Allah Balıkların Omurga ve Kas Yapılarını Yüzmeye Uygun Olarak Yaratmıştır
Su, havadan 800 kez daha yoğun bir ortamdır. Bu yüzden suda hareket etmek son derece zordur ve yüksek enerji harcamayı gerektirir. Buna karşın balıklar suyun içinde son derece kıvrak ve hızlı bir şekilde hareket ederler. Üstelik suyun yoğunluğu yüzdürme kuvveti sağlayarak, denizde yaşayan canlılara bir avantaj sağlar. Böylece yerçekimiyle çok küçük çapta mücadele etmeleri gerekir ve balığın tüm kas gücü, ileriye doğru hareket etmek için kullanılır. Ayrıca balığın yüzebilmesi için fazla bir hareket yapmasına gerek yoktur; bunun için kuyruğunu sağa ve sola hareket ettirmesi yeterlidir. Ancak basit bir kuyruk hareketi gibi gözüken yüzmenin ardında, adeta mühendislik hesapları ve fizik kanunlarıyla ayarlanmış özel yapılar mevcuttur. Bu yapılardan bir kısmı şöyledir:
Balıklar, sabit halde yüzerken aniden yüksek hızlara ulaşabilmek için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar. Ani hızlanabilmek onlar için çok önemlidir; çünkü avcı hayvanlardan kaçabilmek için buna ihtiyaçları vardır. Bazı küçük balıklar, durma konumundayken, saniyenin 20’de biri kadar kısa bir sürede maksimum hızlarına çıkabilirler. Bu sırada ürettikleri itme kuvveti kendi ağırlıklarının 4 katı kadardır. Son model arabaların dahi 0 km’den 100 km hıza 4-6 saniye arasında çıkabildikleri dikkate alınırsa, balıkların ne denli verimli yüzdükleri daha iyi anlaşılır.
Balıklar suyun içinde çoğu zaman akıntıya karşı hareket etmek zorunda kalırlar. Suyun mevcut direncine, bir de güçlü akıntıların oluşturduğu kuvvet eklendiği halde, balıklar bu zorluğun da üstesinden gelerek yüzmeye devam ederler. Balıkta böyle bir gücün ortaya çıkmasını sağlayan, omurgasının ve kaslarının özel yapılarıdır. Omurga balığın vücudunun dik durmasını, ayrıca yüzgeçlerin ve kasların kendisine bağlanmasını sağlayacak bir yapıya sahiptir. Eğer böyle olmasaydı balıkların suda hareket etmeleri imkansız hale gelirdi.
Yüzen bir balık, vücut çatısı için iskelete, kuvvet için kaslara, itme kuvveti ve yön verme için yüzgeçlere ihtiyaç duyar. Balığın iskeletinde nispeten daha durağan olan kafatası, vücudun bir destek noktası olarak görev görür. Omurga balığın hareketi için çalışan bir kaldıraç olarak işlev görürken, kaslar yüzmek için güç sağlar. Balığın % 80’ini oluşturan kaslar, balığın her yöne hareket edebilmesi için çeşitli şekillerde düzenlenmiştir. Böylece kas gücü baş kısmından kuyruğa kadar bir dalga şeklinde iletilir ve vücudun tam bir koordinasyon içinde çalışması sağlanır.
Balığın omurgası, yerde kıvrılıp giden bir yılan gibi devamlı olarak sağa sola kıvrılır. Bir balığın yüzebilmesi için kuyruğunu sağa sola sallaması yeterlidir. Normal şartlar altında kuyruk bir yöne büküldüğünde, balığın ön tarafının arka tarafın tersi yönde aynı şiddette savrulması gerekir. Ancak böyle olmaz. Çünkü balıkların ön tarafı bu etkiyi ortadan kaldıracak biçimde yaratılmıştır. Aynı zamanda su, hareket esnasında baş tarafa dikey bir kuvvetle etki eder. Tüm bunlar baş kısmındaki su içindeki salınımın kuyruk kısmındakinden daha küçük olmasına neden olur. İki tarafın arasındaki bu fark balığın su içindeki hareketine neden olur. Balığın ileri doğru hareket hızı, yüzgecin balığın omurgasından geçen eksenin sağı ve soluna gidiş geliş hızı ile doğrudan bağlantılıdır.
