakat İzlanda söz konusu olduğunda, sosyal Darwinizm’in etkilerinin bu kadar hızlı ortaya çıkmasının şaşırtıcı olmadığını vurgulamak gerekmektedir. Çünkü İzlanda, 2005 yılında Science dergisinin 34 ülke arasında yapmış olduğu bir anket sonucunda, Darwinizm’in en fazla kabul gördüğü ülke ünvanını almıştır:
Bu tablo bir ülkeye hakim olan Darwinist düşüncenin nasıl bir sona sebep olabileceğinin açık bir delilidir. Yıllar boyunca dünyanın en zengin ülkesi konumunda olan İzlanda, vahşi kapitalizme, faize dayalı bir ekonomik sistem kurmuş, ancak bir süre sonra “güçlü olan zayıfı ezer” mantığı üzerine kurulan bu kapitalist sistem çökmüştür. Görülmektedir ki Darwinizm tüm dünyanın ve özellikle İzlanda’nın içinde bulunduğu ekonomik çöküşe en uygun zemini hazırlamıştır.
Mali Krizin Sebepleri:
1. Faiz
Dünya çapında gerçekleşen mali krizin birinci sebebi faiz sistemidir. Yüce Rabbimiz’in haram kıldığı faiz sistemi, sırf menfaate dayalı toplumlar içinde cazip gösterildiği için pervasızca uygulanmış ve insanlar bundan zarar görmeyeceklerini, hatta mutlaka yarar elde edeceklerini düşünmüşlerdir. Faiz sistemi özendirici bir görünüm altında insanlara sunulduğundan, insanlar üretim veya yatırıma yönelmektense, paralarını bankaya yatırmaya teşvik edilmişlerdir. İnsanların paralarını bankalarda, yastık altlarında veya kasalarda sakladıkları bir sistem içinde ise üretim olmadığı, piyasalarda para döngüsü gerçekleşmediği için, pahalılık, enflasyon, ekonomik çöküş gibi mali sıkıntıların oluşması elbette beklenen sonuçtur. Nitekim söz konusu küresel mali krizde de bu durum yaşanmış, üretimin durması, para döngüsünün olmaması, paraların faiz için bankalarda tutulması ekonomiyi çökertmiştir.
Oysa Cenab-ı Allah ayetlerinde faizden kaçınmayı emretmiş ve faizin getireceği zararları kullarına haber vermiştir:
“Ey iman edenler, faizi kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan sakının, umulur ki kurtulursunuz.” (Al-i İmran Suresi, 130)
“Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır. Allah, faizi yok eder de, sadakaları arttırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez.” (Bakara Suresi, 275-276)
2. Tevekkülsüzlük
Mali krizin ikinci en büyük sebebi ise tevekkülsüzlüktür. Yani insanların, malın ve paranın, tüm mülkün sahibi olan Yüce Allah’tan geleceğini unutmaları, panik içinde gelecek kaygısına düşmeleri, Allah’a sığındıkları sürece Allah’ın kendilerini en güzele ileteceğini düşünmemeleridir. Rabbimiz olan Allah, Kendisi’ne dayanıp güvendikleri sürece bir topluluğa mutlaka icabet edeceğini, onları mutlaka koruyacağını ve dilediği takdirde Kendi Katından onları zengin edeceğini vaad etmiştir.
