GÖRKEM ERDOĞAN: Canlı Sohbetler’e başlıyoruz, hoş geldiniz Adnan Bey.
ADNAN OKTAR: Efendim, ne güzel.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: İsrail’de yayın yapan Haretz Gazetesi’nde yayınlanan bir makalede, muhalefetin tüm çabalarına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimleri kazanacağının garanti olduğu söylendi. İsrailli yazar, planlanan takvimden 17 ay önce 24 Haziran’da erken parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağını açıklamak akılıca bir hamleydi” diyor. “Erdoğan ve AK Parti her zaman kazanacaktı. Ancak şimdi zafer neredeyse garantilendi” demişler.
ADNAN OKTAR: Güzel. Kaynak doğru, bilgi de doğru. Her zaman inanabilirler kaynağa.
Evet, dinliyorum.
VTR: Yüzümüzün pırıl pırıl olması için ne yapabiliriz bize ne tavsiye edersiniz?
ADNAN OKTAR: Ah benim güzeller güzelim, dünyalar güzelim. Allah sana çok uzun ömür versin. Ne kadar güzel, ne temiz senin yüzün, ne kadar dinlendirici. Allah’ın işte sanat eserisin sen tarifi mümkün değil. Yüzünde nur var, güven verici bir ifade var nasıl tarif edelim tarifi yok. Çok çok güzel insansın. Allah sana cennet nasip etsin, cennette arkadaşlık. Bak hiçbirinizi unutmuyorum tek tek hepiniz yanımda olacaksınız inşaAllah cennette. Hep arkadaş olcağız orada gezeceğiz. Güzel yüzlüm, bir uykunuza dikkat edin. Günde en az 6 buçuk, 7 saat uyumanız lazım. Bir de zeytinyağlı yiyecekler yiyin. Çok karışık şeyler yiyorlar o hazır yiyecekler falan onlar çok sakat. Cips falan sakın yemeyin onları. Çikolata, kuruyemiş özellikle alerjik olur. Baharata hiç yanaşmayın. Kızartma evet, her türlü kızartma onlardan kaçınmak lazım. Şimdi kardeşim, yemek yapıyor bir kere soğan mahveder, sakın ha yanaşmayın. Soğanı çentiyor yağla onu kızartıyor yani felaket. Yağı da mahvediyorsun. Ve çok alerjik bir maddeyi yemeğin içine katmış oluyorsun. Cilt ona karşı muazzam zorlanır. Yok “çok çok faydalı” işte “vücudun zehrini alır.” Kardeşim, değil. Sarımsak, soğan çok alerjiktir, toksik vücut için niye teşvik ediyorsunuz? Doğru değil, zararlı maddeler. Hafif sebzeler, hafif yiyecekler çok iyi olur, baklagiller iyi olur onlara dikkat edin. Bir de kendinizi üzmeyin her şeye kendinizi üzüyorsunuz bazen. Üzüntü de cildi bozar. Sıkmayın kendinizi, Allah’ a tevekkül edin, kendinizi bırakın Allah’a Allah’ın dediğinin dışında bir şey olmaz. Her şeyi Allah hayırla yaratır. Bak nur gibisin çok çok güzelsin. Bir de ayrıca canımın içi sen zaten çok güzelsin. Yani bunun üstüne daha ne olsun? Şuraya baksana nur gibisin ışık gibisin. Sakın kafana takma iyi güzelsin sen.
Evet, dinliyorum.
VTR: Genç kızların özgürlüğüne anne-babaları neden karışıyor?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, bir tek anne-babası karışmıyor ki amcası, dayısı, ağabeyi, sokağın itleri, mahallenin çakalları; bazı yerler için söylüyorum. Gelenekçiler, IŞİD kılıklı adamlar, FETÖ’cüler, FETÖ’nün çakalları, sokağın namus tacirleri. Homoseksüel adam oturuyor dekolteye karışıyor, homoseksüel alenen homoseksüel. Yani size rahatlık vermiyorlar görüyoruz. Hükümet işte iyi bir atak yaptı. Ama tabii bu belirli bir derecede zemin atağı yaptı. Tayyip Hoca’nın atakları çok önemli. Dedi ki “Kuran yeterli” dedi, büyük bir belayı engelledi. “Kuran’a uygun sünneti kabul ederiz” dedi yine büyük bir belayı engelledi. “O eracif pislik olan şeylerin hepsini de kabul etmiyoruz” dedi, “onları atıyoruz” dedi. Bak yer-gök birbirine karıştı bas bas bağırdılar. Diyanet de çıktı, Tayyip Hoca yönlendiriyor tabii faydalı oluyor yoksa öyle demez durduk yere, “kadınlar aleyhine bütün hükümler geçersizdir” dedi. Anne de çıktı dedi ki “geleneksel kaynaklardan kaynaklanan kadın aleyhindeki hükümleri kabul etmiyoruz” dedi. Bunlar felsefi imani köklü tedbirler. İşte bundan sonra ferahlık olacak. Tayyip Hoca bir de dedi ki “özgürlükleri sonuna kadar savunuyoruz” dedi. Muazzam bir çakal yığılması oldu, çakal müdahalesi. Sana ne genç kız istediği gibi giyinsin. Kadına dekolte yakışır, güzellik yakışır. Mesela demin bir arkadaşım geldi dünyalar güzeli. Dedim “hiç etek giydiğini görmedim.” “Mümkün mü sokak mahalle” dedi yani “imkansız mümkün değil” dedi. “Haklısın” dedim “hakikaten bence de giyme” dedim. Bu nedir, her yerde çakal müdahalesi? Kadınlara nefes aldırmıyorlar. Tayyip Hocam seçimlerden sonra hakkından gelir evvelAllah gereğini yapar. Anne de bu konuda titiz.
Evet, dinliyorum.
GÜLEN BATURALP: Mehmetçik teröristlerden temizlediği Afrin’de patlayıcı arama çalışmalarına devam ediyor. Teröristler Mehmetçiklerin yatma ihtimalini düşünerek çıktıkları evlerdeki yatak altları dahil her yere patlayıcı madde yerleştirmişler. Dün akşam saatlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri ekipleri sadece bir gün içinde Afrin İlçe merkezinde evlere tuzaklanan 103 adet el yapımı patlayıcıyı merkezin 3 kilometre güneyinde toplayarak kontrollü şekilde patlattı.
ADNAN OKTAR: Nasıl topluyorlar ben ona da hayret ediyorum çok tehlikeli iş. Bana kalsa bütün o evlerin hepsini uçururum havaya, yerle bir ederim yani onunla mı uğraşacağız? Çok kızdırıcı. Bu çakallar, İngiliz derin devletinin kışkırttığı bu köpekler şeytanın uşakları. Çok ahmak, insan olmaktan çıkmış manyaklar. Zaten yakalanıyor hayvana benziyor acayip sesler falan çıkarıyor. Öküz gibi yani bir ideoloji akıl falan yok. “Adın ne?” diyorlar, hayvan gibi sesler çıkarıyor, mahluk yani pislik herifler.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hasta ruhlu insanlarla nasıl ilgilenilir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, güzel arkadaşlar edinin de onlardan uzak durun. Yani ortalık bozuk, bir sürü manyak var baş edemezsiniz siz onlarla, onlar bayağı mahluk. Ve asabınızı bozar o manyak yani düzelmez onlar. Her gün asabınızı bozar. Kalbini kırmadan uzaklaşın nezaketiyle. Elin manyağını adam etmek diye bir konu olmaz. O manyak gelmiş manyak gider. Yazık gençliğinize yazık, güzelliğinize yazık. Çok yıpratır sizi onlar. Ama bir-iki kere söyleyin Allah rızası için belki düzelir falan diye. Çünkü Allah’a karşı sorumluluğunuz olmasın. Tebliğ yapın, açıklayın, anlatın. Baktın, çok özür dilerim eşek gibi diretiyor, bırakın yüzünün üstüne ne yapıyorsa yapsın. Pisliğini etrafa bulaştırmasın. Siz nur gibi tertemizsiniz, sizin asabınızı bozmaya kimsenin hakkı yok, huzurunuzu bozmaya da kimsenin hakkı yok. Zaten sokakta it-çakal var bir de gidip onlarla mı uğraşacaksınız? Bırakın kendi hallerine ne yapıyorsa yapsınlar. Ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.
VTR: Hasta ruhlu insanlarla nasıl ilgilenilir?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, baksana bayağı güzelsin su gibisin. Kendin gibi güzel arkadaşlar edin üç-beş tane. Ama sıkı birbirinizi koruyup kollayın, bırakmayın yani. Çok sudan nedenlerle küsüyorlar birbirlerine. Mesela “beş yıllık arkadaşım” diyor, niye bırakıyorsun bırakma işte ne güzel gidiyor. Daha iyi pekiştir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Münafıklar gece neden uyumaz?
ADNAN OKTAR: Hakikaten o da şaşırtıcı. Normalde münafığın işine gücüne bakması lazım, adamlar 7/24 ayakta. Şeytanın özelliğidir 7/24 ayakta olmak. Ama o onları tabii çok yıpratır. Münafığa Allah onu bela olarak veriyor. O dehşet verici, o stres dolu hayat onu kısa sürede çökertir. Müminler keyfinde zevkinde olur, eğlencesinde, işinde gücünde olur. O ahmaklar da öyle debelenir durur, didinir durur. Bir yandan da hayat gittikçe onu mezara doğru çekiyor. Ahirette de hesap çok ağır. Onun dehşeti için de manyağa dönerler. Müminler için o nimettir münafığın gece atağı. Zaten şeytanın vasfıdır o. Ayette de “gece toplanıp düzen kurarlar” diyor Allah ayette. Gecenin şerrinden Allah’a sığınılıyor zaten. Felak Suresi’nde belirtilir gecenin şerrinden, gecenin getirdiklerinden. Münafıkların özelliği budur.
Evet, dinliyorum.
PINAR YADA: MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay’a 5 MHP’li vekilin İYİ Parti’ye geçeceği iddiaları soruldu. Akçay şöyle cevap verdi: “Bu konu ilk defa dillendirildi ancak bizim bildiğimiz duyduğumuz bir konu. Bugün itibariyle herhangi bir durum söz konusu değil. Ayrıca bunların CHP-İYİ Parti ittifakı gibi abidik gubidik işlerden sonra bizden giden olur mu göreceğiz. Bunun söz konusu olmayacağını düşünüyorum” diye konuştu.
ADNAN OKTAR: Canım gidiyorsa gitsin. Zaten seçimler var seçimlerde görürüz. Tayyip Hoca ilk turda ezer-geçer uzatmaya gerek yok. Konu bitti, Tayyip Hoca seçildi yani. Mazbatasını da aldı konu bitti.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kızlar sizce komik erkeklerden hoşlanır mı?
ADNAN OKTAR: Kızların, erkeklerin gıcıklığına karşı çaresizliğinin bir ara çözümü o. Bari bir işe yaramıyorsan soytarılık yap da beni eğlendir diyor. Çünkü tutkuyu bilmiyor, derinliği bilmiyor, sevgiyi bilmiyor, nezaketi bilmiyor, koruma ruhunu bilmiyor bir tek cıvıklık biliyor. Saray soytarısı gibi komiklik yap da eğlendir beni bari diyor. Onlar da hakikaten terleyerek heyecanlanarak artık ne numarası varsa orada döktürüyor kendince. Ve kızlar diyor ki “sen şahanesin aferin çok iyi eğlendirdin bizi” diyorlar “sen çok aranan bir adamsın yine gel ortalıklarda bulun” diyorlar “her toplantıya seni çağırırız” diyorlar. O da seviniyor bayağı mutlu oluyor. Tabii bazı vakalar için söylüyorum bazı kişiler için söylüyorum. Çok acıdır tabii. Bir erkek derinliğiyle, tutkusuyla kadına mutluluk verebilir. Sevgisiyle, aşkıyla mutluluk verebilir. Cıvıklıkla mutluluk verilmez. Sürekli sırıtan bir erkek, karşısında kadın mecbur ona karşı gülecek falan çok kötü bir ortam, çok sıkıcı. Yani tahammülü çok güç bir zemin meydana getirir. O laf yani kadınların çaresizlik feryadıdır bu. Çünkü adamda başka hiçbir şey yok, bari hiç olmazsa onu yapsın diyor. Yoksa hangi kadın ondan hoşlanır? Kadınların tek hoşlandığı şey tutkudur, aşktır, derinliktir. Ve delice bir tutku delice bir aşktır. Allah onu ona göre yaratmış, bedeni ona göre. Yani kadın tutku denizidir, tutkunun kapısıdır. Allah onda delice bir tutkuya karşı arzu meydana getirmiştir. Doyumsuz bir arzu. Ama onu bulamıyor. Adam ya soytarılık yapıyor ya laf sokuyor, ya dalga geçmeye kalkıyor kızla, ya küçük düşürmeye kalkıyor, ya zeka oyunu yapıyor o kıytırık zekasıyla. Bazı tipler için söylüyorum ve çok akıllı olduğu kanaatinde. Kızı kandırdığı kanaatinde parmağına takıp oynattığını düşünüyor. Kızcağız da tabii nezaketen bir şey demiyor densizlik yapmasın diye. Anlamadığını zannediyor, adım adım ilerlediğini düşünüyor. Bir felakettir gidiyor. O yüzden kızlar diyor ki hani bari güldür beni de bir işe yara falan diyor. O da seviniyor mutlu oluyor. Konu bu. Bir daha dinleyeyim.
