Basitlik ne demektir?
Basitliğin göstergesi nelerdir?
Basitlik denilince insanların büyük çoğunluğunun zihninde, konuşması bozuk, gülüşleri ve tavırları estetikten uzak, güçlü bir kişiliği olmayan insanlar canlanır. Oysa basitlik bunların yanı sıra çok daha geniş bir anlam içerir. Basitlik yalnızca görgüden ve nezaketten uzak tavırları kapsayan bir kavram değildir. Esas olarak Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edememekten kaynaklanan bir ahlak bozukluğudur.
Dolayısıyla böyle bir karaktere sahip insanın mutlaka abartılı tavırlar sergilemesi gerekmez. Bir kişinin insanlardan korkması, onların rızalarını kaybetmekten çekinmesi, onların sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmayı Allah’ın sevgisine ve hoşnutluğuna tercih etmesi ya da onlardan medet umması da o kişiyi basit davranışlara yöneltir. Bunların yanısıra bir kişinin karşısına çıkan olayların Allah’ın kontrolünde olduğunu unutarak paniğe kapılması, yakınması, öfkelenmesi de basitlik göstergesidir.
www.basitliginkirlikulturu.com
Bazı İnsanlar Basitlik Kültürü İçinde Yaşadıklarının Bilincinde Değildirler
İnsanların bir kısmı kendilerinin basitlikten uzak bir ahlak yapısına sahip olduğunu düşünürler ve kendilerini böyle bir tehlikeden uzak görürler. Bu kişileri yanıltan noktalardan biri, birtakım nezaket kurallarını bilmeleri ve bunlara dikkat etmeleri olabilir. Oysa bazı konularda nezaketli davranan bir insan da aslında basitlik kültürü içinde yaşıyor olabilir. Çünkü basitlik, şekli birtakım davranış bozukluklarıyla sınırlı değildir. Örneğin nezakete önem veren bir kişi bazı olayların tesadüfen geliştiğine, muhatap olduğu insanların Allah’tan ayrı müstakil birer varlık olduklarına ve kendi iradeleri ile hareket ettiklerine inanıyor ve onların ne düşüneceklerini hesap ederek hareket ediyor olabilir. Allah’ın (Allah’ı tenzih ederiz) gereği gibi takdir edilmediği bu düşünce şekli elbette kişinin tüm tepkilerine, tavır ve konuşmalarına da yansır. Kuran ahlakını bilmeyen bir insan bu davranış biçimini ve konuşmaları son derece normal karşılayabilir. Oysa basitlikten uzak olduğunu öne süren ama bir olay karşısında şiddetle etkilenen, öfkelenip ağlayan, hatta günlerce bunalıma giren bir kişi son derece yüzeysel bir yapıya sahip demektir. Bu kişi, Kuran’a göre imani derinliği kavrayamamış bir insandır.
Müslüman Asil Bir Ruha Sahiptir
Gerçek bir Müslüman basit tavırların ardında dine karşı yüzeysel bir bakış açısı olduğunu bilir. Çünkü Allah’ı gereği gibi tanıyan, O’nun ayetlerini bilen ve yaşayan bir insanda öfkeli, bunalımlı, her olaydan kolayca olumsuz etkilenen bir hal oluşmaz. Bu gibi tevekkülsüz tavırlar kişinin herşeyin Allah’ın kontrolünde olduğunu unutarak insanları ve olayları Allah’tan ayrı birer güç gibi değerlendirdiğinin bir göstergesi olabilir.
“Sizin ilahınız tek bir İlah’tır; O’ndan başka İlah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir.”(Bakara Suresi, 163) ayetinde bildirildiği gibi yegane İlah Allah’tır ve O sonsuz güç sahibidir. Var olan canlı cansız herşey O’nun iradesindedir. Tüm insanların bu gerçeği çok iyi kavramaları ve üzerinde derinlemesine düşünmeleri gerekir. Bunun aksini düşünmek, başka varlıkları Allah’a ortak koşmak yani şirk olur ki bu da Kuran’a göre büyük bir suçtur. Allah şirkin ne kadar büyük bir suç olduğunu bir ayette şöyle bildirmiştir:
“Gerçekten, Allah, Kendisi’ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.” (Nisa Suresi, 48)
Kuran’a bakıldığında, bu temel gerçeğe aykırı bir inanç, tutum ve davranışın basitliğin de nedenlerinden biri olduğu görülür. Allah’ın bir sıfatına başkasının sahip olduğunu düşünerek hareket etmek yapmacık tavırları, lüzumsuz kibarlaşmayı, tamahkarlığı beraberinde getirir. Böyle bir insan her zaman öfkeye, küçük çıkarlar peşinde koşmaya, kendini acındırmaya ya da kendini yüceltmeye yatkındır. Çünkü yüksek bir kişilik kalitesine sahip olup, kayıtsız şartsız güzel ahlak sergilemek, her tavır ve düşüncesinde yalnızca Allah’a yönelen, asil ruha sahip, dünyaya asla tamah etmeyen Müslümanlara özgüdür.