Fakat insanların bir kısmı, ellerindeki paranın ve malın üstün bir gücü olduğuna inanır ve geleceklerini de bu mal ve para ile koruma ve garanti altına alabileceklerini düşünürler. Bu sebeple ellerindeki malı korumak adına sıkıntı, kaygı ve derin bir endişe içinde hareket ederler. Bu endişenin sonucunda yine malı saklar, geleceklerini, sakladıkları bu paranın kurtaracağına inanırlar. Gerçek yardımın Allah’tan geleceğini unuturlar. Allah’a tevekkül ettikleri takdirde mutlaka bolluk ve refaha kavuşacaklarını düşünmezler. Bunun karşılığında yine, saklanan para harekete geçmediği ve gelecek endişesi ile boş yere muhafaza edildiği için mali kriz baş gösterir. Oysa tüm mülk Rabbimiz’e aittir. Tüm yardım O’ndan gelir. Rabbimiz’in izni olmadan, saklanan para hiç kimseye hiçbir fayda getirmeyecektir. İnsanı şimdi de gelecekte de koruyacak olan sakladığı para değil, yalnızca Rabbimiz’in yardımıdır. Allah bunu bir ayette şu şekilde haber verir:
“Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, O’ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.” (Al-i İmran Suresi, 160)
Bazı insanların hırsla mallarını yığıp biriktirmelerinin en önemli sebeplerinden biri de şeytanın telkin ettiği "fakirlik korkusu" diğer bir deyişle, gelecek endişesidir. Gönülden Allah’a iman etmeyenler, sürekli gelecekte başlarına olumsuz bir olay gelmesinden; parasız kalmaktan, tek başına yaşlanmaktan, muhtaç duruma düşmekten, iflas etmekten vs korkarak endişe içinde yaşarlar. Bu nedenle hayatlarının neredeyse her anı dünyadaki geleceklerine yönelik kişisel yatırımlarla ve planlarla geçer.
Dünya için bu kadar endişe eden ve plan yapan bu kimseler, apaçık bir gerçek olan ahiret günü için ise hemen hemen hiçbir hazırlık yapmazlar. Her gün dünyayı düşünürken, neredeyse bir kere bile hesap gününü düşünmezler. Allah Kuran'da, tam anlamıyla iman etmeyenlerin şeytan tarafından gelecek endişesine kaptırıldıklarını şu şekilde haber vermiştir:
"Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vaat ediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 268)
3. Biriktirme Hırsı ve Cimrilik
Gelecek kaygısı ve mal sevgisi nedeniyle parayı ve malı biriktirme hırsıyla hareket eden bir kısım insanlar, ellerindekini harcamak istemez, cimrilik ederler. Bu insanların politikaları genellikle zayıfın gitgide zayıflayıp yok olması, kendilerinin ise biriktirip güçlenerek zengin olmaları üzerine kuruludur. İşte bu nedenle, yoksulu sömürmekten çekinmez, sadaka vermez, cömert davranamaz, kendisi için bile harcayamaz, yalnızca bilinmeyen bir vakit için sürekli olarak biriktirirler. Oysa genellikle beklettikleri ve faiz ile kar getireceğini düşündükleri bu para, üretim hiç yapılmadığından artan enflasyonun hızına yetişemez ve değerini yitirir. Bekleyen bu paranın hiçbir zaman bereketi olmamıştır. Cimrilik nedeniyle piyasaya dahil edilemeyen para, daima durgun bir üretim ile karşılık görmüştür.
Oysa insanlar Allah’ın emrine uyup cömert davransalar, hiç beklemedikleri bir bollukla karşılaşacaklardır. Yüce Allah, faizi artırmayacağını, fakat Allah rızası için verilen sadakanın dünyada ve ahirette büyük bir kazanç ile karşılık göreceğini ayetinde bildirmiştir:
"İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Allah Katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır." (Rum Suresi, 39)
Ancak unutmamak gerekir ki; refah içinde yaşamak için dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta, gereği olmadığı halde harcama yapmaktan kaçınmaktır. Çünkü Allah’ın yasakladığı israfa yönelik tüketim de ekonomiyi olumsuz etkilemektedir. Yüce Allah Müslümanların cimrilik etmedikleri gibi israf da etmemeleri gerektiğini Kuran’da şöyle bildirmiştir:
"Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yoldur." (Furkan Suresi, 67)
Küresel Ekonomik Kriz Nasıl Aşılabilir?
