Ayetlerde, müminlerin birbirlerine karşı göstermeleri gereken davranışların yanı sıra, elçilere yönelik tutum ve davranışları konusunda konuşurken kullanacakları ses tonu da tarif edilmiştir. Ayetlerde tanımlanan bu tutum ve davranışlarda, içli ve üstün bir saygı anlayışının esas alındığını görürüz:
"Ey iman edenler, seslerinizi Peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona sözle bağırıp-söylemeyin; yoksa siz şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider." (Hucurat Suresi, 2)
Allah müminlerin Allah'ın elçisiyle konuşurken seslerini birbirlerine olduğu gibi yükseltmemelerini hatırlatmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise bu tavrın, bir edep veya görgü kuralı olmanın çok ötesinde, Allah'ın kesin bir emri olmasıdır. Zira, aksine bir davranışın amelleri boşa götürecek bir tavır olması konunun önemini açıkça ortaya koymaktadır. Bunu Kuran'ın açık bir hükmü olarak değil de, herhangi bir ahlak kuralı olarak görmek, "yapılırsa güzel olur, yapılmazsa da biraz ayıp olur" şeklinde bir anlayışı sürdürmek, Allah'ın ayetlerini gözardı etmek anlamına gelir. Oysa elçiye gösterilen saygı Allah'a gösterilmiş demektir. Aynı şekilde eğer tam tersi bir ahlak gösterilirse bu da Allah'a karşı gösterilmiş bir tavır olur.
Bir başka ayette de Allah şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz, Allah'ın resulünün yanında seslerini alçak tutanlar; işte onlar, Allah kalplerini takva için imtihan etmiştir. Onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır." (Hucurat Suresi, 3)
Benzer şekilde, elçiye, herhangi bir kişiye olduğu gibi dışardan seslenilmesiyle ilgili olarak ayette şöyle buyrulur:
"Şüphesiz, hücrelerin ardından sana seslenenler de, onların çoğu aklını kullanmıyor." (Hucurat Suresi, 4)