Bazı insanların vicdanlarında hiçbir rahatsızlık hissetmeden yaşadıkları basitliği, kirlenmiş, dejenere olmuş bir tür ahlak bozukluğu olarak tanımlayabiliriz. Bu kirli kültürü yaşayan insanların davranış ve düşünce yapıları, ahlakları gözlemlendiğinde imani yönde önemli eksiklikleri olduğu görülebilir. Bununla birlikte çocukluktan itibaren aldıkları eğitimin, yaşadıkları ortamın ve birlikte oldukları kişilerin de basitliğin kirli kültürünü benimsemeleri yönünde üzerlerinde yoğun bir etkisi vardır. İnsan fıtratına uygun olmayan ve kişiyi küçük düşüren davranış biçimlerinin hiç çekinilmeden uygulandığı bu sistem, içinde yaşayan insanları Kuran ahlakında öngörülen asil, şerefli, saygın ve onurlu hayattan uzak tutar.
Basitliğin Göstergesi Olan Davranış Bozukluklarına Örnekler
Basit karakterin kendini ele veren birçok alameti vardır. Bunlar bozuk davranışlar olarak ortaya çıkar. Örnek olarak bilgi birikimi fazla olan bir kişiyi düşünelim. Eğer bu kişi bilgisinin kendisinden kaynaklandığını zannediyorsa yüzeysel düşünüyor demektir. İlmin ve bilginin gerçek sahibinin Allah olduğunu unutmuştur. Ayrıca bu kişi kendisinin de tüm insanlar gibi Allah karşısında mutlak aciz bir varlık olduğunu düşünmemiş olur. İşte bunun gibi birçok davranış bozukluğunu basit karakterli insanlarda görmek mümkündür:
Gözlerinde Büyüttükleri İnsanlara Gizli ve Açık Hayranlık Duyarlar
Basit ahlaktaki kişilerin en bariz özelliklerinden biri gözlerinde büyüttükleri kişilere cahilce hayranlık duymalarıdır. Bu hayranlık, bilgi sahibi bir kişiye olduğu gibi kimi zaman güzel veya yakışıklı bir insana, kimi zaman yetenekli bir sanatçıya, bir oyuncuya, sporcuya ya da servet sahibi bir insana yöneltilebilir. Oysa güzellik, yetenek, zeka, başarı gibi özelliklerin tümünü insanlara Allah vermiştir. Örneğin mal, mülk sahibi bir kişiyi değerlendirirken onun sahip olduğu imkanlar önemli değildir; önemli olan onun, Allah’ın aciz bir kulu olduğunun düşünülmesidir.
Yardımı Allah’tan Değil (Allah’ı Tenzih Ederiz) İnsanlardan Beklerler
Yüzeysel bir anlayışa sahip olan insanlar, Allah’tan değil çevrelerindeki insanlardan yardım bekler, gücün esas sahibinin Allah olduğunu unuturlar. Güçlü olduğunu düşündükleri kişilere karşı abartılı derecede samimiyetsiz bir saygı ve hürmet içinde olurlar. Allah’ın “…Gerçek şu ki, sizin Allah’tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah’ın Katında arayın, O’na kulluk edin ve O’na şükredin...” (Ankebut Suresi, 17) ayetinde bildirdiği gerçeği göz ardı ederler.
Başka bir ayette de bazı insanların kendilerine tüm özelliklerini verenin Allah olduğunu unuttukları şöyle haber verilmektedir:
“İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi. Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.” (Zümer Suresi, 49)
Zekanın, her türlü yetenek ve bilginin, zenginliğin asıl sahibinin Allah olduğunu bilen bir kişi, Allah’ın sonsuz akıl sahibi olduğunu takdir eder ve insanlarda tecelli eden güzelliklerden dolayı onlara saygı duymaz, bütün güzelliklerde Rabbimizi övüp yüceltir. Her konuda üstünlük ancak Allah’ın“... Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır...” (Hucurat Suresi, 13) ayetinde bildirdiği gibi takvadır. Müslümanlar bir insana ancak onda tecelli eden güzel ahlaktan dolayı hayranlık duyar ve değer verirler. Gerçekte büyük görülmesi, hayran olunması, kendisinden medet umulması gereken yegane mutlak güç sahibinin Allah olduğunu bilirler. Kuran’da şöyle bildirilir:
“Onlar, Allah’ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, Aziz’dir.” (Hac Suresi, 74)
Peygamberlerimizdeki ve Müslümanlardaki Üstün Ahlakı Takdir Edemezler
Basitlik kültürünü yoğun olarak yaşayan kişiler yüzeysel bakış açıları nedeniyle, kimi insanları gözlerinde büyütürlerken, derin imana sahip insanların değerini ise anlayamazlar. Başta peygamberler olmak üzere üstün ahlaka sahip Müslümanları tarih boyunca anlayamamış, hatta onların kendilerini din ahlakına çağırmasına karşılık bu mübarek insanlara kinlenmiş ve son derece ters ve saldırgan tavırlar sergilemişlerdir.