VTR: Kızlar sizce komik erkeklerden hoşlanır mı?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, ne yapsın kız işte dediğim gibi. Bu arada çok güzel bir kızsın çok çok güzelsin. Allah sana çok uzun ömür versin. Yüzündeki ifade şahane çok çok güzel. Çok insancıl, güvenilir, tertemiz bir kız olduğun hemen anlaşılıyor. Ruhu dinlendiren bir yüzün var. Allah cennette arkadaş, dost etsin. Bir de şu yüzden istiyor kızlar; adamlar ren geyiği gibi böyle kudurup saldırganlaşabiliyorlar. Ama böyle şakacı dalgacı falan güldüren olursa o azgınlığı gider diye düşünüyorlar. Sen güldüren ol diyorlar ki bir frenleme elde etmek için bu. Yoksa adam testosteron etkisindeki ren geyikleri gibi saldıracak yer arıyor vahşi yani. Kadınlar da naif oluyor. Kadına mesela aniden giriyor sille-tokat, bayağı tehlikeli olur. Ve ondan sonra kadına tavır alıyor. Onunla gurur duyuyor o şeyiyle. O yüzden kadınların bilinçaltında bir savunma mekanizması o, beni güldür neşeli ol ben de senin yanında rahat ederim gibisinden bir savunma tedbiridir o. Kadın daima derinlik, tutku ve aşktan hoşlanır. Yaratılışı sadece budur, sonsuza kadar özelliği budur.
Evet dinliyorum.
VTR: Akıl hastanesi nasıl bir ortam?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, tabii normal bir insan için çok tehlikeli olur. Mesela Allah esirgesin bir genç kızı düşünüyorum, öldürücü olabilir onun için. Veyahut bir delikanlıyı düşünüyorum mesela herhangi bir liseli, üniversiteli bir genci alıp tımarhaneye koysan en fazla bir hafta falan dayanabilir. Tamamen sağlığını kaybedebilir. Çünkü başını duvara vuran deliler, bağıran deliler. Bir de akıl hastalığının kendine has bir kokusu oluyor. Şizofrenin özel bir kokusu oluyor, şizofren kokusu oluyor ayrı bir şey, Allah’ın hikmeti o bedenlerinden salgılanıyor, yoğun olarak o şizofren kokusu hakim oluyor. Ayrı bir koku, garip bir koku. Ve abuk-sabuk cevaplar tabii. Adama “nasılsın?” diyorsun “güneş yeni açıyor” falan diyor. Aniden gülmeye başlıyor yahut aniden ağlamaya başlıyor. Tabii ki sağlıklı bir insanın sağlığını rahatça kaybedeceği bir ortam oluyor. Beni akıl hastanesine koyduklarında içleri pek rahat etmedi. Cinayet işlemiş akıl hastalarının yanına koymuşlardı. Bu sefer akut servise koydular daha da beter yani akut servis tedavi edilmemiş akıl hastaları. İlaç verilmeyen akıl hastalarının olduğu bir bölüm oraya koydular. Oraya üç çelik kapıdan geçilerek giriliyor. Kardeşim bu nasıl bir öfkedir, bu nasıl bir kafadır? Benim akıl hastası olmadığımı herkes biliyordu orada bütün doktorlar biliyordu. Hatta beni bir doktorların toplantısına çağırdılar “Hocam arkadaşlar sizinle tanışmak istiyorlar” dediler. Bir yere gittim, yaklaşık 30’un üzerinde doktor, 30-35 doktor böyle. Oranın uzmanları falan. Hepsi oturuyordu, ben geldiğimde birden hepsi birden ayağa kalktılar. Önlerini falan iliklediler böyle “Estağfirullah buyurun oturun” dedim, hepsi böyle saygıyla oturdular. “Nasılsınız Hocam?” dediler. Gayet güzel sohbet ediyoruz, her şeyi konuştuk dostane. Hepsi biliyordu akıl hastası olmadığımı. Çok korkunç bir şey bu, çok korkunç. Mesela doktorlar odasına davet ediyorlardı sohbet ediyorduk, konuşuyorduk hepsi biliyordu. Hemşireler de biliyordu herkes biliyordu akıl hastası olmadığımı. Akıl hastası olmadığım halde oraya getirildiğimi biliyorlardı. Ve kimsenin buna gücü yetmiyordu hükümet dahil. Nasıl bir sistem artık düşünün.
GÜLEN BATURALP: Akıl hastanesinde doktorların sizi görünce selam verip gülümsediği ile ilgili gazete kupürü var. Görebiliriz. Gazete kupüründe “Kafeteryada oturan doktorlar” sizi kastederek “Onu görünce selam verip saygıyla gülümsediler” diye yazıyor.
ADNAN OKTAR: Bak ağrına gitmiş. Kafeteryada bu haber yapılınca bu sefer kafeteryaya gidişimi de yasakladılar. Bu sefer bahçeye çıkışımı yasakladılar. Telefon, telefon etmemi de yasakladılar. “Ne istiyorsunuz?” dedim “kimseye dini anlatmayacaksın, İslam’ı anlatmayacaksın” dedi Başhekim Yıldırım Aktuna. “Hemşirelerle konuşabilir miyim?” dedim “yok.” “Doktorlar” “doktorlarla da konuşamazsın.” “Hastaysam konuşlayım işte” dedim, “yok, etkiliyorsun doktorları” diyor. Bak ifadeye bak “doktorları etkiliyorsun o yüzden doktorlarla konuşmayacaksın” dedi Yıldırım Aktuna.
GÜLEN BATURALP: Sizin aileniz ve avukatınız dışında herkesle görüşmenizin yasak olduğuna dair belge de bu şekilde: “Adnan Oktar isimli hastanın; -sizi tenzih ederim- Mediha Oktar annesi, Kenan Oktar kardeşi, Vehbi Kahveci avukatı haricinde kesinlikle ziyareti ve telefon görüşmesi yasaktır. Ayrıca kesinlikle dışarı çıkarılmayacaktır.”
ADNAN OKTAR: Kim diyor?
GÜLEN BATURALP: Servis sorumlu hemşiresi Filiz Akpınar.
ADNAN OKTAR: Halen yaşıyor Filiz Akpınar. Yıldırım Aktuna’nın karşısında hazır ola geçtik hepimiz doktorlar, o Filiz Hanım, oradaki müstahdemler herkes hazır olda ayakta. O da korgeneral ifadesinde eli sırtında arkasında iki eli, bir aşağı yürüyor bir yukarı yürüyor böyle general gibi böyle. “Hiç kimseyle görüşmeyeceksin” dedi. “Bir kere buraya ziyarete gelen öğrencilerle hiç görüşmeyeceksin” dedi, tıp fakültesi öğrencileriyle. Kardeşim, deli görmeye gelmiyor mu çocuklar ders alıyor? Deliyim işte görüşeyim. “Yok görüşmeyeceksin.” Doktor tedavi edecek beni konuşayım doktorla dedim. “Yok, doktoru da etkiliyorsun onunla da görüşmeyeceksin” dedi. Hemşire? “Hemşireyi de etkiliyorsun onunla da görüşmeyeceksin” dedi. Kiminle görüşeyim dedim “git akıl hastalarıyla görüş” dedi. Adam konuşamıyor dedim, şuuru kapalı acayip sesler çıkarıyor ben onunla nasıl konuşayım dedim. “O zaman odana gir” dedi. Oda dediği de böyle facia yani her yeri yıkılmış, kapısının yarısı var yarısı yok 2. Dünya Harbi’nden kalma bir yer. Abdülhamit devrinden kalma facia. Yani bütün duvarları falan yıkık, koca koca taş oyukları falan var, tarihi filmlerdeki gibi bir yer. “Beni buraya niye getirdiler diye bir düşün” dedi “git odana” dedi. Sonra dedi ki bana “Ben kendi başıma bir insan değilim, benim üstümde de kuvvetler var” dedi “benim üstümde de güç var” dedi. “Benim üstümdeki güçler senin bu faaliyetlerini yapmanı istemiyor” dedi. “Eğer bu faaliyetlerini durdurmazsan seni buradan ömür boyu çıkartmam” dedi “benim yetkim var” dedi. “Tımarhaneden ömür boyu çıkartmam” dedi “kendin bilirsin” dedi. “Ne diyorsun?” dedi “devam” dedim “devam edeceğiz inşaAllah” dedim. Acayip hiddetlendi böyle acayip gıcık oldu. Çıkarken de baktılar ki tutulacak gibi değil ‘deli deliyi görünce’ derler ‘değneğini saklar’ derler. Tabii ben onları tenzih ediyorum da bazı tipler için söylüyorum. “Olacak gibi değil bırakalım bari” dediler. Atatürk’ün resminin önüne götürdüler beni, çok samimiyetsiz hareketler. “Elini öpmeyeceğim” dedim “hayır öpeceksin” dediler. Bak ayakta hiç böyle el öpme gördünüz mü? Sakalımın sağ yanına değdirdi elini, başımı da çevirdim.
YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Zaten el öperken baş eğilir siz dimdik duruyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Evet. Sakalımın yanına dokundurdu elini. Ben de başımı çevirdim. Atatürk’ün dirseği de bak onun gözünde dikkat edersen. Altındaki yazıda ne diyor?
GÜLEN BATURALP: “Bundan sonra daha dikkatli davran” diye tavsiyede bulundu deniyor Yıldırım Aktuna’nın size sözde tavsiyesi.
ADNAN OKTAR: Şimdi, doktorun söyleyeceği söz mü şu? Bunu polis söyler “bundan sonra daha dikkatli davran” ayağını denk al diyor yani. “Ayar ol” diyor yani “bundan sonra daha dikkatli davran.” Akıl hatasına bu söylenir mi?
Evet, dinliyorum.
VTR: Bir kadının nasıl olduğunu gözlerinden anlar mısınız?
ADNAN OKTAR: Kadın gözü sonsuzluğa açılır çok muhteşemdir. Zeki akıllı bir kadının gözüne doyulmaz. Dünyadaki en büyük zevktir kadın gözü. Onun üzerine bir zevk yoktur. Kadın gözünün üstüne bir zevk yoktur. Kadın tutkusu, kadın derinliği dünyadaki en büyük zevktir, en büyük nimettir. Ve sevgiyi muazzam ifade eder kadın. Ama tabii çok güvenmesi ve çok sevmesi lazım. O zaman muhteşem olur. Ve tabii ki anlarım, bakar bakmaz anlarım. Benim canımı Allah cennette bana arkadaş etsin. Çok mazlum ve güzel bir insansın sen. Sevgiyi de çok güzel bildiğin anlaşılıyor. Allah seni sevgiyle sarsın cennetiyle sarsın, rahmetiyle sarsın. Bana da arkadaş etsin, dost etsin inşaAllah.
VTR: Ben merak ediyorum, neden güzel memleketimizde güzel heykeller yer almazken soğan, sarımsak, patates gibi heykeller var?
ADNAN OKTAR: İşte canımın içi Türkiye’ye bir oyun oynadılar ama bilmiyorum dalga mı geçiyorlar bizimle, hükümete bir komplo mu bu, oyun mu yani çıkarabilene aşk olsun. Avrupa’ya bizi mahcup edecek her şeyi yapıyorlar. Sarımsak heykeli, soğan heykeli, turp heykeli, köfte heykeli, sucuk heykeli dalga mı geçiyorsunuz siz? Dünyanın en zevksiz, en korkunç heykelleri, dünyada yok böyle bir şey. Dünyanın hiçbir yerinde yok. İnanılmaz bir zevksizlik, inanılmaz bir kalitesizlik yani facia tarzında bir kalitesizlik anlayışı var. Bilmiyorum yani akılları mı sarmıyor, hükümete bir zarar vermek için mi yapıyorlar, AK Parti hükümetini bu tarzda mı göstermeye çalışıyorlar, ne yapmak istediklerini anlamak mümkün değil. Nereye baksan çok korkunç. Zevk yok, kalite yok, güzellik yok, estetik yok her yer böyle. Tayyip Hocam’a ben ısrarla söylüyorum bak diyorum ki, kalite ve sanat bakanlığı, kalite ve estetik yani o bakanlığın tasdikinden geçmeyen hiçbir esere müsaade verilmesin. Kalite çok önemli. Orada bir kurul oluşturursunuz yapar. Baksana adam kafasına esiyor istediğini yapıyor.
GÖRKEM ERDOĞAN: CHP Parti Meclis Üyesi Erdal Aksünger, CHP’nin asıl HDP ile ittifak yapması gerektiğini söyledi. “HDP’nin ittifakın dışında tutulması mevzubahis değil. HDP ve CHP’nin baraj sorunu olmayacağını düşünürsek zaten en sonunda gidip bir kişiye oy verilecek. Burada bir doğal ittifak var zaten. Burada tabiatı HDP ile uyabilecek tek parti CHP gibi gözüküyor. HDP ile ittifak yapmak veya ortak ilkelerde buluşmak problem olmamalı bence. HDP de bu kardeşlik ittifakında olmalıdır. Birlik olalım barajı sıfırlayalım” dedi.
ADNAN OKTAR: Ne barajı bu? Neyi sıfırlıyor?
Evet, dinliyorum.
VTR: Rüyalarımıza yön vermemiz mümkün mü?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, tabii bir şeye çok kafayı takarsak rüyamızda görebiliriz. Olumlu rüya için tabii bir ruh telkini olur, olabilir, yapılabilir bu. Mesela ben rüyamda hep sac kavurma yapılan bir yer var orayı görüyorum genellikle. Acı acı kebap kokuyor. Bir de kafayı mıknatıs falan bunlara taktım. Cebimde mutlaka para elde ediyorum gidiyorum onu alıyorum. Böyle elektronik aletler alıyorum küçük. Teknik aletler satan dükkanlara gidiyorum. İyi oluyor yani güzel, hem kebapçı hem orası hoş bence. Ben güzel yüzlümü yeniden göreyim.
