Canlı Sohbetler (18 Nisan 2018; 19:00)

23675

ADNAN OKTAR: Selam.

OKTAR BABUNA: Aleyküm Selam Hocam.

ADNAN OKTAR: Evet, muhabbet konusu ne?

OKTAR BABUNA: Darwinizm’in geçersizliği ve iman hakikatleri.

ADNAN OKTAR: Hayrettir, koskoca ümmet sahipsiz. Bizim dışımızda bu Darwinizm’in geçersizliğini anlatan yok. Bilakis bütün İslam ülkelerinde Darwinizm devlet eliyle anlatılıyor. Direkt Allah’ın inkarı o zaten. Dine karşı bir ideoloji bunu nasıl anlatıyorsunuz? Bütün İslam aleminde yüzde 70-80-60 hep ateist oldular. Geceli gündüzlü Darwinist eğitim var. Ona da yeni kibar isimler koyuyorlar işte deizm bilmem ne. Öyle bir şey yok doğrudan Allah’ın inkarı var.

SEMİH MERİÇ: Allah razı olsun siz vesile oldunuz. Yaratılışla ilgili delilleri ortaya koydunuz elhamdülillah insanlara anlattınız. Ve o vesileyle kimsenin konuşacak bir şey kalmadı.

ADNAN OKTAR: Biz olmasak konu bitmişti mahvolmuştu ortalık. İngiliz derin devleti her yeri kaplamıştı. Darwinizm, homoseksüellik, Rumilik yani belayı durdurduk elhamdülillah.

Ümmet genel görünümüyle sahipsiz. Yani herkes kendi derdinde. Birçok ülke kendi derdinde, kendi rahatlığının peşinde. Suriye’de, Irak’ta orada burada şehit edilen Müslümanlar, Müslümanların birçoğunun umurunda değil haberleri bile yok. Hatta o haberleri dinlemek dahi istemiyorlar. İttihad-ı İslam’ın meseleyi kökten halledeceği açık. İşte Tayyip Hocam sağ olsun o yiğit delikanlı tek başına bu konuyu sürekli gündeme getiriyor çok da iyi yapıyor. Utandırsın onları gece-gündüz gündeme getirsin. Abartı şekilde üstünde durursa mutlaka cevap gelecek. Yani sürekli sürekli söylerse netice alınır.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Sayın Devlet Bahçeli erken seçim teklifini yaparken yaptığı konuşmada, yerel seçimlerin sonrasında Türkiye’nin neyle karşılaşacağının belli olmadığını ortaya koyan bir kutuplaşma çıkacağını ve bunun tehlikeli olabileceğini söyledi. “Türkiye’nin bekası açısından Cumhur İttifakı’nın korunması elzemdir. Türkiye’nin Amerika, Fransa, İngiltere ile kurulan ilişkiler değişime uğramıştır. Ülkemizin cumhurbaşkanlığı sistemine acilen geçmesi acil bir hal almıştır. 31 Mart mahalli idareler seçimlerinden sonra neyle muhatap kalınacağı belli değildir. Mahalli idareler seçimlerindeki kutuplaşmaların 3 Kasım’a nasıl yansıyacağı az çok malumunuzdur. Bu riski kaynağında kesmek başlıca amacımızdır.”

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor. Mahalli idarelerle de ittifak yapılsın, diğerleriyle de ittifak yapılsın. Bir de Saadet ikna edilebilir. Orada bir elastikiyet sağlanabilir. Büyük Birlik Partisi maşaAllah zaten onlar gayet iyi. Alınacak her türlü tedbiri istişare etmekte fayda var yani zemin geliştirmek için. Bir de halk ne istiyor, halk nelerden rahatsız onlara bakıp oralarda bir düzeltmeye gidilebilir. Halkın rahatsız olduğu konuların üstünde durmak çok önemli.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Sayın Devlet Bahçeli, erken seçim teklifini yaparken bütün partililer teklifi ayakta alkışladı Adnan Bey. Sayın Bahçeli’nin grup toplantısında teklifi yaptığı ana ait kısa bir görüntümüz de vardı.

ADNAN OKTAR: Ağzına kadar kabadayı dolu salon. Hakikaten hepsi namlı kabadayı. MaşaAllah çok güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce bir siyasetçi nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi sen çok güzel huylu bir kıza benziyorsun. Çok sevecen bir hayli güzelsin Allah’a çok şükür. Yani en güzel tabirine uygunsun, çok çok güzelsin kusursuz güzelsin. Allah sana çok sağlıklı uzun bereketli ömür versin. Ama tabii ne kadar yaşarsak yaşayalım ahirete gideceğiz. Cennette inşaAllah sonsuza kadar birlikte arkadaş olalım. Çok sevdim seni ve seni herkes sever. Ama tabii Allah seni kötülerden korusun, kötü insanlardan korusun. Sadece iyi insanlarla Allah beraber olmanı nasip etsin. Senin sorunu bir daha alayım.

VTR: Sizce bir siyasetçi nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, siyasetçi bir kere tabii Allah korkması lazım, Allah ile bağlantılı olması lazım “ben idare ediyorum” kafasında olursa Allah felakete sürükler onu, çok facia olur. “Allah idare ediyor ben vesile oluyorum” diyecek. Çünkü beynin içinde millet. Devlet de beynin içinde yaratılıyor Allah yaratıyor. “Ben idare ediyorum” derse Allah ezer Allah esirgesin o olmaz. O zaman bereket gelir. Tabii siyaset de imtihanın çok önemli bir yeridir. Siyasetçi önemli imtihan olur. Bir kere çok dürüst olması lazım, samimi olması lazım, Allah’tan korkması lazım. Bir de halkı sıkmaması lazım. Halkın kalbini ferahlatacak bir politika izlemesi lazım her halükarda. Ama mesela şimdi olağanüstü hal var bu insanları sıkabilir. Değil. Olağanüstü halle meydana gelen disiplin insanları mutlu ediyor. Şimdi bak akılcı düşündüğümüzde bunu buluyoruz. Olağanüstü hal kalksa da rahatlasa dersin felaket getirir, facia getirir. Olağanüstü hal ferahlık meydana getirmiş oluyor. Ama mesela nedir? Özgürlük, özgürlüğü alabildiğine artırmak. Özellikle kadınlara çok titiz olmak, kadınların özgür olmasını sağlamak. Şimdi hükümet o konuda çok akılcı kökten adımlar attı. Bir kere Tayyip Hoca suyun başını tuttu. Dedi ki “Kuran, sadece Kuran’a uyacağız, bir de Kuran’a uygun olan sünnete tabi olacağız” bak, “Kuran’a uygun olan sünnete tabi olacağız.” Bütün felaketin yolunu kapattı. Facianın yolunu kapattı. Ayrıca dedi ki “eğer pislik de varsa temizleriz” dedi özetle. “Anormal şeyler varsa onları da temizleriz” dedi. Şimdi bu mükemmel. Diyanet arkasından çıktı, Diyanet zaten Tayyip Hoca’nın etkisinde olarak onu söylüyor. Baş çok önemlidir. Dedi ki “kadınların aleyhindeki bütün hükümler geçersizdir” muazzam bir devrim, muazzam bir açıklama. Arkasından çıktı Tayyip Hoca dedi ki “İttihad-ı İslam istiyoruz” bunlar hep güzellik hep güzellik. Ama tabii dengede tutması gerekiyor. Şimdi dese ki, karşı taraf mesela ikiye bölünüyor Türkiye biliyorsunuz bir laik kesim var, bir de gelenekçi Ortodoks Katolik Müslümanlar var. Ama ikisi de tabii kardeş, barış içinde yaşıyorlar ama iki tarafın da istekleri ayrı. Onun orta ayarını bulmak çok zor işte. Onu çok dikkatli yapmak gerekiyor. Çünkü gelenekçiyi de delirtirsen, bir kısmı için söylüyorum, hükümetin başına bela oluyor. Modern insanların da özgürlüğünü kısarsan o da senden uzak duruyor. O zaman işte tam orta yolu bulmak gerekiyor. Tayyip Hoca da onu yapmaya çalışıyor ama çok zorlanıyor tabii kolay bir şey değil. Benim kanaatim aydın kesim bütün gücüyle desteklese Tayyip Hoca’yı daha eli güçlenir. İYİ Parti çıktı Meral Akşener Hanım. Tamam şimdi güzel siyaset her şey hoş da yani Türkiye’nin bir darboğazdan geçtiğini görüyor bu hanımefendi onun görüşü ne peki o zaman? Yani kurtuluş reçetesi ne onu söylemiyor. Çünkü Tayyip Hoca formülü gösteriyor, “İttihad-ı İslam gerekir” diyor işte “her iki tarafı da dengede tutmak gerekiyor” diyor. FETÖ’yü temizliyor. Bak ben darbe tehlikesine dikkat çektikten sonra hemen çöktü hükümet. Görüyorsunuz olağanüstü tedbir almaya başladılar. Darbe tehlikesi var, adamlar iştahlı. En azından bir deneyelim diyorlar yani. Zaten darbecide akıl olmuyor ki mantık da olmuyor “ben yaptım oldu” diyor. “Bir deneyeyim bakalım” diyor milletin huzurunu kaçırıyor. Bir şey yapabileceğinden değil rahatsızlık vermek, huzursuz etmek yani. O gün de öyle çok sulu bir ortam vardı. Orada tanklar duruyor, askerler geziniyor. Aşağı dedim ya yüzbaşı gelmiş, halka orada kabadayılar var, en sıkı kabadayıya “evine git” demiş. “Ne oluyor ulan?” demiş “zorun nedir aklına mı bir şey oldu senin?” demiş “niye gideyim ki?” demiş ona. “Darbe yapıldı” dedim. “Bırak şimdi darbe yapmayı” falan “bırak münasebetsizliği” demiş. Bakmış olacak gibi değil o gitmiş askerleri çağırmış. O kabadayıyı vurdular ama yaralı, gazi oldu şu an. “Yine gelsinler bu sefer daha da sıkı karşılık vereceğim” diyor. “Zannettikleri gibi olmayacak” diyor.

Şimdi, Tayyip Hoca’yla aslında muhalefetin herkesin birlikle bir araya gelip “ne yapalım, en iyisi nedir onu yapalım” mantığını geliştirmesi lazım. Biraz, şu an iyi gidiyor gibi görünüyor ama riski sıfıra götürelim. Tam bir mutabakat olsun bence, muhalefet ve iktidar. Muhalefet ne istiyor onu önce öğrenelim. Makulse istekleri Tayyip Hoca kabul eder konuşuruz, değil mi? Makul mantıklı istekleri varsa konuşulur. Bence Tayyip Hoca çekinmesin bundan, iktidarla muhalefet bir bütünlük arz edecek şekle gelebilir, değil mi? Bu, darbecilerin kaynamasını da ortadan kaldırır. Bir de NATO’cu asker ne demek? Buna da çok şaşırdım NATO’cu asker. Kardeşim, NATO bugün var yarın yok. Adam iptal ettim dediğinde ne yapacaksın? Ortada kalacaksın. NATO bir aile değil, bir yapı değil, bir inanç değil ne demek NATO’cu asker? Türk askeri vardır. Ulusalcılar da yani çok riskli bir şey olur. Şimdi ben bunu gizleyecek halim yok, bu bir doğru. Sen aklı başında adamsın, “ulusalcıyım” diyorsun, vatanın milletin menfaatini güdüyorsun. Böyle bir deneme çok riskli olacağı belli değil mi? Yazık değil mi size de yazık yani millete yazık. Bu tip denemeler çok riskli çok zarar verir. Bak denediler gördünüz hallerini. Millet böyle bir şeyi kabul etmez. Darbe süper tehlikeli bir şey çünkü olayın nereye gideceği belli değil ne yapacağı belli değil başı kim sonu kim oluyor, karmakarışık zaten o gün gördünüz. “Ne yapalım?” diyorlar “TRT’ye birini çıkaralım” diyorlar “ha spiker çıksın” diyor. Hiç görülmemiş bir şey. Ne kadar yamuk yumuk bir şey olduğunu hemen anladım. Kızcağız çocuk beti-benzi gitmiş darbe açıklıyor. Sıkıysan yüreğin yetiyorsa kendin çıksana. Kendi çıkmıyor canı tatlı herhalde.

