Kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak olan ahir zamanda birbirinden önemli olaylar gerçekleşek ve gerçek din ahlakının yaşanmasıyla yeryüzünde barış ve huzur hakim olacaktır. Her Müslümanın ulaşmak isteyeceği bu kutlu dönem Allah'ın iman edenlere bir müjdesidir.
Tüm insanların çok büyük bir huzur, güven ve konfor içinde olacakları Altınçağ`ın en önemli özelliklerinden biri, Kuran ahlakının eksiksiz olarak yaşandığı bir dönem olmasıdır. İnsanlar Allah`tan korktukları ve ahirette tüm yapıp ettiklerinden sorguya çekileceklerinin bilincinde oldukları için bencillik, kin, öfke, nefret, haset, intikam hisleri gibi kötü ahlak özelliklerinden, yolsuzluktan, haksız kazanç elde etmekten, yalan söylemekten, başkalarının canına kast etmekten, rüşvet almaktan titizlikle sakınacaklardır. Bunların yerine dürüstlük, yardımseverlik, fedakarlık, başkalarının iyiliğini, sağlığını, rahatını, güvenliğini düşünmek, sevgi, saygı, merhamet, vefa, sadakat gibi güzel ahlak özellikleri toplumlara hakim olacaktır.
Allah`tan korkup sakınan, ihlaslı, tevekkül sahibi, herşeyi hayır gözüyle değerlendiren, çokça şükreden, vicdanlı, şefkatli, merhametli, adil, cesur, güvenilir, güçlü, onurlu, alçakgönüllü, anlayışlı, hoşgörülü, insancıl, sevecen, hakkı söylemekten çekinmeyen, sabırlı, öfkesine kapılmayan, hatalarında direnmeyen, çoğunluğa değil hakka uyan, sözüne sadık, vefakar, iffetli, uzlaştırıcı kimselerin varlığı üstün ahlaklı toplumlar oluşmasını sağlayacaktır.
Toplumda sahtelik, basitlik, yüzeysellik tümüyle ortadan kalkacak; insanların kişiliklerine derinlik, samimiyet, ve kalite hakim olacaktır. İnsan ruhuna ve mümin kişiliğine yakışmayan her türlü adilik ve basitlik Kuran ahlakının yaşanmasıyla kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Peygamberimiz (sav)`in hadislerinde Altınçağ`da Hz. Mehdi döneminde yaşanacak olan bu ahlak güzelliği şöyle ifade edilmiştir:
Tabarani, Evsad`da Amr. B. Ali tariki ile Hz. Ali b. Ebi Talib`den tahric etti:
... Cenab-ı Hak İslam'ı nasıl bizimle başlatmışsa onunla sona erdirecektir. Nasıl, bizimle onlar aralarındaki şirk ve adavetten (husumet ve düşmanlıktan) kurtulmuş ve kalplerine ülfet (dostluk) ve muhabbet (sevgi) yerleşmişse, (onun gelişi ile) yine öyle olacaktır.
Altınçağ'da Fikir Hürriyetine Dayalı Bir Ortam Olacaktır
İslam ahlakına göre insan istediği inancı seçmekte özgürdür ve hiç kimse bir diğerini inanç konusunda zorlayamaz. Müslüman İslam olmasını talep ettiği kişiye sadece tebliğ yapmakla, Allah`ın varlığını, Kuran`ın Allah`ın hak kitabı, Hz. Muhammed (sav)`in ise O`nun elçisi olduğunu, ahiretin ve hesap gününün varlığını, İslam ahlakının güzelliklerini anlatmakla yükümlüdür. Ama bu yükümlülüğü sadece din ahlakını anlatma ile sınırlıdır. Allah Kuran`da bu durumu şöyle bildirmektedir:
``Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah`a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapmıştır; bunun kopması yoktur…`` (Bakara Suresi, 256)
Kendisine İslam dini anlatıldığı zaman kişi kendi isteğiyle iman edip etmemeye, hiçbir baskı ya da zorlama altında kalmadan karar verir. İnsan doğruyu ya da yanlışı seçmekte özgürdür. Eğer yanlış seçimi yaparsa ahirette bunun karşılığını alacaktır. Peygamberimiz (sav)`in hadislerindeki bilgilere göre Altınçağ`da, Kuran ahlakının bir gereği olan bu fikir özgürlüğüne dayalı anlayış tüm toplumlara hakim olacaktır. Bunun sonucunda ise siyasi çekişmeler tamamen ortadan kalkacak, dostluk ve sevgi ortamı içerisinde tam bir demokrasi ortamı oluşacaktır. Başkalarına zarar vermemek şartı ile her türlü inanç özgürce yaşanacak, kargaşa ve çatışmaya sebebiyet vermeden herkes fikrini istediği gibi beyan edebilecektir.
Tüm Dinler Barış ve Hoşgörü İçerisinde Olacaktır
İslam dini, insanları dini inançlarını seçmede özgür bırakırken, diğer dinlere saygılı olmayı emreder. Bir insan Kuran`da batıl olarak tarif edilen bir inanca sahip olsa dahi, Kuran ahlakını yaşayan insanlar arasında huzur ve barış içinde yaşayabilir. Kendi inançlarna göre ibadetlerini özgürce yerine getirebilir. Hiç kimse bir diğerini kendi dininin ibadetlerini yerine getirmekten alıkoyamaz. Ya da bir insanı istediği şekilde ibadet etmeye zorlayamaz. Bu İslam ahlakına aykırıdır ve Allah`ın razı olmadığı bir davranış biçimidir. Peygamberimiz (sav)`in döneminde de herkesin özgürce ibadet edebildiği, inançlarının gereklerini yerine getirebildiği bir toplum modelinin hakim olduğu görülmektedir.
Peygamberimiz (sav), kendisiyle görüşmeye gelen Hristiyanların kendi mescidinde ibadet etmelerini söylemiş ve bu iş için mescidi onların kullanımına bırakmıştır. Peygamberimiz (sav)`den sonraki halifeler devrinde de bu hoşgörülü anlayış korunmuştur. Şam fethedildiği zaman, camiye çevrilen bir kilise ikiye bölünmüş, bir yarısında Hristiyanlar, öbür yarısında Müslümanlar ibadet etmişlerdir. Hadislerde tüm halkların barış ve huzur içerisinde yaşadıkları Asr-ı Saadet dönemi gibi, Altınçağ`daki Hz. Mehdi döneminde de aynı hoşgörü anlayışının hakim olacağı bildirilmektedir. Tüm Hristiyanların ve Yahudilerin kendileri için kutsal sayılan topraklarında barış, huzur ve güvenlik içinde yaşamaları sağlanacak, her türlü sorun sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışıyla kolaylıkla halledilebilecek, tüm halklar birbirleriyle uyum ve dostluk içerisinde yaşamlarını sürdürebileceklerdir.