VTR: Rüyalarımıza yön vermemiz mümkün mü?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, rüya ölümü anlamamız için her gün bize gösterilen bir delildir. Rüyaya Allah bir eğitici vasıf vermiştir. Hem eğitilmiş oluruz hem de her gün ölüp-diriliriz. Rüya bir hayattır. Bir kalkıyoruz “aa ne kadar şahane” diyoruz “canlı olmak diri olmak ne güzel” diyoruz. İşte ölüm de aynısı yani bu hayattan çıkış aynısı. Şimdi mesela bazı insanlar Azrail (as)’ın bu konuda esas görevli olduğunu düşünüyorlar. Yani Azrail (as) karşısına çıkar onunla muhatap olur, asıl muhatabı odur. Bak, insanın ölüm anında bir tane muhatabı vardır; Allah’tır. Azrail (as) çok zavallı Allah’ın gariban bir kuludur. Sadece bir hizmetli bir görevlidir. Yani onun bir özelliği yok. Bazı insanlar Azrail (as)’dan çekinir. Çok yumuşak başlı sevimli güzel yüzlü bir delikanlı Azrail (as). Allah ne derse onu yapan bir mümin, muttaki bir mümin. Sürekli Allah’a ibadet eden terbiyeli bir mümindir. Ama Hz. Hızır (as) gibi onun da işte muazzam yeteneği var. Allah ona onu vermiş melek olduğu için. Canı alan Allah’tır Azrail (as) can almaz o yanlış biliniyor. Can alıyor gibi gösterir Allah, o vesile olarak gösterilir. Can almayla onun hiçbir alakası yoktur. Başka bir boyuta geçer insan. Başka boyuttayken zaten canı alınmış oluyor. Uyuduğumuzda nasıl canımız alınıyor, biz uyuduğumuzda Azrail (as) gelmiyor, değil mi? Hiç Azrail (as)’la karşılaştınız mı her gün ölüyorsunuz. Ama canınızı alan yine Azrail (as) oluyor. Rüyada da canınızı alan Azrail (as)’dır. Ama sizi hiç rahatsız eden bir şey olmuyor, değil mi? Allah diyor ki “mevten” ölüyorsunuz diyor, mevt oluyor. Mevti kim yapıyor? Azrail (as) yapar. Her uykuda canınızı alır Azrail (as) kibar, saygılı bir melektir. Ve insanları korkutacak, rahatsız edecek hiçbir şey de yapmaz. Allah da can alırken insanları korkutacak, rahatsız edecek hiç bir şey yapmaz. Ve rahat kalkar. Kalktığında da bütün fizik, kimya kanunları değişmiş oluyor. Bu dünya size çok acayip gelir. Yani garip bir rüya gördüğünüzü düşünürsünüz. Yani böyle garip fizik kanunları var, kimya kanunları var, yerçekimi kanunları falan var işte, onlar sizin acayibinize gider “ne biçim rüyaymış” diyeceksiniz. Yani bu rüyanın mantıksız olduğunu düşüneceksiniz. Dünyadaki rüyanın mantıksız olduğunu düşüneceksiniz. Fizik kanunlarını, karaciğeri, kalbi falan tamamını mantıksız bulacaksınız. Çünkü orada haklısınız, hakikaten o hayat normal olan. O hayatta öyle bir şey için gerekçe yok, mantık da yok. Niye kan olsun görüntü olan bir varlıkta? Niye kalp olsun, niye karaciğer olsun, niye şu olsun bu olsun? Doyma için de bir neden yok. Doyma mucizedir. Dolayısıyla mantıksız bir rüya gördüğünüzü düşüneceksiniz kalktığınızda. Yani mantıksız bir dünyadan uyandığınızı göreceksiniz. Sadece yaptıklarınızdan sorumlu oluyorsunuz o kadar. Ha sorumlu; mümin için öyle bir konu da yok. Mümine sorumlu olduğu bir konu aktarılmıyor. Sadece “aferin” deniyor o kadar. “MaşaAllah” deniyor o kadar. Mümin için budur başka bir şey yok. Küfrü gösteriyor Allah. Orada işte mümin cennetin kıymetini anlamış oluyor. Tabii görünümleri çok dehşet verici. Onları görünce tabii Allah’a sevgisi daha artıyor, Allah’a daha çok sığınıyor cennetin kıymetini daha çok anlamış oluyor o kadar. Yoksa küfrün çektiği azabı biz tahmin edemeyiz. Mesela münafıkların yaşadığı dehşeti biz nasıl düşünemiyorsak, onların deli dünyasını nasıl kavrayamıyorsak onu da biz kavrayamayız cehennem ehlinin ne olduğunu. Bizi ilgilendiren bir yönü o olmaz, biz sadece dış görünümüyle ilgileniriz. Ama Allah işte çok sarih bir bilgi vermiyor ki ahlaksız adamlar iyice belli olsun. Yoksa gizli kalırlar yani kendilerince uyanıklık yapar belli etmezler. Allah onu çok mükemmel bir ustalıkla kapatmış. Fark edemeyecekleri hale getirmiş sanatçıların sanatçısı Allah.
“Üç büyük meleğin de canını kabzeden Azrail, Allah'ın huzuruna çıktığında Allah ona tekrar soracak, ‘Ey Azrail yarattıklarımın arasında kimler hayatta kaldı?’ Azrail sadece kendisinin kaldığını belirtecek.” Aslında öyle demiyormuş ilk önce diyor ki, ‘kimse kalmadı’ diyor. “Ve Allah Azrail'e şu emri verecek, ‘öl ey ölüm meleği’ Azrail ölümü tadarken Allah'a son sözünü diyecek, ‘Ey azamet ve izzet sahibi Rabbim Azrail de ölür’” diyor, büyüklük kimse yapamaz diyor onu vurgulamak kastedilen şey o. Azrail (as)'i Allah gibi görmek çok büyük bir hata olur. Allah'ın bir kulu, mazlum bir kulu, herkes Allah'ın karşısında garibandır büyük olan kimse yoktur. Kimseyi büyütmeye gerek yok öyle bir şey yok. Bütün melekler Allah Katında zavallıdır, bütün insanlar zavallıdır. Büyük olan izzet, ikram sahibi olan sadece Allah'tır. Mesela adam diyor ‘Azrail (as) bambaşka’ Azrail (as)'i Allah gibi görüyor öyle bir şey yok canı alan Allah. O orada sadece vesile Allah öyle gösteriyor. Usulen getiriyor, hükmen usulen olur mu öyle şey bütün güç kuvvet Allah'a aittir.
Evet dinliyorum.
VTR: Kızlar neden kıskanç oluyor?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen de çok yakışıklısın ne yapsın kızlar? Seni başkasına, onların tabiriyle söylüyorum kaptırmak istemezler. Baksana gözler yeşil, tip çok güzel. Dünyalar güzelisin çok yakışıklısın. Allah sana çok uzun ömür versin, sana cennet nasip etsin. Eğer garanti verirsen rahat duracağına hiçbir sorun olmaz ama kız haklı evleneceğine dair kesin kanaat getirtirsen tamam. Ama ikinci ihtimale karşı tabii ki o hanımlar çok uyanık olurlar. Yoğun tedbir alacaklardır bir sorun çıkmasın diye. Bir daha göreyim ben seni.
VTR: Kızlar neden kıskanç oluyor?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm mağdur olmak istemiyorlar tabii, üzülmek istemiyorlar, gururlarının kırılmasını istemiyorlar çünkü çok küçük düşürücü oluyor çocuklar için. Başka bir kızla bağlantıya geçiyor telefona bile çıkmıyor, muhatap dahi olmuyor bu ne kadar büyük adilik. İki yıldan beri berabersin hani saygı, hani sevgi, hani nezaket, hani şefkat, hani merhamet, hani dostundu, hani ölümüne onu koruyacaktın yüzüne bile bakmıyorsun. Adam yerine bile koymuyorsun ne kadar ayıp, ne kadar çirkin ve korkunç. Böyle dehşet verici bir akıbet olduğu için genç kızlar o akıbetten çekiniyorlar, korkuyorlar. Güvence verirseniz yemin edersen Allah adına yemin ediyorum dersin asla ve kesinlikle kata seni bırakmayacağım, her zaman saygılı olacağım, iffetine, haysiyetine, şerefine, namusuna kefilim. Canına kastederlerse canımı ortaya koyup seni koruyacağım söz veriyorum dersin o sözünde de durursun o zaman rahat ederler öbür türlü kız çocuğu tabii ki tedirgin olur. Bir kötülüğe uğramaktan tedirgin olacaktır. Anlayışla karşılamanız lazım o güvence hayati, tabii yoksa şoka sokulmasa bir genç kız, zarar verilmezse dünyanın en tatlı varlığıdır. Kötülük yapılmasından korkar bir genç kız. Canının yanmasından yazık günah değil mi canını yakacaksın? Sen nasıl rahat yaşayacaksın değil mi? O huzursuzken, acı çekerken insan rahat yaşayabilir mi yazık günah. Benim yakışıklım da öyle bir şeye tabii ki yanaşmayacağı için kız arkadaşlarına karşı daha anlayışlı olacaktır. Daha onları koruyup kollayacaktır, çok sevgi duyacaktır, hürmet edecektir, haysiyetine, şerefine, namusuna dinine, imanına kefil olacaktır. Onların mutluluğu için gayret edecektir o zaman hiçbir sorun olmayacak inşaAllah.
Akıl hastanesindeki Dr. Baki Arpacı şöyle anlatıyor, “14A karantina servisinin” benim kaldığım akıl hastanesindeki bölüm “büyük bir hasta koğuşu vardı içine girildiğinde ağır bir kokuyla karşılaşılıyordu.” Yani şizofren kokusu özel. “Bir doktor arkadaşımız bir keresinde anamnez almak için orada durduğunda bayılmıştı” diyor. İçeri girdiğinde bayıldı diyor. Doktor bayılıyor yani o kadar dayanamıyor.
GÜLEN BATURALP: 14A koğuşundan görüntüler görebiliriz, akıl hastalarının kaldığı. Hastalardan örnekler.
ADNAN OKTAR: Bana diyor ki doktor git bunlarla konuş diyor ben ne konuşayım bu durumdaki insanla? Şaka gibi. Bu bahçeye çıkmam bile yasaktı düşünün bunu bile lüks görüyorlardı artık o derece.
Evet dinliyorum.
VTR: Bir gün özgürce dekolte giyebilecek miyiz?
ADNAN OKTAR: Canımın içi Allah sizi çok güzel, naif, dünyanın, ahiretin süsleri olarak yarattı ama tabii şeytan sizden hoşlanmıyor, kinli şeytan. Şeytan sevgiye düşman, güzelliğe düşman, estetiğe düşman, güzel olan her şeye düşman onun için sizi birinci hedef seçti. Hem gelenekçi İslam'la, hem Darwinizm’le var gücüyle size saldırdı. Ama şu an Mehdiyet’in şiddetli karşılık vermesiyle tasını tarağını topladı kaçıyor. Hükümetin atakları çok güzel. Önce sizin özgür yaşamanızı engelleyen sistemi hükümet ortadan kaldırmaya çalışıyor şu an. Çünkü sahte hadislerle sizi adeta kumpasın içine çekmişlerdi. Oyun oynuyorlardı kadınlara karşı. Bu kumpası patlattı Tayyip Hoca, daha da arkası gelir. Tabii ki özgürce dekolte giyineceksiniz, güzel giyineceksiniz, süsleneceksiniz. Dünyanın, ahiretin en güzel süsü sizsiniz. Allah size o güzel günleri gösterecek. Biz de o nimeti, dünyada da ahirette de göreceğiz. Allah seni bana dünyada da ahirette de kardeş etsin, cennette de sonsuza kadar kardeş etsin. Canımın içi gönlünüz çok rahat olsun.
Evet, dinliyorum.
VTR: İman zayıflığı hissettiğimiz an neler yapmamız lazım?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bak, Kuran'a baktığımızda hemen hemen yüzde yetmiş-sekseninde hep o konular geçer. İmanı zayıf insanlar olduğundan, onların gevşek tavırlarından falan bahseder Allah. Ona karşı Allah hep yerdeki, gökteki delilleri esas gösterir. Dünyadaki insanların imtihanı zaten o şekilde oluyor. Fakat zeki, akıllı insanlar için özellikle bilimin geliştiği şu devirde artık iman hakikatlerinde takılıp kalmak, zor iman etmek diye bir konu yok. Atomun yapısına bakan bile nefesi kesiliyor, aklı gidiyor. Yani imanın dışında hiçbir yol kalmıyor. Bütün modern fizikçiler, fizik biliminde ihtisas yapanlar, hepsi Allah'a iman ediyor ama mecburen diyorlar, iman ediyoruz diyorlar. Başka bir yolu yok diyorlar. Dolayısıyla imanın kapısı ahir zamanda sonuna kadar açıldı. Modern bilimin gelişmesi her yere ulaşmamızı sağladı. Allah'ın sanatını en ince detaylarına kadar görmemizi sağladı. Bundan sonra iman sorunu olmaz dünyada. Bir daha göreyim.
VTR: İman zayıflığı hissettiğimiz an neler yapmamız lazım?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, aç benim kitaplarımdan bir tanesini oku. Mesela bir Sivrisinek Mucizesi’ni bile okusan, Örümcek Mucizesi’ni okusan, arının hayatına baksan yahut Atom Mucizesi’ni okusan hemen biter, hemen biter. Yani çok geçicidir. Ama daha pratik olmasını istiyorsan gözünün önündeki elips ekrana bak. Üç boyutlu, renkli, muazzam bir sinema. Görülmemiş bir film yani. Bu yeter iman etmek için.
Evet, dinliyorum.
VTR: Türkiye'de ücretli askerlik olmalı mı?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, olabilir ama şu an yoğun çatışmalar var, çok fazla askere ihtiyaç var. Güvenlik yönünden zaaf oluşturur o, riskli olur. Şu an olmaz ama inşaAllah ileride İslam hakim olduğunda, İttihad-ı İslam oluştuğunda, tabii ki. Zaten çok az askere ihtiyaç olacaktır. O zaman o düşünülür, rahat rahat düşünülür.
VTR: Bir arkadaşımızın samimi olup olmadığını anlamak için ne kadar süre geçirmemiz lazım?