OKTAR BABUNA: Hemen “bu sanal darbe” dediniz zaten.

ADNAN OKTAR: Tabii canım. İnternette oturmuşlar “darbe yaptık, geçmiş olsun” falan. Olur mu öyle şey? Ortalık sokaklar bomboş. Aslında garip bir şeyler oldu bu tam daha açıklanamadı halka. Çok büyük bir harika oldu bir şeyler oldu, sokaklar bomboştu. Sokakta polis de yok, asker de yok polis de yok fakat darbe var ben böyle bir şey görmedim. Asker yok bomboştu sokaklar. Fakat “darbe yaptık hadi hayırlı olsun” diyorlar. Görülmemiş bir şey. İşin garip yanı polis de yok, hiç polis yoktu evet. Yani sırrını anlamak mümkün değil, sebebi de bilinmiyor daha hala anlaşılabilmiş değil. Sorduğumuzda hiç kimse hiçbir şey bilmiyor. İşte bu da Allah’ın gücünü gösteriyor, bu mucize bu. Her sorumlu açıklık getiremiyor yani mantık getiremiyor. Açıklamalar hep havada, kime ne sorsan havada kalıyor.

Tayyip Hoca iyi niyetli bir delikanlı, dürüst bir delikanlı yazık-günah, çok ayıp bence onunla uğraşılması doğru değil. Bir de makul bir insan, bir şey istiyorsanız söyleyin konuşur anlaşırsınız. Biz soralım veyahut nedir sorun, değil mi? Bir bütün olsun, iki görüş hakim olmasın bence bütün olsun. Tayyip Hoca muhalefetin de, muhalif gençlerin de gönlünü alsın neyse istedikleri yapılır yapılmayacak bir şey yok ki. Onu bir öğrenmeye çalışalım. Bunda bir şey yok, çünkü halkın cumhurbaşkanı bütün milleti temsil ediyor, değil mi? Bütün milleti temsil ediyor tabii.

Herkes Tayyip Hoca’dan bir şey bekliyor. Tek başına bir insan. Ağzını bozanlar bağıran çağıranlar. Bir de şeytanın bir özelliği vardır nerede hak bir lider varsa ona musallat olur insanlar. Hep böyle olmuştur. Peygamberimiz (sav)’e mesela musallat oldular. Sonra Hz. Ebubekir (ra) geldi rahmetli ona musallat oldular. Sonra Hz. Ömer (ra) geldi ona musallat oldular. Sonra diğer Hz. Osman (ra), Hz. Ali (kv) geldi onlara musallat oldular.

Bence muhalefetle iktidarı makul çizgide ittifak haline getirelim. Öbür türlü riskli olacak ve gergin olacak gibi görünüyor. Gereksiz bir gerginlik olacak. Muhalefet ne diyorsa hepsini yapsın iktidar ne olur ne kaybeder? Yani makul olan istedikleri ne varsa yapsın ne kaybedilir yani? Anormal neyi isteyebilir ki muhalefet? Anormal bir şey isterse zaten bunu görürüz. Bir soralım ne istiyorlar. Tabii PKK’yı falan kaale almıyoruz onlar değil. FETÖ, PKK, IŞİD falan bunlar bizim muhatabımız değil. Bunlar eğitmemiz gereken gruplar, bunları eğitelim. Mesela TRT özel olarak bunlar için gün içinde bir saat FETÖ’ye, bir saat PKK’ya, bir saat IŞİD’e yönelik eğitim programları yapsın, tabii. Yanlışlıkları nerede, neden anormal hareketler yapıyorlar, doğrusu nedir anlatsınlar ne kaybedilir? Gayet güzel olur. Dergi çıkarabiliriz, kitaplar çıkarılabilir. Diyanet’in bu konuda muazzam imkanı var, yüz bine yakın cami var, yüz binin üstünde imam-müezzin var. Çok güzel destek olup yardımcı olabilirler. Mesela “OHAL kalksın” diyormuş muhalefet. Düşünülür bakılır yani OHAL kaldırılır belki ama OHAL’in kalkması durumunda meydana gelecek açığı telafi edecek başka tedbirler alınabilir. Hükmen kaldırılır ama varsa hükümetin devletin elastikiyetini kıran yerler varsa onlar yeni kanun hükmünde kararnamelerle düzeltilebilir. Yani düzeliyorsa tamam yapılabilir. İlla olmaz diye bir şey yok. Operasyonları istemiyorlarmış. Ne operasyonu istemiyor?

OKTAR BABUNA: FETÖ’ye yönelik geniş çaplı tutuklamalar oluyor, istemiyorlar.

ADNAN OKTAR: İstemiyor. Peki ne yapmamız gerekiyor? Sorsunlar soralım doğrusu nedir söylesinler. Müsaade mi edelim ne yapalım? Ama bunu işte açık açık konuşmak lazım. Açık açık konuşulması lazım. Biraz elastikiyet sağlanabilir bir şey olmaz. Ama FETÖ’yü; böyle bir şey demiyorlardır herhalde. Mesela Esad’la görüşmeyi istiyor muhalefet, tamam Milli İstihbarat Teşkilatı görüşsün. Yani o kadar katı olmaya gerek yok. MİT görüşsün, hükümet görüşmesin MİT görüşsün. Biraz muhalefetle iç içe olmasında fayda var hükümetin. Nihayetinde bir kaybımız olmaz bundan. Milli bir zarar mevzubahisse biz tedbir alırız, mili bir zarar yoksa ne mahsuru var? OHAL’de de mesela “tamam kaldırıyoruz” deriz. Ama bakarız, OHAL’in kalkmasından kaynaklanan zaaflar var mı, varsa kanun hükmünde kararnameyle onu kapatırız. Olmayacak şeyler değil bunlar. Düşünülebilir yani elastikiyette fayda var. Ama FETÖ tutuklamaları yani bu mutlaka şart. Fakat tutuklamayla kalmayıp eğitim programı uygulanması lazım. Bunları hapishanelere doldurmayla bir şey elde edemeyiz biz. Adam yer içer yatar. Orada daha da bileniyor yani. Fikrinin, düşüncesinin yanlış yönlerini ona aktarmak lazım. Neden anormaldir onu anlatmak lazım. Böyle bir sistem olursa Türkiye daha huzurlu olur bu gerginlik gider daha iyi olur.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, OHAL konusunda CHP ve Avrupalı ülkeler karşı çıkıyor genelde. Ancak MHP ve AK Parti ülkenin hala tehlikeden kurtulmadığını ve bu şartlar altında OHAL’in varlığının milli bir zorunluluk olduğunu dile getiriyorlar. Bu nedenle OHAL’in yedinci kez uzatılmasına ilişkin tezkere meclise sunuldu.

ADNAN OKTAR: Tamam onda zaten bir tereddüt yok da ama OHAL bir elastikiyet sağlıyor. Ama belki OHAL’in kaldırılması gereken bazı yönleri olabilir rahatlatıcı. Hareketi, elastikiyeti bozmamak şartıyla, netice alma gücünü bozmamak şartıyla kaldırılabilir. Çünkü bir bütün bu bakarsın nerelerde sıkıntı meydana getiriyor orada çözüm olabilir.

Kanun hükmünde kararname açısından istiyorlarmış OHAL’i. Tamam, onu müstakil olarak yapalım. Meclis kanun çıkartsın OHAL’in dışında o hakkı verelim hükümete. Kanun hükmünde kararname önemli bir şey. Elastikiyet ve hız açısından önemli, o gerekir onun lamı cimi yok. OHAL’in neyinden rahatsız oluyorlar peki o zaman? Nedir rahatsız eden şey?

OKTAR BABUNA: Aslında sokaklarda hiç hissedilmiyor, siz daha önce de söylemiştiniz. Geniş çaplı tutuklamalardan herhalde rahatsızlar. Onu hükümetin lehine mi kullandığını söylüyorlar acaba?

ADNAN OKTAR: Şimdi tutuklama olmadan, peki onlar bir çözüm göstersinler nasıl oluyor, nasıl yapalım? Bir görüşelim onlar bir çözüm göstersinler tutuklama olmadan nasıl yapılıyor, değil mi?

OKTAR BABUNA: Ayrıca aklananları da bırakıyorlar. Bir yanlışlık olduğu zaman yargı düzeltiyor.

ADNAN OKTAR: O zaman muhalefetle bir görüşelim işte. Mesela Kılıçdaroğlu olmasa bile, o çünkü çok yoğun oluyor, ona çok yakın isimlerle görüşülebilir. Nedir mesela ana istekleri nedir konuşabiliriz onu hükümete aktarabiliriz. Olabilecek gibi şeyleri söyleyebiliriz. Ama kanun hükmünde kararname çok yararlı ve faydalı. Çok seri hareket etmesini sağlar hükümetin. Yoksa hantallaşır ve ağırlaşır hükümet. Ama her halükarda arayı bulalım. Muhalefetle iktidar arasındaki bu keskinlik iyi değil. Buna gerek yok. Akşener Hanımefendi de öyle, tamam iyi doğru yönleri vardır mutlaka, isabetli yönleri vardır. Fakat nedir yani istediği öğrenelim o olsun. Tayyip Hoca öyle katı makul olmayan bir insan değil ki. Milletin cumhurunun reisi yani. Konuşulabilir, madde madde tespit edelim. Makul olanlar söylenebilir. Makul olanları yapsın Tayyip Hocam. Hükümete makul gelmese bile genel anlamda makulse olur.

Mesela OHAL’in kararına itiraz edilemiyormuş. İtiraza kapalı olması yönü bazı şartlarda değiştirilebilir. Çok kolay olmamakla beraber makul bir aşamayla kabul edilecek gibi olabilir. Mahkemeye sunarsın, mahkeme üst mahkemeye sorar falan feşmekan. Böyle bir şey yapılabilir. Türkiye’ye özel bir OHAL oluşturabiliriz.

Türkiye zor bir dönemden geçiyor muhalefetin bunu normal görmesi lazım. Tamam hakikaten özgürlük güzel, demokrasi güzel rahatlayalım gerilim olmasın doğru da onlar peki nasıl kurtaracakmış, onların formülü nedir onu da soralım.

OKTAR BABUNA: Genelde bir çözüm önerileri yok, sadece eleştirileri var.

ADNAN OKTAR: Öyle olmaz.

Yani şu an Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Geçiyor mu geçmiyor mu muhalefete bunu bir soralım. Biz sanal olarak kafamızdan mı bunu ortaya çıkarıyoruz yani? Her şey çok iyi de biz abartıyor muyuz bunu bir öğrenelim.

OKTAR BABUNA: Darbe kıl payı atlatıldı o gece.

ADNAN OKTAR: Ucu ucuna Cumhurbaşkanı beş dakika arayla kurtulmadı mı? Biz yanlış mı görüyoruz? Havada helikopterle, jet uçağıyla takip etmediler mi Cumhurbaşkanı’nı?

OKTAR BABUNA: 31 gemi hazırlanmış sahilleri vurmak için.

ADNAN OKTAR: Havadan otomatik silahlarla milleti taramadılar mı? Tanklarla milleti ezmediler mi? ben yanlış mı gördüm?

OKTAR BABUNA: Gemileri hazırlamışlar Türkiye’yi vurmak için.

BÜLENT SEZGİN: Topları çıkarmışlardı.

ADNAN OKTAR: Buraya gemileri dizeceklerdi “İstanbul’u sabaha kadar bombalayın” demişler.

OKTAR BABUNA: Füzeler geliyordu, kamyonun lastiklerini patlatarak durdurdular.

ADNAN OKTAR: Tabii, 200 tank çıkıyordu. Kapıyı kapattılar. İstanbul’u 200 tank sarsa ne olur? 200 tank.

OKTAR BABUNA: Havalimanının pistine kamyonları çekerek durdurdular jet uçaklarının havalanmasını.

ADNAN OKTAR: Tabii.

Sayın Kılıçdaroğlu sinirli olmasın da Tayyip Hoca’yla onu bir konuşturalım. Yenme şeyiyle değil yani bağırarak çağırarak değil. Yahut AK Parti’nin ileri gelenleriyle görüştürelim. Nedir, sakince anlatsın ama sinirlenmeden. Makul yönleri de olabilir dinleriz. Makul olmayan bir şeyi söylemesinin bir alemi yok.