Dünya kaynaklarının adaletli ve etkili bir şekilde kullanılması, fakir ve muhtaçların, açlığa ve yoksulluğa terk edilmiş olanların insani şartlarda ve eşit şekilde yaşayabilmeleri için Darwinizm’in dünyadaki etkisinin fikri olarak yok edilmesi şarttır. Darwinizm korundukça, Darwinist toplumlar üzerinde belalar, sıkıntılar, çöküşler ve huzursuzluklar gitgide artarak devam edecektir.
Toplumlar, sıkıntı ve zorluklardan kurtulmayı hedefliyorlarsa, mutlaka Darwinist görüş ve anlayıştan sıyrılmalı, Kuran ahlakına yönelmelidirler. Sosyal Darwinizm zayıfların ezilmesini, acımasızca rekabet etmeyi insanlara telkin ederken, Kuran ahlakında zayıfa yardım etme, onu koruma, yardımlaşma ve merhamet vardır. Kuran ahlakına göre yaşandığında, ekonominin faiz tuzağı sona erecek, paralar bankalarda saklanıp kalmayacaktır. Yoksula sadaka verilecek, böylelikle yoksulun alım gücü olacak. Bunun sonucunda üretim gereksinimi doğacak, fabrikalar güçlü bir şekilde çalışmaya başlayacak, piyasa hareketlenecek, alış ve satış şimdiye dek olmadığı kadar artacaktır. Fakirlik sona erecek, zengin olan da daha fazla zenginleşip huzurlu yaşacaktır. Kuran ahlakına göre esas olan Allah’a tevekküldür. Tüm mülkün Allah’a ait olduğunu bilmek, şimdi de gelecekte de insanı koruyup gözetenin Allah olduğuna kalpten inanmak ve Rabbimiz’e dayanıp güvenmektir. Dolayısıyla Kuran ahlakını yaşayan toplumlarda Allah’a tevekkül içinde yaşamanın huzuru ve rahatlığı olacak, insanlar gelecek kaygısı taşımayacak, güvenlik içinde olacaklardır. Her şeyden önemlisi de, tüm bunlar Allah rızası için yapıldığından, Allah rızası için sadaka verilip Allah rızası için tevekküllü yaşandığından, Yüce Rabbimiz bunun bereketini ve karşılığını dünyada ve ahirette en güzeliyle verecektir. (Şüphesiz ki doğrusunu Allah bilir.) Yüce Rabbimiz bir ayetinde kullarına şöyle vadetmiştir:
“Gerçek şu ki, sadaka veren erkekler ile sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler; onlar için kat kat arttırılır ve 'kerim (üstün ve onurlu)' olan ecir de onlarındır.” (Hadid Suresi, 18)
SAYIN ADNAN OKTAR’IN EKONOMİK KRİZ HAKKINDAKİ TESPİTLERİ Materyalist Felsefenin Ekonomik Kriz Üzerindeki Etkisi: “Materyalist felsefenin dünyada yaygın olmasının ekonomik kriz üzerinde çok büyük etkisi vardır. Eğer dünyada Türk İslam Birliği olsa, ekonomik kriz, terör ve sıkıntı olmaz, tam aksine tam anlamıyla bir bolluk ve müthiş bir zenginlik olur.” (Ekim 2008 tarihinde www.patronlardunyasi.com sitesi ile yapılan röportajdan) Küresel Ekonomik Krizin Sebepleri: “Yüksek faiz, tevekkülsüzlük, korku, yarın kötü şeyler olacak düşüncesi, parayı biriktirmek, malı biriktirmek, harcamamak, fakirlere para vermemek, insanlara para dağıtmakta cimri davranmak bu olaylara sebep oluyor. Eğer para dağıtılmış olsa para hareketlenir para hareketlenince de mal hareketlenir ve üretim hareketlenir. Para tutulunca mal da tutuluyor. Mal tutulunca üretim de tutuluyor. Böylece bütün olarak sistemde bir ölüm meydana geliyor. Bu bir kısım insanların bencilliğinden egoistliğinden kaynaklanıyor.” (Kasım 2008 tarihinde