Evrimcilerin Çürük Delillerle Çırpınması, Yaratılış Gerçeği`nin Açıklıkla Fark Edilmesine Yol Açmaktadır
Yaratılış, Bilimin ve Aklın Gösterdiği Tartışmasız ve Büyük Bir Gerçektir
Harun Yahya`nın kaleme aldığı 7 ciltlik Yaratılış Atlası isimli eserin 2006`da yayınlanan birinci cildi evrimcileri çileden çıkarmış, eserin içeriği ve kalitesi evrimcileri büyük bir komplekse sokmuş ve konuşamaz hale getirmiştir. Yaratılış Atlası`nın Şubat 2007`de yayınlanan ikinci cildinden sonra ise evrimciler, Darwinizm'in bir oyun olduğunu dehşet ve hayretle anlamışlardır ve 150 yıldır aldatılmış olmanın şokunu yaşamaya başlamışlar ve can havliyle, zavallıca, ümitsiz bir çırpınış içine girmişlerdir.
Evrimciler 1980'li yıllarda son derece kendilerinden eminken şimdi gariban ve ezik bir konuma gelmişlerdir. Bilim yerine dedikodu, hakaret, saptırma, iftira, sabetaycı aileleri kışkırtma, masonik basını harekete geçirme gibi yöntemleri tercih eden kimi evrimcilerin farkında olmadıkları çok önemli bir gerçek vardır: Onlar ortalığı velveleye verip, çürük delillerini büyük gerçeklermiş gibi sunmaya kalkıştıkça bu onları ``Harun Yahya`nın anlattığı Yaratılış Gerçeği`nin hizmetlisi`` durumuna getirmektedir.
Evrimciler öylesine şaşkın ve akılsızca saldırmakta, öyle çocukça savunmalar ve delillendirmeler yapmaktadırlar ki onların bu tavrı, yazarın eserlerinin daha çok okunmasına ve fikirlerinin büyük bir hızla benimsenmesine neden olmaktadır. Aslında bu durumdan bir kaçışları da yoktur. Evrimciler sessiz de kalsalar yaygaralar da koparsalar sonuç değişmeyecek, evrim teorisinin oluşturduğu fitne ortamı -Allah`ın izniyle- inananların vesilesiyle yok edilecektir.^
Darwinizm artık tükenmiştir. Darwinistler ve materyalistler, kamuoyu önünde küçük düşmüşlerdir. Artık bu anlamsız gurur ve inattan vazgeçmeli, 150 yıllık bu büyünün etkisinden artık kurtulmalıdırlar. Canlı ve cansız herşeyi Yüce Allah yaratmıştır.
Evrimciler, ``Yaratılış Gerçeği``nin Anlaşılmasına Vesile Olmaktadır
Marksizm ile kafası kirlenmiş insanlara tek taraflı anlatımdan ziyade ikili anlatım daha etkili olmaktadır. ``Onlar şöyle diyor biz böyle diyoruz`` tarzındaki anlatımlar okuyucu açısından son derece faydalıdır.
Darwinistler, daha önce tek taraflı düşünürken şimdi iki taraflı düşünmeye başlamışlardır ve bu olumlu bir gelişmedir. Kendi taraftarları, okurları artık iki farklı görüşü de inceleme fırsatı bulmakta böylece ilk defa doğruyu seçme olanağına kavuşmuş olmaktadırlar. Bu açıdan bu imkanı sağlayanları tebrik etmek gerekmektedir.
Yerli evrimciler yayınlarıyla, daha önce Harun Yahya`nın kitaplarını yakmayı tavsiye edenlerin evlerine kadar girebilmektedir. Bu tip yayınların dağıtılması Harun Yahya`nın fikirlerinin en ücra köşelere kadar ulaşması demektir. Harun Yahya`nın fikirlerine yer vermeleri, kitaplarının ve internet sitelerinin tanıtımlarını yapmaları Darwinizm`in ortadan kaldırılmasına yardımcı olacak, kısacası çırpındıkça daha da çıkılmaz bir noktaya geleceklerdir. Ancak bu durum onların hayrına olacak, inşaAllah gerçeği kabul edip bu köhne teorinin kör destekçileri olmaktan kurtulacaklardır.
