Tehlikeyle karşılaşan insanların büyük çoğunluğu yaşamlarını mucizevi bir sıvıya borçludur. İnsanların en çok ihtiyaç duydukları anda yanlarında olan, yaptığı etki ile insanların hayatlarını kurtaran, bu mucizevi sıvı, insanların tehlikede kaldıklarında daha güçlü, daha çevik, daha hızlı ve daha dikkatli olmalarını sağlamaktadır. Örneğin bir pilotun arıza yapan uçağı hava alanına hiçbir tehlike yaşamadan indirmesine ve üstün bir başarı göstererek yüzlerce insanın hayatını kurtarmasına vesile olan bu mucizevi sıvıdır.
Bu sıvı, pilotun beyin hücrelerini alarma geçirmiş, beynine daha çok kan ve şeker göndermiş ve pilotun daha dikkatli olabilmesini sağlamıştır. Aynı zamanda pilotun kalp atışlarını ve kan basıncını artırmış, daha atik ve daha hızlı olabilmesine vesile olmuştur. Solunum yolları açılmış, bu nedenle daha fazla oksijen almış, böylece kas ve beyin hücrelerine daha çok kan gitmiştir. İskeleti ve kasları daha güçlü kasılmış, kanında bulunan şeker seviyesi arttığı için fazladan ihtiyaç duyduğu enerjiyi alabilmiştir.
Birçok insanın farkında olmadan taşıdığı bu mucizevi sıvı, vücudunuzun içinde; böbreklerinizin hemen üzerinde bulunan böbrek üstü bezlerinin içindedir. Eğer bir tehlike ile karşı karşıya kalırsanız, tehlikenin kaynağı ile savaşmak veya oradan kaçıp hayatınızı kurtarmak için şu andaki gücünüzün yaklaşık iki katı bir güce sahip olacaksınız. Böbrek üstü bezlerinin ürettikleri bu mucizevi sıvının adı, "adrenalin"dir.
Adrenalin hormonu, böbrek üstü bezlerinin iç bölgesinde bulunan laboratuvarda üretilir ve sürekli burada depo edilir. (Harun Yahya, Hormon Mucizesi)
Adrenalin Miktarı
Peki bu kadar güçlü bir etkiye sahip bu sıvıdan kanda ne kadar bulunmaktadır? Yapılan araştırmalar çok ilginç bir gerçeği ortaya koymuştur. Bir insanın kanında bulunan adrenalin hormonu miktarı, yaklaşık olarak şu örnekle ifade edilmektedir:
Eğer vücudumuzda bulunan kan, 2 metre derinliğinde 100 metre çapında bir gölle karşılaştırılacak olursa, kanımızda bulunan adrenalin miktarı bu göle dökülecek bir çay kaşığı dolusu sıvı kadar olacaktır. (Helena Curtis, Sue Barnes, Invıtation To Biolog, s. 467)
Az miktardaki bu maddenin insan vücudu üzerinde çok güçlü bir etkisi vardır. Adrenalinin insanlara kazandırdığı bu özellikler, yaratılışındaki mükemmellikten kaynaklanmaktadır.
Tehlike Anı
Tehlikenin ortaya çıkması ile birlikte vücutta alarm düğmesine basılır. Beyin, böbrek üstü bezlerine yıldırım gibi bir emir gönderir. Böbrek üstü bezinin iç bölgesinde bulunan hücreler alarm durumuna geçer ve acil olarak adrenalin hormonu salgılar. Adrenalin molekülleri kana karışır ve vücudun çeşitli bölgelerine dağılır.