Ians (Indo Asian Haber Servisi ile yapılan röportajdan) “Krizin sebebi, bir kısım insanların tevekkülsüz olmaları, Allah’ın vereceği rızkı kendilerinden bilmeleri, rızkı kendilerinin meydana getirdiklerine inanmaları ve kazanç korkusudur.” (Kasım 2008 tarihinde Al-Quds (Kudüs) Gazetesi Röportajı ile yapılan röportajdan) Ekonomik Krizin Çözümü: “Faizlerin kaldırılması gerekiyor. Vergilerin düşürülmesi gerekiyor. Vergiler çok yüksek. Yarı yarıya vergilerin düşürülmesi gerekiyor. Piyasaya yüksek para arzı gerekiyor ve insanların da bu panik ruhundan kurtulmaları gerekiyor. Tuttukları parayı mutlaka harcamaları gerekiyor. Bunun teşvik edilmesi gerekiyor. O zaman piyasa otomatik olarak hareketlenir. Faizler düştüğü için üretim çok kolay hale gelecektir. Vergiler düştüğü için üreticiler çok rahat üretim yapabilecektir. Tüketimin teşvik edilmesi gerekiyor. Para tutulmasının yanlışlığının iyi anlatılması gerekiyor. Bu paniğin gereksizliği de insanlara anlatılırsa, bu kasılma bu çöküş ortadan kalkar.” (Kasım 2008 tarihinde Ians (Indo Asian Haber Servisi ile yapılan röportajdan) Müslümanlara Düşen Sorumluluk: “Müslümanlar bol bol sadaka verirlerse, zekat verirlerse, malı tutmazlarsa, parayı biriktirmezlerse, altını ve gümüşü biriktirmezlerse bunu Allah yolunda harcarlarsa Müslüman ülkeler için böyle bir sorun hiçbir şekilde olmaz. Ama parayı biriktirirlerse harcamaktan çekinirlerse, Allah yolunda kullanmaktan çekinirlerse, zekat ve sadaka vermezlerse bir donma olur. Para da donar, mal da donar, fabrikalar da donar, her yerde bir donma meydana gelir. Bunun sonucunda da ekonomik ölüm meydana gelir. Nitekim şu an bir koma hali var.” (Kasım 2008 tarihinde Ians (Indo Asian Haber Servisi ile yapılan röportajdan) Ekonomik Kriz Ahir Zaman Alametidir “Ahir zamanda Mesih Deccal’ın zuhurundan önce Hz. Mehdi devrinde, Hz. Mehdi’nin zuhur zamanlarında hayat pahalılığı olacağı, ekonominin sarsılacağı, hatta sokakta, çarşıda insanların kazanamıyoruz, bugün de kazancımız olmadı şeklinde sözler söyleyeceklerini Peygamber Efendimiz (sav) 1400 sene önce hadislerinde belirtmiş. Bu ahir zamanda vaat edilen Hz. Mehdi’nin çıkış alametlerinden bir tanesidir, bir alamet daha çıkmıştır.” (Ekim 2008 tarihinde Konya Haberdem ile yapılan röportajından) Sayın Adnan Oktar’ın Kaçkar TV ile yaptığı Canlı Yayın Röportajı’ndan (21 Kasım 2008) Şunu söyleyebilirim naçizane, tarıma son derece önem verilmesi gerekiyor şu dönemden itibaren, hayvancılığa son derece önem verilmesi gerekiyor, bu büyükbaş hayvanlar olabilir, kümes hayvanları olabilir, yani bununla ilgili çalışma yapan herkesin devlet tarafından ciddi şekilde desteklenmesi gerekiyor. Ve bizzat devletin de bu konuda bir faaliyet içinde olması gerekiyor. Tarımın da, Türkiye çapında tam anlamıyla desteklenmesi gerekiyor. Yani diğer alanların değil, özellikle bu iki alanın desteklenmesi ve tarıma ve hayvancılığa dolaylı yoldan destek veren her türlü sanayinin de desteklenmesi gerekiyor. Mesela tarımsal ilaçlar olabilir. Mesela traktörler, biçerdöverler, bunların imalatı, bunlarla