ADNAN OKTAR: Canımın içi aslında ilk başlarda hemen belli olur. Ama tabii hepsinin bir bamteli oluyor. Yani dengesinin bozulması riskinden dolayı çok dikkatli olunuyor. Yoksa ilk konuşmada neticelenir. En uç şeyler sorarsın, en uç konuşmalar yaparsın, bir anda reaksiyonlarından hemen anlaşılabilir. Anlaşılamamasının nedeni, onun gelip gittikçe bir şey olmadığını görmesidir. Yani o, güven veriyor. Mesela bir geliyor bir şey olmuyor, bir daha geliyor, bir daha bir şey olmuyor. Zaman geçiyor, yine bir şey olmuyor. Ha demek ki bir şey olmayacak diyor. O, önemli bir güven vesilesi oluyor. Samimiyeti anlamak gözlerinden anlaşılır, konuşmasından, ses tonundan, mimiklerinden, mantık örgüsünden çok çabuk anlaşılır. Ama samimi insan bulmak çok zor olduğu için şöyle diyelim: “samimiyete uygun insan” bulmak diyelim. Tam samimi insanı bulmak çok zor, bayağı güçtür. Milyonda bir. Ama samimiyete yatkın yakın insan bulmak için biraz tabii konuşmak, görüşmek, mimiklerini kontrol etmek, konuşmasını kontrol etmek; cevap şekilleri, soru şekilleri, bakışları, özellikle ses tonu, vurgu şekilleri, seçtiği kelimeler, mantık örgüsünden, her şeyinden anlaşılır.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Kardeşlerimiz, Danimarka'da fosil sergisi düzenlediler.
ADNAN OKTAR: Çok şahane olmuş. Çok medeni, modern insanlar, çok seviyoruz Danimarkalıları. Ülke olarak da çok seviyoruz, modernliğini, kalitesini, güzelliğini, temizliğini, insanlarının hepsini çok seviyoruz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Hz. Mehdi (as)’ye insanlar hak ettiği değeri verebilecek mi?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, sen ne kadar güzel insansın. Çok yakışmış makyajın. Tarzın şahane olmuş. Gözler zaten çok çok güzel. Saçların çok güzel. Yüzün yani bakar bakmaz çok dikkat çekiyor. Çok güzel kızsın. Allah sana hayırlı, bereketli, sağlıklı, sevinçli, neşeli uzun ömür nasip etsin. Ve cennette de arkadaş olmayı, dost olmayı nasip etsin. Bir daha dinleyeyim.
VTR: Hz. Mehdi (as)’ye insanlar hak ettiği değeri verebilecek mi?
ADNAN OKTAR: Başlangıçta hayır, başlangıçta hayır. Başlangıçta bilakis yani küfür ve münafıklarla hatta halkın birçoğu da bilmeden Mehdi (as)’ye karşı muazzam bir mücadele verecekler. O yüzden sayıları az olacak diyor Peygamberimiz (sav), “313 kişi kadardırlar” diyor. Hemen hemen herkes muhalif olacak diyor. Özellikle fukaha; fıkıh alimleri, bütün güçleriyle karşı koyacaklar diyor. Yani Fukaha bile karşı ise büyük bir kitlenin karşı olacağı anlaşılıyor. Ama zahir olduktan sonra, dünyada en sevilen olacak. Yani cinnet geçirecek insanlar. Yer yerinden oynayacak ama başlangıcı o şekildedir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Dünkü maçta, Şenol Güneş’e kafa attılar. Böyle bir ortamda kadınların futbol izlemesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Yapanlar tabii çok ayıp yaptılar, çok çirkin. Kadınların bulunduğu ortamda özellikle çok nezih ve dikkatli olmaları gerekir. Kadınları riske atmak kalleşliktir, bir vicdansızlıktır. Bir delikanlının yapacağı bir şey değil. Dürüst, vicdanlı insanın yapacağı bir şey değil. Hayır, kendini tehlikeye atıyorsa o ayrı ama kadınları tehlikeye atmak bin misli kalleşliktir, bin misli kepazeliktir, bin misli edepsizlik ve terbiyesizliktir. Yani çok korkunç bir şey. Hakikaten gördüm ben, orada çok güzel hanımlar var, kaliteli hanımlar var. İnsan onlara nasıl kıyar ya? Orada öyle sen kepazelik çıkartıyorsun, olay çıkarıyorsun. Şenol Güneş’i ben hedefleyerek bir şey attıklarını zannetmiyorum. Çünkü çok zor, uzaktan öyle bir şey tutturmak bayağı güç. Herhalde rast geldi diye düşünüyorum. Ama her halükârda orada birine atıyor. Kim olursa olsun, birinin kafasına gelsin diye atıyor zaten. Yaralasın diye atıyor. Bu da kalleşçe. Dürüst bir insanın, mert bir insanın yapacağı bir şey değil. Delice bir hareket. Hukuk, kanun gereğini yapacaktır. Ama çok ayıp yaptı kim yaptıysa. Hanımlar, tabii güvenlikleri sağlanırsa yine gelebilirler. Ama bu çok kötü bir model oldu, çok kötü bir hatıra.
Evet, dinliyorum.
VTR: Müslümanda bamteli olur mu?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, sen ne kadar güzel kızsın. Yaklaştır bakayım. Çok güzel gözlerin, yüzün de çok güzel, kaşların da modaya uygun. Genelde çok güzel kızsın. Allah güzelliğinle seni uzun ömürlü yaşatsın. Cennette de biliyorsun, cennet sonsuz inşaAllah sonsuza kadar dost, arkadaş oluruz. Müslümanın bamteli olur mu? Yani sinirlenip çileden çıktığı an. Olur tabii, o da iyi bir şey. Mesela PKK ile mücadelede yakışır, gayet güzel olur. Cihat anında münafıklara, küfre karşı yapılan mücadelede Müslümanın tabii ki hamiyet hissi, coşkusu önemli. Mesela Peygamberimiz (sav) normalde çok halim selim bir insan, çok sevecen. Hatta böyle içine kapalı bir insan, öyle diyeyim. Ama hamiyet-i İslamiyesi kabardığında, alnında çift damar oluşuyordu diyor görenler. Kıpkırmızı oluyor böyle. O hiddet alameti oluyor. O zaman işte küfre gereken karşılığı veriyordu yani yaptıklarına yapacaklarına bin pişman ediyordu. Ama normalde kediye bile kıyamayan, kedi olduğunda kucağında, eteğini makasla kesip hayvanı rahatsız etmeyen, hatta ordu geçerken de kedinin kenarından geçin deyip bütün ordunun yolunu değiştiren bir insan. Kedi rahat etsin diye. Ama hamiyet hissi tabii etkili olduğunda o güzel bir şey, o ibadettir. Ama yine orada tabii Allah'ın hükmüne, Allah'ın kanununa uygun hareket edilir. Yani harama girerek bir hareket olmaz.
Bir daha dinleyeyim.
VTR: Müslümanda bamteli olur mu?
ADNAN OKTAR: Ama canımın içi senin demek istediğin bu değil tabii, ben o yüzden bir daha sorduruyorum. Müslüman böyle mesela; sevgilisinin yanında, eşinin, sevdiğinin yanında çileden çıkar mı anormal hareketler yapar mı? Olmaz. O dengesiz harekettir öyle şey olmaz. Her ne olursa olsun Allah’tan korkacak, farz edelim öyle bir şey olsa bile derhal toparlaması lazım ve çok utanması lazım. Allah affetsin diyecek, Ya Rabbi Sen de affet diyecek çok özür dilerim diyecek, hemen durdurması lazım. Kaptırmak muazzam bir kepazelik Müslümana hiç yakışmaz tabii ki olmaz. Kastettiğin bu olduğu için soruyu da bu şekilde cevaplıyorum. Allah sana uzun ömür versin tekrar, cennette inşaAllah buluşuruz kardeş oluruz.
Evet.
VTR: Vatikan’daki eşcinselliğin sebebi nedir?
ADNAN OKTAR: Senin bu yakışıklılığının sebebi ne onu önce bir söyle bakayım bana? Hayret edilecek şekilde yakışıklı ve güzelsin. Sakal şahane olmuş, tip de çok güzel. Çok duru, çok muhteşem bir güzelliğin var Allah bu güzelliğinle seni uzun ömürle yaşatsın. Bir de çok temiz yüzün, çok efendi, dürüst olduğun anlaşılıyor. İnşaAllah cennet arkadaşı, cennet dostu oluruz. Sorunu bir daha dinleyeyim ben.
VTR: Vatikan’daki eşcinselliğin sebebi nedir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm ne diyor adam? Bizi diyor aldattılar diyor peygamberler diyor doğru konuşmadılar diyor. Adem Havva masal bunlar diyor öyle bir şey yok. Biz evrim sonucu tesadüfen oluştuk diyor. yani Allah din yok diyor adam, işte o zaman Allah bela olarak homoseksüelliği yayıyor aralarında. İngiliz derin devletinin etkisinde oldukları için, İngiliz derin devletinin dayatması olduğu için ve mafya hakimiyeti olduğu için. Vatikan’da muazzam bir mafya hakimiyeti vardır. Dünyanın en gelişmiş mafyası vardır. O belanın içinde onlar hem homoseksüelliğe eğilim gösterdiler, hem Darwinist oldular, hem Allah’ı inkar ettiler. Dehşet verici bir durum, adeta mafyanın kalesi haline geldi Vatikan. Çok korkunç yani orda kimse güvende olmaz Vatikan’da. Papa’yı değiştirdiler bir ara falan, adamlara pembe ayakkabı giydiriyorlar falan. Olay çığırından çıkmış durumda. Tabii hepsi için diyemeyiz bunu ama büyük bölümü böyle.
Evet, dinliyorum.
VTR: Televizyonlardan hangi programın çıkarılmasını isterdiniz?
ADNAN OKTAR: Şu homoseksüellerle ilgili programlar oluyor böyle homoseksüel cıvıklıklar yapıyorlar, onların çıkması gerekir. Çok iğrenç ve tiksinti verici buluyorum, ondan gerisi bilmiyorum onlarda başka bir şey var mı öyle kayda değer? Bir tek onlar çok çirkin. Çok kızdırıcı mesela mağazaya giriyoruz homoseksüel, istemiyorum ben tiksiniyorum. Adamı niye benim burnumun dibine dikiyorsun? Ne kadar ayıp. İnsan boş bulunuyor mesela; kırıtarak geliyor hoş geldiniz diye. Ne diyeyim? Hemen insan çıkıyor mağazadan mecburen. Çok ayıp Müslümanlara böyle zorla televizyon dizilerinde bunları seyrettirmeye kalmak bilmem ne falan tuzağa düşürür gibi çok çirkin, istemiyoruz. Hayır, ben adamlar öldürülsün, dövülsün sövülsün demiyorum ama Müslümanlıkta homoseksüellik iğrenç ahlaksızlıktır, iğrenç bir fiildir. Bunu istemiyoruz, bizi zorla tiksindirmenin bir alemi yok istemiyoruz.
İmam Ali şöyle buyuruyor: Resulullah (sav) dedi ki; diyor. “İmam Mehdi tüm yaratılmışların sevgilisidir, Allah, O’nun vesilesi ile sevgisizlik ve samimiyetsizlik fitnesini bütün dünyada söndürür” diyor. Görüyor musun? İmam Ali (ra) şöyle buyurdu; “İmam Mehdi tüm yaratılmışların sevgilisidir, Allah, Mehdi’nin vesilesiyle sevgisizlik ve samimiyetsizlik fitnesini bütün dünyada söndürür” diyor. “İmam Mehdi zahir olduğunda insanlar onu aşk ve muhabbetle kucaklayacaklardır” diyor.
Abdullah Gül ne yaptı ki de böyle ona buna karşı demeçler var? Var mı bir gelişme? Adam bir iddiada mı bulundu? Bilmiyoruz. Acaba başkanlık için ortaya mı çıkacak onu mu kastediyor? Ama Sayın Bahçeli böyle açıklama yapıyorsa; istihbaratı doğrudur. Tayyip Hoca’ya böyle bir hareket çok ayıp, dostluğa, vefaya sığacak bir hareket değil. Hem onun eliyle büyü, hem onun imkanıyla geliş, onun imkanları ile bir yerlere gel. Ondan sonra da ona bayrak aç, bu yakışık almaz çok ayıp.
MHP’ye desteği daha da yükseltelim, AK Parti’ye desteği daha da yükseltelim. Özelliklede Başbuğ Alparslan Türkeş’in ismini unutturmak istiyorlar, ona karşı çok ciddi bir tırmanış gerekiyor. Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş’in ismini unutturmak. İngiliz derin devletinin en hoşlanmadığı insandır, ismini unutturma konusunda gayet kararlılar. Necmettin Erbakan Hocam bir, Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş iki asla unutturmayacağız hodri meydan diyoruz. El mi yaman, bey mi yaman demişler, bey hepsinden yaman göreceğiz inşaAllah.
GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, Bülent Arınç bugün Sayın Erdoğan’la görüşmüş. Görüşmeden sonra kendisine Abdullah Gül’ün adaylığı ile ilgili soru sorduklarında; ‘Her konuyu görüştük ama bu konuya ilişkin açıklama yapmaya kendimi yetkili görmüyorum ama bu konuların üzerine konuştuk’ demiş.
ADNAN OKTAR: Fethullah Gülen açıklama yapmış diyor ki; “Ağlayan gözlerimin içine gül, kupkuru çölleri cennete çeviren gül, bir kere daha gelip o gönüllere taht kur’’ diyor. Allahualem ora bağlantılıysa, facia. Fethullah Gülen bağlantılıysa facia, çok çok büyük bir tehlike olur. Ateşle oynamış olur Sayın Abdullah Gül. Çünkü bu konuşma hiç normal bir şey değil. ‘Ağlayan gözlerimin içine gül, kupkuru çölleri cennete çeviren gül, bir kere daha gelip o gönüllere taht kur’ çok açık. Abdullah Gül’ün başa geçmesini isteyen bir emir gibi Fethullah Gülen’den. Bunun şakası olmaz, bu çok vahim bir şey. Abdullah Gül’le konuşsunlar, çok aklı başında bir tavır alması lazım bu çok çok tehlikeli Türkiye için, olabilecek en büyük tehlikelerden birisi bu gelişme ve alenen bir fitne. Fitne katilden beterdir diyor, değil mi Cenab-ı Allah? Fitne katilden beterdir. Bu çok çok büyük fitne yani devlet fitnesi olmuş olur. Devlete karşı bir fitne olur. Daha ne desin adam bak ‘Ağlayan gözlerimin içine gül, kupkuru çölleri cennete çeviren gül’ daha yeni yapmış bunu, bu konuşmayı ‘bir kere daha gelip o gönüllere taht kur’ diyor çok açık işte. Mutlaka gereği yapılsın bir acayiplik var.