Salgılanan adrenalin molekülleri damarlarda özel bir düzenleme yapar. Bu düzenleme, tehlike anında ihtiyaç duyulan hayati organlara daha çok kan gitmesini sağlar. Bunun için kalbe, beyne ve kaslara giden kan damarlarını genişletir. Damarların etrafında bulunan hücreler adrenaline itaat eder ve gerekli damarların genişlemesini sağlar. Böylece beynin, kasların ve kalbin ihtiyacı olan ekstra kan temin edilmiş olur. (Eldra Pearl Solomon, İnsan Anatomisine ve Fizyolojisine Giriş, Çeviri: Doç. Dr. L. Bilkem Süzen, İstanbul, Birol Basın Yayın Dağıtım, Ağustos 1997, s. 140)
Adrenalin Moleküllerinden Ekstra Destek
Adrenalin moleküllerinin yaptığı düzenleme kalbe, beyne ve kaslara giden damarları açarken, karaciğere ve deriye giden damarları daraltmaktadır. Böylece beden için ihtiyaç duyulan ekstra destek sağlanmış olur. Deriye az kan pompalanmasının bir başka nedeni daha vardır: Bu sayede muhtemel bir yaralanmada kan kaybetme riski en aza indirilmiş olacaktır. Aşırı heyecan karşısında deride gözlemlenen soluklaşmanın nedeni de, o anda deriye daha az kan pompalanıyor olmasıdır.
Hiçbir zaman yanlışlıkla kalbe veya beyne giden damarlar daralıp karaciğere veya deriye giden damarlar genişletilmez. Adrenalin molekülü ne yapması gerektiğini çok iyi bilir. Bedeninizde bulunan yüzlerce damarın çapı ve bu damarların nereye ne miktarda kan ilettikleri, gözle görülmeyen bir hormon tarafından ayarlanmaktadır.
Adrenalin molekülleri her organ için farklı bir anlam taşır. Damara gittiği zaman damarı genişleten adrenalin molekülü, kalbe gittiği zaman da kalp hücrelerinin kasılmalarını hızlandırır. Böylece kalp daha hızlı atar ve kaslara ekstra güç için ihtiyaçları olan kan sağlanmış olur.
Adrenalin molekülü kas hücrelerine ulaştığı zaman da kasların daha güçlü bir şekilde kasılabilmelerini sağlar. Karaciğere ulaşan adrenalin molekülleri, burada bulunan hücrelere, kana daha çok şeker karıştırmalarını emreder. Böylece kandaki şeker miktarı artar ve kasların ihtiyacı olacak ekstra yakıt sağlanmış olur.
Organizasyon Ustası Molekül
Adrenalin hormonunun vücut içindeki bu faaliyeti büyük bir akıl, bilgi ve yetenek gerektirmektedir. Bu çok küçük molekül, her şeyden önce, ne zaman ne yapması gerektiğini çok iyi bilmekte, insan ihtiyaç duymadığı sürece vücudu asla alarm durumuna geçirmemektedir. Bunun dışında hangi hücrelere gitmesi gerektiğini, hangilerine nasıl bir emir vermesi gerektiğini de çok iyi bilmekte ve bunu hiç unutmamaktadır. Ayrıca bunlar hücreleri, organları ve işlevlerini çok iyi tanıdığını ve bildiğini de göstermektedir. Vücudun ne zaman bu durumdan çıkartılması gerektiği konusunda da hiçbir zaman yanılmamaktadır.
Aksi takdirde yani böyle bir hata yaptığında vücutta onarılmaz hasarlar meydana gelebilir. Ancak, bu küçük moleküller büyük bir sorumluluk bilinciyle çalışmaktadırlar. Birkaç atomun, belirli bir düzen ile birleşmesinden meydana gelen, şuursuz, cansız, beyni, gözü, bilgisi olmayan bir sıvının bu kadar akılcı, organize ve seri bir şekilde hareket etmesi mümkün müdür? Peki tüm bunları, bu, gözle görülmeyecek kadar az miktardaki sıvının kendi başına gerçekleştirmesi mümkün olabilir mi? Elbette ki hayır.
Tüm bu anlatılanlar, vücudumuzdaki her molekülü Allah`ın yarattığının aynı zamanda hayatımız boyunca her anımızın Allah`ın kontrolü altında olduğunun açık ve kesin delillerindendir.