Tayyip Hocam mazlum delikanlı bu kadar ona öfke ayıp günah yani. Yok diktatör bilmem ne, Allah için ortaya çıkmış bir insan. Ne diktatör olacak ne yapacak? Bu sertlik de normal bir şey değil bunu bıraksınlar.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Amerika’nın  Wall Street Journal Gazetesi, Amerika’nın Suriye’nin kuzeydoğusunda Araplardan oluşan bir birlik kurmayı planladığını yazdı Adnan Bey. Suudi Arabistan bu planı desteklediğini belirterek “Teklif gelirse geniş bir koalisyonun parçası olarak Suriye’ye asker gönderebiliriz” açıklamasını yaptı. Amerikan yönetiminin Suriye için Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden finansman ve asker talep etmeye hazırlandığı belirtiliyor.

ADNAN OKTAR: Rezalet. Çok acı bir şey olur o “parayı verin sizi öldürelim.” “Parayla adam öldürülür” diyor yani. “Para ver seni öldüreyim” diyor. Anlamı bu. “Para ver sülaleni kazıyayım” diyor. “Bedava öldürmem sizi” diyor. “Müslümanları öldürmemi istiyorsanız para vereceksiniz” diyor. O da yalvarıyor “Dolar mı, altın mı ne istiyorsan vereyim gel öldür Müslümanları hepimizi öldür” diyor. Anlamı bu.

26 Ağustos mu dedi?

BÜLENT SEZGİN: Evet, Sayın Devlet Bahçeli.

ADNAN OKTAR: Peki 26 Ağustos’a ne kadar var?

OKTAR BABUNA: 4 ay var yaklaşık.

ADNAN OKTAR: Ancak mı yetişir o yüzden mi nedir? Daha erkene alınamaz mıydı? Ama sırf Malazgirt’le alakası yoktur.

OKTAR BABUNA: Zamana ihtiyaç oluyor herhalde.

BÜLENT SEZGİN: Yerel seçimlerle birlikte olsun.

ADNAN OKTAR: Yerel seçimlerle birlikte olsun diyorlar. Sayın Bahçeli çok akıllı bir insan. Aslında tam devlet yani gerçekten tam devlet adamı. Olayın merkezinde gibi görünüyor, maşaAllah.

MHP’nin oylarında azalma var mı anketlerde doğru mu böyle bir şey?

OKTAR BABUNA: Genel ikisini birlikte dün yüzde 56 olarak açıkladılar. AK Parti artı MHP koalisyon olarak.

ADNAN OKTAR: O zaman bayağı yüksek demektir.

OKTAR BABUNA: Ama Meral Akşener’in partisi yüzde 7 göstermişler. Siz yüksek görünüyor demiştiniz. Acaba doğru mu?

ADNAN OKTAR: Yüzde 7 çok yüksek bir miktar tabii.

OKTAR BABUNA: CHP yüzde 26.

ADNAN OKTAR: Her şeyde bir hayır vardır her şeyi Allah yönetiyor.

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Türkiye’nin birkaç yıl içinde yüksek azınlıklı görev gücünden sorumlu ülke olacağını açıkladı. Bu birlik yaklaşık 5 bin askerden oluşan çok uluslu bir birlik. Hava, deniz ve özel kuvvetlerce desteklenen 5 taburdan oluşuyor. Bu askeri birlik henüz bir yerde kriz başlamadan ilk uyarı ve belirtilerin hemen sonrasında o bölgeye yollanıp caydırıcı güç olarak kullanılacak.

ADNAN OKTAR: Türk ordusu.

OKTAR BABUNA: Evet.

ADNANOKTAR: Tamam. Ama NATO’cu Tük askeri nasıl oluyor ben onu anlamadım. Böyle bir risk var mı? MİT bunu bir incelesin. MİT orduya girebiliyor artık değil mi? Serbest bıraktılar, evet.

OKTAR BABUNA: Daha önce siz de dile getirmiştiniz, bu tip söylentiler hep oluyordu. NATO Gladio yapılanması diye, böyle bir yapılanmadan bahsediliyordu hep.

ADNAN OKTAR: Ama asker ne alaka Gladio ne umurundaki yani Gladio’dan bir çıkarı yok ki Türk askerinin. Onu ne ilgilendirir? NATO ile ilgili de öyle bir çıkarı yok. Kutsal bir şey değil ki Türk askeri için. Kendi devleti milleti askeri ilgilendirir.

Evet dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Dün CNN TÜRK’te Andy –Ar Araştırma Şirketi Başkanı Faruk Acar MHP’nin oy oranıyla ilgili dikkat çeken bir iddiada bulundu. “MHP’nin oyu yüzde 5’lere kadar düşmüştü. Yüzde 5’lerde olan MHP’nin oyu bugün AK Parti ile toparlanmaya başladı. MHP bu haliyle bu seçime götürürse 26 Ağustos’ta MHP aldığı oy oranının 2 katı kadar oy alacaktır diye iddiada bulunabilirim” dedi.

ADNAN OKTAR: Şöyle düşünecektir MHP seçmeni; birlikte çok fazla milletvekili çıkacağı için MHP milletvekili çıkacağı için, MHP güçlenecek ve devlette kadrolarda yer alacak diye mi? Onun için herhalde tahmin ediyorum. Tabii ki hayırlı olur her halükarda.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Hanefi Avcı’nın yayınlanan bir röportajında Türkiye’nin istihbarat anlayışının klasik polis, zabıta mantığından çıkıp özellikle PKK, FETÖ gibi yapılara karşı gidişatı önceden görüp, çözüm üretebilen bir yapıya geçmesi gerektiğini anlatıyor Adnan Bey ve FETÖ operasyonları için de bazı sorunlu alanlar olduğunu söyledi. Sorun olarak ifade ettiği konular şunlar sırasıyla; 17 Aralık 2013’ten 15 Temmuz 2016’ya kadar 2 buçuk yıl soruşturulan örgütün 5-6 aydır planladığı en az 7-8 bin kişinin bildiği ülke genelinde geçerli devasa bir darbe planından devletin nasıl haberdar olmadığı. Ellerinde bu darbeyi yapan kişiler hakkında açık, net, güvenilir ifadeler olmasına rağmen neden takip edilip darbenin ortaya çıkarılamadığı.

OKTAR BABUNA: 15 Temmuz günü darbeyle ilgili ihbar alınmasına rağmen neden doğru değerlendirilemediği, darbenin yönetici imamının yakalanmasına ve durumunun bilinmesine rağmen neden bırakıldığı gibi olayların kişileri suçlamak ve cezalandırmak için değil bu hataları yapan güvenlik sisteminin hatalarını zafiyetlerini bulup düzeltmek açısından doğru incelenip, irdelenip şimdiden sonra benzeri hataları yapmayacak şekilde düzenlemeler yapılmadığı müddetçe aynı anlayış, aynı görev biçimi devam edecektir.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor tabii ki. Yani darbeye karşı tedbir alınması gerekiyor. Çünkü darbe olmaz diye bir şey yok adam deli yani denemek istiyorum diyor yapıyor. 200 kişiyle yapıyor, 300 kişiyle yapıyor yani. Bulur öyle manyak, böyle bir dert olmuyor adamlarda. Mesela daha önce de öyle Talat Erdemir çok küçük bir grupla darbe yapmak istemişti benim çocukluğumda hatırlıyorum. Bizim evin üstünde jet uçakları falan uçmuştu. Harbiye öğrencilerinden falan bir avuç insanla darbe yapmaya kalkmıştı. Darbe yaptı affettiler, tamam artık sen otur dediler, bir daha darbe yapmaya kalktı. Bu sefer astı hükümet. Yani böyle acayiplikler oluyor.

OKTAR BABUNA: Siz hep gösteriyorsunuz, Neville Jones var üst düzey istihbaratçı İngiliz hanım darbenin ertesi günü yaptığı konuşmada “Türkiye’nin kendi yoluna gitmesine müsaade edemeyiz. Müdahale etmemiz gerekir” diye açıklama yapmıştı.

ADNAN OKTAR: Tabii kadını da alıp buraya getirdiler.

EvvelAllah dünyadaki tek etkili İslam’ı savunan grubuz. Bak eğer ikinci bir grup göstersinler Allah adına yemin ediyorum, kimse onun başının ayağının altını öpüp peşinden gitmezsem bana ne derseniz deyin Allah adına yemin ediyorum gideceğim. Bizim gibi etkili bir cemaat, topluluk olsun, bir arkadaş gurubu olsun böyle Darwinizm’e, materyalizme karşı etkili, PKK’ya karşı etkili, komünizme karşı etkili, bu İngiliz Rumiliğine karşı etkili, homoseksüelliğe karşı mücadele veren, Kuran hakikatlerini, iman hakikatlerini anlatan, imani yönden insanları bu kadar canlandıran, bu kadar güzel kitaplar yazan, bu kadar etkileyici tebliğ yöntemi olan bir topluluk olsun başı olan kişi o kimse lideri veyahut o cemaat mensubu toplanıp ayaklarının altını öpüp peşinden gideceğim. Yok böyle bir şey sorumluluk üstümüzde her ne pahasına olursa olsun karda sürünerek de olsa, yerde sürünerek de olsa bizim hizmet etmenin dışında bir yolumuz yok. Yani ister zincire vursunlar ister yerin altına gömsünler yerin altından çıkıp mücadele etmekle mükellefiz. Allah’tan müsaade alıp ölsek bile çıkıp mücadele etmekle durumundayız.

OKTAR BABUNA: Sizi zincire vurdular, tutukladılar hiç fark etmedi daha da arttırarak devam ettiniz.

ADNAN OKATAR: EvvelAllah her ne derseler yapsınlar ne yaparlarsa yapsınlar.

CAN DAĞTEKİN: Hiçbir ücret talep etmeden yaptınız bu hizmetleri.

OKTAR BABUNA: Allah’ın inayeti altındasınız, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet. Devam ediyoruz edeceğiz, edeceğiz, edeceğiz, inşaAllah.

Evet dinliyorum.

VTR: Sizin çektiğiniz sıkıntılara herkes katlanabilir miydi?

ADNAN OKTAR: Canım içi bayağı güzelsin sen çok çok güzelsin. Şahane güzelsin, kusursuz güzelsin seni tanıdım inşaAllah cennette orda birlikte oluruz, kardeş oluruz, dost oluruz, birlikte gezeriz, orda çok geniş her yer çok çok güzel her yer inşaAllah orda bana yine öyle sorular da sorarsın konuşuruz. Benim canıma Allah uzun ömür versin, hidayet versin. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Sizin çektiğiniz sıkıntılara herkes katlanabilir miydi?

ADNAN OKTAR: Bence katlanamazlar yani mesela sırf o tımarhane olayına bile katlanamazlar ya ayağına zincir vuracaklar da zır delilerin içerisinde baklalı zincirle aylarca bekleyecek duracak yani.

EBRU ALTAN: Şeyh Nazım Hazretleri “ben dayanamazdım” diyor.

