"Kader ilmi" iman etmeyenlerin vakıf olamadıkları büyük bir ilimdir. Müslümanların dünya ve ahiret hayatındaki tüm zorluklara ve denemelere güzel bir sabır göstermelerine vesile olan da bu ilimdir. İman edenler "Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, onun kalbini hidayete yöneltir. Allah, herşeyi bilendir." (Teğabün Suresi, 11) ayetinde de bildirildiği gibi, başlarına gelen herşeyin bir kader üzere gerçekleştiğini bilmenin rahatlığını ve huzurunu yaşarlar.
Her insan daha iyiye ve güzele ulaşmak ister. Kendine göre idealleri olur, bunları elde etmek için çalışır, çabalar, tabi ki bu sırada önüne engeller de çıkabilir. Bazı kişiler böyle durumlarda hemen ümitsizliğe kapılarak, “Neden olmadı?”, “Neden böyle oldu?” diyerek telaşlanabilir. Birçok kişinin alışkanlıkla karşıladığı ve hatta zararsız gibi gördüğü bu düşünme tarzı aslında insanı büyük bir yanılgıya sürükleyebilir.
Son derece basit bir konuyu, tevekkül edilse hemen hallolacak bir sorunu şeytan vesvese vererek, insanın düşüncelerine etki ederek farklı bir yöne çekebilir, çok zor gibi gösterebilir. Dolayısıyla kişi o olayın kader dışında gerçekleştiği yanılgısına kapılabilir. Oysa herşey yani yaşanan her türlü olay, her detay Allah’ın bilgisi ile gerçekleşir. İmanı doğru anlayan insanlar bu gerçeği bilir ve buna göre yaşarlar. Aksinde, yani olaylara hayır ve hikmet gözüyle bakılmadığında sürekli üzüntü, korku, ümitsizlik ve duygusallık oluşur. İman neşesi ortadan kalkar.
Bu olumsuzlukların nedeni Kuran’da bildirilen kaderin tam kavranmamış olmasıdır. Allah’ın istisnasız herşeyi bildiğinin, herşeyi en ince detayıyla birlikte yaratan olduğunun unutulmasıdır. Allah kaderle ilgili olarak Kuran’da şöyle buyurmuştur:
“Gaybın anahtarları O’nun Katındadır, O’ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır.” (Enam Suresi, 59)
Allah’ın Takdir Ettiği Kader Değişmez
Akıl ve vicdan sahibi imanlı bir insanın, Allah’a ve Allah’ın yarattığı kadere gönülden teslim olması gerekir. Aslında her insan zaten Allah’a teslim olmuş ve boyun eğmiş olarak yaratılmıştır. Çünkü, istese de istemese de Allah’ın kendisi için yarattığı kadere boyun eğerek yaşar. Kaderi inkar eden insan da kaderinde “kaderi inkar etmek” olduğu için inkarcıdır.
Allah’a gönülden teslim olarak boyun eğenler ise, hem Allah’ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmayı umabilirler, hem de dünyada ve ahirette, güven ve mutluluk içinde huzurlu bir yaşam sürerler. Çünkü, Allah’a teslim olan, Allah’ın yarattığı kaderin kendisi için en hayırlısı olduğunu bilen bir insanı üzecek, korkutacak, endişelendirecek hiçbir şey yoktur. Bu insan, elinden gelen her çabayı gösterir, ancak bu çabanın da kaderinde olduğunu, ne yaparsa yapsın kaderinde yazılı olanları değiştirmeye güç yetiremeyeceğini bilir.
Kaderin Tam Anlaşılması İçin Kesin Bir İman, Allah’a Tam Bağlılık Gerekir
Hakiki iman için, Allah’ın herşeyi tek bir an içinde yarattığı iyi düşünülmeli ve kavranmalıdır. Bir kişinin ölümü de, doğumu da hep o tek bir anda yaratılmıştır. 10 yaşında düştüğü sırada dizinde oluşan yara, üniversiteyi kazandığı an, çocuklarının büyümesi kısacası her şey o tek bir an içinde yaratılır. Yazılan her harf, konuşulan her kelime o an içinde bellidir, sorulan sorular hep bellidir, içilen çayın miktarı, gidilen yerlerdeki detaylar hepsi en ince detayına kadar kaderdedir. O kişi daha doğmadan hatta onun annesi, büyükannesi, büyük büyük anneleri de doğmadan önce bu bellidir.