Allah Evrim ile Yaratsaydı Buna Sayısız Delil Olurdu
Bilindiği gibi Allah insanı anne karnında çeşitli evrelerden geçirerek var etmektedir. Sperm ve yumurta vesile kılınarak tek bir hücre var edilmekte, daha sonra bu 2-4-8 şeklinde bölünerek ve çeşitli değişimler geçirerek yavaş yavaş insan yaratılmaktadır. Aynen hücreden insan yaratılması gibi Allah bir canlıdan bir başkasını yaratabilir ve bunun için milyonlarca yılı vesile edebilirdi. Kısacası, Allah canlıları birbirlerine evrimleşecek şekilde yaratmış olsaydı bu, anne karnındaki değişim gibi çok net anlaşılıp, delillendirilebilir olurdu. Şüphesiz ki bu da başka bir yaratılış mucizesi olacağından itiraz etmek anlamsız olurdu. Ancak canlıların yaratılışı bu şekilde olmamıştır. Çünkü evrim gerçek olsaydı bu şekilde ``sıfır delile`` dayalı olmaz, Allah milyonlarca delille bunu bizlere tanıtırdı. Oysa Allah`ın doğrudan yarattığına dair milyonlarca delil vardır. Canlıları evrimle yarattığına dair ise hiçbir delil yoktur. Buna rağmen hala yalan söylenmesi, evrim vardır diye diretilmesi şaşırtıcıdır.
Materyalistlerin İçinden Çıkamadıkları Gerçek: Ruh
Bilindiği gibi insan, çevresini beş duyusu aracılığıyla beyninde algılar. Ancak bunun anlamı çoğu kez göz ardı edilmekte veya dikkatlerden kaçmaktadır. Çünkü insanın, hayatı boyunca yaşadığı, gördüğü, hissettiği, duyduğu herşey aslında beynindeki algılardan ibarettir. İnsan, beyninin içinde izlediği, anlamlı ve eş-zamanlı olarak biraraya getirilen algılarının tamamına "yaşamım" demektedir. Beyninin dışına çıkıp dışardaki dünya hakkında bilgi toplaması ise olanaksızdır.
Algılayan Kimdir?
Işığı, rengi, maviyi, kırmızıyı veya yeşili, binlerce ayrı koku ve tadı, sıcağı soğuğu algılayıp bunlara anlam kazandıran, yorumlayan kimdir? Hatıraları olan, seven, gülen, fikir üreten, hayaller kuran, bir manzaraya baktığında, bir müzik dinlediğinde zevk alan, heyecan duyan kimdir? Sadece sinir hücrelerinden oluşan birkaç yüz gramlık et parçası, yaşadığımız hayatın, üzüntülerin, sevinçlerin, dostlukların, vefanın, samimiyetin, coşkunun sebebi olabilir mi? Atomlar bir araya gelerek sevinmeyi, üzülmeyi, lezzeti, dostluğu, sohbet zevkini bilebilirler mi? İnsanı insan yapan, ona dış dünyayı algılatan, yalnızca bedeninin içinde dolaşan elektrik sinyalleri midir? Dokunmayı madde nasıl bilir? Sertliği, yumuşaklığı, sıcaklığı, soğukluğu nasıl anlar?
Elbette bunlar, şuursuz atomların davranışlarının bir sonucu değildir. İnsanın bir şeyin farkına varabilmesi, bir şey üzerine analiz yapabilmesi, düşünebilmesi, seçim yapabilmesi ve sahip olduğu diğer tüm vasıflar için, maddesel her türlü kavramın dışında bir açıklama gerekmektedir. Beynin içindeki görüntüyü "görüyorum" diyen, beyninin içindeki sesleri "duyuyorum" diyen, kendi varlığının şuurunda olan bilinç sahibi varlık, Allah'ın insana vermiş olduğu ruhtur. Allah, Kuran'da, insanı önce bedenen yarattığını, sonra da ona "ruhundan üflediğini" bildirmiştir:
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona Ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28