ADNAN OKTAR: Tabii ve gece gündüz o devirlerde çok zordu şu an biraz sakinleşti. Küfredenler, hakaret edenler, saldıranlar, öldürmeye kalkanlar, ucu bucağı yoktu yani nefes aldırmıyorlardı her yerden münafığı, iti, kopuğu falan böyle sürüler halinde ama şimdi cennette göreceğiz karşılığını, tabii. Şimdi cennette Allah sevgi gösterdiğinde o inandırıcı olacak o zaman inşaAllah öbür türlü keyif zevk içinde gitsek cennete yani hiçbir şey yapmamışız nedir. İnşaAllah cennetin iyi müminlerinden oluruz, iyi Müslümanlarından olurum.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba ismim Muhammed, Sudan’dan geliyorum. Müslümanlar neden birlik olamıyor?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl sevimli bir şeysin sen böyle, sen nasıl şekersin sen böyle şu güzelliğe bak. Elinden yüzünden nur akıyor ya çok tatlı bayağı güzel nasıl efendi maşaAllah. Allah seni cennet genci yapsın cennette arkadaş olalım inşaAllah şahane bir insansın şahane, elinden yüzünden nur akıyor senin. Bak nur ayrı bir şeydir. Nuru beyazlık zannediyorlar insanlar beyazlıkla alakası yoktur nurun. Bak yüzünde müthiş bir nur var, nur ayrı bir şey. Benim canımın içini ben bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba ismim Muhammed, Sudan’dan geliyorum. Müslümanlar neden birlik olamıyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi imanları zayıf ve Müslüman olmaktan birçoğu utanıyor. Çünkü Müslümanlık demek adam dövmek demek, sakalını kesen öldürülüyor, apartmanlarda işte izbe yerlerinde yaşanır, kadın aşağılanır yani çile, azap, bela gibi gösteriliyor. O yüzden kendilerine saygıları pek yok birçoğunun, İslam aleminin de birleşmesini istemiyorlar bunun dünyaya kötülük olacağını düşünüyorlar. Hâlbuki Kuran Müslümanlığı cennettir, cennetin diğer adı adeta onu akıl edemedikleri için bir facia gibi görüyorlar yani biz her şeye müstahakız havasındalar aslında. Öldürülmeyi de normal görüyorlar aslında yani gayet normal. Birbirlerinin öldürülmesini de normal görüyorlar, ses çıkartmıyorlar çünkü. Mesela Avrupa’da olsa yer yerinden oynar bir on kişi bile vefat etse yeri göğü birbirine katarlar. Burada böyle bir şey yok. Her gün Müslümanlar Suriye’de yüzer yüzer, biner biner, Irak’ta da şehit ediliyor. Mesela Afganistan’da hiç duyuyor musunuz artık insanların öldürülmesi çok sıradan bir konu olarak değerlendiriliyor yani günde elli, yüz kişinin öldürülmesi “zaten ölür ne var bunda” diyorlar yani basına yansıyacak konu olarak görmüyorlar artık. Mesela bombalar patlıyor, insanlar makinalı tüfeklerle taranıyor falan çok sıradan görünüyor. Pakistan’da falan da öyle Bangladeş’te de öyle “yok öyle bir şey” diyorlar adamlar yani “Zaten bunlar öldürülür bunda bir şey yok.” Fakat işin acayip yanı ve acı yanı da Müslümanlar da buna ikna olmuş birçoğu. Hâlbuki hepsi bir araya gelse toplantı yapsalar liderler “biz birleştik” deseler bitti o kadar sırf bunu sözlü söylemeleri bile yeter başka bir şeye gerek yok.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Adnan Bey, siz ekonomik gelişme için doları saf dışı bırakmayı ve tamamen kullanımdan çıkarmayı teklif etmiştiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı teklifte bulundu. “Yabancılar ülkemizi idare etmeye çalışıyordu, İMF mesela ruhunda vesayetçilik var. Dünyanın zavallı o garip ülkelerinin birçoğu bunların bu vesayetçilik anlayışından bugüne kadar kurtulamadıkları için onları inim inim inletiyorlar. Bizden 5 milyar euro borç istediler baktılar Türkler bu parayı verecekler şaşırdılar ve rezil olmamak için bu borcu almaktan vazgeçtiler. Sonra bir ortamda “niye borçlanmaları dolarla yapıyorsunuz?” dedim. “Altınla olsun borçlanma” dedim. Dolarla dünya kur baskısı altında kalıyor, altın tarih boyunca hiçbir zaman baskı unsuru olmadı altınla bu adımı atalım dedik” dedi.

ADNAN OKTAR: Biran önce uygulansın, çok iyi akıl, başından beri söylüyorum bir buçuk yıldan beri diyorum, dolar euro bunlar kesinlikle kullanmayın diyorum.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kırk yaşın sırrı var mıdır?

ADNAN OKTAR: Senin yüzün de güzel, sesin de güzel çok çok hoş güzel bir kızsın sen. Allah seni her türlü hayırla güzellikle sarsın. Harikulade güzelsin harikulade, su gibisin çok çok güzelsin. Kötü ve kötü olan her şeyden seni Allah korusun. Cennetin güzel kızlarından olmanı nasip etsin ve orda seni bana dost arkadaş etsin inşaAllah Allah. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Kırk yaşın sırrı var mıdır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o doğru yani ben gözümle de görüyorum, istediği kadar insan okusun ne yaparsa yapsın zamanla olgunlaşıyor insan. İnsan zayıf bir varlık, beyniyle sürekli mücadele etmesi gerekiyor. Gittikçe tecrübesi artıyor, bilgisi artıyor ama muazzam bir imtihan yeri dünyada ve ahir zaman özellikle çok güçlü bir dönem. Ahir zaman Müslümanlarını Peygamberimiz (sav) müthiş övüyor. Doğru. Bu şartlarda Müslüman olması Müslümanın muazzam bir olay. Hatta diyor ya Tayyip Hocam geçen “avuçta kor tutmak gibidir” diyor. O kadar çok saldırı olacak, o kadar çok baskı olacak ki; münafığı, iti, kopuğu, küfrü, deccaliyeti Müslüman bu ortamda çok güçlü olmak, tecrübe olmak durumunda ve çok güçlü bir imanla ancak mukabele edebilecek.

Evet, dinliyorum.

VTR: Acı çekmek insanı olgunlaştırır mı?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, dikkat edersen sadece acı çeken insanlar çok kaliteli oluyorlar, güzel oluyorlar, konuşkan oluyorlar, nüktedan oluyorlar ve sanatçı oluyorlar. Mesela sanatçılara bakın ünlü insanların tamamı acı çeken insanlardan oluşuyor. Geçmişinde hep acı çekmiş, çok şiddetli acı çekmiş insanlardır. Mesela Müslüm Baba sürünmüştür adeta, İbrahim Tatlıses sürünmüştür adeta çok acı çeken insanlar. Ferdi Tayfur’lar şunlar bunlar hepsi hep acının içinde, mesela Orhan Gencebay da çok kolay bir hayat yaşamış gibi görünüyor ama değil, o da çok acılar çekti, zorlukların içinde yaşadı. Dolayısıyla acı insanı olgunlaştırır, güzelleştirir, derinleştirir, sevgiyi çok iyi bilir hale getirir ve tamahkar olmaz, egoist bencil olmaz acı çeken insan.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: İki papağan.

ADNAN OKTAR: Ama muazzam ahbap olmuşlar çok güzel. Sevgisi çok çok güzel. Kadınlar çok güzel hayvanlarla ilişki kuruyor, hayvanların ruhunda o sıcaklık, kadın sevgisi çok olumlu etki yapıyor. Bazen erkekler de güzel yetiştiriyorlar ama kadınlar çok güzel yetiştiriyorlar.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Devlet Bahçeli erken seçim konusunu konuşmak için bir araya geldi. Görüşme yarım saat sürdü, görüşmenin hemen sonrasında Sayın Bahçeli MHP başkanlık divanını topladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’sa 3 buçukta Devlet Bahçeli ile görüşmesiyle ilgili Külliye’de açıklamada bulunacak.

ADNAN OKTAR: Yok yok hemen yapsınlar, doğru söylüyor Sayın Bahçeli çok iyi olur hem oyunları da bozulur. Bunların 2019’da karanlık düşünceleri falan var, onu önden patlatmış oluruz çok iyi olur. Oyun bozuyor yani çok iyi olmuş. Gerçi bir şey yapamazlar ama yine de ortalığı karıştırmak isteyen bir kafaları var; bu iyi bir mantık, iyi bir düşünce. Hayır var. Bahçeli’ye de onu düşündürten Allah hikmetle hayırla inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kadınları gözetleyip korumadaki ölçü nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir ara böyle film sahnesi zannettim, müthiş yakışıklısın, şahane güzelsin ama yine de yemene içmene çok dikkat et çünkü gelişme çağındasın. Zeytinyağlı yiyecekler ye, uykuna dikkat et, spor da yap. Çok çok güzelsin bayağı yakışıklısın. Allah cennette arkadaş etsin, dost etsin inşaAllah. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Kadınları gözetleyip korumadaki ölçü nedir?

ADNAN OKTAR: Delicesine yani büyük bir şevkle, dünyadaki en büyük heyecan, en titiz olacağımız konu. En çok korunacak varlık. Kadınların mutluluğu için gayret ederken kendi mutluluğunu sağlarsın. Kadın mutlu olduğunda sen de mutlu olursun. Kadın mutlu olmazsa sen de mutlu olamazsın. Bir toplumun kadınları mutlu değilse o toplum mutlu olmuyor. Kadınlar neşeliyse o toplum mutlu olur, kadınlar huzurluysa o toplum huzurlu olur. Kadınları koruyup kollamak çok önemli, mesela evde bir kadın mutluysa hayat anlamlı olur, kadın mutsuzsa oradaki ev çöktü demektir. Mahallede bile kadınlar huzursuzsa o mahallede neşe sevinç kalmaz. Hayati bir konudur kadınları korumak kollamak, sevmek, saygı duymak, değer vermek, nezaket göstermek, özen göstermek, iyi yetişmeleri huzurlu yaşamaları için gayret etmek yüksek bir ibadettir. Önemli bir ibadettir.

Evet.

VTR: Günde kaç bardak kola içiyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi biraz fazla içiyorum ben herhalde yedi-sekiz bardak oluyor. Benim güzelim çok güzel bir daha göreyim. Canımın içi, o kadar hoş kızsın ki çok çok güzelsin. Bir kere cilt rengin çok güzel bembeyazsın hatların çok güzel, yüzün bütünüyle muhteşem güzel, çok çok güzel. Yabancı yıldızlar gibi hatta onlardan da güzel. Allah sana çok uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin, bu gençliğinle seni yaşatsın, hep senin bu güzelliğini görelim inşaAllah. Ve sonsuza kadar da cennette Allah birlikte olmamızı nasip etsin. Allah seni kötülerden korusun, kötü insanlardan korusun. Aklımda kaldın çok çok güzelsin. Evet, maşaAllah.

GÜLEN BATURALP: Suudi Arabistan’da ilk kez The Ritz-Carlton Oteli’nde moda haftası düzenlendi. Moda haftasına Suudi tasarımcılar, Avrupalı modacılar ve şık kadınlar katıldı. Etkinliğin resepsiyonuna erkekler alındı ama defile yürüyüşlerine sadece kadınlar girebildi.

ADNAN OKTAR: O kadar sevindirici ki, o kadar güzel ki çok şahane bir gelişme olmuş tebrik ediyorum. Kral’ın bu atakları İslam alemine çok büyük bir katkı, İslam’a çok büyük bir katkı. Bir nevi Mehdiyet hareketi tekrar tekrar tebrik ediyorum. Allah mübarek etsin. Allah yardımcısı olsun. Şahane ataklar, şahane tavırlar ve hanımefendiler çok kibar, temizler. Sanat ve estetiğe, güzelliğe Kral’ın bu kadar önem vermesi bizleri çok çok sevindiriyor. İslam ahlakına, Kuran’a çok büyük bir katkısı oluyor inşaAllah İslam ahlakının dünyaya hakimiyetinde güzel bir model, güzel bir sebep olur.

Şahane kitaplar basıyoruz maşaAllah. Aslında bu biraz daha kalın olsa daha iyi olur tabii, kitap hükmünde olur ama şahane. Ama ucuz oluyor bu değil mi? Dağıtılması da kolay oluyor o yönden iyi. “Gelin Birlik Olalım” bu İngilizcesi o Türkçesi. Hayret bir tek biz yapıyoruz bunları Allah’ın hikmeti yüz binlerce Avrupa’da dağıtıyoruz bu kitapları, bizim dışımızda hiç yapan yok. Mesela bu da çok güzel, bu “Yaratılış Atlası” da kısaca da olsa bilgilenmiş oluyorlar. Bu da elli bin üçüncü baskı yaptık. Bu dördüncü baskı, bu hakikaten tam klasik kitap çok iyi. “Protein Mucizesi” dördüncü baskı elli bin adet. Yani iki yüz bin basıldı bu kitap, nefis bir eser. Bu külliyatı okuyan adam muhteşem alim olur muhteşem.