ilgilenen her kesime devletin birinci dereceden destek olması gerekiyor. İktisat tedbirlerine çok dikkat edilmesi gerekiyor. İsrafın tamamen ortadan kaldırılması gerekiyor ve geniş çaplı uygulanması gerekiyor. Bunun ehemmiyetli olarak ele alınması gerekiyor. Ayrıca gıda stokunun çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Yani israftan kaçınılarak bunun kullanılması çünkü yiyecek israfı çok yaygın bugün Türkiye’de. Özellikle işyerlerinde muazzam yiyecek israfı yapılıyor. Bunun hemen durdurulması gerekir. Büyük işyerlerinde genellikle çöpe dökülüyor yiyecekler. Çok büyük bir tehlike. Bunun hemen durdurulması lazım. Bunun dışında lüks üretimin de hiçbir şekilde desteklenmemesi gerekiyor. Yani lüks üretimi kendisi yapsın ilgilenen kişiler. Bu olabilir. Tevekkülün önemi çok önemli; yani insanların tevekküllü olması, Allah’a tevekkül etmeleri ve olayı panikle, böyle gelecek kaygısıyla değerlendirmemeleri. Bir de cömert olunması. Az da olsa fakirlere yardım etmesi insanların. Yani sadaka vermeleri, yardımda bulunmaları mesela borcunu ödeyemeyenin borcunun affedilmesi çok önemli. Borcunu ödeyemiyorsa, yani gidip eşyalarını toplayıp bir yere yığmak bunlar doğru değil. Gerçekten ödeyemiyorsa, gerçekten yoksa, Kur’an’da Allah, ‘Onları affedin’ diyor. Yani mallarını eğer ödeyemeyecek halde iseler affetmenin çok makbul olduğunu Kur’an’da söylüyor Allah. Yani almamak lazım. Yani o bir güzelliktir bir güzel ahlaktır. Bunun dışında kardeşlik bağının çok güçlenmesi gerekiyor. Gereksiz bir kargaşa var, gereksiz bir siyasi kavganın olmaması gerekiyor. Özellikle dönemimizde bu çok önemli. Kardeşlik düşüncesinin ve hangi düşünceden olursa olsun, komünist de olabilir, başka düşüncede olabilir, herkesin birbirine kardeş gözü ile bakması. Çünkü Allah komünist yarattıysa onun kaderi öyle. O ahrette kendi hesabını verecek, biz onu bu dünyada cezalandırmak veya başka türlü bir bakışla bakmak durumunda değiliz. O da bizim kardeşimizdir o da Allah’ın yarattığı bir kuldur. Dolayısıyla özellikle bu krizi ciddiye almak gerekiyor. Bu önemli bir şey. Ve dünyaya etkisi de çok önemli olacak. Allahualem. Tabi en doğrusunu Allah bilir. Hayvancılığın da devlet eliyle ayrıca desteklenmesi gerekir diye düşünüyorum. Gıda sektörünün ciddi şekilde desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ve enerji. Enerji alanının özellikle iyi desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir de eğer mümkünse, devletin imkânı varsa maaşı az olan kesim özellikle geniş çapta maaşlarına zam yapılması. Bu piyasayı çok ciddi şekilde hareketlendirir. Piyasadaki durgunluğun önüne geçilmesi için geçici olarak bir kereliğine de olsa yahut birkaç kereliğine de olsa esaslı bir zam yapılması çok iyi olur diye düşüyorum. Bankaların bu konuyu çok ciddiye alması gerekiyor. Faizin iyice düşürülmesi, sıfıra getirilmesi gerekir. Vergilerin de çok düşürülmesi çok iyi olur. Ciddi şekilde vergilerin düşürülmesi gerekiyor. Zaten üretimi ancak yapabiliyor insanlar. Yüksek vergi var şu an. Vergilerin iyice düşürülmesi çok iyi olur şu an. Bir de