Balık Derisi Sudan Nasıl Zarar Görmez?
İnsan suyun içinde belli bir süre kaldıktan sonra, cildi olumsuz bir şekilde etkilenmeye başlar ve suda kalış süresi uzadıkça cildinde oluşan hasar da artar. Oysa balıklar sürekli su içinde olmalarına rağmen, ciltleri hiç zarar görmez. Üst derilerindeki sert parlak tabaka sayesinde, suyun balığın vücuduna girmesi ve cildinin olumsuz etkilenmesi engellenmiş olur.
Balıkların üst derisinde keratin (derinin alt tabakalarındaki yaşlı hücrelerin ölmeleri ve yerlerini genç hücrelere terk etmesi sonucu oluşan sert ve dayanıklı madde) benzeri bir tabaka da mevcuttur. Bu tabaka suyun vücuda girmesini engelleyerek, balığın vücudundaki iç basınç ile dış ortam basıncının dengelenmesini sağlar. Eğer bu tabaka olmasaydı, içeri kontrolsüz giren su nedeniyle, balığın vücudundaki basınç dengesi bozulacaktı. Bu da balık için ölümle sonuçlanacaktı. Çünkü balıkların sudaki hareketini kolaylaştırıcı birçok sistem vardır ve bunlardan biri olmadan diğeri bir işe yaramaz ve dolayısıyla sistemin bir parçasındaki eksiklik canlının ölümü ile sonuçlanır.
Balık Derisinin Fonksiyonları Nelerdir?
Balıkların pek çoğunun vücutlarını kaplayan dayanıklı deri, alt ve üst olmak üzere iki tabakadan oluşur. Üst deri içerisinde mukus salgılayan bezler bulunmaktadır. Mukus kaygan ya da yapışkan bir yapıda olup, balığın su içerisindeki hareketi sırasında sürtünmeyi en az seviyeye indirmeye yarar. Bu kayganlık özelliğiyle balık hem daha hızlı hareket eder, hem de balığın düşmanları tarafından yakalanması zorlaşır. Mukusun bir başka özelliği ise balığı hastalık yapan organizmalara karşı korumasıdır.
Evrim Teorisi Tek Bir Balıktaki Dahi Yaratılış Özelliklerini Açıklayamaz
Mukus sıvısının kaygan, yapışkan ve aynı zamanda mikrop öldürücü niteliklerinin bir arada olması, balık için bir zorunluluktur. Bütün bu şartların dev kimyasal tesislerde değil de, balığın derisinin altındaki birkaç milimetrelik bir tabakada üretilmesi, canlıları tüm ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklerle yaratan Rabbimiz’in varlığının delillerinden biridir.
Darwinizm, canlı varlıklardaki her türlü muhteşem yapı karşısında çökmüş durumdadır. Yeryüzündeki bütün balık türleri yukarıda sayılan özelliklerin tamamına eksiksiz olarak sahiptir. Balıklar milyonlarca yıldır hiç değişmeden, hep bu mükemmel özelliklere sahip olmuşlardır. Bunu, milyonlarca yıl öncesinde yaşamış balıkların günümüze gelen kalıntılarında görmek mümkündür. Günümüzde elde edilmiş olan 350 milyondan fazla fosil kalıntısı bize milyonlarca deniz canlısının örneğini vermiştir. Bunların tarihleri yaklaşık 540 milyon yıl önceki Kambriyen Patlaması’na kadar ulaşmaktadır. Bu kalıntıların büyük bir bölümü, deniz canlılarının milyonlarca yıl önce de günümüzdekilerle aynı olduklarını, yani hiçbir değişim geçirmemiş olduklarını ortaya koymaktadır. Bu durum bize balıkların evrim geçirmediklerini, mükemmel halleriyle yaratıldıklarını gösterir. Rabbimiz’in üstün güç ve kudreti, Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir:
“... Göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur, tümü O’na gönülden boyun eğmişlerdir. Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca “Ol” der, o da hemen olur.” (Bakara Suresi, 116-117)