Fetih Suresi, 18 Allah yemin ediyor; “Andolsun, Allah, sana o ağacın altında biat ederlerken müminlerden razı olmuştur.” Peygamberimiz (sav) ağacın altında duruyor orada müminler sıraya geçip biat ediyorlar. Biat demek bağlılık yemini, “Allah adına ölünceye kadar İslam’a, Kuran’a, sana sadık kalacağıma Allah adına yemin ederim” diyor Peygamber (sav)’e sadakat yemini. Çünkü dönenler oldu, o sorulacak onlardan. “kalplerinde olanı bilmiş ve böylece üzerlerine 'güven duygusu ve huzur' indirmiştir” sekinet ferahlık o ayrı bir şey o bir mucizedir sekinet “onlara yakın bir fethi sevap (karşılık) olarak vermiştir.” Yani İslam’ın hakimiyetini “Ve alacakları birçok ganimetleri de.” Mesela müminler münafıklardan ganimet alıyordu. Ama zibil gibi sular seller böyle maşaAllah bak “Ve alacakları birçok ganimetleri de.” diyor Cenab-ı Allah. Münafıktan gelen mal muazzam bir nimet oluyor tabii. “Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fetih Suresi, 19) “Allah, alacağınız daha birçok ganimetleri de size va’detti” daha münafıklardan gelecek, daha bununla kalmaz diyor. “Allah, alacağınız daha birçok ganimetleri size va'detti, bunu size hemencecik verdi ve insanların ellerini sizden çekti ki, (bu,) mü'minler için bir ayet olsun” İnsanların elinin müminlerin üzerine uzanmasını kim sağlıyormuş? Allah. Kim çekiyormuş? Allah çekiyor. “ve sizi dosdoğru bir yola yöneltsin.” (Fetih Suresi, 20) Yani Sırat-ı Müstakim; Kuran “Ve (daha) başka (nice nimetler de var ki) siz henüz onlara güç yetirmiş değilsiniz.” İslam’ın hakimiyeti, Hz. Mehdi (as)’ın çıkışı var diyor daha ileride nimetler var. Ama daha siz ona güç yetirmediniz daha olmadı o diyor. “(ama) gerçekten Allah, onları (münafıkları) kuşatmıştır. Allah, her şeye güç yetirendir.” (Fetih Suresi, 21) “Münafık olanlar, sizinle savaşmış olsalardı, arkalarını dönüp kaçarlardı;” küfür “sonra, ne bir veli (koruyucu dost), ne bir yardımcı bulamazlardı.” (Fetih Suresi, 22) “(Bu,) Allah'ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın.” (Fetih Suresi, 23) Bir tek Allah’ın sünneti var başka sünnet yok. Kuran’a uygunsa o zaten Allah’ın sünneti oluyor. Diyor ya Peygamber (sav)’in sünneti, o Allah’ın sünneti olur. Peygamber (sav)’in sünneti olur mu? Kuran’a uygunsa Allah’ın sünnetidir.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sayın Devlet Bahçeli’nin erken seçim çıkışını değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan; AK Parti’yi devirme zamanının geldiğini söyledi. “Eğer böyle bir karar aldıysanız biz de HDP olarak hodri meydan diyoruz. Herkese çağrı yapıyorum, bu ülkede AK Parti’yi devirmenin zamanı gelmiştir” diye konuştu.

ADNAN OKTAR: Pervin Abla sen böyle diyorsan bu mükemmel bir konuşma, muhteşem bir konuşma bunu diğer liderleriniz de yapsın. AK Parti yüzde doksanla iktidar olur. Pervin Ablam diline kuvvet orada burada böyle söyle de; “AK Parti’yi devirme zamanı geldi” de şahane olacak. Hapishanedekiler, sizler hepiniz söyleyin toptan. Çünkü yüzde altmışlardayız daha, biz yüzde doksan istiyoruz süper olur. Deyin gerisine karışmayın isterseniz para bile veririz. Diyeceğiniz o “AK Parti’yi devirme zamanı gelmiştir” diyeceksiniz. Ama altına da partinin adını yazacaksın, ismini de yazacaksın imzanla. Olayın asıl hayati noktası o. Bir de  PKK söylerse o zaman o daha da alengirli olur. Özetle bu konuşmalarınız AK Parti’yi iktidar eder. Hem de tam anlamıyla.

Evet dinliyorum inşaAllah.

VTR: Bir insan başka bir insanın hissettiklerini hissedebilir mi?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm ne kadar güzel insansın sen. Bir de gözlük çok yakışıyor genç kızlara benim gördüğüm. Hepsine yakışıyor bir tane yakışmayan görmedim. Yüzün şahane çok güzel kızsın. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Bir insan başka bir insanın hissettiklerini hissedebilir mi?

ADNAN OKTAR: Piercingi de çok yakışmış bayağı güzel olmuş tarz olmuşsun şahane kızsın Allah güzelliğini kat kat artırsın. Cennet-ül Naim, Cennet-ül Firdevs, Cennet-ül Adnan inşaAllah cennetlerde birlikte oluruz. Allah nasip etsin. Bir insan başkasının hissettiğini hisseder tabii. Mesela sevgisini, korkusunu her şeyini hissedebilir Allah’ın dilemesi ile ve bu müminlerde olan bir özelliktir.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Geçtiğimiz günlerde sizin yirmi bin adet imani eserleriniz İstanbul Halkalı, Küçükçekmece ve Avcılar ilçelerinde halka ücretsiz olarak dağıtıldı. Dağıtıma İstanbul ve çevre illerden yaklaşık yüz yetmiş kardeşimiz katıldı maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Vay vay vay vay İstanbul’a nur yağmış nur maşaAllah.

GÜLEN BATURALP: Yirmi bin adet imani eseriniz.

ADNAN OKTAR: Ne muazzam fütuhat, ne muazzam maneviyat Allah her adımınıza hayır nasip etsin, sevap nasip etsin. Konu bu, konu bu. Diyorlar ki Mehdi gelecek bizi kurtaracak diye bekliyorlar diyor. Nerede bekleme; işte cihat. Mehdi (as) olsun veya olmasın bütün güçleri ile gayret ediyorlar. Ama benim gördüğüm Hz. Mehdi (as) zahir olacak ama 2023’lerde belli olacak. 2023’lere kadar ne olacak? Bence yer yerinden oynar. Hop oturup hop kalkarlar insanlar. Özellikle Mehdiyet’e çok ciddi saldırılar olur, İslam'a çok ciddi saldırılar olur. Zaten “Hamiyet-i İslamiye feveran edecek” diyor, Bediüzzaman. Ne demek feveran? Şiddetli tazyikli olur feveran. Öyle bir tazyik olur ki artık feveran eder. Yeter artık falan derler. Ona derler feveran diye.

GÖRKEM ERDOĞAN: Kardeşlerimiz bir video da göndermişler.

VTR: Adnan Hocam seni çok seviyoruz.

ADNAN OKTAR: Münafıklar, böyle bir böcek cinsi var yerde iz bırakarak gidiyor. Bazen o tuza falan geliyor hayvan bayağı perişan oluyor. Onlar da öyle, münafıklar çok ızdırap duyuyorlar böyle şeylerden. Halbuki münafık olduklarını işte buradan anlamaları lazım. Bak, İslam'a, Kuran'a hiçbir hizmetleri yok. Sadece Müslümanların hayır faaliyetlerini durdurmaya çalışıyorlar bütün güçleriyle. Mesela kitap dağıtmasını durdurmaya çalışıyor. Darwinizm’i yok etmesini durdurmaya çalışıyor, Kuran mucizelerini, iman hakikatlerini anlatmasını durdurmaya çalışıyor, Müslümanların dağılmasını istiyor ve durdurmaya çalışıyor. Ya işte münafıksın görmüyor musun? Bunu başka kim yapar? Şeytan yapar.  Dine, İslam'a, Kuran'a hiçbir hizmetleri olmadığına göre; münafık olduğunu anlamıyor musun? Anlıyorsun. Anlıyor ama şimdi, anladım dese zaten ben Allah'a inanmıyorum diyor adam. Şimdi ona ne diyeceksin? Zaten adam Allah'a inanmıyor, namaza inanmıyor, oruca inanmıyor, İslam'a inanmıyor. Dolayısıyla küfre düştü mü bir adam, batağa düştü demektir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Her gün yaptığınız bir duanız var mı?

ADNAN OKTAR: Sen ne kadar güzelsin böyle bakayım. O minicik burun ne bu böyle bakayım. Hayret bu kadar güzel olman senin. Allah güzelliğini kat kat artırsın, seni cennetiyle şereflendirsin, nimetlerdirsin. Tam cennet kuzusuna benziyorsun. Elin, yüzün güzelliğine bak sen maşaAllah. Evlendiririz ama yaşı küçük daha. Ama çok çok güzel maşaAllah. Allah yakışıklılığını, güzelliğini daha da arttırsın; cennetle şereflendirsin. Cennet-ül Naim’de, Cennet-ül Firdevs’de inşaAllah dost olarak, arkadaş olarak, konuşmayı, sohbeti, birlikte yemek yemeyi Allah nasip etsin. Hayret hatlarının güzelliğine maşaAllah. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Her gün yaptığınız bir duanız var mı?

ADNAN OKTAR: En kolay şu duayı yapıyorum: “Ya Rabbi her şeyin en güzelini, en hayırlısını, en fazlasını ver.” Bak, “her şeyin en güzelini, en hayırlısını, en fazlasını ver.” Bunun içine almadığı hiçbir konu kalmıyor. Yani en kapsamlı duadır. Eksik hiçbir şey kalmaz bu duada. Başka dualarda eksik bayağı kalır ama bunda tamamı kapanmış oluyor. Bir de Allah'ı en derin aşkla sevmek, bunu istemek lazım. İnanmak, zaten inanacak da yani “Ya Rabbi derin iman ver” diyebilir mümin. Ama bence doğrudan bana, “Sana derin aşk ver” diyecek. İnanmanın da üstüne geçecek. En makbulü budur. Allah en çok sevilmekten hoşlanır. Her şeyi sevmek için yaratmış. Mutlak yokluk olması mümkün değil, aklen mümkün değil, imkânsız. Varlık olduğunda da mutlaka Allah olması gerekir. Allah olduğunda da mutlaka sevgi olması gerekir. Yani sevgi, Allah ve varlık üçü birliktedir. Varlık varsa mutlaka Allah vardır. Allah varsa mutlaka sevgi vardır. Mutlak yokluk olması mümkün değil.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Bir karabatak kuşu var. Karabatak kuşlarının metabolizması adeta bir motor gibi hızlı çalışıyor. Buna karşılık karabataklar, her gün kilolarca balık yiyorlar. Bir karabatak, bir günde bir timsahın, bir ayda tükettiği balığı tüketiyor.

ADNAN OKTAR: Of afiyet şeker olsun benim aslanıma. İşte olay bu kadar basit. Hayret ya şekerliğe bak, süse bak sen. Balıklar panik oluyordur bunu görünce.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlara lakap takmak ne kadar doğru?

ADNAN OKTAR: Bayağı güzel olur. Mesela “Antepli Deli Nihat” şahane. “Kabadayı Recep” güzel, “Aslan Kâmil, Buldozer Hasan” duruma göre çok iri ise dersin. Rıza almak lazım. Eğer hoşuna gidiyorsa lakapsız delikanlı olmaz, delikanlı lakabıyla anılır. Mesela “Deli” lakabı normalde insanlara ters gelir ama Anadolu'da çok makbuldür. Her kabadayı kendisine deli denmesini ister. Deli Kemal, işte Deli Nihat, Deli Cemal falan. Ama işte şuralı-buralı. Mesela Siirtli, Antepli, Yozgatlı. Mesela Deli Nihat çok hoşlarına gider. Nihat dersen bozulur. Değil mi delikanlıya direkt ismini söylersen mesela “Kemal” yani bayağı bozulur. Ama “Antepli Deli Kemal” gelmiş dersen bayağı kötü olur yani çok hoşuna gider. Ama işte öyle “Şaşı Raziye” bilmem ne falan öyle münasebetsizlik olmaz tabii. Yani üzecek tarzda olmaması lazım.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: TRT Haber canlı yayınında konuşan Yiğit Bulut, erken seçim olması durumunda piyasaların etkilenmeyeceğini söyledi.

ADNAN OKTAR: Niye etkilensin canım?

GÖRKEM ERDOĞAN: “Erken seçim olsa da olmasa da nasıl bir yön çizilecekse iki seçenekte de piyasayı olumsuz etkileyecek bir gelişme yok” dedi.

