Batı dünyasının Doğu’da yaşanan cinayetlere duyarsız kaldığı hatta pek de kötü karşılamadığı bir sır değil. Fakat; nerede gerçekleşirse gerçekleşsin, suç suçtur. Nerede yaşarsa yaşasın, insan insandır. Çocuk hep çocuktur, nerede yaşarsa yaşasın hangi ırktan olursa olsun hep kendisine en iyi şekilde davranılmasını hak eder. Bu yüzden Halep’te birinin öldürülmesi, Manhattan caddesinde birinin öldürülmesi kadar kötüdür. Fakat görülüyor ki kimileri için yer, kimlik, dil, ırk ve din değişince, verilen tepki de değişiyor.
Bir insanın saygı görüp görmeyeceğini bulunduğu yer belirlememelidir. Bir çocuğun çocuk muamelesi görüp görmeyeceği ya da yemek bulmaya ve canını kurtarmak için kaçmaya zorlanıp zorlanmayacağı da buna göre belirlenmemelidir. Ne yazık ki; dünyanın varlık içindeki kesiminden daha az ayrıcalıklı olan yerlerine doğru gidildiğinde; başka bir deyişle, Batı dünyasından Doğu’ya gidildiğinde, kimileri için insan hayatı önemini kaybetmeye ve istatistikten ibaret olmaya başlıyor.
Çoğu zaman bu yerlerde gerçekleşen korkunç olaylar, Batı dünyasında silik bir arka plan haberi olarak algılanıyor. Paris’teki bir terör saldırısı tüm dünya liderlerini büyük bir mitingde toplarken; İstanbul’da yaşanan ve kıyas olamayacak derecede daha vahşi bir saldırının uluslararası medyada tek tük yer bulmasının sebebi bu. Bu ilgisizlik ve iki yüzlülüğün sadece politikacıları değil; medyayı ve ne yazık ki, insanların büyük bir çoğunluğunu da etkilediği görülüyor.
Birçok ülkede yeni neslin “insan hakları, demokrasi ve eşitliğin önemine dair güçlü söylemlerle büyüdüğü ve ırkçılık ve şiddetin getirdiği belalara karşı iyi donatıldığı” iddia edildiği düşünülürse; bu çok şaşırtıcı.
Üstelik, bu acı veren ayrımcılık ve utanç verici önyargılar kadın, çocuk, yaşlı demeden azalmaksızın devam ediyor. Durum o kadar ciddi ve rahatsız edici ki; bir başbakan mültecilerden “sürü” diye bahsedebilirken; bir diğer siyasi lider de mültecilerin resminin önünde poz verip onları durduracağını söyleyebiliyor.
Başka bir deyişle, dünyanın sözüm ona medeni, modern, demokratik kısmı şok edici derecede duyarsız bir tavır ve dehşet verici bir bağnazlık örneği sergiliyor. Sanki karşılıklı imzalanmış bir sessizlik anlaşması varmış gibi: “Gözlerinizi yumun, kulaklarınızı kapatın ve hiçbir şey olmuyormuş gibi davranın. On yıl sonra; bunun bir daha olmasına müsaade etmeyeceğimizi söyleriz.” diyorlar. Nitekim, daha önce de böyle oldu.
Ruanda ve Bosna’da soykırım olduğunda; yardım edebilecek konumdaki insanlar sessiz kaldı; fakat bugün büyük bir ısrarla “bir daha olmasına müsaade etmeyeceğiz” diyorlar. Ne var ki bugün yine çocuklar ölüyor, yine kadınlar zarar görüyor; yine yaşlılar sokaklara terk ediliyorlar.
Bu tepkisizlik; şüphesiz tarih sayfalarında silinemez bir kara leke olarak kalacak. Üstelik bu kez, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı gibi de olmayacak. Geçmişte kelimelerle anlatılamayacak suçlar işleyenlerin yaptıkları hep yanlarına kaldı. O dönem kameralar, savaş muhabirleri, akıllı telefonlar ya da internet yoktu. Twitter ve Periscope yoktu. Ancak, günümüzde detayı verilemeyecek suçlar ayan beyan gerçekleşiyor ve üstelik kamerayla canlı olarak da kaydediliyor.
Mülteci çocukların Avrupa’da insan kaçakçıları tarafından nasıl hedef alındığını, Suriye’de çocukların nasıl açlık çektiğini, mültecilerin denizde nasıl boğulduğunu gösteren binlerce video var; fakat yine de hiçbirine sempati gösterilmiyor. Başka bir deyişle; günümüzdeki insanlar için, “farkında olmamak” diye bir bahane söz konusu olamaz.
Bir insanın yaralanması, işkence görmesi ya da öldürülmesi her zaman önemli bir konudur. Eğer kendinizin ya da sevdiğiniz bir insanın zarar gördüğünü düşünecek olursanız; bunun aslında ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. İnsan hayatı, insan haysiyeti ve insan hakları her zaman önemlidir.
Dünyadaki gelişmeler karşısında duyarsızlaşan insanlardan olmamayı tercih edin. İnsanlığınızı kaybetmeyi kabullenmeyin. Tüm bu yanlış gidişattan rahatsız olmaya, bu gidişata karşı çıkmaya devam edin ve işlenen suçları durdurmak için elinizden geleni yapın.
Başkalarının ilgisizliği size engel olmasın. Sizin tarafınızdan gösterilecek bir hassasiyetin, başka insanları da harekete geçirmesi kesinlikle mümkün.
Unutmayın, her toplum bir kişinin öncülük etmesine ihtiyaç duyar; çünkü her insan doğru olanı yapmak için gereken cesarete sahip değildir. Fakat biri bir adım attığı zaman, diğerleri de devamında onu takip eder.
Çabalarınız, örneğin sosyal medyada sevgi üzerine paylaşım yapmak kadar zahmetsiz bir davranış bile, kesinlikle bir fark oluşturacaktır.
Adnan Oktar'ın Gulf Times'da yayınlanan makalesi:
http://www.gulf-times.com/story/515847/Don-t-accept-losing-your-humanity