İYİ Parti demek istedi değil mi? İşçi Partisi değil.
GÜLEN BATURALP: Evet, biraz önce yanlış söyledim. İşçi Partisi değil, İYİ Parti olacak.
ADNAN OKTAR: İşçi Partisi diye bir parti yok zaten.
Evet, dinliyorum.
VTR: Türkiye, dünya savaşı çıkarsa sizce buna girmeli mi?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım tabii ki girmemesi gerekir. Dünya savaşı da çıkmaz inşaAllah. Çünkü çok biçimsiz bir savaş olur o. Yeni silahlar çok gelişmiş silahlar. Pek canlı falan kalmaz öyle bir ortamda. Yani eskisi gibi değil. 1940’lar gibi falan değil orada yine her halükarda hayvan kullanılıyordu. Atlarla yol yürüyerek falan gidiyorlardı. Şimdi füze savaşı tarzında olur. Allah esirgesin, özellikle nükleer savaş durumunda zaten dünyanın sonu olur. Öyle bir şey olmaz. Zaten ona müsaade de olmaz. Dünya savaşının müsaadesini almaları lazım. Dünya savaşları müsaade ile yapılmıştır. Müsaadesiz savaş olmaz. Ben canım savaş çıkartmak istedi diye ortaya çıkamaz hiç kimse. Kimse de onu dinlemez. Bozatlı’dan ferman çıkması lazım, Allah’ın dilemesiyle.
Evet, dinliyorum.
VTR: Kaliteli bir genç kız olmak için neye dikkat etmeliyim?
ADNAN OKTAR: Canımın içi biraz fazla sevimlisin. Bizi öyle zor durumda bıraktın ki sen. Bir kere sen saf baldan oluşuyorsun, benim gördüğüm. Öyle bir görüntü var. Dünyalar güzelisin, Allah sana çok uzun ömür versin. Sağlık sıhhat versin. Seni cennetiyle sarsın. Cennette de kardeş etsin. Annen baban deli oluyordur herhalde sana, biraz çünkü tatlılığın üst boyutlarındasın sen. MaşaAllah diyorum sana. Evet, şimdi benim güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.
VTR: Kaliteli bir genç kız olmak için neye dikkat etmeliyim?
ADNAN OKTAR: Canımın içi sen benim gördüğüm hem kalitelisin hem çok güzelsin. Hem çok naifsin. Hem çok iç açıcısın hem çok değerlisin. Bir de meleğe benziyorsun sen. Sen çok çok sevilecek bir insansın. Ama tabii genel kültür önemlidir. Her şeyin başında Allah’tan çok korkmak, Allah’ı çok sevmek çok önemli. Görgülü, kaliteli bir kız, Allah’tan çok korkan bir genç kız, kibar bir genç kız, temizliğe dikkat eden çok çok temiz olması. Yani hastalık derecesinde temiz olması lazım bir genç kızın. Asil olması, görgülü olması, egoist bencil olmaması doğal olarak Allah ona kalite verir. Yani hiç emek vermesine gerek kalmaz. Çok çok kaliteli olur. İnşaAllah, cennette beraber oluruz. Çünkü sevimlilik modun çok yüksek. Bilmiyorum yani can dayanmaz bu sevimliliğe. MaşaAllah.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sosyal medyada insanlara hırsızlık, namussuzluk gibi çok çabuk iftiralar atılabiliyor. Bunu nasıl engelleriz?
ADNAN OKTAR: Nasıl engellersin? Güzel yüzlüm bunları hiç kaale almazsan en güzel çözüm budur. Ben mesela zamanında Deniz Baykal’ın kaseti, ben hayret ettim Deniz Baykal’a. Niye muhatap oluyorsun? Niye var hükmünde yani niye gündem oluyor? Normal hayatına devam et. Yani niye öyle bir konu? Onu en fazla 25-30 kişi kendi arasında konuşur. Konuşsun. Niye muhatap oluyorsun? Basın falan muazzam bir olay. Kardeşim bir kere bunu haber yapmanız suç ve münasebetsizlik ve saygısızlık. Yani çok densiz bir hareket. Desin adam Allah Allah, işine gücüne bakarsın. Bu kadar basit. Adam da kıvranır. Yani o kadar şiddetli bir tokat ki bir daha da yapmaya takat bulamaz. Öyle yazanlarla da hiç muhatap olmazsan işine gücüne bakarsan herkes işine gücüne bakarsa, hiç kaale almazsa. Kaale almak sıradanlıktır, basitliktir, suçtur. Yani bazı vakalar için diyorum. Değil mi adam mesela şöyledir böyledir sayıyor. Yazmış okursun yandaki öbür haberi okur geçersin. Hiç muhatap olmadın mı olur biter. Sırtının üzerine oturur yani. Mesela benim aleyhimde haberler yazıyorlar ne yapıyorum, bak ne yapıyoruz? Şimdi adam mesela otuz tane benim aleyhimde yazı yazmış. Ben ne yapıyorum dikkat et.
Evet, dinliyorum.
VTR: Bir erkek bir kadına nasıl bir güven verebilir?
ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlümü bir yaklaştır bakayım. Canımın içi o kaş nasıl güzel? O burun nasıl güzel? O gözler nasıl güzel? Saç nasıl muhteşem, nasıl kaliteli? Çok çok güzel kızsın. Allah seni hayır, bereket içinde yaşatsın. Sevinç içinde yaşatsın. Kötülüğü senden uzak tutsun. Kalbine ferahlık versin. Cennette de mutlaka beraber olalım, inşaAllah. Bir daha dinleyeyim.
VTR: Bir erkek bir kadına nasıl bir güven verebilir?
ADNAN OKTAR: Canımın içi şimdi bu iki türlü olabilir. Bir, çok zengindir işi de vardır. Zaten konu bitmiştir. Yani tam anlamıyla güven vermedir bu. Bazı kadınlar için bunun üstüne olmaz. Yani bol parası varsa, araba, ev falan varsa işi de varsa bunun üzerine artık ballı kaymak herhalde. Ne güveni yani her şey olmuş demektir. Bitmiş. Anneler falan zaten amca, hala falan herkes olayın üstüne atlarlar. O zavallı da öyle neye uğradığını şaşırır. Dev bir hindi yakalamış gibi böyle palazlanmış bir hindi yakalamış gibi bütün aile sevinç içinde oluyorlar. Bu bir güvendir. Tabii bu çok kötü bir güven, böyle olmaz. Ama benim canımın dediğini ben kastettiğini anlıyorum. Güven verici olması için bir kere halim selim olması, dengeli olması lazım. Yani saldırganlığa yatkın bir erkek, kadın için süper tehlikeli. Bir de erkek kuvveti çok tehlikeli bir şey yani öldürücü olabilir. Mesela bir vuruşta öldürebilir Allah esirgesin. Bir de kompleksli falan dengesizse süper tehlikeli. Bir de zorla her şeyi yapabilir. Önce Allah’tan kokuyor mu ona bakmak lazım. Egoistlikten, bencillikten uzak mı? Olgun bir karakterde mi? Lafını, sözünü biliyor mu? Buna bakmak lazım. Eğer egoist, bencilse kendini kontrol edemeyecek durumdaysa bela kol geziyor demektir. Bunun şakası olmaz. Yani artık belanın çarpması an meselesidir. Ne zaman, nerede belanın onu vuracağını bilemeyiz. Ama Allah’tan korkuyorsa, Allah’ı seviyorsa, Allah’ın büyüklüğünü fark etmiş bir insansa, bencillik ve egoistlikten uzaksa, dengeli tutarlı bir insansa zaten güven vericidir. Tabii bu yüzündeki ifadeyle de birleşmesi lazım. Yani böyle çivici gibi bakıyorsa adam şakası olmaz. “Benim zaten egoistlikten bencillikten alakam yoktur” falan diyor. Ama el, ayak titriyor falan ağzı, dili kurumuş gözbebekleri küçülmüş. Yani manyak gibi uzaya bakıyor böyle boşluğa bakıyor. Artık o genç kızın yeteneğine bağlı. Akıllı bir kadın onu zaten hemen teşhis eder. Yani akıllı bir kadının gözünden hiçbir şey kaçmaz. Ki kadınlar genellikle akıllıdırlar. Özetle Allah’tan korkup korkmaması asıl bu, en dipteki ana bilgi bu olur.
GÖRKEM ERDOĞAN: Siz Allah’tan çok korktuğunuz için Adnan Bey, çok güvenilir bir insansınız. MaşaAllah.
ADNAN OKTAR: İnşaAllah evet.
Evet, dinliyorum.
VTR: Karşılaştığımız olaylar karşısında her insana acınır mı?
ADNAN OKTAR: Duruma göre yakışıklım. Ama PKK’lı falansa ben acımam şahsen. Asker şehit etmiş neyine acıyacağım? Her şey müstahaktır ona. Tabii kanunla hukukla. Ama tabii senin kafanda canlandırdığın bir şey var yakışıklım ben onu bilmediğim için kanun hukuk ölçüleri içerisinde acınmaz diyorum. Zalime acınmaz.
VTR: Karşılaştığımız olaylar karşısında her insana acınır mı?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım şimdi anlamı biraz geniş olmuş. Ama yani merhamet açısındansa tabii fakirse acırız. Ne bileyim? Bir şeye muhtaçsa, acırız. Tabii ki acırız yani merhamet müminin güzel bir özelliğidir.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, Sarman’ın eşi ve yeni ufaklıklardan biri bahçede.
ADNAN OKTAR: Bunlar ayaklandı mı böyle? Bir yer bulmuş annesi ben arazide öyle bir yer olduğunu bilmiyordum. Betondan çukur acayip uygun bir yer ama. Orada üst tarafta ısıtıcı var yani nasıl keşfettin orayı? Çocuklar bana gösterdi hayretler içinde kaldım. Orayı keşfetmiş. Mesela öbür evde de öyle. Bir betondan çukur bir yer var oraya götürdü yavrularını. Hiç bilmediğimiz bir yer. Kim bilir ne zaman tespit ettiler?
Evet, dinliyorum.
VTR: Bazen içimiz sıkıldığında neler yapmalıyız?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım için sıkıldığında bazen su eksikliğinden olabilir. Ilık su için, duş alın, duş alıp bir yıkanın, dışarıya çıkın. Hareket edin biraz yani böyle hızlı hızlı yürüyüş iyi olabilir. Hızlı yürüyüş. Ama çok da yormayın yani o daha beter yapar. Yani mesela çarşıya çıkıyor beş saat yürüyor. Perişan olursunuz yani hasta olursunuz. Tehlikeli olur makul ölçüde yormak lazım. Eli, yüzü yıkamak. Mesela biraz sıkılmak magnezyum, kalsiyum eksikliğinden olabilir. Biraz peynir falan yeseniz iyi olabilir. Bazen kalp ondan da rahatsız olup böyle onu sızı olarak bildirebilir. Haşlanmış patates falan biraz potasyum alma açısından iyi olur. Yani iyi güzel bir kahvaltı yaparsanız şöyle bir tur atarsanız hiçbir şey olmaz. Ama tabii sizi sıkan insanlarla muhatap olmayın, şiddetle kaçının. Yani mesela bir adam vardır yanına gidiyorsun kalbin sıkılıyor, yapma. Bir şey var bir anormallik var. Allah senin onunla beraber olmanı istemiyor uzak durman lazım.
Evet dinliyorum.
VTR: Kadınlar her zaman haklı mıdır?
ADNAN OKTAR: Yani PKK’lı falan değilse kadın her zaman haklıdır. Bak yani en uç şeyi söylüyorum onun dışında bütün kadınlar her zaman haklıdır ve kadına da kızılmaz daima haklı olduğu için.
Evet dinliyorum.
VTR: 2019’da deccal gücünü hangi ölçüde kaybedecek?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım biraz azdığı bir dönem 2019. Gücünü kaybetmez. 2022’lerde kaybedecek. 2022 tekrarlayan 2 var ya 02.02.2022 öyle düşünün. Tekrarlayan 2 Kuran’da çok geçer. Deccalin gücünü kaybetmesi o zamandır. Yoksa 2019 çok zorlu yıllar. Yani 2019’larda zorlanacak. Bütün İslam âlemi çok zorlanacak. 2020 de öyle 2021 de öyle ama Mehdiyet kesin net söyleyeyim.
Evet dinliyorum.
VTR: Ben Yahya. Sizce Afganistan’ın kurtuluşu nasıl olur?
ADNAN OKTAR: Yakışıklı Yahya Afganistan’ın kurtuluşu Afganistan Avrupai bir ülke olursa kurtulur. Pakistan Avrupai olursa, Fas, Tunus, Cezayir Avrupai olursa Irak ve Suriye Avrupai olursa kurtulur. Yani kalite, sanat, estetik, güzellik ön plana çıkarsa, kadın özgürlüğü ön plana çıkarsa kurtuluş olur. Kadın özgürlüğünün olmadığı bir yerde felaket, facianın dışında bir şey olmaz. Allah kullarının yarısına zulmedildiği bir yere rahatlık vermez.
GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, Türk askeri Afganistan’daki çocukları sevindirecek bir girişimde bulundu. Askerlerimiz Afganistan-Türk Görev Kuvveti Komutanlığı’nca yaptırılan Aziz Afgan Ortaokulu’nda Afganlı çocukları ziyarete gittiler. Ufaklıklara çeşitli hediyeler dağıttılar. Hediyelerini alan miniklerin çok sevindiği ve yerlerinde duramadıkları görüldü.
ADNAN OKTAR: Biraz fazla tatlı onlar. Türk gücü orada olmasa Afganistan diye bir şey bırakmazlardı şu ana kadar.
Evet dinliyorum.
VTR: Yanınızdaki kardeşlerden başka yardımcı olanınız var mı?
ADNAN OKTAR: Yani hep kardeşler başka kimse yok. Ama evet hizmetçi hanımefendiler falan oluyor. İşçi arkadaşlarımız var, işçiler var tabii iş yapıyorlar. Allah razı olsun. Hizmete gelen hanımlar da var, paralı hizmete gelen değerli hanımlar.