ADNAN OKTAR: Tabii canım ama erken seçim olsun. Piyasayı daha da açar çünkü Tayyip Hoca'nın Cumhurbaşkanlığı kesin evvelAllah. Yalnız farz edelim İYİ Parti gayret etti, seçilmedi Tayyip Hoca. Ne faydası olacak Türkiye'ye bunun? Ekonomiye ne faydası olacak? Huzura ne faydası olacak? Ben bunu anlayabilmiş değilim. Ben bunu sormak istiyorum onlara. CHP'ye de sormak lazım. Yani nasıl bir mutluluk getirecek? Değil mi yani istikrarsızlık, başka bir şey yok. Ekonomi tam yol gidiyor. Yani en zor şartlarda acayip hızlı büyüme hızımız var. Ne yapacağız yani FETÖ daha yeni dalından indiriliyor. Görüşmekte fayda var.

Dinliyorum.

VTR: Ben Sakarya'dan Sümeyye. Kadınları en çok ne mutlu eder?

ADNAN OKTAR: Sümeyye, herhalde tahmin ediyorsundur seni gördüğümde çok çok beğeneceğimi ve çok seveceğimi. Bak bir durdum şöyle. Çok çok güzelsin canımın içi, şahane güzelsin şahane, delikanlı kızsın ve muhteşemsin. Dalyan gibisin, kusursuz güzelsin. Allah sana çok uzun ömür versin ve hep bu güzelliğinle kal. Allah seni yaşlandırmasın. Evet, hep böyle güzel kal. Uzun ömür versin sana ki sana uzun uzun bakabilelim. Cennette de bu güzelliğinin tabii kat kat fazlası olacak. Orada da inşaAllah birlikte olacağız, sohbet edeceğiz, dost olacağız, kardeş olacağız inşaAllah. Benim dünyalar güzelimi bir daha göreyim ben.

VTR: Ben Sakarya'dan Sümeyye. Kadınları en çok ne mutlu eder?

ADNAN OKTAR: Aşk, tutku, delice sevmek. Yani tek hoşlandıkları şey odur kadınların; delice sevilmek. Tabii bazı tipler var, işte “resmine kurşun sıkacağım, sabaha kadar cigara içtim, gece gündüz şarap içiyorum” falan diyor, “seviyorum” falan diyor. Genç kız dehşete kapılır böyle psikopat izahlardan. Bunun sevgi ile falan alakası yok. Yani manyağa yatan tipler oluyor böyle argo tabirle. “Seviyorum yaa” falan diyor, meyhane kapılarında yerlere yatıyor falan kafasını duvarlara vuruyor. Baş belası yani süper tehlikeli, azılı manyak demektir. Bunun sevgi ile falan alakası yok. Densiz, dangal adam demektir, başka bir açıklaması yok. Ve çok tehlikeli bir genç kız için böyle bir şey. Genç kız, candan derin sevmeyi net bilir. Allah onlara özel güç vermiştir. Kadının sevgi reseptörleri vardır özel, Allah tarafından yaratılmış. O sevgi reseptörleriyle, sevginin derecesine varıncaya kadar tespit eder, detaylarına kadar. Muazzam analiz yapar. Laboratuvar gibidir kadın. Derecesi, şekli, ne boyuttadır, nasıldır, hepsini çıkartır. Hiç sorun değildir bakar bakmaz konuşmayla anlar. Yani bakışlarıyla, elektriği ile her şeyinden anlar. Böyle candan, delice bir sevgi, bir kadın için olabilecek en büyük nimettir. Onu hayatta tutmasını sağlar ve hatta Allah esirgesin imansız bile olsa iman eder. Bak, imansızsa iman eder. Çoktur öyle kadın. İman eder yani sevginin etkisiyle. Çünkü onu Allah'ın yarattığını bilir.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Belkıs örneğini vermiştiniz Hz. Süleyman (as)’ın peygamberliğinde.

ADNAN OKTAR: Tabii müşrikti, alakası yoktu, geldi Hz. Süleyman (as)'ı gördü. Âşık oldu Hz. Süleyman (as)’ı görünce. İman etti, Musevi oldu gitti. Şu an onun çocukları, orada çok kalabalıklar. Bayağı kalabalıklar. Evet, ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Ben Sakarya'dan Sümeyye. Kadınları en çok ne mutlu eder?

ADNAN OKTAR: Sümeyye çok efsane gibi güzel kız maşaAllah. Bulunduğu yer de ne kadar güzel yer, çok hoş bir yer. Canımın içi, tabii ki sevgi. Sevgi ile sen çok mutlu olursun. Ama gerçek sevgi. Gerçek sevgi demek Allah'ı anlayan, hakkı ile anlayan, Allah'ın büyüklüğünü anlayan, hakkıyla anlayan ve Allah'ta kaybolmuş bir insan. Egoistlikten, bencillikten kurtulmuş bir insan. Zaten Allah'ın ruhunu gördüğünde o, hipnoza girer adeta acayip sever. Allah'ın ruhunu görmüş oluyor çünkü. Allah'ın ruhu Allah'ın ruhunu görmüş oluyor ve muazzam sever. O sevgiyi de Allah'ın ruhu bilir yani kadın sevdiğinde Allah'ın ruhu sevmiş olur. Allah'ın ruhunu, Allah'ın ruhu sevmiş olur ve Allah tarafından garantilenmiş bir sevgi olmuş oluyor bu. Tepmez-devrilmez yıkılmaz bir sevgi. Dünyada devam eder, ahirette devam eder. Hatta Allah, ölürken sevgililere jest olarak Allah, sevdiğini gönderiyor canı alınırken hoşuna gitsin diye. Yaşarken bile gönderiyor. Yaşarken, zaman olmadığı için o yaşıyor ama buna rağmen o, ölü olmuş oluyor. Hem yaşıyor, hem ölü olmuş oluyor. O, onu karşılıyor, sevdiği karşılıyor. Bu, Peygamberimiz (sav)’in de belirttiği bir husus, bir nimettir.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bir köpek ve kedi arkadaş.

ADNAN OKTAR: Yalnız köpek durumundan pek memnun değil. Kedi yine bir derece de. Bir kediyi, köpeği mutlu etmek çok şahane bir şey. Onların sevinci çok güzel. Ama neye sevinecekleri de belli olmuyor kardeşim. Neye kızacakları da belli değil. Bazen kucakta mesela rahatsız oluyor, bazen de kucakta hoşuna gidiyor. Bazen bir yere gelmek onu çok eğlendiriyor, bazen de çok tedirgin oluyor. Ama işte çok iyi takip etmek lazım. Neyden hoşlanıyorsa direkt ona göre. Yani bize göre hareket etmemesi lazım onların. Biz onlara göre hareket edeceğiz. Onların keyfi neyse doğru olan odur.

Evet.

VTR: Gençken en çok yaptığınız aktivite neydi?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm ne kadar coşkulu, ne kadar dolu dolu bir kızsın sen, ne güzel böyle canlı olman. Ses tonun çok güzel. Saçların nefis, şahane çok çok güzel. Yüzün çok güzel, çok zengin böyle dolu bir yüzün var. Allah sana çok uzun ömür, sağlık sıhhat versin. Cennetle seni nimetlendirsin, cennet aklı, cennet güzelliği var yüzünde inşaAllah öyle olur. Ve orada da mutlaka arkadaş, dost olalım inşaAllah. Bir daha o güzel sesini duyayım.

VTR: Gençken en çok yaptığınız aktivite neydi?

ADNAN OKTAR: Ben yalnızdım yani dışarı pek çıkmıyordum. Benim kimya laboratuvarım vardı aşağı odada, kendim ayarladım ondan çok zevk alıyordum. Seramik çalışması yapıyordum kendim, kafama göre yani böyle hakikaten klasik seramik kabartma şeklinde oluyordu. Askeri araçlar yapıyordum tank, top, uçak aynı birebir modeli ama. Mesela obüs topu yapmıştım aynısı ve tamamen metal yani yay kundaklı falan her şeyiyle tam obüs, klasik obüs, namlusu falan her şeyi metaldi. Satranç takımı yapmıştım, satrançta piyonların hepsi tanklardan oluşuyordu, vezir roketten oluşuyordu öyle bir şey yapmıştım o da birebir aynı modeldeydi yani minik minik tanklar. Bir de bahçede savaş kararı alıyordum havadan bombardıman yapıyordum uçaklarım vardı onlar da F104 tarzı böyle normal askeri uçak, kamuflaj falan tam anlamıyla yapıyordum. Uçakların kanadının altına bomba yerleştiriyordum ondan sonra onları bahçede de asıyordum, toprağın altına da küçük küçük bombalar yerleştiriyordum böyle uzaktan patlatılacak gibi tam anlamıyla savaş sahnesi oluyordu böyle klasik. Uçaklar havadan gerçi bu ayrı bir konusu da yani bir silah olarak ilkel bir silahtı ama gerçek bomba görüntüsü veriyordu. Yanan naylon atıyordu uçak ve o böyle ateş ses çıkararak iniyordu aşağıya böyle yanarak, her damla yanarak iniyordu. Düştüğü yerde de o patlayıcının üstüne giriyordu, ufak patlamalar oluyordu tabii çok güçlü değil. Ayrıca feribot da yapmıştım yani savaş gemisi de yapmıştım böyle radarı falan her şeyi var, kamuflajlı klasik savaş gemisi, topları falan da vardı. Topu ta kömürlüğe kadar atıyordu mermiyi, çivi mermisi vardı yani bahçe ta bu taraftaydı bahçe ben kömürlüğe çarptığını sesini duydum çat diye çivi. Onlarla öyle eğleniyordum yani kafama uygun değildi insanlar ne konuşayım ben onlarla böyle kakara kikiri falan bir acayiptiler yani arkadaşlarım iyi tamam haslar ama bana uygun değil kafaları ne konuşayım ben? Bir arkadaşım vardı “bana bak” derdi, “sen dahi olabilirsin” derdi, bir şey var zannederdi. Hakikaten o zaman öyle hep yalnız gezerdim. Teyzemin oğlu da söylemişti Sedat o sonra vali yardımcısı olmuştu. “Ya” dedi “sen dahi olabilirsin” dedi durduk yere. Ben onu da savaşa davet etmiştim ya tabii bunlar söylenir mi söylenmez mi bilmiyorum da. O bir nevi detaya girmeyim de general gibiydi yani böyle emir veriyordu, bombardıman başlıyordu. Tabii baktım pek normal görünmüyor ama vaktimi alıyordu tek geziyordum dışarıya çıkıyordum. Genellikle Çankaya’ya gidiyordum. Kavaklı’ya da gidiyordum en güzel oralardı. Ulus gariban bir semt bilmiyorum şu an nasıl. Ama Kavaklı hakikaten çok hoştu o zamanlar böyle kendine has bir kalitesi vardı. Çankaya da öyle çok iç açıcı bir yerdi Kızılay’dan ta yukarı kadar çıkardım. O zaman böyle parlak kumaşa kafayı takmıştım, çizgili parlak kumaş. Süleyman Demirel’de gördüm yani kıskançlık demeyeyim de gıpta ettim böyle cayır cayır parlıyor bir kumaş ve çizgili kumaş “ya” dedim “bu nerde buldu acaba?” Dedim. Bütün kumaşçıları gezdim hiçbir yerde yok. En sonunda bir Kızılay’da kumaş mağazasına gittim, “bu nasıl buluyor” dedim “Süleyman Demirel?” “O” dedi “Sümerbank’ta özel imal ediliyor” dedi “özel dokunuyor” dedi yani “Cumhurbaşkanlığına” dedi. “O yüzden” dedi “o halka satılan bir şey değil” dedi. Tabii iç açıcı bir şey değil, gidip ben Sümerbank’a rica mı edeyim bana da kumaş yapın diye. Daha ziyade bu tarzdı. Bahçede küçük bir bahçem vardı kendim yapmıştım bahçeyi orada her şey vardı çiçekler şunlar bunlar falan. Tohumları saklardım ben, benim bir küçük kutum vardı tahta kutum tek tek toplardım bütün tohumları bir dahaki bahara kadar artık. Sonbaharda tabii acı bir olay hepsi bitiyordu. Bütün sarmaşıkları toplamak durumunda kalıyordum. Kabaklar ölüyordu her şey ölüyordu yani acı bir olay ama yapacak bir şey yok. Baharda şahane oluyordu ama. Bahçe hortumuyla suluyordum, bahçe hortumunun başına başparmağımı tuttuğumda su daha kibar dağılıyordu böyle. Hem ev serinliyordu akıl almaz sıcak oluyordu Ankara’da. O zaman air condition falan yoktu, o serinleme çok hoş oluyordu. Evin önünü falan da öyle ıslatıyordum yani kısmen bir rahatlama oluyordu. Ama çok muazzam sıcak oluyordu, ben nasıl dayanıyordum ona hayret ettim. Şu soğutucular çok büyük nimet. Fenalık geçiriyordum ben böyle bacaklarımı falan ayırıyordum kollarımı falan yine kurtarır olmuyordu. Evet, ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Gençken en çok yaptığınız aktivite neydi?