yurt dışından para getirecek kardeşlerimize paranın gelmesini iyice kolaylaştırmamız gerekiyor. Hatta yüzde bir belki bir vergi alınıp, yüzde bire kadar düşürülüp, hiçbir işlem yapılmadan adeta kolayca yurt içine paranın girmesini sağlamak gerekir diye düşünüyorum. Ekonomik Krizin Son Etkileri... * ABD, Japonya, İzlanda, Belçika, Almanya ve İngiltere gibi dünyanın önde gelen ülkelerinden sonra krizden etkilenen ülkelere 2004 yılında Avrupa Birliği’ne giren Macaristan da katıldı. Binlerce kişinin işten çıkarılmasının ardından yapılan açıklamalara göre on binlerce kişi işsiz kalmakla karşı karşıya. Kriz öncesinde dahi 100 milyar dolarlık dış borcu bulunan Macaristan, IMF ve Dünya Bankası’ndan kredi alarak “IMF’den kredi alan” ilk Avrupa Birliği üyesi ülke olacak. AB’den de kredi alacak olan Macaristan, aldığı toplam 25 milyar dolar kredi ile ekonomisini düzeltmeye çalışacak. 1 Ancak uzmanlar bu yardım paketinin Macaristan’ı mali krizin etkilerine karşı koruyamayacağı görüşünde. 2 * 50 milyon dolar borcu bulunan Macaristan Hava Yolları, peşin para kullanmadığı sürece hizmet satın alamıyor. Uzmanlar, mali olarak ekonomik çevrelere güven telkin etmeyen şirketin her an batabileceği görüşünde. 3 * Asya ülkeleri de ekonomik krizden birer birer etkilenmeye başlıyor. Dünyanın en geniş kargo filosuna sahip olan Güney Kore Havayolları, yaklaşık 500 milyon dolar ile rekor bir zarar içinde. * Ekim 2008 tarihinde Avrupa’da otomotiv sektöründe satışlar %15 oranında düştü. 4 Bu düşüş, Eylül 2008’de ise % 8,2 oranında yaşanmıştı. 5 Ekonomik Çözümler Tek Başına Yeterli Değildir Ekonomik sorunları sadece ekonomik çözümlerle çözmeye kalkışmanın uzun vadeli ve kökten bir başarı getiremeyeceği aşikardır. Zorluk içinde yaşanan ve borç batağında olan bir ortamı sona erdirip verimli ve refah içinde bir konuma gelebilmek, İslam ahlakının getirdiği üstün meziyetlerle mümkün olabilir. Bu ahlakın rehberliğinde yaşanan bir hayatta Allah korkusu ile hareket edildiği için insanlar yalnız kendi çıkarları için değil, tüm insanların rahatı ve çıkarı için uğraşırlar. İslam ahlakında; birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma önde gelir. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda insanlar büyük bir titizlikle korunur. Hiç kimsenin başkasının payında gözü olmaz. Ölçüde bir yanlışlık yapılmaz. Adaletsiz, çıkara dayalı, güçlünün zayıfı ezdiği, insanların haksız yollarla başka insanların paylarını kendi paylarına kattığı bir düzen yaşanmaz. İsraf olmadığı gibi, israfa eğilimli tüketim de olmaz. Yardımlaşma ve adalet sayesinde insanların ekonomik güç seviyesi yükselir, böylece zengin ve müreffeh bir toplum oluşur. Avrupa Ekonomisine Son Darbe: Resesyon Krizi Resesyon, bir ülke ekonomisinin iki veya daha fazla çeyrek yıllık dönemde arka arkaya küçülme göstermesidir. Ekonomide durgunluk olarak da tanımlanan resesyon, uzun dönemde yaşandığında ülke ekonomisinin çöküşüne sebep olur. Resesyon, son dönemde Avrupa ekonomisinde zor günler yaşanmasına neden oluyor. 