"Baskın çıkacak şekilde, sürekli vurgulu bir tonda ve kimseye söz hakkı tanımadan konuşanlar karakter sahibi, güçlü, saygın kişilerdir" mantığı toplum içinde son derece yaygın, ama bir o kadar da yanlış bir düşüncedir. Bilakis sesini yükselterek, başkasının sözünü kesen, yanındakilere konuşma hakkı tanımayan kişilerin bu davranışı, cehaletlerinin bir göstergesidir. Bir süre sonra yanındakilere konuşma hakkı vermeyen ve onları susturan bir kişiyle konuşmak, sohbetten çok eziyete dönüşebilir. O anda yanındakilerin susması ise, o kişiyi dinlediklerinin ve önemsediklerinin değil, genellikle artık bu aşamadan sonra ona katlandıklarının bir göstergesidir. Uzmanlık gerektiren konularda, uzman bir kişinin konuşması tabi ki çok doğaldır. Ancak şahsi kanaat ve fikir bildirilen konularda sohbete herkes katılmalı, herkes kendi fikrini belirtmelidir. Bu şekilde herkesin kanaati öğrenilir, kişiliği hakkında fikir edinme imkanı oluşur. "Benden az biliyor, o nedenle konuşmasın" ya da "Sadece bilenler konuşsun" şeklindeki düşünce şekilleri son derece yanlıştır. Belki bir kişi diğerine göre teknik olarak daha az şey biliyor olabilir, ama Allah'ın lütfettiği hikmet sayesinde olayların çok daha bilinmeyen yönlerini fark etmiş olabilir. Konuya tüm detayları ile hakim olan kişi ise, belki detaylarda boğulmuş ve o konunun hikmetli yönlerini görememiş olabilir. Bu nedenlerle, sohbete katılan her kişinin kendi fikrini beyan etmesi, ortaya yeni fikirlerin ve farklı bakış açılarının çıkması açısından çok önemlidir.
Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadis-i şeriflerinde, Allah`ın anılması dışındaki gereksiz konuşmalarla ilgili şu şekilde buyurmuştur:
"İbn-u Ömer Radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Allah'ın zikri dışında kelamı çok yapmayın. Zira, Allah'ın zikri dışında çok kelam, kalbe kasvet (katılık) verir. Şunu bilin ki, insanların Allah'a en uzak olanı kalbi katı olanlardır. (Tirmizi, Zühd 62, (2413). (5891)