ADNAN OKTAR: Ne kadar güzel insan maşaAllah ne kadar dolu dolu. Allah insanı ne kadar güzel yaratıyor maşaAllah. Dikkatlice bakıyorum ki, cennette seni tanımak için inşaAllah.

EVET, DİNLİYORUM.     

GÜLEN BATURALP: Kocaeli’nde MHP eski İzmit İlçe Kadın Kolları Başkanı olan ve kısa süre önce İYİ Parti’ye geçen Serpil Ertekin, henüz öğrenilemeyen bir nedenden dolayı dini nikahlı eşiyle tartışmaya başladı. Tartışma sonrasında imam nikahlı eşi olan adam tabancasını çıkartarak Serpil Ertekin’e 16 yaşındaki oğlunun yanında dört defa art arda ateş ederek olay yerinden kaçtı. Serpil Ertekin’in hayatını kaybettiği belirlendi. Kaçan adam yakalandı.

ADNAN OKTAR: Bir daha.

HÜSNA KARAKUŞ: Kocaeli’nde MHP eski İzmit İlçe Kadın Kolları Başkanı olan ve kısa süre önce İYİ Parti’ye geçen Serpil Ertekin, henüz öğrenilemeyen bir nedenden dolayı dini nikahlı eşiyle tartışmaya başladı. 

ADNAN OKTAR: Serpil Hanım, gördüğümüz hanımefendi. O yanındaki bey kim? Dini nikahlı eşi evet.

HÜSNA KARAKUŞ: Tartışma sonrasında imam nikahlı eşi olan adam tabancasını çıkartarak Serpil Ertekin’e 16 yaşındaki oğlunun yanında dört defa art arda ateş ederek olay yerinden kaçtı. Serpil Ertekin’in hayatını kaybettiği belirlendi. Kaçan adam yakalandı.

ADNAN OKTAR: Serpil Hanım’ın öbür resmini göreyim. Çok güzel bir insanmış. Güzel yüzlüm adam belinde silahla geziyor nasıl güveniyorsun ona? Mutlaka onun alametlerini vermiştir ve silah var. Silahı bir adam niye taşır? Kullanmak için taşır. Niye müsaade ediyorsun? Öyle cins adamlar olduğunda silaha müsaade etmemesi lazım hanımefendinin. Evde silahın ne işi var? Koysun dolaba kendi kilitlesin kasada olsun, kasaya kilitlesin kontrollü olsun. Adam sinirlenir çeker vurur. Belinde silah gezen adamın şakası olmaz. Özellikle sinirliyse o adam zaten tipinden de belli. Bir daha göstersene.    Baksana bunun şakası olur mu? Bir de böyle tipler kızdığında belli ki böyle bir şey yapacak yani ilk yapılacak şey silahını ortadan kaldırmak olması lazım veyahut silahının şarjöründeki mermileri çıkartmak lazım, boş taşımasını sağlamak lazım, mermi verilmemesi lazım. Adam zaten o adam vurmak için taşıyor böyle tipler birçoğu öyle.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yağmur bereket midir?

ADNAN OKTAR: Ah benim canımın içi, ah benim güzeller güzelim sen çizim gibi ne kadar güzel kızsın sen. Ya böyle değil mi elle çizim resimler oluyor internette onlara benziyor çok güzelsin sen. Kaşın güzel, gözün güzel, burnun güzel, dudakların, dişlerin, alnın, çenen, elmacık kemiklerin, saçların, boynun her yerin çok güzel ve gülüşün nefis çok çok temiz. Yüzünde melek ifadesi var, gözü kapalı güvenilecek kızsın sen maşaAllah. Allah sana da çok uzun ömür versin. Seni sevgisiyle sarsın Cenab-ı Allah. Rahmetiyle sarsın. İnşaAllah cennet arkadaşı, cennet dostu oluruz. Dişlerinin güzelliğine bak bembeyaz ne güzel insan maşaAllah. Bir daha dinleyeyim seni.  

VTR: Yağmur bereket midir?

ADNAN OKTAR: Canım benim güzel yüzlüm tabii ki çünkü bir etki anında görülüyor. Mesela kurak bir toprak yağmur bir yağıyor daha ikinci, üçüncü gününde her tarafı yemyeşil. Çiçekler açıyor falan bir kere daha kokusu bile güzel, bir ferahlık hemen hissediliyor verdiği elektrik güzel. Ve o bitkilerin sevinci mesela o ağaç yaprakları nasıl diri diri oluyor hepsi seviniyor toptan. Sebzeler seviniyor, meyveler seviniyor, ağaçlar seviniyor tabii ki rahmettir. Bir mucizedir hiçbir açıklaması yok, tane tane ve biçimli çok güzel yağdırıyor Allah. İsterse Allah onları böyle bardaktan boşalır gibi de yağdırabilir, kovadan döker gibi böyle bayağı tahribat yapar ama yapmıyor Allah.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bahçeli’nin erken seçim teklifini değerlendirdik, erken seçim teklifine olumlu yaklaşma kararı aldık” dedi. Ve seçimler 24 Haziran 2018’de yapılacak inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Hayırlı uğurlu olsun. Allah hayırlara vesile etsin. Doğru karar, doğru hareket, her yönden doğru. Çünkü adamların niyeti bozuk biliyoruz, böyle önden tedbir almış oluruz güzel olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar meleklerin neden dişi olduğuna inanır?    

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm şahanesin sen, çok çok güzelsin, muhteşemsin, çok çok güzel insansın. Allah seni nuruyla sarsın. Sen tam cennet güzellerine benziyorsun. Kaş, göz, burun, dudaklar, çene, elmacık kemikleri her şeyin çok güzel. Ellerin her şeyin çok güzel maşaAllah. Allah sana sağlık sıhhat versin. Afiyetle yaşatsın seni Allah. Bakışların çok nefis, inşaAllah cennette arkadaş oluruz, cennet dostu oluruz. Seni bir daha dinleyeyim.

VTR: İnsanlar meleklerin neden dişi olduğuna inanır?

ADNAN OKTAR: Bütün heykeller, resimler hep öyle olduğu için, tablolar. İnsanlar tabloların etkisinde kalıyor. Mesela şeytan dedi mi işte elinde bir mızrak vardır üç uçlu, boynuzları vardır bir de kuyruğu vardır öyle anlıyorlar. Melek de karikatürlerdeki resimlerdeki yani çizimlere, filmlere göre de bakıyorlar o yüzden öyle bir imaj var halbuki öyle değil. Meleklerin cinsiyeti yoktur yani insan güzelidir sadece insandır, insan gibi güzeldir.

24 Haziran 2018. Ne dedim? Daha erkene alınsın dedim. Hükümet ne karar aldı? Yıldırım hızıyla daha erkene aldı. Çünkü verilen tarih geç. 26 Ağustos çok geç. Gereksiz bekletme olmaz, erkene alınsın dedim saat hesabıyla dediğim oldu elhamdülillah. Neye dua ediyorsak o oluyor. Kendimiz evdeyiz fikirlerimiz iktidarda. Gördünüz saat hesabı sizin önünüzde dedim.    

Evet, dinliyorum.          

GÖRKEM ERDOĞAN: Sayın Kılıçdaroğlu yerel seçimlerde İstanbul’u almaları durumunda bütün kaçak yapılara tapu dağıtma söz verdi. “İstanbul’u bize verin bütün tapuları size vereceğim. Evet tapusuz yerlere tapu dağıtacağım. Elli yıldır orada oturuyorsa ananızın ak sütü gibi helal olsun. Elli yıldır orada oturuyor. Diyorlar ki, buradan çık kardeşim. Otuz, kırk kilometre İstanbul’un varoşlarına gidin. Biz çıkarmayacağız tapusunu vereceğiz” dedi.

ADNAN OKTAR: Tapusunu verelim de bina o haliyle güzel değil berbat. Ev onun olsun ama ev yıkılması lazım. Tapu satışını sağlasın. Mal aktarmasını sağlasın ama ev facia, ayakta duramıyor. İstanbul’u mahvediyor o görüntü. İstanbul İstanbul olmaktan çıktı. Hiçbir Avrupa şehri öyle değil, böyle perişan bir şehir olmaz.             

Evet, dinliyorum.

VTR: Yaşadığınız en mucizevi olay neydi?

ADNAN OKTAR: Allah, Allah ne kadar güzel insansın sen böyle. Hayret bu kadar güzel olması maşaAllah. Çok yakışıklı ve çok güzelsin. Allah sana uzun ömür versin. Yüzün de çok temiz, çok dürüst, efendi bir yüzün var maşaAllah. İnşaAllah cennet kardeşi, cennet dostu oluruz. Allah seni hayrıyla, bereketiyle, nuruyla sarsın. En mucizevi olay bence üstüm kilitlenirken deprem başlaması çok büyük bir olay. Bina feci şekilde sallanmaya başladı, tam anında. Kilit getirdi, kilidi takamadı polis. Anahtarı takamadı. Çok uzun süre bina sallandı. Onu ben çok manidar buldum.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya’da mevcut olan İsmet İnönü Üniversitesi’nin yanına bir de Turgut Özal Üniversitesi kurulacağını açıkladı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan bu müjdeyi verirken İsmet İnönü’nün adını anmak istemedi ve açıklamayı şöyle yaptı; “Malatya’daki mevcut üniversitenin -adını anmak istemiyorum ancak oradaki- öğrenci sayısı fazla. Onu ikiye böleceğiz ve Turgut Özal Üniversitesi’ni kuracağız.” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı’nın İsmet İnönü’nün adını anmak istememesi özellikle sol çevrelerde eleştirilere yol açtı.

ADNAN OKTAR: Acaba neden anmak istemedi? Normalde konuşulan bir insan, Allah Allah. Daha önce bir tartışma falan mı yaşanmıştı? Onu bir araştıralım. Neden olduğunu ben anlamadım.

HÜSNA KARAKUŞ: Adnan Bey, Cumhurbaşkanı Erdoğan erken seçimle ilgili şunları söyledi; “Sayın Bahçeli’nin teklifine ülkemizin karşı karşıya bulunduğu fotoğraftan hareketle olumlu yaklaşmamız konusunda arkadaşlarımızla fikir birliğine girdik. Suriye’deki gelişmelerin hızlandığı makroekonomik dengelerden, büyük yatırımlardan her konuda çok önemli kararlar vermemiz gereken dönemde seçim konusunu ülkemizin gündeminden bir an önce çıkarmamız şarttır. AK Parti ve MHP meclis grupları olarak konuyla ilgili yasal süreci hemen başlatıyoruz.” dedi.

ADNAN OKTAR: 24 Haziran’a almak çok iyi olmuş maşaAllah. O hayati bir konuydu, erkene almak. O güvence, çok iyi.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: 1940’lı yıllarda yaşamış olan kadınların stili ile ilgili birkaç resmimiz var.

ADNAN OKTAR: İşte olay bu, şahane. Tam kadın kıyafeti çok güzel.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: İngiltere Başbakanı Theresa May, Suriye operasyonuna ortak olma konusunda kendisine yöneltilen eleştirilere karşı, “Bunu Başkan Trump bizden istediği için değil, doğru olan şey bu olduğu için yaptık.” dedi.

ADNAN OKTAR: Şaka gibi. Trump kim oluyor da istesin? Trump size uyuyor. Şakacı bir hanım herhalde.

HÜSNA KARAKUŞ: Ayrıca Suriye’de tekrar kimyasal silah kullanımı olması durumunda yeni bir operasyon daha yapmaya kararlı olduklarını söyledi.