Evet dinliyorum.
VTR: Kuran’da bahsedilen doğru yol nedir?
ADNAN OKTAR: Kuran’da bahsedilen doğru yol Kuran’ın kendisi, Kuran’ın bütününe doğru yol denir. Bütünü tamamı doğru yoldur.
Evet.
VTR: Canlı Sohbetler’i severek takip ediyoruz. Münafıklar çatır çatır çatlasın. Sizi desteklemeye devam ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Benim aslanlarımın üçü de çok samimi ve birbirinden güzel yakışıklılar. Allah üçüne de uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin. Cennet neşesiyle Allah onları neşelendirsin. Cennet nimetleriyle nimetlendirsin. Cennette de Allah dost, kardeş, arkadaş etsin. Münafık tabii özel yaratılan bir mahlûktur, namaz gibi Müslümanların ibadeti için özel yaratılır. Çünkü bak küfürle mücadele var, cihat var. Şimdi cihat nasıl oluyor? Cihat için kâfir gerekiyor. Cihat için ne gerekiyor? Münafık gerekiyor. Kâfir yok münafık yok o zaman cihat da yok. Cihat yoksa namaz yok olmuş oluyor. Namaz gibi bir ibadet yok olmuş oluyor. Yüzlerce ayete dayalı ibadet ortadan kalkmış oluyor. Onun için Allah özellikle kâfir ve münafık yaratır. Özellikle de münafık çok önemlidir. Münafık olmadı mı yüzlerce ayeti uygulayamazsın. Yüzlerce ayetle oluşan o ibadeti yerine getiremezsin. Namazın kalkması gibi, orucun kalkması gibi olur. Münafık yok olduğunda yüzlerce ayetin uygulaması da yok olur. Onun için Allah mutlaka münafık yaratır ki müminler ibadet edebilsin diye.
Evet dinliyorum.
VTR: Ben Sakarya’dan Yusuf. Dünyada insanların kendilerini cennette hissedecekleri gibi yerler var mıdır?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım şimdi adam Miami’ye gider, Kanarya Adaları’na gider ama ona cehennem gibi gelir çünkü içinde imanı yoksa Allah korkusu, Allah sevgisi yoksa dehşete düşer. En lüks semtlere gitse cehenneme düşmüş gibi olur. Ama imanlı ise bir gecekondunun küçük bir bahçesi, gecekondunun odası bile ona akıl almaz saadet verir, mutluluk verir. İnsanın içindeki cennete bağlı o. İnsanın içindeki imana bağlı olan bir şey o. İnsanın içinde cennet varsa, iman varsa, Allah’ı çok seviyorsa, Allah’ın büyüklüğünü kavradıysa bulunduğu yerde çok mutlu olabilir, çok zevk alır. Mekânla alakası ikinci derecededir yani birinci şart oluştuktan sonra ikinci şart oluşabilir.
GÖRKEM ERDOĞAN: Sahibi tarlada çalışırken lakayt bir şekilde tepesinde duran bir kedi.
ADNAN OKTAR: Ha temizleniyor biryandan da ama hiç ilgilenmiyor yani. Tarla çok güzel bir şey ama düz olması lazım, satırlı değil. Bol güneş alan bir yer olması lazım. Sulama imkânı da çok iyi olması gerekiyor. Yani orada her şey çok zevkli oluyor görünüşü, salatalığın yetişmesi, kabağın yetişmesini görmek. Biz köydeyken kabağı görürdük acayip güzel çiçeği sapsarı ve çok şeker minicik kabak, fasulyeler böyle gıcır gıcır pırıl pırıl ve salkım salkım sarkardı. Anneannem onları çıt çıt tek tek kopartırdı akşama fasulye yemeği gelir şahane, kabak yemeği yaparlardı şahane. Yalnız şimdi çok önemli bir şey var maydanozlar maydanoz kokmuyor, cayır cayır maydanoz kokardı. Dereotu rahatsız edecek derecede kokardı dereotu, kokmuyor. Domates bir garip, çok keskin kokusu oluyordu ta uzaktan kokuyordu. Biber cayır cayır kokardı, kokmuyor. Bu vahim bir şey, bir şey yapmışlar. Genetiği ile oynayıp o sebzeleri öldürmüşler bir şey yapmışlar. Genetiği ile oynanmamış sebze tohumu nasıl olmuyor ben de buna şaşıyorum. Nasıl kalmaz böyle bir şey bunu bulsunlar bir tane, iki tane de olsa oradan çoğaltılsın bu facia. Domates bulgur gibi hiçbir tadı yok. Bu nasıl olur böyle bir şey? Domates nasıl kokardı çok iyi hatırlıyorum ben. Dereotu muazzam kokuyordu. Bir şey yapmışlar. Biber kokusu bayağı bir kaplardı.
Evet dinliyorum.
VTR: İnsan iç güzelliğini nasıl artırabilir?
ADNAN OKTAR: Benim nurlum, benim tertemizim, benim cennet kuzum benim. Allah seni cennet gençlerinden cennet kızlarından yapsın. Seni korkusuz, huzurlu, güzel bir hayatla yaşatsın. Her istediğini versin Allah sana inşaAllah. Cennette de bana kardeş etsin, dost etsin. O yüzündeki dürüst ifade hiç eksilmesin inşaAllah. Bir daha dinleyeyim.
VTR: İnsan iç güzelliğini nasıl artırabilir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm her zaman söylüyorum bakın samimiyet denen bir şey vardır. Biraz düşünüldüğünde yaklaşık belki bir dakika sürebilir, bir-bir buçuk dakikanın içinde samimiyet elde edilir. Hemen bir ferahlama gelir insanın üzerine, üzerindeki baskı kalkar insanın ona sekinet denir. Bütün üzerinde bir ferahlama olur. Dürüstlüğün nuru yüzüne gelir, yüzüne nur gelir hemen. Yüzünde o bazı insanlarda zulümat vardır anlaşılır uğursuz bakışlıdır. Şeytanla bağlantıdan kaynaklanır. Samimiyette şeytan bağlantıyı koparır insandan, yüze nur ve ferahlık gelir o ortamda Allah’ın büyüklüğü akılcı olarak düşünülürse nasıl düşünülebilir? En ziyade atomdan gidilebilirler atomdan daha rahat kavrayabilirler. Şu ekrandan diyeceğim ama bundan korkabilirler ben ona sokmak istemiyorum. Çünkü önümüzdeki ekrana bakan zaten iman etmeyecek bir adam düşünemiyorum. Yere kapanır değil iman etme yere kapanır. Ama korkacakları için o konuya o kadar girmiyorum. Atom olabilir, örümceğin hayatı olabilir yahut arıdan olabilir. Dikkatlice düşünüp Allah’ın büyüklüğünü gördükten sonra keskin, düzgün bir akıl meydana gelir insanda bunu bozmamak gerekiyor. Israrla ve kararlılıkla devam edilmesi gerekiyor. Bakın o haldeyken insan hiç farkına varmaz çok sakin bir varlık değil mi? Dünyada onu yenecek varlık yok o andan itibaren yani yenilmez bir varlığa dönüşür. Hiç kimse onu yenemez mümkün değil. Ama onu devam ettirmesi şart ve her ne istiyorsa olur. Her ne istiyorsa tamamı olur. Ama bak dikkat edin Allah ile bağlantıda ve her şeyi Allah için istiyor. Allah’ı sevdiği için istiyor. Kendi egoist değil bencil değil her dediği olur. Ayet var ya “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz” yani Allah’ın büyüklüğünü fark etmişseniz dikkat edin galip olan “en üstün olan sizlersiniz.” (Ali İmran Suresi, 139) En üstün ne demek biliyor musunuz? Dünya hakimisiniz diyor Allah, anlamı bu.
Milliyetçi Hareket Partisi’ne Sayın Devlet Bahçeli’ye destek çok önemli. O çok akıllı bir insan, çok değerli bir insan. Devlete iyi sahip çıkan bir insan. Tayyip Hoca’ya da güzel sahip çıkıyor. Onun elini çok güçlendirelim, Sayın Bahçeli’nin elini güçlendirelim. Rahmetli Alparslan Türkeş’in ismi unutturulmak isteniyor onu yeniden tırmandıracağız bunlara çok dikkat edelim. Bir de Tayyip Hoca’ya oyun oynanmasına karşı çok dikkatli olmak gerekiyor. O konuda da titiz olmak lazım.
Evet dinliyorum.
VTR: Merhabalar. Bir olayın üstesinden gelemeyeceğimizi anladığımız zaman ne yapmamız lazım?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım o üstesinden gelmememiz gerekiyor demektir. Hayır vardır geri çekilirsin. Yani belki Hızır (as)’la karşılaştın karışmayacaksın. Yolu açarsın o geçer. Hiç bilmediğin bir hikmet, hayır olabilir bastırmak yersiz olur.
Evet dinliyorum.
VTR: En büyük hayaliniz nedir?
ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii ki İslam’ın hakimiyetini istiyorum. Türk İslam Birliği istiyorum. Ama bütün dünyayı gezmek istiyorum eğer dünyevi anlamda diyorsan. Roma Hıraklin şehri Roma, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Kudüs. Mısır değil oradan geçeceğiz. Mekke, Medine.
AYŞE KOÇ: Kızıldeniz, Sina Yarımadası.
ADNAN OKTAR: Oradan haliyle.
GÜLŞAH GÜÇYETMEZ: Asya.
ADNAN OKTAR: Yok Asya’ya bizim çocuklar gitsin. Yani her tarafı değil de bazı yerlerine giderim Asya’nın da her tarafına gitmem.
Evet dinliyorum.
VTR: Merhabalar ben şunu sormak istiyorum; ben açık bir kıyafet giyindiğimde erkeklerden ziyade kadınların bakışlarına ve laflarına maruz kalıyorum bunun sebebini çok merak ediyorum.
ADNAN OKTAR: Canımın içi bir kere çok güzelsin sen, alenen kıskanıyorlardır. Acı çekiyordur. Kadının kolu kol değil kafası kafa değil tek tek azalarını saymayayım seninle kıyaslıyordur ağırına acayip gidiyordur. Acı çekiyordur senin güzelliğine laf ettiğinde ondan kurtulacağını zannediyordur çırpınıyordur. Çünkü çok duru bir güzelliğin var. Bu görülmüş bir güzellik değil, akıl almaz acı çekiyordur seni görünce o acıdan kurtulmak için debelenmedir o. Sen onlara acı, hafif el sallarsın böyle. Çok çok güzelsin yakından göreyim. Baksana çok çok güzelsin onları kızdırdığında keyfin daha da yerine gelsin daha neşelen. Ama uzak dur tabii üç metre yaklaşsınlar sana sen onlara uzak dur. Hafitten güler geçersin hiç kaale alma. Bir daha göreyim seni.
VTR: Merhabalar ben şunu sormak istiyorum; ben açık bir kıyafet giyindiğimde erkeklerden ziyade kadınların bakışlarına ve laflarına maruz kalıyorum bunun sebebini çok merak ediyorum.
ADNAN OKTAR: Canımın içi tek nedeni o, sen hiç kaale alma gönlün de çok rahat olsun. Sen ne kadar güzel olduğunu bilip güven kendine göğsünü gere gere çok çok güzelsin. Ama seni kıskanan çok olur çok dikkatli ol. Kalabalık yerlere pek gitme yani kötü insanların olduğu kalabalık yerlere gitme. Güvenilir semtlerde gez, kaliteli yerlerde gez sen daha iyi bilirsin ama arkadaşların olsun yanında bir de yalnız gezme. Çok çok çok çok güzelsin sana haset eden çok olur. İnsanların birçoğu çok kötü, sen çok mazlumsun, çok temiz yüzün, çok insancıl görünüşün sana kötülük yapabilirler. Kız arkadaşların olsun yanında varsa güvendiğin erkek arkadaşın onlar da olabilir. Sakın ayrılma.
Evet dinliyorum.
VTR: Hz. Hızır (as) sürekli Hz. Mehdi (as)’ın yanında mı?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım hadislerde öyle geçiyor. Hz. Hızır (as) yalnız öyle ulu orta ortaya çıkmaz. En son safhalarda ortaya çıkar. Çok mühim bir durumda ortaya çıkar. Genellikle masonik büyük toplantılarda yani dünyaya yön verecek mühim toplantılarda önemli bir insanı ikna etmek için ortaya çıkar. Kolunda onun biliyorsunuz bir cisim var onun şeyleri var mı? Mesela bak bu Hızır (as)’ın bu tipik resimlerden bir tanesidir.
GÖRKEM ERDOĞAN: Elinde kova kozalak.
ADNAN OKTAR: Benim anladığım o şahısların tam ensesine dokunduruyor kozalağı, ensesine dokundurduğunda insanların gözünün önündeki bu elips perde kalkıp şahıs zamanın bütününü görebiliyor yani perde kalkıyor önündeki perde kalkıyor kısa bir an olarak gösteriliyor o zaman onun varlığı hakkında kanaati gelmiş oluyor kişinin. Yani sözüne inanmış oluyor ondan sonra yani konuştuğu söze inanmış oluyor konu bu. Yani kısa bir an kendini tanıtmada böyle bir yöntem kullandığını anlıyoruz.
Evet.
VTR: Devlet gençlerin sanatsal yönlerini geliştirmeleri için neden olanak sağlamıyor?
ADNAN OKTAR: Canımın içi onu çok söylüyorum ama hükümetin üzerinde o kadar bir baskı var ki şu an mesela yeniden bir komplo daha hazırlanıyor hükümete karşı. Önce bir darbe girişimi vardı şimdi yeni bir komplo girişimi var. Sayın Devlet Bahçeli de maşaAllah çok uyanık davranıyor. Milliyetçi Hareket Partisi’nin bu konudaki şevki, gayreti çok güzel. Tayyip Hoca’ya da kendi evladı gibi sahip çıkıyor Allah razı olsun. Biz de yakından takip ediyoruz. Bir garip, bir acayip bir durum, böyle bir durumda hükümetin sanata önem vermesi kolay olmuyor herhalde anladığım kadarıyla. Yoksa üniversite falan açtırdı Tayyip Hoca. İşte opera binası falan yaptırdı ama yine de bir genel boğulma var sanatta bunun için esaslı bir atak gerekiyor. Herhalde biraz ferahlama devletin üzerindeki baskının kalkmasını bekliyor olabilirler öyle düşünüyorum.
