MADDİYUNLUĞA KARŞI TEK ÇARE KURAN’IN HAKİKATLERİNE SARILMAKTIR
ŞİMDİ BU ZAMANDA EN BÜYÜK TEHLİKE OLAN ZINDIKA VE DİNSİZLİK VE ANARŞİLİK VE MADDİYUNLUĞA KARŞI YALNIZ VE YALNIZ TEK BİR ÇARE VAR. O DA KUR'ÂN'IN HAKİKATLERİNE SARILMAKTIR. Yoksa koca Çin'i az bir zamanda komünistliğe çeviren musibet-i beşeriye, siyasî, maddî kuvvetlerle susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-i Kur'âniyedir.
Rehber Risalesindeki Leyle-i Kadir meselesi, şimdi hem Amerika, hem Avrupa'da eseri görülüyor. Onun için, şimdiki bu hükûmetimizin hakikî kuvveti, hakaik-i Kur'âniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla, ihtiyat kuvveti olan üç yüz elli milyon uhuvvet-i İslâmiye ile ittihad-ı İslâm dairesinde kardeşleri kazanır. Eskiden Hıristiyan devletleri bu ittihad-ı İslâma taraftar değildiler. Fakat şimdi komünistlik ve anarşistlik çıktığı için, hem Amerika, hem Avrupa devletleri Kur'ân'a ve ittihad-ı İslâma taraftar olmaya mecburdurlar. (Emirdağ Lahikası, S. 297)
ÇÖZÜM İTTİHAD-I İSLAM'DIR
Şimdi milletin arzusuyla şeâir-i İslâmiyenin serbestiyetine vesile olan Demokratlar, hem mevkilerini muhafaza, hem vatan ve milletini memnun etmek ÇÂRE-İ YEGÂNESİ, İTTİHAD-I İSLÂM CEREYANINI KENDİNE NOKTA-İ İSTİNAD YAPMAKTIR. Eski zamanda İngiliz, Fransız, Amerika siyasetleri ve menfaatleri buna muarız olmakla mâni olurdular. Şimdi menfaatleri ve siyasetleri buna muarız değil, belki muhtaçtırlar. ÇÜNKÜ KOMÜNİSTLİK, MASONLUK, ZINDIKLIK, DİNSİZLİK, DOĞRUDAN DOĞRUYA ANARŞİSTLİĞİ İNTAÇ EDİYOR. VE BU DEHŞETLİ TAHRİP EDİCİLERE KARŞI ANCAK VE ANCAK HAKİKAT-I KUR'ÂNİYE ETRAFINDA İTTİHAD-I İSLÂM DAYANABİLİR. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmaya vesile olduğu gibi, bu vatanı istilâyı ecanipten ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur. Ve bu hakikate binaen, Demokratlar bütün kuvvetleriyle bu hakikate istinad edip komünist ve masonluk cereyanına karşı vaziyet almaları zarurîdir. (Emirdağ Lahikası, S. 271)
KURAN’IN HAKİKATLERİ KOMÜNİZME KARŞI SEDDİ ZÜLKARNEYN OLUR
Bana dediler ki: "Din propagandasını yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış. Fakat solcular hakkındaki kanunu tâcil edip (acele edip hızlandırma) tasdik etmişler."
Kalbime geldi ki: Bu vatan ve İslâmiyetin maslahatı, her şeyden evvel dindarların serbestiyeti hakkındaki kanunun hem tâcil (acele edip hızlandırma), hem tasdik ve hem de çabuk mekteplerde tatbik edilmesi elzemdir. Çünkü bu tasdikle Rusya'daki kırk milyona yakın Müslümanı, hem dört yüz milyon âlem-i İslâmın mânevî kuvvetini bir ihtiyat kuvveti olarak bu vatana kazandırmakla beraber, KOMÜNİSTİN MÂNEVÎ TAHRİBATINA KARŞI şimdiye kadar Rusun, Amerika ve İngilize karşı tecavüzünden ziyade bin senelik adavetinden dolayı en evvel bize tecavüz etmesi adavetinin muktezası iken, O TECAVÜZÜ DURDURAN, ŞÜPHESİZ HAKAİK-İ KUR'ÂNİYE VE İMANİYEDİR. ÖYLEYSE, BU VATANDA HER ŞEYDEN EVVEL O ACİP KUVVETE KARŞI HAKAİK-İ KUR'ÂNİYE VE İMANİYEYİ BİLFİİL ELDE TUTUP DİNSİZLİĞİN ÖNÜNE KUVVETLİ BİR SEDD-İ ZÜLKARNEYN GİBİ BİR SEDD-İ KUR'ÂNÎ YAPILMASI LÂZIM VE ELZEMDİR.