Kader Allah’ın dilemesiyle an içinde yaratılmış bir bütündür, parçalanamaz. Zamanı geldikçe biz bu bütüne şahit oluruz. Parçaların hepsi bir araya geldiğinde o insanın hayatı yani kaderi ortaya çıkar.
Ciddi bir hastalık veya maddi açıdan sıkıntı yaşanması, kazaların, doğal afetlerin olması, yeni bir ev ya da araba alınması kısacası kişinin karşılaştığı her olay Allah’ın bilgisindedir, dolayısıyla istediği kadar tedbir alsa da bir insan kaderinde olanları yani başına gelecekleri değiştiremez.
Şu ana kadar yaşadıklarınızı düşünürseniz bunun çok açık bir gerçek olduğunu bir kere daha anlarsınız. Her ne kadar çabalarsanız çabalayın, olacak olanın önüne geçemediğinizi bilirsiniz.
Her insanın istediği bir yaşantı yani bir kader vardır: İyi bir okul, iyi bir yaşam, sağlıklı olmak. Bunların hepsi birer duadır. Ancak her zaman bu beklentiler istenildiği gibi gerçekleşmeyebilir örneğin işte başarısız olabilir, üniversiteyi kazanamayabilirsiniz, ciddi bir rahatsızlığa yakalanabilir, kanser olabilir ya da sakat kalabilirsiniz. İşte imanlı insanlar ve imansız insanlar arasındaki fark bu durumlarda ortaya çıkar.
İnananlar kendi istedikleri kadere değil, Allah’ın kendileri için takdir ettiği kadere razı olurlar. Bunu da güzellikle, neşeyle yaparlar ki bu hoşnutluk güçlü bir imanın göstergesidir. Her zaman, herşey istediğimiz gibi gelişmeyebilir ancak iman ediyorsak başımıza gelen her olay yine bizim için güzelliktir, olabilecek en hayırlısıdır. İçtenlikle sabreder, Allah’a tevekkül edersek bu hayırları hemen görürüz.
Kader gerçeğini kavrayabilen bir insan için yarın endişesi yoktur, üzüntü, sıkıntı yoktur, dert yoktur, kızgınlık yoktur. Bu kişi kendisi için Allah’ın herşeyi an an, en güzel şekilde yaratacağını bilir. Bu ise kadere teslimiyettir ve büyük bir konfordur.
www.zamangercegi.imanisiteler.com
Bazı insanlar, hayatları boyunca hep endişe ve korku içinde olurlar. Örneğin çocuklarının geleceği için çok endişelenirler. Onların hangi okulda okuyacağı, nasıl bir meslek sahibi olacağı, sağlığının nasıl olacağı, nasıl bir hayat süreceği gibi konularda tevekkülsüz bir gayret içindedirler. Oysa, her insanın, daha tek bir hücre olduğu halinden ilk okuma yazma öğrendiği ana, üniversite sınavında verdiği cevaplardan hayatı boyunca hangi şirkette ne iş yapacağına, hangi kağıtlara kaç kez imza atacağına, nerede ve nasıl öleceğine kadar her anı Allah Katında bellidir. Bu olayların tümü, Allah’ın hıfzında saklı olarak durmaktadır. O halde, her anı Allah’ın Katında yaşanmış, görülmüş ve halen Allah’ın hafızasında hazır bulunan bir hayat için endişelenmek, korku duymak, üzülmek büyük bir gaflettir. Ne kadar çabalarsa çabalasın, ne kadar kaygılanırsa kaygılansın bir insanın kendisi de, çocuğu da, eşi ve yakınları da kendileri için Allah Katında hazır bulunan hayatlarını yaşayacaklardır.
Sayın Adnan Oktar’ın Kader ile İlgili Hikmetli Açıklamaları