Hz. Ali KerremAllahü veçhe diyor ki: “İmam Mehdi’nin yanında Hızır (as) yürür. Hz. Peygamber (sav)’in izinde gider Mehdi (as). Görmediği yerden melekler önünde set olur korurlar. İstanbul’u büyük bir mücadeleyle fetheder” diyor. Ve önünde, yanında melekler olacağını söylüyor. “Allah Hızır (as)’ı kaimimiz İmam Mehdi’nin gaybeti döneminde yalnızlık çektiği zor günlerinde arkadaş yapar. Yalnızlığını giderir” diyor. Mesela farz edelim bazen belki bir gardiyan görünümünde karşısına çıkar. Bilmez onu Mehdi (as). Mesela gardiyan, ona dost olan bir gardiyan görünümünde. Bir yerde bir devlet memuru gibi görünebilir. Bir yerde bir insan gibi görünebilir yani onun şekli şemaili sürekli değişir ama yardımcı olur.
Evet, dinliyorum.
VTR: Küçük yaştaki çocukları çalıştırmak çok doğru mudur, uygun mudur?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım tabii ki çok korkunç bir şey yani çocuk tarlada çalışıyor beş yaşında çocuk güneşte yanıyor, bir parça orada çökelek ekmek yiyor falan kavrulup kalıyorlar facia tabii dehşet verici bir durum. Ama ne gerek var falan diyoruz tamam, öbür türlü de çocuklar sürünüyorlar, aç kalıp ölüyorlar. Mecbur kalıyor çocuklar. İşte bunu da Mehdiyet’le çözeceğiz inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
VTR: Bencillik nasıl engellenir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir kere bencillik güzelliği öldüren bir şey yani kadın olsun, erkek olsun insanlar güzel olmak ister. Bencil olduğunda yüzü korkunçlaşır insanın yani bir anda çirkinleşir Allah vermesin kararır suratı falan bir garip olur böyle ürkütücü bir surat meydana gelir. Uğursuz bir görüntü verir ve sevilemeyecek bir insan haline gelir. Kimse bu hale gelmek istemez. En başta kendi güzelliği için böyle bir şeye yanaşmayabilir. Maddi açıdan bile düşünsek hadi iradesi yetmiyor desek maddi açıdan bile düşünsek bunu yapmaması lazım. Ama tabii bu ibadet olarak Allah rızası için yapılır. Ama yapan mutlaka çirkinleşir. Ama asıl Allah rızası için yapılmaz. Allah’ı sevdiği için insan yapmaz. Allah’ı gücendirmemek için yapmaz. Ve bir de bir anlamı yok insanın kendine saygısı kalmaz. İnsan kendi kendini sevemez. Çok korkunç bir şey insanın kendini sevememesi.
VTR: Bir insan çocukken dünyanın geçici bir yer olacağını anlayabilir mi?
ADNAN OKTAR: Çok küçükken biraz zor yakışıklım anlayamaz yani üç yaşında falan çok zor iki buçuk, üç yaşında ama dört, beş yaşında falan ölümü bilir, dünyayı bilir. Ben çok iyi hatırlıyorum altı yaşında falan düğüne gitmiştim millet orada insanlar eğleniyordu hatta o zemin kattaydı düğün salonu. Böyle tel örgülerle camı muhafazaya çalışmışlar dışardan onlara falan gözüm takılmıştı bakmıştım yani bana acayip korku vermişti insanların Allah’tan uzak olup, Allah’tan korkmuyor olmaları çocukken altı yaşındaydım. Yani içime korku düşmüştü düğünde hayret ettim. Bu kadar nasıl Allah’tan uzak oluyorlar, nasıl böyle gafil oluyorlar yani o pencerenin o kiri, o ince ince o parmaklıkların tozları falan bile aklımda. Böyle bir dünyada bunlar nasıl eğleniyor diye hayret etmiştim, nasıl Allah’tan korkmuyorlar diye.
Evet, dinliyorum.
VTR: Aşk insanı nasıl olunur?
ADNAN OKTAR: Canımın içi o kadar güzelsin ki bak arkadaşlarım falan herkes burada şaşırdı güzelliğine. Saçlar çok çok güzel, kaşlar çok güzel, cildin çok güzel, tenin bembeyaz çok çok güzelsin. Ne diyeyim iks diyeceğim ömrün uzun olması için çünkü seni uzun uzun görmek isterim dünyada. Allah sana hayırlı, hastalıksız, sağlıklı uzun ömür versin. Cennette de seni hiç yanımdan ayırmasın. Çok çok güzel insansın, çok sevilecek bir insansın. Bir daha dinleyeyim.
VTR: Aşk insanı nasıl olunur?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm zaten bizi Allah öyle yaratıyor, başka bir şey yapacak gibi yaratılmıyoruz biz. Şimdi ya mutlak yokluk olur yahut varlık olur. Mutlak yokluk teknik olarak mümkün değil. Mutlaka varlık oluyor. Varlık olduğunda sevgi olmaması mümkün değil mutlaka sevgi olur. Sevgi de her şeyi kaplar çok büyük güçte olduğu için yani hepsini yutar. Sevgisizliği, negatifliği her şeyi yutacak güçtedir sevgi. Gücü en yüksek yapıdadır sevginin. Her şeyi yutar, her şey onun içinde kaybolur. O zaman biz zaten sevgiye göre yaratıldığımız anlaşılıyor ve bu sevgide de limit koymadığını görüyoruz Allah'ın. Uçsuz, bucaksız limitsiz olduğunu görüyoruz. O zaman yapacağımız bu çok zevkli olan nimeti nasıl böyle daha kana kana alabiliriz? Ne yaparız? Bir kere samimi oluruz. Samimi oluruz ki normal boyuta gelelim, normal insan boyutuna gelelim yani Allah'la bağlantıyı normal hale getirelim. İkincisi, Allah'ın büyüklüğünü kavrayalım. Yani o da toplam beş dakikasını alır insanın üç-beş dakika yani bir-buçuk dakikada samimi olunur. Beş dakikada dört-beş dakikada Allah'ın büyüklüğü iyice kavranır. Ama şeytanla falan aşık atmak uğraşmak yok yani zaten olmaz böyle bir şeyde. O zaman zaten sevginin denizine girmişsin demektir. O uçsuz bucaksız artık ilerlersin. Allah'ın amacı da sadece senin sevgin olduğu için seni sürekli sevgiye çeker zaten. Sevginin içerisinde alabildiğine gitmeye başlarsın. Onun için şahsın yapacağı bir şey yok zaten yaratılışı sevgiye göre olduğu için insan kendinden yol almaya başlar. O zaman da aşkı en mükemmel şekilde yaşar. Benim güzelimi nasıl Allah aşk için yarattıysa bak seni bu kadar özenli niye yaratsın Allah? O saçın siyahını niye bu kadar mükemmel yapsın? O kaşın siyahını niye bu kadar mükemmel yapsın? O cildin beyazlığını niye bu kadar bembeyaz yapsın? Ve niye o kadar güzel bir sesi sana versin? Hepsinin amaçlı olduğu belli. Mesela o zarif kolyene varıncaya kadar onların hepsini yaratan Allah’tır. Allah’ın amacı sevgidir. Bak burada herkes seni sevdi. En çok ben sevdim. Dolayısıyla hep sevileceksin, hep sevileceksin. İnşaAllah cennette de sonsuza kadar yanımda olursun.
Evet, dinliyorum.
VTR: Bir erkek nasıl kaliteli olur?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım akıllı olursa zaten doğal olarak Allah kaliteli yaratır yani akılla orantılıdır, samimiyetle orantılıdır. Akıl, samimiyet, Allah korkusu, Allah sevgisi olduğunda o Allah tarafından insana kalite, güzelliğin bir gereği olarak verilir. Güzellikle kalite iç içedir. Kalite, güzellik, sevgi bunlar bütündür yani birbirinden ayrılan şeyler değildir. Bir insan nasıl kolu bacağı varsa insan dediğimizde değil mi? Kaşı, gözü var işte sevgi de böyledir. Kalite vardır içinde, sanat vardır, estetik vardır, temizlik vardır, sabır vardır, güzel ahlak vardır bunun hepsinin tamamına sevgi deriz, aşk deriz.
Evet, dinliyorum.
VTR: Müminlerin birbirlerini koruması nasıl olur?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, nurlum, aslanım benim çok yakışmış sakalın. Elin, yüzün de melek gibi öyle diyeyim melek, melek temizliği var. Allah seni cennetiyle şereflendirsin tertemizsin. Ne mutlu sana inşaAllah Allah uzun ömürle yaşatır, cennette de kardeş eder, cennette dost eder. Müminlerin birbirini koruması babanın oğlunu koruması gibi, annenin oğlunu koruması gibi, babanın kendi kızını koruması gibi, kızın babasını öz kardeşini koruması gibi o tarzdadır ve bu farzdır. Ayetlerde yüzlerce kere vurgulanır. Velayet sistemi. Müminler birbirinin velisidir. Müminler birbirinin velisidir. Birbirlerini korur kollarlar. Uzun uzun Allah anlatıyor. Velayet demek her şeyde tam sorumlu olmak demektir.
Evet, dinliyorum.
VTR: Yaş ilerledikçe insanlar daha sabit fikirli mi olurlar?
ADNAN OKTAR: Aslında kültür ve görgüyle ilgili yani bazı hakikaten dedeler vardı eskiden “yok” diyor mesela “benim bildiğim bu” diyor. Anneannem de CHP’li olmaktan bir türlü vazgeçiremezdik. Ben ne dersem diyeyim dinlemezdi bayağı kararlı olurdu. Benim kanaatim doğrudan kültür, görgü, kalite, derin düşünme, imanla bağlantılı yoksa yaşla hiçbir alakası yok. Ama Allah esirgesin tabii bunama durumunda zaten o dahil değil o çünkü sorumlu olmaz onun aklı gitmiş artık.
Evet, dinliyorum.
VTR: Sınıflar neden iyi vakit geçirilecek ve hoş vakit geçirilecek bir yer değil de sıkılacak bir yer?
ADNAN OKTAR: Haklısın yakışıklım onu çok sık gündeme getiriyoruz yani bir insana yapılacak en yanlış tavırlardan bir tanesi herhalde. Bir çocuğa yapılacak en yanlış tavırlardan bir tanesi, en yanlış uygulama. Gri bir sınıf, duvarlar bomboş, kahverengi sıralar var tahta sıralar üç çocuğu yan yana oturtuyorsun. Tahtaya doğru bakacaklar kara tahta var, sağa sola dönmeyecekler, arkaya da dönemiyor, konuşmuyor da. Altmış kişilik sınıf. Basık, havasız bir ortam, küçük bir sınıf yani balık istifi derler öyle insanlar. Altı saat, yedi saat, beş saat o ortamda yaşıyor insanlar ve soğuk bir ortam. Öğretmen geliyor son derece gergin bir ortam, “yoklama yapıyorum” diyor. Konuşan azarlanıyor. Dikkati dağılan azarlanıyor gerekirse dövülüyor. Adam oraya niye geldiğini bilmiyor çocuk. Niçin onları öğrenmesi gerektiğini bilmiyor. Korkunç yani her yönden korkunç. Çok kökten ve süratle düzeltilmesi gerekiyor. Ama her yerde böyle bütün Ortadoğu böyle. Ortadoğu'nun tamamı böyle. Bir sevgisiz zihniyet bunu oturtmuş bu böyle bir kör açmaz olarak gidiyor. Halbuki sevgi dolu bir zihniyet bunu kökten değiştirmesi lazım. İnşaAllah bundan sonra olur.
VTR: Bir erkek eşine nasıl davranmalıdır?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir kere çok güzelsin. Pırıl pırıl tertemizsin, saçların, yüzün, görünümün çok kaliteli. Değerli bir insan olduğun, saygıdeğer bir kız olduğun anlaşılıyor. Allah uzun ömür, sağlık sıhhatle seni yaşatsın. Naim cennetlerinde, Firdevs cennetlerinde dost olmayı, arkadaş olmayı Allah nasip etsin. Bir daha dinleyeyim seni.
VTR: Bir erkek eşine nasıl davranmalıdır?
ADNAN OKTAR: Ne güzel işte Allah'ın ruhu, Allah ona emanet etmiş. Mübarek, müberra bir varlık, sadık bir arkadaş, sadık bir dost, sevecen nur gibi bir varlık. Her olumlu hareketinden sevap kazanıyorsun, her gösterdiğin sevgiyle sevap kazanıyorsun, her şefkat atağınla sevap kazanıyorsun sanki bir sevap hazinesi ve sürekli güzelliğini gördüğün bir sadık vefalı dost, ahiret arkadaşın. En güzel tavırlar, akla gelecek en iyi tavırlar, sevgiyi en iyi açabileceğimiz mükemmel bir deniz, uçsuz bucaksız bir deniz sevgi denizi. İmanla, akılla fark edilebilir bu, iman derecesinde değişir. İman zayıfsa başka türlü olur, iman güçlüyse başka türlü olur ama güçlü bir imanda her şey mükemmel olur, sevgi de mükemmel olur derinlik de, o kadına gösterilen sevgi de en yüksek güzellikte olur. Kadın da o güzel sevgiyi aldığında en güzel karşılığı verir.
Evet dinliyorum.
VTR: Hz. Mehdi (as)'ın fiziksel özellikleri size uyuyor mu?
ADNAN OKTAR: Canımın içi nasıl temizsin sen, nasıl mazlumsun. Bak yaşın küçük ama o güzel ruhunla başını örtmüşsün Allah'ın emri diye ki ayet var Ahzab Suresi'nde. Güzel olduğun için, fitne gördüğün için içtihat olarak o emri yerine getirmişsin. Her dakikan, her saniyen sana sevap olarak gelecek. Bir daha.
VTR: Hz. Mehdi (as)'ın fiziksel özellikleri size uyuyor mu?
ADNAN OKTAR: “İmam Mehdi (as)” Peygamberimiz (sav) “orta boylu” diyor. Çok fazla hadiste “yeşil gözlü” diyor aynu'l hadra. Üç ayrı hadiste yeşil ayrı ayrı geçiyor. Tek aynu'l hadra olarak geçmiyor üç ayrı hadiste üçünde de yeşil kelimesi geçiyor ama yeşil gözlü olduğu belirtiliyor. Heybetli olduğu söyleniyor, “geniş vücutlu iri gövdeli, karnı geniştir, uylukları da geniştir” diyor. “İki uyluk arası” özellikle “geniştir” diyor açıktır diyor. “İleri yaşlarda ama genç bir insan görünümündedir” diyor, “alnı açık ve geniştir, burnu ufak ve düzgündür. Dişleri parlak, gözleri çekiktir, kaşları kavislidir, iki kaşı arasında küçük bir çukur vardır. Yanağında inciyi andıran bir ben vardır, cildi parlaktır, cilt rengi Arabi yani pembe beyazdır. Saçı siyah ve sıktır, güzel saçlıdır. Sakalı sıktır, sakalı hafif olup sakalı yanlarda az (kevseç) aşağı tarafı ise yanlarına nazaran daha uzun ama düzeltilmiş (meczum) şekilde olacaktır. Güzel simalıdır, omuzunda nübüvvet mührü vardır” yani kalp hizasında. “Sağ göğsünde yaprak şeklinde büyükçe esmer bir leke vardır. Sağ bacağında bir iz vardır, diz kapakları dışa çıkıktır” diz kapaklarında çıkıklık var diyor Peygamberimiz (sav). “Yürürken uylukları açık ve birbirinden uzak olur” uyluk arası açıktır diyor Peygamberimiz (sav) onu dört ayrı hadiste belirtmiş, uyluk arasının geniş olduğunu. “Yavaş ve ağır konuştuğu zaman sağ elini sol dizine vurur. Bedeni ve sesi çok güçlüdür” diyor. “Saçları kulağının üzerinde kıvrılır.” Peygamberimiz (sav) “seyittir” benim soyumdandır diyor. “Tek kardeşi vardır” diyor Peygamberimiz (sav) çok acayip bir detay ‘tek kardeşi’ diyor. “Evde doğumu olacaktır” diyor, doğumu evde olacaktır diyor mesela detay. “Arapça bilmez” diyor Peygamberimiz (sav). “Herhangi bir mürşide, hocaya, alime bağlı değildir” diyor. Ben güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.
VTR: Hz. Mehdi (as)'ın fiziksel özellikleri size uyuyor mu?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm birçok kişiye uyar. Mesela bak bu saydığım özellikler uyuyor hadis olarak ama birçok insana uyar. Biz Mehdi (as)'yi şöyle anlarız. İslam dünyaya alenen ve açıkça hakim olur, bir şahıs bu hakimiyette başta görülür, alenen açıkça görülür. İsa Mesih (as) olduğunu umduğumuz bir insanla birlikte hareket ederler o zaman biz bu şahsa herhalde diyerek Allahualem, belki de Mehdi (as)'dir diyeceğiz o kadar.
Evet dinliyorum.
VTR: Gençler aralarında en çok neden maç ve oyun konusu konuşurlar?
ADNAN OKTAR: Maç ve oyun derken maçı biliyorum da bunu bilmiyordum çok şekerler. Ben bazen görüyorum acayip ateşli tartışmalar oluyor. Ama her yerde durum değerlendirmesi kahvehaneler, sokaklar, okullar, televizyonda da oluyor. Canları sıkılıyor herhalde can sıkıntısını gidermek için yapıyorlar. Dikkatlerini Allah'a verirlerse bu durum olmaz. Allah'a verilmeyince artık dünyevi boş şeylere kafa gidiyor acı bir durum tabii.
Evet dinliyorum.
VTR: Kadınların cildini bozan şeyler nelerdir?
ADNAN OKTAR: Canımın içi sen de çok çok güzelsin ama şaşırtıcı derecede güzelsin. Allah sana her şeyin en güzelini nasip etsin. Melek gibi nasıl güzelsin sen? Ne kadar şaşırtıcı, ne kadar güzel. İnşaAllah Allah sana acı vermez, sana zorluklar vermez, hastalıklar vermesin sana. Bu güzelliğinle dinç ve genç olarak uzun ömürle yaşa inşaAllah. Cennette de inşaAllah dost ve arkadaş olalım. Muhteşem görünüşün çok çok güzel elhamdülillah. Bir daha dinleyeyim seni.
VTR: Kadınların cildini bozan şeyler nelerdir?
ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir kere çok üzüyorlar kendilerini o belli başlı çok tahrip eder. Bir de sigara içiyorlar. Sordum okulda bir gün kız arkadaşım vardı ne kadar sigara içen var dedim okulda. 10'da 9'u içiyordur dedi facia, ne korkunç. Nasıl büyük bir bela, bu nereden esti böyle? Hiçbir anlamı da yok ciltlerini bozuyor, perişan ediyor. Bir kere sigara berbat, sigara çok yaşlandırıcı ve çökertici, o olmayacak. Kızartma çok yiyorlar kötü kötü yağlarda kızartılmış. Her şey kızartma onların hiçbiri olmaz. Kuruyemiş çok alerji yapar. Bol bol yiyin diyorlar ama alerji yapar mı yapmaz mı onu hiç sormuyorlar. Çoğu alerjiktir özellikle o fıstık, yer fıstığı o bayağı ciddi şekilde alerjiktir. Acı, özellikle acılar. Karaciğerlerini berbat ediyor, gece gündüz acı yiyorlar. Cildini çok ciddi şekilde bozar. Genç kız cildi su gibi, körpe cilttir o. Zehir gibi acı ne olur ya? Kanına geçiyor acayip toksik maddeler. Bir de açıkça söyleyeyim, yumurta gece gündüz yumurta yiyorlar. Yumurta çok bozar cildi. Bir de çiğ yiyor, mesela rafadan yumurta yiyor, o iyice bozar. Yani yine zeytinyağında pişmiş yumurtanın hazmı daha kolay ama her halükarda yumurta alerjik. Yani cildi bozar. Ağır yiyeceklerden kaçınmaları lazım özetle. Zeytinyağlı, hafif yiyecekler yemeleri lazım. Ama makul protein almaları gerekiyor tabii. Et falan.
Evet, dinliyorum.
VTR: Müslümanlar arasındaki anlaşmazlık nasıl düzeltilebilir?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, sen de çok çok güzelsin. Allah'a şükür bu nesil hep böylesiniz, hepiniz çok güzelsiniz. Gençler, delikanlılar da çok güzel, kızlar da çok güzel. Bak, görüyorsunuz yani defile gibi. Hepsi birbirinden güzel ve çok sevindirici bu. Seni bir daha dinleyeyim.
VTR: Müslümanlar arasındaki anlaşmazlık nasıl düzeltilebilir?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, hayret edilecek şey mesela “Irak'ta Müslümanlar öldürülüyor” diyoruz, “benim nişanım var, yetişmem lazım” diyor. “Suriye'de Müslümanlar öldürülüyor” diyoruz, “ya benim çeki ödemediler şimdi ben onunla ilgileneceğim” diyor. Yani bir vurdumduymazlık var, mucize. “Ya, çoluk çocuk mahvediyorlar” diyoruz, “bomba atıyorlar, yakıyorlar” falan diyoruz. “Tamam da” diyor, “bizim de hayat mücadelemiz, okulu bitirmem lazım” diyor. “Ya, adam öldürüyorlar adam” diyorum. “Tamam” diyor, “benim de işte mağazaya yetişmem gerekiyor” diyor. E ne diyeyim? Allah korkusunu, Darwinizm’le ortadan kaldırdılar. Darwinist eğitimle, Allah korkusu gençlerin kalbinden geniş çaplı yok edildi. Çünkü Darwinizm, Allah korkusunu yok etmek için ortaya atılmış bir teoridir, Allah inancını yok etmek için. Yani “tesadüfen yaratıldınız, tesadüflerle her şey oldu” diyen bir teoridir. O teorinin meydana getirdiği faciadır bu. Ama tabii bunu bütün gücümüzle tamir ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Yani en fazla 2022’lerde falan netice alırız inşaAllah.
VTR: Yeşillik alanların azalmamasını nasıl sağlarız?
ADNAN OKTAR: Benim aslanım da çok yakışıklı. Bu nedir böyle ya kesintisiz hepsi yakışıklı. Şu güzelliğe bak ya maşaAllah. Tertemiz yüzün, çok çok güzelsin maşaAllah. Allah sana da cennet nasip etsin, cennette arkadaşlık nasip etsin Allah. Hem de şahane güzelsin. Sakal da çok iyi gitmiş, hafif, hep Adnan Ağabeylerini örnek alıyorlar. Peki, seni bir daha dinleyeyim.
VTR: Yeşillik alanların azalmamasını nasıl sağlarız?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, o binalara bakıyorum, bugün yine giderken de baktım. Ya uçurumun kenarlarına ev yapmışlar. Herhalde Menderes zamanında falan yapıldı o. Hayret ediyorum, nasıl müsaade ettiğiniz ya? Kimsenin nasıl gözü görmedi bunu. Her yeri doldurup mahvetmişler. Ya Menderes sen mübarek, arabayla gidiyorsun görmüyor musun yani ne hale geldiğini? Nasıl müsaade ettiler buna inanılır gibi değil ya. Ee şimdi de yıkmak bir mesele. Ya bunda bir şey yok, deniz kenarında geniş arazi gösterilsin vatandaşa. Hepsini yıkmak lazım, dozerle girip yıkacaksın. Ve her yerin yeşillik alan olması lazım. İstanbul'u mahvetmeye hiç kimsenin hakkı yok. Rezalet, görüyor. “İlla ben bu…” Ya kardeşim, valiliği taşıyalım. Bütün devlet binalarını taşıyalım. Merkezi her şeyi İstanbul'un içinden taşıyalım. Mecbur olurlar o zaman İstanbul'un dışında olmaya. Yine deniz kenarında olsun, şehri kaydıralım. Ve bu berbat binaları da yıkalım. Mehdiyet illa ki Mehdiyet. Mehdiyet devrinde düzelecek, hallolacak bunlar. Nereye baksak yine karşımıza Mehdiyet çıkıyor.
Evet.
VTR: Spor salonlarında genellikle homoseksüel erkekler var. Neden daha kaliteli spor salonları yok?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, o büyük bir facia. O dediğin doğru. Mesela hiç ummadık bir şey. Normalde adam oraya erkek olmaya gider, daha erkek olmaya gider. Homoseksüel olmaya gidiyor. Hepsi olmasa da rezalet. Anadan doğma birbirlerinin yanında geziyorlar, korkunç. Ve takdir ediliyor, teşvik ediliyorlar. Yani adam homoseksüel olmayı utanç verici bulmuyor, bir rezalet olarak görmüyor. Allah ayette, çok aşağılık bir eylem, müthiş bir ahlaksızlık, muazzam bir kir ve müthiş bir onursuzluk olarak belirtiyor. İnşaAllah yine bu da Mehdiyet döneminde ortadan kaldırılacaktır, temizlenecektir. Facia, aslan gibi delikanlılar sapır sapır dökülüyor. Mesela en yakışıklı delikanlı, bakıyorsun homoseksüel, bakıyorsun homoseksüel, bakıyorsun homoseksüel. Yazık, günah değil mi ya? Çok korkunç bir durum Allah vermesin. Aferin benim canıma. Böyle bir konuya dikkat çekmen çok güzel. Yakışıklım, dediğin doğru. Homoseksüelliğin yasak olduğu salonlar olması lazım. Hatta, yazacaksın arkadaş, “buraya homoseksüel giremez.” O kadar basit. Girmesin, bu kadar. Allah Allah. Değil mi? Homoseksüel girmesin. Bundan normal ne olabilir ya? Gırtlağına çökmüyorsun. Çocuklar rahatça spor yapabilsinler, istedikleri gibi orada bedenlerini geliştirsinler. Birçok spor salonunun bunu yapması gerekir. Oraya yazsın, “burada homoseksüel hiçbir faaliyet, hiçbir tavır gösterilemez, yasaktır.” O kadar. İnşaAllah, bu da önümüzdeki günlerde, önümüzdeki yıllarda yürürlüğe girer.
Evet.
VTR: Bilmeden gizli şirke düşer miyiz?
ADNAN OKTAR: Ah severim ben seni. Sen ne güzel Müslümansın, ne güzel insansın sen. Kendin çok güzelsin bir kere, aklın da çok güzel. Allah seni korur güzel yüzlüm. Sen gönlünü Allah'a bağla. Allah'tan sevgiyle kork. Bak, sevgiyle korkacaksın Allah'tan. “Allah'tan korkma” deyince o, silahtan korkmak gibi zannediyor. Allah'tan aşkla korkulur, Sevgiliyi gücendirmek korkusu hakimdir. Yani korkma, böyle bir korkudur. Sen Allah'a güvenirsen, kendini Allah'a teslim edersen, Allah seni korur. Seni bu kadar güzel yaratması zaten hayır bir alamet, hayır güzellik. İnşaAllah senin geleceğin de güzel olur. Allah cennette seni kardeş etsin, dost etsin.
GÖRKEM ERDOĞAN: Lady Lola isimli bir kedi var. Küçükken sahibinin sırtına tırmanmaya alışmış, şu anda da o huyundan vazgeçememiş.
ADNAN OKTAR: İriliği de çok şeker. Ama çok güzel ya. O da gayet normal karşılıyor. Ama çok güzel hayvan. Şu güzelliğe bak, hayret. İnsan irkiliyor güzelliğinden. MaşaAllah, Allah Allah. Bu bir cins herhalde öyle mi?
GÖRKEM ERDOĞAN: Herhalde.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah.
Şimdi gidelim bence herkes yatsın. Yarın devam edelim.
GÖRKEM ERDOĞAN: Yayınımızın sonuna geldik, yarın inşaAllah tekrar görüşmek üzere.