Allah (cc)'ın Rızası, Dünyevi Hiçbir Şeye Değişilmez Bir Nimettir
ucgen

Allah (cc)'ın Rızası, Dünyevi Hiçbir Şeye Değişilmez Bir Nimettir

37027

En güzel isimlerin sahibi, tüm kainatın ve tüm yaratılmışların yegane hakimi olan Yüce Rabbimiz'in rızasını kazanabilmek, bir insanın dünya hayatında elde edebileceği hiçbir nimet ile kıyaslanmayacak kadar büyük bir haz ve mutluluktur. Allah (cc)'ı bu kadar çok seven ve O`nun sevgisini kazanabilmek için yaşayan bir mümin, böyle büyük bir nimet ve güzelliğe layık olabilmek için gücünü son noktasına kadar kulanır. Karşısına çıkan her olayda büyük bir şevkle hareket eder. Vicdanına eksiksiz olarak uyar; en zor anında bile keskin bir irade ve kararlılıkla Allah (cc)'ın sevgisini kazanabileceğini umduğu ahlakı yaşamaktan taviz vermez.

Bu kararlılıktaki müminlerin, dünya hayatından ya da nefsinin isteklerinden yana hiçbir hırs ya da tutku içerisinde olmadıkları, yalnızca Rabbimiz'in rızasını, rahmetini ve cennetini hedefledikleri hayatlarının her anından açıkça anlaşılır. Yaptıkları her iş, konuştukları her söz ile, Yüce Rabbimiz'e derin bir sevgi ve saygı dolu bir korku ile bağlı oldukları, bu sevgilerinden dolayı da kendi çıkarlarından hiç düşünmeden vazgeçebildiklerini samimiyetle ortaya koyarlar.

Müminlerin Rahman ve Rahim olan Rabbimiz'e olan bu derin, coşkulu ve samimi sevgileri Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

"İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi." (Bakara Suresi, 165)

Bu samimi ve ihlaslı tavırları, iman edenlerin, çok üstün bir ahlak derinliğine ulaşmalarını sağlar. Allah (cc)'ın hoşnutluğuna layık olabilmek için gözükara ve ihlaslı bir çaba gösteren müminler bunun sonucunda alabildiğine fedakar, tevekküllü, teslimiyetli, cesaretli, sabırlı, merhametli, yardımsever, hoşgörülü, ince düşünceli ve şükredici bir ahlaka sahip olurlar.

Büyük İslam alimlerinden İmam Gazali, Allah (cc)'ın rızası, sevgisi ve sonsuz cenneti yanında dünya hayatının ne kadar değersiz kaldığını ve Allah (cc)'ın rızasını tercih eden bir kişinin ne kadar büyük mükafatlara layık görüleceğini şöyle bir örnekle anlatmıştır:

"Bir kimsenin çok kıymetli ve nefis bir mücevheri olduğunu düşünelim. Bunu yüklü bir bedel karşılığında satması mümkün iken götürüp birkaç kuruşa satsa; bu davranış o kişi için büyük bir zarar ve muazzam bir aldanma olmaz mı? Aynı zamanda bu davranış himmetinin (emeğinin) düşüklüğüne, görüşünün zayıflığına ve aklının kıt olduğuna delalet etmez mi? İşte bir kulun alemlerin Rabbinden alacağı rıza, mükafat, övgü ve sevap ile yetinmeyerek bunun yanında insanlardan elde edeceği övgü ve dünyalıklar, milyonlara hatta dünya ve içindekilerden daha fazlasına nisbetle bir kuruş kadar bile değer ifade etmez. O halde, şu değersiz dünyalıklar karşılığında Allah Teala'nın Yüce ve değerli ikramlarını kaybetmek apaçık bir aldanış değil midir? Eğer bu değersiz dünyalıklar sana mutlaka gerekli ise, sen yine de ahirete yönel; göreceksin ki dünya da peşinden gelecektir. Sen sadece Rabbinin rızasını talep et, o da iki cihanın da sahibi olan Yüce Zat'tır.

Resullullah (sav) da şöyle buyuruyor: "Şüphesiz ki Allah Teala ahirete ait bir amel karşılığında dünyalık verir; fakat dünyalık bir amel karşılığında ahireti vermez!"
(Suyuti, Münavi)

"Öyleyse amelleri halis niyetle sırf Allah rızası için yapan ve himmetini ahireti kazanmak için sarf eden kimse hem dünyasını ve hem de ahiretini mamur etmiş (kalkındırmış) olur. Eğer dünyaya yönelirse ahiretini kaybettiği gibi, belki de arzu ettiği dünyalıklara da nail olamaz (sahip olamaz). Nail olsa (sahip olsa) bile o dünyalıklar elinde baki kalmaz. Sonunda hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. " (İmam Gazali, Cennete Doğru (Yedi Geçit) Minhacü`l-Abidin s. 264-265)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo