Adnan Oktar'ın 13 Aralık 2009 tarihli Kanal 35 ve TV Kayseri röportajından
ADNAN OKTAR:Bediüzzaman rahmetli bu konuyu mükemmel izah etmiş ve bu tehlikeyi tamamen ortadan kaldırmış. Eğer o izah etmeseydi çok çok daha zor olabilirdi. Onun için diyor; “Risale-i Nur Külliyatını” diyor “Mehdi hazır bir program olarak neşr ve tatbik edecek”. Yani Risale-i Nur’a dayandıracak birçok konuyu izah edecek diyor. “Ve gerçek sahibidir” diyor “Risale-i Nur’un Mehdi”. “Benden bir yüzyıl sonra gelecek” diyor. “Hiçbir cihette o acip şahıs gibi olamam” diyor. “Onun piştar, öncü bir neferiyim, ona ortam hazırlıyorum ben” diyor. “Ben kışta geldim, o baharda gelecek” diyor. “Talebeleri ile beraber ve benden bir yüzyıl sonra gelecek” diyor. Gene de anlamayanlar için daha da net tarih vermiş; Hicri 1400’de geleceğini söylüyor.
SUNUCU: Evet, açık açık söylemiş.
ADNAN OKTAR: Net söylemiş 1400 yıl sonra. Ayrıca da ebcedlerden de veriyor; “eğer” diyor işte “şeddeli lamlar sayılmazsa bundan bir yüzyıl sonra gelecek”. İşte “Mehdi zamanına işaret eder bu ayet” diyor. Çok çok fazladır. Mesela Şam’da Emevi Camii’nde yaptığı hitapta da 1980 yılına işaret etmiştir. 80,90, 2000 yıllarına işaret etmiştir ve Mehdi’nin çıkacağına, Darwinizm’i, materyalizmi yerle bir edeceğine. Kendisi de Darwinizm’e hiç girmemiştir; Mehdi’nin yıkacağını bildiği için Mehdi’ye bırakmıştır Said Nursi Hazretleri. Ve çok açıktır. Birinci görev olarak “sarahaten açık” diyor. “Maddiyun tabiyyun taunu” diyor “beşer içinde intişal etmesi ile her şeyden evvel” diyor, “felsefeyi tam susturacak tarzda beşere ders vermektir” diyor birinci vazifesi. “Bu vazifeyi yapmak için vakit ve hal müsaade etmez” diyor, “bizzat kendisi yapmaya” diyor “araştırmaya”. “Ondan evvel” diyor, “bir taifenin uzun tasdikatı ile hazırladıkları eserleri kendinin hazır bir programı alacak” diyor. Yani materyalizmi ve Darwinizm’i eleştiren hazır kitaplar, fotoğraflar, belgeler ona gelecek; o da ondan hazır bir eser programlayacak. Onunla o birinci görevini tam yapmış olacak diyor. “İstinat ettiği kuvvet ve manevi ordusu” diyor. “Yalnız ihlas, sadakat ve tesanüt” yani tesanüt -ittifak etmek-, ihlas -samimiyet, “ihlas, sadakat ve tesanüt sıfatlarına tam sahip bir kısım şakirtlerdir. Her ne kadar az olsalar” diyor Said Nursi, “manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar” diyor. Şimdi o devirdeyiz. Nur talebesi kardeşlerimizin bir kısmı tabii anlamazlıktan geliyorlar. Ben mesela özel görüşmelerimde “doğru” diyorlar, “Mehdi çıkacak” diyorlar. Geçenlerde de gene ağabeylerinden birisiyle görüştüm, ağabey sayılır yani diyebiliriz. Yani ünlü bir yazar kardeşimiz; “tabii ki” diyor, “Mehdi gelecek” diyor. “Çok açık” diyor. Diğer yine ağabeylerle konuşmuştuk. Bizim eve gelmişlerdi biliyorsunuz. Toplu olarak geldiler yani hepsi yani ittifak halindeler; “evet” diyor yani. “ bir Mehdi gelecek, bunun inkarı mümkün değil” dediler. Falan işte yani onları fazla şey yapmayayım da.
OKTAR BABUNA: Sizin sitenizde görüntüleri de var hatta konuşmaları.
ADNAN OKTAR: Sungur ağabeye de dedim. Sungur ağabeyi dediler işte; “ölmek üzere, vefat etmek üzere, sen hemen git” dediler, “bir helallik alın” dediler. Yaşı da Üstadın aynı yaşta dediler, muhtemelen aynı yaşta vefat edebilir gibi bir inanç oluşmuş. Sungur ağabeyin yanına gittim. “Ağabey” dedim, “sen görevlisin” dedim ve “sen yaşayacaksın” dedim, “öyle bir şey yok” dedim. Ondan sonra “aklına da hiçbir şey olmaz senin” dedim; şeker hastası olduğu için aklına da zarar geldi demişler yani şuuru gitti, dengesi bozuldu. “Senin aklına da bir şey olmaz” dedim, “veli adamlara bir şey olmaz” dedim. “Aklın da, fikrin de her şeyin yerinde” dedim. Birden dirildi Mübarek. Rusya’ya da tebliğe gitti, oraya buraya gidiyor şimdi, acayip hareketlendi. Yani bize anlattıklarında haşa böyle aklı gitmiş ve ölmek üzere olan bir insan şeyinde idi. Hakikaten de gittiğimde bitkindi. Yani çok çok bitkindi. Söyledi; “ben bu sene ölürüm herhalde” dedi. Ben dedim “ağabey” dedim, şöyle dikkatlice bakıp “sen ölmeyeceksin” dedim. Ve “sen görevini yapacaksın, sen görevlisin” dedim.” İnşaAllah ahir zamanda İslam dünyaya hakim olacak” dedim, “sen de göreceksin” dedim. Ve “Mehdi’yi de göreceksin” dedim. Sonra bütün talebelerinin içinde dedi ki; “evet” dedi, “Üstad bana söyledi” dedi. İlk defa söylüyor bakın, bu çok önemli bir şey, ilk defa söylüyor “sen göreceksin dedi” dedi. Sungur ağabeyden biz bunu hiç duymamıştık. Yani hep “Üstad” der, yani Üstad’ın zamanına dikkat çekerdi. Ama orada açıkça söyledi; “sen göreceksin dedi, Sungur göreceksin dedi” dedi. Seyit Salih Özcan ağabeye gittik; onun yine sır katiplerinden, talebelerinden. O da; “olur mu?” dedi, “Mehdi Üstad mıdır yani, Hocam gelmiş midir?” dedik, “olur mu?”dedi. “Üstad çok açık söyledi” dedi. “Hatta benim alnıma böyle vurdu dedi şakadan; Keçeli Keçeli ben görmedim, sen göreceksin dedi“ dedi. Mehdi gelecek inşaAllah.
SUNUCU: Müjdelemiş ne kadar güzel.
ADNAN OKTAR: Geçenlerde de kardeşler, bizim çocuklar gitmişlerdi. “Hocanıza söyleyin” demiş, “Mehdi geldi” demiş. “Bakın özellikle söylüyorum” demiş. “Onu özellikle Hocanıza belirtin” demiş. “Mehdi geldi” demiş.
OKTAR BABUNA: MaşaAllah. Evet, o şekilde inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Değil mi, kardeşler gitmişlerdi. Ki o da görevli Allah-u alem, o da görecek İslam’ın dünyaya hakimiyetini, Mehdi’nin zuhurunu görecekler. Sungur ağabey de görecek, o da görecek. İnşaAllah.
SUNUCU: İnşaAllah. Hocam zaten Mehdi’yi kabul etmemek, yani Risale-i Nur Külliyatını baştan sona kabul etmemek gibi bir anlama gelir; çünkü içerisinde sizin anlattığınız şekilde çok açıklayıcı ifadeler var.
ADNAN OKTAR: Yani yüzlerce sayfa açıklıyor. “Mehdiliğe gelen bir kitaptır” diyor. Yani “Mehdilik için hazırlanan bir kitaptır” diyor, “Allah beni vesile etti” diyor. Ve “ilhamla yazdım ben bu kitabı” diyor.
SUNUCU: Evet, çoğu zaten hapishanelerde yazılmış.
ADNAN OKTAR: Tabii, evet. Ve “asıl sahibi” diyor, “Mehdi ve şakirtleridir” diyor. Yani açık söylüyor Said Nursi ve “Mehdi” diyor “bunu hazır bir programı olarak kullanacak” diyor, Risale-i Nur külliyatını. Yüzlerce sayfa açıklıyor Mehdi’nin nasıl görev yapacağını, İslam’ın o devirde hakim olacağını, “milyonlar fedakar seyitler iltihak edecekler” diyor. “İslam orduları olacak o dönemde” diyor, değil mi? “Siyaset ve saltanat aleminde, diyanet aleminde her konuda görevi vardır” diyor “büyük Mehdi’nin”. Onu, bir kısım ağabeyler akıllarına sığdıramadıkları için bölümlere ayırmışlar onu. Said Nursi bakın diyor “tamamını yapacak” diyor Said Nursi. Akıllarına yatmamış, bölümlerine ayırmışlar; diyanet Mehdisi ayrıdır diyor, siyaset Mehdisi ayrı, saltanat Mehdisi ayrıdır; ayrı ayrı yani 3’e ayırmışlar akılları yatmayınca. Kardeşim Said Nursi anlatıyor, açık açık söylüyor. “Gelen daha önceki Mehdiler” diyor, “her biri” diyor “bir cihetle ya diyanet ya saltanat veya siyaset aleminde Mehdilik yapmışlardır ve bir cihetle yapmışlardır”. “Ve bu sebeple” diyor, “ahir zamanın büyük Mehdisi unvanını alamamışlardır” diyor. “Ahir zamanda gelecek o eşhas, o şahıs” diyor, “bütün bu görevleri diyanet, saltanat ve siyaset alemindeki görevlerinin hepsini aynı anda yapacak ve bütün cihetleriyle yapacak” diyor.Çok net izah ediyor. Anlamazdan gelmenin ne alemi var?
OKTAR BABUNA: Kendisinin seyit olmadığını söylüyor.
ADNAN OKTAR: Evet. “Ben seyit değilim” diyor. “Ben Kürt’üm” diyor yani. Bir de diyor ki; “ayrıca hadis var” diyor, “seyit olmayanın ben seyitim demesi haramdır” diyor. “Olanın da ben seyit değilim diye reddetmesi haramdır” diyor. Buna rağmen “yok” diyorlar, “Said Nursi orada yalan söylüyor, yüzlerce sayfa yalan söyledi” diyorlar. “O aslında bize, kulağımıza fısıldadı, söyledi diyor; ‘ben Mehdiyim’ dedi” diyor, “yüzlerce sayfa yalan söyledi” diyor. Yahu neden yalan söylesin alim bir insan, Allah’tan korkan, 30 yıl hapis yatan bir insan? Yani Allah’tan başka hiç kimseden korkmadığını açıkça gösterten bir insan kimden çekiniyor? Hayır bir de Mehdiyim dememe yani “Mehdi değilim” demek bu kadar mı güç? Hepsini anlatır, der ki; “ben Mehdi değilim” der. Bir kelimedir. Yüzlerce sayfa niçin yalan söylesin? Ve bu kadar usta yalan söylenebilir mi? Bir de o zaman onları yalan kabul ediyorsanız bütün Risale-i Nur’u yalan kabul edeceksiniz o zaman? Tabii öyle yüzlerce sayfa yalan söylemeye istidadı var görüyorsanız, tamamını yalan olarak görebilirsiniz o zaman. Apaçık doğru olduğu görülmüyor mu? Dedikleri birer birer çıkmadı mı? 71’deki olayları önceden söyledi çıktı, “eğer” diyor “şimdi tohumları, mahsulleri ıslah olmazsa 71’in tokatları şiddetli olacak” diyor. Aynısıyla çıktı. 81’i söyledi çıktı, 28 Şubat’ı söyledi, çıktı. Bütün olayları söyledi, ne zaman vefat edeceğini söyledi, çıktı. Rusya’nın yıkılacağını söyledi, çıktı. Mezarının yıkılacağını söyledi, çıktı. Her şeye inanıyorsunuz da, ona niye inanmıyorsunuz?
SUNUCU: Evet, içinden cımbızla çekmek, inanılan kısımlar çok yanlış olur.
ADNAN OKTAR: Hayır cımbızla çıkacak gibi de değil yani. Yüzlerce sayfa. Said Nursi onun için bu konuyu o kadar sağlama bağlamış ki, defalarca anlatmış ki böyle olayı anlamazlıktan gelmesinler diye ve bunu bildiği için de diyor ki: “gerçek sahipleri” diyor, “Mehdi ve şakirtleri” diyor. Bakın gerçek sahipleri Mehdi ve şakirtleri. Yani Risale-i Nur’dan gerçek anlamda anlayacak onlardır, gerçek sahipleri de onlardır diyor. Bunu kimse inkar edemez. Yani bu, “hayır böyle değildir” diyen kimse de çıkmadı şu ana kadar. Dolaylı yoldan söylüyorlar, işte falanca ağabeyin kulağına eğildi, söyledi diyorlar. Said Nursi bunu asla kabul etmiyor; “ben gizli olarak bir şey söylemem” diyor. “Varsa hepsi Risale-i Nur’dadır” diyor. Açıktır diyor yani, böyle bir taktiği bildiği için Said Nursi Hazretleri, bunun yolunu da kapatmış.
SUNUCU: Evet, sözle zaten çok şey söylememiş Hocam.
ADNAN OKTAR: Tabii. “Her ne diyorsam” diyor, “külliyatla muhatap olan, benle muhatap olur zaten” diyor. Kendisiyle görüşmek isteyenler oluyor da öyle diyor. “Benle görüşmek istiyorsanız, Risale-i Nur Külliyatı’nı okuyun” diyor. “O zaman benle muhatap olmuş olursunuz” diyor.