1999 yılında piyasaya sürülen Avrupa Birliği para birimi Euro’nun geçerli olduğu Euro Bölgesi, 15 yıl aradan sonra ilk kez ortalama % 0,2 oranında küçülme yaşadı. İşte Avrupa ülkelerinde yaşanan resesyondan örnekler: * Ekonomisi 2007 yılının son çeyreğinde durgunluk yaşamaya başlayan ve bu yılın ilk çeyreğinde % 0,6 küçülen Danimarka, resesyona giren ilk Avrupa ülkesi konumunda. 6 * Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip olan Almanya, son beş yıldır ilk kez ekonomisinde durgunluk yaşıyor. Ülkede Nisan-Haziran döneminde ekonomi 2008’in ilk üç ayına oranla % 0,4 küçüldü. Yapılan açıklamada Alman ekonomisi üçüncü çeyrekte de % 0,5 oranında küçüldü. Almanya Başbakanı Angela Merkel, 2009 yılının resesyon yılı olabileceğini açıkladı. 7 * Ekonomistler, resesyonun diğer Avrupa ülkelerine göre en sert şekilde İngiltere’de etkili olacağını ön görüyor. Yapılan açıklamaya göre, İngiliz ekonomisi 2009 yılında % 1,4 oranında rekor bir küçülme yaşayacak. 8 * Portekiz ve İrlanda ekonomileri yılın ilk çeyreğinde % 0,2 oranında küçüldü. - Fransa ve İtalya’da 2008 yılının ilk yarısında gayri safi milli hasıla yaklaşık % 0,3 oranında azaldı. 9 * Letonya’nın ve 2008 yılında % 1 oranında küçülme yaşayan10 Estonya’nın 2009’da daha derin bir resesyon yaşamaları bekleniyor. Buna göre Estonya ekonomisinde % 1,2, Letonya ekonomisinde ise % 2,7 oranında bir küçülme olacağı tahmin ediliyor. 11 Estonya’da Merkez Bankası tarafından resesyonun 2010 yılına kadar süreceği açıklandı. 12 |
SONUÇ: İslam Ahlakı Her Koşulda Ümitvar Olmayı Gerektirir
Son dönemde dünya çapında yaşanan ekonomik kriz, kuşkusuz ülkemizde de bazı çevreleri etkisi altına almış ve kimi yatırımların ertelenmesine sebep olmuştur. Ancak yine de ülkemiz dünya ekonomisinde yaşanan çöküşe oranla krizden oldukça hafif bir şekilde etkilenmiştir. Buna rağmen birtakım çevrelerden gelen karamsar analizler, ümitsizliğe kapılmaya eğilimli olan bazı çevrelerde hiçbir fayda sağlamayacak bir panik havası oluşturmaktadır.
Kuşkusuz toplum içerisinde herkesin ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu bilmesi; geleceğe yönelik yapılacak yatırımların şekillendirilmesi ve şirketlerden aile içi bütçeye kadar herkesin kendini ekonomik koşullara göre ayarlaması için önemli ve gereklidir. Ancak burada önemli olan, bazı bilgileri aktarırken karamsar ve ümit kırıcı bir tablo oluşturmamaktır. Çünkü Müslümanlara yakışan; koşullar her ne olursa olsun, "… Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87) ayetiyle buyrulduğu gibi Yüce Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyen ümitvar bir ahlak sergilemeleridir. Çünkü dünyada ekonomik krizin oluşmasına sebep olan şartları yaratan Allah’tır. Ekonomik kriz, her ne tedbir alınırsa alınsın, hangi yola başvurulursa başvurulsun Allah’ın kaderde belirlediği kadar sürecek ve ancak O’nun takdir ettiği zaman son bulacaktır. Müslümanlara düşense bu süre içinde sabırlı, kanaatkar, iktisatlı, tevekküllü, birlik içinde ve ümitvar olmaları ve her koşulda Allah’a hamd etmeleridir. Bu ahlak modeli, Allah’ın izniyle ekonomik piyasaları da olumlu etkileyecektir.
