“Socrates öncesi yaşayan Yunan Miletli felsefeciler, kainatın yaratılışıyla ilgili evrim kavramlarını Mısır ve Babil ya da Sümer’in çok daha eski (batıl) dinlerin liderlerinden almışlardı... Bu yüzden EVRİM HİÇBİR ŞEKİLDE MODERN BİR "BİLİMSEL" KEŞİF DEĞİLDİR, fakat tarih öncesi çağlara ait Allah inancına karşı olan (batıl) dünya dininin günümüzde yeniden canlanmasıdır… Bu teorinin başlangıcını Charles Darwin ve onun yakın atalarına dayandırmak adet olmasına rağmen, bu fikrin temel şekli, yazılı tarihin kendisinin başlangıcına kadar uzanmaktadır." (Abel, Ernest L., Ancient Views on the Origin of Life, Farleigh: Dickinson University Press, 1973, s.15) |
İlkçağlardan beri dünyada putperest toplumlar olmuştur. Her dönemde ve her toplumda insanlar kendi kendilerine farklı putlar oluşturmuşlardır. Darwinistler nasıl tesadüfleri ve cansız varlıkları yaratıcı putlar olarak kabul ediyorlarsa, sapkın inanışa sahip toplumlarda da benzer varlıklar put edinilmiştir. Yukarıdaki resimler, bu putlardan bazıları ile ilgilidir. En sol: Sümerlerin batıl inancında Su Tanrısının emriyle insanın gerçekdışı yaratılış aşamalarının anlatıldığı tabletler. En sağ: Mezopotamyadaki sözde Güneş Tanrısının önünde dua eden Hamurabi. Ortadakiler: Sümerlilerin Su Tanrılarını sembolize eden resimler. |
Hayatın, Tesadüfler Neticesinde Sudan Geldiği Yanılgısı |
Ea isimli putun su içindeki evinde duruşu |
Sudan Karaya Geçiş Yalanı |
Enki isimli putun sudan karaya geçişinin temsili resmi |
Darwinistlerin Hayat Ağacı Yalanlarının Putperest Kaynağı |
Tüm canlıların sözde bir ortak atadan meydana geldiği yalanını gösteren "hayat ağacı" inancı pagan Sümer yazıtlarına dayanmaktadır. |
Yukarıdaki resimde, timsaha tapan bir insan resmedilmiştir. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de birçok toplumda insanlar timsah, inek gibi hayvanlara veya su, ateş gibi cansız varlıklara tapmakta, onları yaratıcı ilahlar olarak kabul edebilmektedirler. Böyle bir inanışın akla, mantığa ve vicdana uyan hiçbir yönü yoktur. Bir timsahın hiçbir şeye güç yetiremeyecek, hiçbir şeye akıl erdiremeyecek kadar aciz ve şuursuz bir varlık olduğu açıktır. İşte Darwinistler de, böyle garip ve akıl almaz bir inanışa sahiptirler. Onlar timsahları, ateşi değil ama tesadüfleri, cansız ve şuursuz atomları, yaratıcı güç olarak kabul eder ve bu inanca bir dine bağlanır gibi bağlanırlar. |
Sağda: Mısırlıların, Nil Nehrini koruduğuna inandıkları hayali tanrı |
… Başlangıçta tüm yaratıklar, suda yaşayan varlıklardı. Sonradan suların çekilmesi, kara parçalarının oluşması ile bu sularda yaşayan yaratıklar karada yaşayan canlılar biçiminde değişim geçirdi. Bu teori, evrim teorisinin ilki ya da başlangıcı sayılabilir. 19
Empedokles |
Demokritos da günümüz materyalistleri gibi, maddenin ezeli olduğu ve maddeden başka bir varlık bulunmadığı yanılgısına sahipti. |
Evrimciler tesadüfler sonucu atomların oluştuğunu ve bunların da tüm evreni oluşturduğunu iddia ederler. Yani şuursuz atomların bir bölümü yıldızları, gezegenleri, Dünya'yı, başka bir bölümü bütün canlıları; kuşları, atları, kelebekleri, gülleri, çilekleri oluşturmuşlardır. Başka şuursuz atomlar da gözü, kalbi, sindirim sistemi, beyni ve bütün kusursuz vücut sistemiyle birlikte insanı oluşturmuşlardır. Sonra bu insan profesör olmuş ve kendisini yaratan atomları incelemeye başlamıştır. Böyle bir iddianın inandırıcılığının olmadığı, akılcılık ve bilimsellikten uzak olduğu çok açıktır. Tüm evren, evrendeki bütün canlılar üstün bir ilim sahibi olan Allah tarafından kusursuzca yaratılmışlardır. |
Yunan Felsefeci Aristo'nun Scala Naturae adını verdiği tezi, günümüz evrimcilerine ilham kaynağı olmuştur. |
Üstte: Evrimcilerin sözde sudan karaya geçiş hikayesini temsil eden bir resim. Üstte: Temeli Aristo'ya dayanan Büyük Varoluş Zinciri görüşüne göre, canlıların en küçükten en büyüğe doğru evrimleştiği iddia edilir. Oysa bugün bilim, bu iddianın geçersiz olduğunu, canlılar arasındaki benzerliklerin evrime delil olmadığını, yukarıda resimlerini koyduğumuz canlıların da, diğer canlıların da birbirlerinden evrimleşmediğini, aksine tümünün oldukları halleriyle yaratıldıklarını ortaya koymuştur. (Bkz. Darwinizm'in Bilimsel Çöküşü bölümü) |
Pierre de Maupertuis |
Buffon ve eski pagan efsanelerden esinlenerek hazırladığı 44 ciltlik kapsamlı çalışması Histoire Naturelle |
Jean Baptiste Lamarck |
Histoire Naturelle'in ilk cildinde Buffon kendisini "Büyük Varoluş Zinciri" doktrininin yorumlayıcısı olarak açıklamaktadır… Lamarck ise eski Büyük Varoluş Zinciri doktrininin yeni bir versiyonunu savunuyordu… Fakat bu zincir katı, durağan bir yapı gibi kabul edilmiyordu. Ortamın ihtiyaçlarını karşılamak için mücadeleleriyle ve "kazanılmış özelliklerin sonraki nesle aktarılması" prensibinin yardımıyla organizmalar zincirin yukarılarına doğru yavaşça hareket edebiliyorlardı. Başka bir deyişle mikroptan insana doğru… Ayrıca zincirin en altında, spontane jenerasyon (ani oluşum) yoluyla inorganik (cansız) maddeden ortaya çıkan yeni yaratıklar sürekli olarak beliriyordu. Zincirin yukarısına doğru sürekli olarak kompleksleşen bir süreç işliyordu… 21
Loren Eiseley |
Hindulardaki sözde nehir tanrıçası |
Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz" dediler. (Araf Suresi, 132)
Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, -Allah'ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (Enam Suresi, 111)
Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı yükselseler de, Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)
Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)