Çünkü dinsizlik Rusu, şimdiye kadar yarı Çin'i ve yarı Avrupa'yı istilâ ettiği halde, bize karşı tecavüz ettirmeyip tevkif ettiren, hakaik-i imaniye ve Kur'âniyedir. Yoksa, Rusların tahribat nevinden mânevî kuvvetlerine karşı adliyenin binden birine maddî ceza vermesiyle; serserilere ve fakirlere, zenginlerin malını peşkeş çeken ve hevesli gençlere ehli namusun kızlarını ve ailelerini mübah kılan ve az bir zamanda Avrupa'nın yarısını elde eden bir kuvvete karşı, ancak ve ancak mânevî bombalar lâzım ki, o da hakaik-i Kur'âniye ve imaniye atom bombası olup o dehşetli solculuk cereyanını durdursun. YOKSA, ADLİYE VASITASIYLA YÜZDEN BİRİNE VERİLEN MADDÎ CEZA İLE BU KÜLLÎ KUVVET TEVKİF EDİLMEZ. (Emirdağ Lahikası, S. 310)
Üçüncü mesele: Şimdi küfr-ü mutlak, öyle cehennem-i mânevî neşrine çalışıyor ki, kâinatta hiçbir kâfir ona yanaşmamak lâzım geliyor. Kur'ân'ın "rahmeten lil'âlemîn" olduğunun bir sırrı budur ki: Nasıl Müslümanlara rahmettir; âhirete iman, Allah'a İmân ihtimalini vermesiyle de, bütün dinsizlere ve bütün âleme ve nev-i beşere rahmet olmasına bir nükte, bir işarettir ki, o mânevî cehennemden dünyada da onları bir derece kurtarmış. HALBUKİ ŞİMDİ FEN VE FELSEFENİN DALÂLET KISMI, YANİ KUR'ÂN'LA BARIŞMAYAN, YOLDAN ÇIKMIŞ, KUR'ÂN'A MUHALEFET EDEN KISMI, KÜFR-Ü MUTLAKI KOMÜNİSTLER TARZINDA NEŞRE BAŞLADILAR. Komünistlik perdesinde anarşistliği netice verecek bir surette münafıklar, zındıklar vasıtasıyla ve bazı müfrit dinsiz siyasetçiler vasıtasıyla neşir ile aşılanmaya başlandığı için, şimdiki hayat, dinsiz olarak kabil değildir, yaşamaz. "Dinsiz bir millet yaşamaz" hükmü bu noktaya işarettir. Küfr-ü mutlak olduğu zaman, hakikat-i halde yaşanmaz. Onun için, Kur'ân-ı Hakîm, bu asırda bir mucize-i mâneviyesi olarak Risale-i Nur şakirtlerine bu dersi vermiş ki, küfr-ü mutlaka, anarşistliğe karşı sed çeksin. Hem çekmiş. EVET ÇİN'İ, HEM YARI AVRUPAYI VE BALKANLARI İSTİLÂ EDEN BU CEREYANA KARŞI BİZİ MUHAFAZA EDEN KUR'ÂN-I HAKÎMİN BU DERSİDİR Kİ, O HÜCUMA KARŞI SED ÇEKMİŞ, BU SURETLE O TEHLİKEYE KARŞI ÇARE BULMUŞTUR. Demek bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hıristiyan ve Yahudi, hususan bolşevik gibi olmak... Çünkü, bir İsevi, Müslüman olsa, İsâ Aleyhisselâmı daha ziyade sever. Bir Mûsevî, Müslüman olsa, Mûsâ Aleyhisselâmı daha ziyade sever. Fakat bir Müslüman, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın zincirinden çıksa, dinini bıraksa, daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemâlâta medar hiçbir hâlet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir olur. (Emirdağ Lahikası, S. 457-458)
KOMÜNİZMLE MÜCADELEDE ORTA YOL OLMAZ
Küfür ile İmân ortası yoktur. BU MEMLEKETTE İSLÂMİYETE KARŞI KOMÜNİST MÜCADELESİ ORTASI OLAMAZ. Sağ ve sol, ortası, üç meslek icap ettirir. Eğer İngiliz, Fransız deseler hakları var. "Sağ İslâmiyet, sol komünistlik, ortası da Nasraniyet" diyebilirler. Fakat bu vatanda, küfr-ü mutlaka karşı İmân ve İslâmiyetten başka bir din, bir mezhep olamaz. Olsa, dini bırakıp komünistliğe girmektir. Çünkü hakikî bir Müslüman hiçbir zaman Yahudi ve Nasranî olamıyor. Olsa olsa dinsiz olup tam anarşist olur. (Emirdağ Lahikası, S. 301)
KOMÜNİZME KARŞI KİTAPLARLA MÜCADELE ÖNEMLİDİR
KOMÜNİZME KARŞI NEŞRİYAT YOLUYLA MÜCÂDELE ÇOK ZARÛRİDİR. Ve Demokratlar tüzüklerinde buna yer vermiştir. İnşaallah, bu gibi İslâmî faaliyetlerle, Türklere karşı çalışan komünistler, farmasonlar ve başkaları mahvolacak ve istikbâlde Türkiye eski makamına terakkî edecek... (Tarihçe-i Hayat, S. 620)