Kuran’da bildirilen; “Ey Şuayb” dediler. “Senin söylediklerinin çoğunu biz ‘kavrayıp anlamıyoruz’. Doğrusu biz seni içimizde zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın-çevren olmasaydı, gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin.”(Hud Suresi, 91) ayeti ile Allah bu insanların içinde oldukları inkarın şiddetini bildirmiştir. Bu kişiler, Allah’ın sevdiği ve seçtiği üstün bir kul olan Hz. Şuayb (a.s.)’ın seçkinliğini, üstün kişiliğini, samimiyetini ve ahlakını takdir edememiş, onun yalnız yakın çevresinden etkilenmiş ve çekinmişlerdir. İçinde bulundukları inkarın azgınlığı ile, bu kişiler güzel ahlaktan ve insaniyetten tamamen uzaklaşmış, basitliğin kirli kültürü içinde yaşamayı tercih etmişlerdir.
Basitlik Kültüründen Kurtulmak İçin Gafletten Arınmak Gerekir
Gaflet, insanların, Rabbimiz’in varlığını unutup, ölümü ve ahiret gerçeğini görmezlikten gelmeleri, dünyevi istek ve tutkularına uyup bunlarla uğraşmaları sonucunda Kuran ahlakından uzaklaşmaları ve Allah’ın yüce emirlerini uygulamamaları anlamına gelir. Allah’ın “Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır.” (Rum Suresi, 7) ayetinde bildirdiği gibi olayları sadece dıştan görünen yönleriyle değerlendirmekle yetinen; Allah’ın herşey üzerindeki mutlak hakimiyetini düşünmeden yüzeysel bir bakış açısıyla yaşamayı kendileri için bir kültür haline getiren kişilerin bu durumda olmalarında inanç eksikliklerinin önemli bir etkisi vardır. Yaratıcımız olan Allah’ın büyüklüğünü, gücünün ve hakimiyetinin sınırsızlığını gerektiği gibi kavrayamamış olmaları, onların, bu kültürü yaşama konusunda çirkin bir cesaret kazanmalarına sebep olmuştur.
Bir insan, Allah’ın her an kendisini gördüğünü, yaptıklarından, tüm düşüncelerinden haberdar olduğunu ve bunların kendi adına Allah Katında kaydedildiğini kavrıyorsa, sahip olduğu Allah korkusu onu Kuran ahlakını yaşamaya yöneltir. Ona, hem davranışlarından hem de düşünce şeklinden rahatça fark edilebilecek özel bir kalite getirir. Bu, basitlikten uzak, doğal, Kuran ahlakı dışındaki hiçbir kültürü barındırmayan temizlikte, peygamberlerde görülen haysiyeti, sabrı, samimiyeti ve vicdan anlayışını taşıyan bir kalitedir.
Bu ahlakta keskin bir şuur açıklığı vardır ve kişiyi her an Allah’ın ve ahiretin varlığından haberdar olmaya, yaptığı her işte Allah’ın rızasını gözetmeye yönlendirir. Her davranışında, ağzından çıkan her sözde Allah’ın huzurunda olduğunu bilerek bu düşünceyi aklından hiç çıkarmadan yaşamasını sağlar. Bu şuurdaki bir insanın basit bir mimik, basit bir üslup ya da basit bir kişilik sergilemesi -Allah’ın dilemesi dışında- mümkün değildir. Aksine böyle bir insan seçtiği her konunun, yüzündeki her mimiğin, gözünde oluşan anlamın, sesindeki tonun Müslümana yakışır bir güzellikte olmasına her an itina eder.
Bu onurlu ve ihlaslı karakterin karşılığı olarak Allah salih Müslümanları hem dünyada hem de ahirette mükafatlandıracağını ayetlerde şöyle bildirir:
“İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenlerin (çaba harcayanların) Allah Katında büyük dereceleri vardır. İşte ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır. Rableri onlara Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisinde sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafat Katında olandır.” (Tevbe Suresi, 20-22)