Başta Hollywood olmak üzere sanat dünyası geçen hafta tarihinin en önemli skandallarından biri ile sarsıldı. 81 kez Oscar ödülüne layık görülmüş ünlü yapımcı Harvey Weinstein hakkında birbiri ardına 80 kadın, cinsel taciz iddiasında bulundu. İlk bakışta sıradan bir olay gibi görünen iddialar devreye Gwyneth Paltrow, Angelina Jolie ve Rose Mcgowan gibi yıldızların girmesiyle farklı bir boyuta taşındı. İddiaların doğruluğu elbette hukuki süreç sonrasında ortaya çıkacaktır; ancak bu iddialarla dünyanın dikkati bir kez daha kadınların yaşamak zorunda bırakıldığı baskı dolu hayata çevrildi.
Birçokları bu yaşananları, Hollywood’da kimi zaman skandallarla ön plana çıkan ahlaki dejenerasyonun bir sonucu olarak düşünebilir. Ama bu sorun ABD'de sadece Hollywood ile sınırlı değil. İstatistiklere göre, ABD’de her 5 kadından biri hayatlarında en az bir kere cinsel saldırıya uğruyor. Yine aynı istatistikler, kadınların bir kısmının seks endüstrisinde kullanılmak üzere insan tacirleri tarafından satıldığını ortaya koydu. Aynı verilere göre yılda 380 bin kadın, yani her 98 saniyede bir kadın cinsel saldırıya uğruyor. Çeşitli tepkiler nedeniyle şikayette bulunmaktan çekinenler de dikkate alındığında bu sayısının 1 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Söz konusu veriler, bu kadınların %13'nün saldırıdan sonra intihara teşebbüs ettiğini gösteriyor.(1)(2) Özetle, demokrasinin kalesi konumundaki ABD’de dahi kadınlar, her alanda erkek baskısı altında yaşamak zorunda kalıyor.
Kadın karşıtı toplum modeli Batı dünyasında sadece ABD'ye özgü bir durum değil. Bir kısım Doğu Avrupa kadınlarının seks kölesi olarak insan tacirlerinin eline düştüğü bilgiler arasında. Avrupa çapında 42 bin kadınla yapılan bir araştırma, her üç kadından birinin 15 yaşından sonra en az bir kez cinsel saldırıya uğradığını göstermekte(3), 15 yaşından küçüklere cinsel saldırı oranı ise %10. Bu rakamlar, modern Batı toplumlarında bile kadınların benzer sorunlarla karşı karşıya olduklarının bir delili.
Elbette, Doğu'da yaşananlar bundan daha vahim. Dünyaya güzel örnek olması gereken Müslüman toplumlarına, ne acıdır ki şu anda bağnazlık ve kabile kültürü hakim durumda. Bazı toplumlarda bir kısım Müslüman kadınlar, erken yaşta zorla evliliğe sürükleniyorlar; evlere hapsediliyorlar. Babaları, kocaları, erkek kardeşleri tarafından eziyet görüyor, dövülüyor ve hatta öldürülüyorlar.
Bugün, dünya üzerinde yaşayan kadınların büyük bir kısmı baskı altındadır. Müslüman, Hristiyan, Budist, ateist, liberal, muhafazakar, kapitalist, komünist olsun hemen her kesimde erkekler kadınlar üzerinde ağır bir egemenlik oluşturmuş durumdadır. Milyarlarca kadın, eşlerinin, babalarının, erkek kardeşlerinin, patronlarının, erkek arkadaşlarının hatta yaşadıkları toplumdaki erkeklerin ağırlığını taşımak zorundalar. Hayatlarına müdahale edilmekte, ne yiyecekleri veya ne giyecekleri dikte ettirilmektedir. Kimi zaman aşağılanmakta, kötülüklerin merkezi olarak lanse edilmektedirler. Milyarlarca kadın, toplumsal baskı altında bir yaşam sürmektedir.
Kadınların narin yapıları, güzel huylu ve yumuşak başlı olmaları, halim üslupları bir kısım cehalet içindeki erkekler için egolarını besleyen bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kişiler adeta kadınlar üzerinde hak iddia eder hale gelmektedirler. Gizliden gizliye yaşanan kadın düşmanlığına son verme zamanı gelmelidir. Kadınları kendilerince hizaya getirmek erkeklerin haddine değildir. Hiç kimse kadınların yaşam modeline müdahale yetkisine sahip değildir. Kadınların uyacağı tek merci kendi vicdanlarıdır. Erkeklerin kadınlara hesap sormaya, hükmetmeye, onları yargılamaya ve kendince cezalandırmaya hakkı yoktur.
Dahası, kadınların rahatı kanunlarla korunmak zorundadır. Toplumsal baskı, kadınları korumaya, onların canlarını mallarını güvence altına almaya yönelik olmalıdır. Fiziksel güç kullanarak üste çıkma devri sona ermelidir. Kadınlar, alabildiğine özgür ve alabildiğine rahat olmalıdır. Erkeğin birinci vazifesi kadınlarını onuru ve özgürlüğünü korumak olmalıdır. Bu, asıl olarak bize Kuran ile verilmiş olan bir yükümlülüktür. Dolayısıyla, bu konuda öne çıkması gereken toplumlar, asıl olarak Müslüman toplumları olmalıdır.
Kadınlar, 21. yüzyıl toplumunun göz bebeği olacaktır. İstediği gibi giyinecek, istediği gibi konuşacak, istediği yere girecek istediği yerden çıkabilecektir. Kadınların hürriyet hakkı erkeklerin namusu olmalıdır. Kadının rahat etmediği bir toplumun rahat yaşaması ve kalkınması imkansızdır. İnsanlığın geleceğinde güzel bir medeniyet inşa etmek isteyenlerin çözmeleri gereken en önemli problem budur. Kadın rahat ettikçe, toplumlar aydınlık geleceğe koşar adım yaklaşacaklardır. 3.5 milyar kadının yüzünün her gün güldüğü bir dünya, aydınlık geleceğimizdir.
Adnan Oktar'ın BERNAMA'da (Malezya), The Malaysian Times'da (Malezya), The Borneo Post (Haftasonu yayını - Güney Afrika) ve Al Bilad'da (Kanada) yayınlanan makalesi:
http://www.bernama.com/bernama/v8/fe/newsfeatures.php?id=1412510
http://www.themalaysiantimes.com.my/rightful-freedom-women-21st-century/