Yazı boyunca verilen örneklerde de açıkça görülmektedir ki, din ahlakının yaşanmaması bir toplum için olabilecek en önemli tehlikelerden biridir. Böyle bir tehlikeyle karşı karşıya gelmemek içinse, dinsizliğe karşı ciddi bir fikri mücadele içinde olmak son derece önemlidir. Bu nedenle Müslümanlar Kuran ahlakının yayılması için birlik olup daha yoğun bir çalışma içine girmelidir. Bunun için yapılması gereken ise, bilimi, teknolojiyi en iyi şekilde değerlendirerek din ahlakını, milli ve manevi değerlerimizi yeni yetişen nesillere en güzel şekilde sunmaktır. |
Ancak unutmamak gerekir ki ümitvar olmak, hiçbir tedbir almadan ekonominin düzelmesini beklemek değildir. Müslümanlar; dünya çapında ekonomik bir kriz yaşanırken her türlü tedbiri alır, ekonominin seyri hakkında yetkili ve uzman kişilerin analizlerine dikkat verir ve ekonomik krizden en az şekilde etkilenmek ve krizi kısa sürede atlatmak için Allah’ın yarattığı her türlü sebebe sarılırlar. Ama bunları yaparken herşeyin Allah’ın kontrolünde ve takdirinde olduğunu asla unutmazlar. Ayrıca Peygamber Efendimiz (sav)’in 1400 yıl önce hadislerinde bildirdiği Altınçağ’ın yaşanacağı, din ahlakının tüm dünyaya hakim olacağı ve bu müjdelerin beraberinde bolluk ve bereket getireceği dönemi güçlü bir hüsn-ü zanla beklerler. Peygamberimiz (sav), Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne inişi ve Hz. Mehdi’nin ortaya çıkışından sonra yaşanacak olan bu kutlu ve müjde dolu dönemi hadislerinde şu şekilde müjdelemiştir:
“Ümmetimden Hz. Mehdi çıkacaktır. Allahü Teala Hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı (ürün) çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır.” 13
“O zaman ümmetim, iyisi kötüsü hepsi de mislini görmedikleri nimetlerle nimetlenir...” 14
“... Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir.” 15
İslam dünyasının bu aydınlık geleceği, Allah’ın izniyle çok yakındır. Müslümanlara düşen; Allah’tan gelecek bu rahmeti büyük bir sabır, şevk ve iman neşesiyle beklemeleridir. Bolluğuyla, bereketiyle, insanlara sağlayacağı her türlü güzelliğiyle ve huzur dolu ortamıyla her Müslümanın ulaşmak isteyeceği bu dönem, iman eden insanlar için dünya hayatında çok üstün bir mükafattır. Bu güzel dönemle müjdelenmek de kuşkusuz tüm Müslümanlar için çok büyük bir şereftir.
"Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile." (Saff Suresi, 9)
-------------------------------------------
1 www.news.bbc.co.uk/1/hi/programmes/from_our_own_correspondent/7701860.stm
2 www.independent.ie/business/european/hungary-gets-836420bn-loan-as-credit-crisis-takes-its-toll-1513094.html
3 www.internethaber.com/news_detail.php?id=165730&interstitial=true
4 www.iht.com/articles/2008/11/14/business/euecon.php
5 www.javno.com/en/economy/clanak.php?id=192487
6 www.eubusiness.com/news-eu/1214924551.51/
7 www.dw-world.de/dw/article/0,2144,3788397,00.html
8 www.guardian.co.uk/business/2008/nov/03/recession-economicgrowth
9 www.boryad.org/boryad/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=111
10 www.internethaber.com/news_detail.php?id=165730&interstitial=true
11 www.guardian.co.uk/business/2008/nov/03/recession-economicgrowth
12 www.monstersandcritics.com/news/business/news/article_1438479.php
13 El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23
14 Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 16
15 Sünen-i Ibn-i Mace, 10/340