ADNAN OKTAR: Tamam yaptılar diyecekler. Yakında yaparlar. “Kimyasal silah kullandılar. Şam’ı yerle bir edeceğiz” diyecekler. Olay bu. Yani o hükmü yerine getirecekler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Şehitliği istemek bunun olacağı anlamına mı geliyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii ki bir insan normal yatakta ölmeyi istemez. Şehitlik varken niye öyle bir şey istesin? Şehitlik zevkli ve güzeldir. Ölüm şekli açısından da güzeldir. Allah ayette diyor, “hiç ölüm acısını ve rahatsızlığını duymazlar” diyor. Şehit olmadan önce ruhları alınıyor, Allah Katına gidiyor ve doğrudan cennet moduna girmiş oluyorlar. Cennet modu derken orada da imtihan oluyorlar şehitlik aleminde ama orada negatif imtihan yok. Her şey pozitif. Usulen imtihan olmuş oluyorlar. Dolayısıyla herkes onu ister.

GÜLEN BATURALP: Rus resmi televizyonuna konuşan Rusya Parlamentosu Savunma Komisyonu Başkanı Yardımcısı Aleksandr Şerin, Amerika’ya Sayın Erdoğan tarzında bir tavır koymaları gerektiğini söyledi. “Amerika tokat için iki ülkeyi düşünüyordu. Suriye ve Kuzey Kore. Ve Amerika, Rusya’nın üsleri bulunduğu Suriye’yi tercih etti. Amerika’nın Rusya’ya yaptırımları daha da artacak. Eğer Erdoğan gibi mücadele etmezsek Amerika’yı devre dışı bırakmamız zor olacak. Erdoğan darbe girişimini yapanlara karşı sert şekilde mücadele ediyor. Çıkarlarımızı korumamız için Erdoğan’ın bu sert mücadelesini örnek almamız lazım. Washington ancak böyle sakinleşir.” dedi.

ADNAN OKTAR: İşte Tayyip Hocam Rusya, İran her konuda bence ittifak halinde olması lazım. Ortak tek bir siyaset izlemeleri gerekiyor. Onun için de İttihat-ı İslam’ı açıklamaları gerekiyor. İslam ülkelerine Putin “birleşin” diye tavsiyede bulunsa Türkiye’yle birlikte, İslam ülkeleri hemen kabul eder. Sadece Tayyip Hocam değil de İran, Türkiye, Rusya birlikte teklif etsinler. İran, Rusya, Türkiye birlikte İttihat-ı İslam için İslam ülkeleriyle birlikteliğe davet etsinler ve hepsi ortak tek bir politika izlesinler. Her konuda ortak politika. Suriye’de de Irak’ta da her yerde tek politika. Ezer geçerler. Net netice alırlar. Farklı politikalar olması çok büyük sorun meydana getirir. Tek politika en başarılı yöntem olur.

Tayyip Hocam’ın İsmet İnönü hakkındaki bu olumsuz görüşünün nedeni Said Nursi Hazretleri’nin 1940’larda Emirdağ Cezaevi’ne konduğunu, zehirlenerek ve soğuktan dondurularak öldürülmek istendiğini, kitaplarının yasaklandığını, hapislere mahkum edildiğini ve tüm bunların bakanlar kurulu kararıyla yapıldığını söylüyor Tayyip Hocam. Gençlik Rehberi’nin dağıtımının yasaklanması bakanlar kurulu 1949 kararıyla verilmiş. “İmza cumhurbaşkanı İsmet İnönü” diyor. “İşte CHP bu” diyor Tayyip Hocam. Oradan kızıyor demek ki. Olabilir ona saygı duyarız.

Evet, dinliyorum.

VTR: Gençken bir topluluğa bağlı mıydınız?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm sen de çok sevimlisin. Bunlarda çocukluktan delikanlılığa geçişte çocukluğun tatlılığı olduğu gibi kalıyor. Gençliğin de yakışıklılığın üzerine geliyor. Dolayısıyla çok hoş bir karışım oluyor. Yakışıklımı ben bir daha göreyim.

VTR: Gençken bir topluluğa bağlı mıydınız?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm ben herhangi bir topluluğa bağlı olmadım ama her toplulukla görüşüyordum. Nakşibendiler vardı tanıdığım. Onlarla görüşürdüm, sohbet ederdim. Nurcular vardı bizim evin yanında üçüncü apartmanda Nurcular vardı. Onların evlerine giderdim, görüşürdüm, konuşurdum. Ama herhangi bir topluluğa hiçbir zaman için dahil ve tabi olmadım. Allah nurunu artırsın senin yüzün çok nurlu. Bir daha göreyim ben seni. Allah bu temizliğinle seni çok uzun yaşatsın. Seni cennet delikanlılarından eylesin inşaAllah. İyi olmuş sakalın, hafif sakal bırakmışsın. Yüzün de çok güzel. Yazın biraz yanarsan daha güzel olursun, güneş yanığı olursan. Ama tipin falan çok çok güzel. Bayağı güzel delikanlısın. Allah cennet arkadaşı, cennet dostu yapsın inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, Ahmet Adnan’ın yaşı 6 olmuş. Size bir resmini göndermiş.

ADNAN OKTAR: Gittikçe daha yakışıklı oluyor bu Ahmet Adnan.

GÖRKEM ERDOĞAN: Evet, siz ismini vermiştiniz.

ADNAN OKTAR: Evet, günbegün daha yakışıklı oluyor. Burnu görüyor musun fındık gibi.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: NATO Genel Sekreteri Suriye’de durumun çok karışık olması nedeniyle NATO’nun Suriye’den uzak durduğunu söyledi. “Suriye’nin kuzeyinde NATO mevcudiyeti için bir talep ya da bir plan yok. NATO Türkiye’ye tatbikatlarla destek veriyor ama Suriye’de NATO mevcudiyeti için bir plan bulunmuyor. Bu nedenlerden biri de Suriye’de çatışmanın zaten çok karmaşık olması. NATO’nun burada bulunması da sorunun çözümüne yardımcı olmayacaktır.” dedi.

ADNAN OKTAR: Hadi canım olur mu o? NATO müdahale etse konu biter. Ne alakası çatışma olan her bölgeye NATO askeri, on binlerce asker. Anında biter, olur mu öyle şey? “Bizim buraya gücümüz yetmez, çok karmaşık.” diyor. Karmaşığı ne anlar NATO? Özelliği o zaten. Karmaşık olup olmaması önemli değil ki, orada çok fazla işgal gücü olması yahut hareketli, müteharrik güçler olması önemli. Hepsi askeri tedbirle durur. NATO istese 15 gün bile sürmez. Hepsini dümdüz eder durdurur. Öyle deme. De ki, “İngiliz derin devleti buna müsaade etmiyor. Planları bu, bunu yerine getiriyorlar” de.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Hatay’da yaşayan 6 yaşındaki Ömer isimli çok sevimli bir kardeşimiz sünnet oldu. Ancak törenin ardından o küçük yaşına rağmen ailesine kendisine takılan paralarla bir şeyler almak istemediğini ve parayı Mehmetçiğe bağışlamak istediğini söyledi. Bunun üzerine babası Ömer’i sünnetlik kıyafetiyle bankaya götürerek, Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’na bağışta bulundu. Sünnette 700 lira toplandı ve küçük Ömer tüm parasını Mehmetçik Vakfı’na hediye etti.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben seni. Severim ben senin tatlılığını. Bak fakir oldukları halde gariban insanlar bunlar, çok ihtiyacı var ama yiğitlik damarı daha ilerde oluyor. MaşaAllah aferin benim aslanıma.

Evet.

VTR: İyi insan nasıl anlaşılır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir, samimiyetinden anlarsın, samimi konuşmasından. İki, egoist bencil olmamasından. Öyleyse bitti. Samimi ve egoist, bencil değil. Allah’tan korkuyorsa, Allah’ı sevdiğini de zaten hemen anlarsın, bitti. Tek yöntem budur.

Evet.

HÜSNA KARAKUŞ: CHP Ankara milletvekili Gülsüm Bilgehan, dedesi İsmet İnönü’nün adını kullanmayan Erdoğan’a kişisel Twitter hesabından tepki gösterdi. Bilgehan, “Kurtuluş Savaşı kahramanı İnönü’nün adını anmayan, anamayan son Cumhurbaşkanı’na yazıklar olsun.” paylaşımında bulundu.

ADNAN OKTAR: Böyle onun tarihi yönüne bir şey dediği yoktur da Said Nursi’ye karşı tavrından dolayı ona karşı bir gücenme ve bir protesto tavrı görüyorum. Bu, Kenan Evren’e karşı da olmuştu. Olabilir, bu onun diğer yönlerinin boş olduğunu göstermez. Ama gerçekten Bediüzzaman’a öyle davranmaması gerekiyordu İnönü’nün. Facia, feci, çok korkunç bir şey. Ama tabii ben buna rağmen İnönü’ye saygı duyarım. Bir Türk büyüğü olarak, Türk kumandanı olarak saygı duyarım ama o yönü çok acıdır yani. O yönünde tabii ki ona bir dargınlığımız var. Çok acı bir olay çünkü.

Evet, dinliyorum.

VTR: Doğada en çok ne ilginizi çeker?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım doğada yabani çiçekler, yabani otlar. Kayalar da çok güzeldir. Kayaya bakmak da çok hoşuma gider. Küçük dereler çok güzel doğada, akan dereler. Ama en ziyade o şeker çiçekler. Kılıç gibi yakışıklı, jilet gibi düzgünler ve çok şekerler. Bir de en ummadık yerlerde. Nazlı da değiller.

Ama hayret değil mi bak. Seçim 26 Ağustos dediler. Ben dedim ki bu çok geç. Ne gerek var. Daha erkene alınsın teknik bir sorun yoksa dedim. Tayyip Hocam birkaç saat sonra kararını açıkladı. “Erkene alınsın” dedi. 24 Haziran’a alındı. Ne dediysek o.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Hükümet yanlısı Sabah Gazetesi bir evrim haberi yayınladı. Haber şu şekilde; “Plastik pet şişe dağları tarih olacak, polyester yiyerek hayatta kalan bir bakteri evrim geçirerek yüz yılda çözülebilen pet şişeleri enzimiyle birkaç gün içinde geri dönüştürüyor.” Profesör McGeehan bu polyesterlerin bitki yapraklarını koruduğunu bakterilerin de milyonlarca yıldır bunları yemek için evrimleştiğini fakat bu polyesterlerden pet yemeye geçmelerinin beklenmedik bir hızla yaşandığını belirtti.  

ADNAN OKTAR: Bu çok büyük bir münasebetsizlik. Halbuki bakteri milyonlarca yıldan beri hep bakteridir. Ne gözü çıkmıştır ne kulağı çıkmıştır. Hep bakteri gelmiş, bakteri gitmiştir. Ama bakterinin içine Allah bir güç koyuyor onun gelişme gücünü artırıyor. Yani mesela zehirli bir şeyden etkileniyorsa onu etkilenmez hale getiriyor. Herhangi bir maddeden olumsuz etkileniyorsa onu bozuyor. Veyahut herhangi bir gıdaya ihtiyacı varsa başka bir türlü gıda olduğunda o gıdaya onu yönlendiriyor Allah. Onun sisteminin ona göre ayarlamış, bakterinin başlangıçtaki sistemi o yani ona göre planlanmış. Makine o tarzda çalışıyor bunlar makinenin çalışmasını kendinden oluyor zannediyorlar. Halbuki en başta makine o şekilde planlanmış. Bunu unutuyorlar dolayısıyla evrim diye muhabbete geçiyor. Evrimle ne alakası var? Araba var benzinle çalışıyor gidiyor bir yerini değiştirirsin, bir şey yaparsın ama araba arabadır. Değişen bir şey yok.

Evet.

VTR: Ben Sakarya’dan Mehmet. Şeytan kadınları neden değersizleştirir?

ADNAN OKTAR: Değersizleştirdiğini zanneder diyelim. Çünkü kendini rezil ediyor şeytan. Kadın daha da yüceliyor kadın çile çektikçe, acı çektikçe daha değerli olur daha güzelleşir. Ve kadından da mahrum kalmış oluyor o ahmaklar. Kadına karşı tavır alan kadını ezmeye kalkanlar gidip homoseksüel oluyorlar. Birbirinin pisliğini karıştırıyorlar. Kadın güzelliğinden, kadın tutkusundan dünyada da ahirette de mahrum kalıp belanın içine düşmüş oluyorlar. Allah onları bir belaya çekiyor kadın güzelliğinden uzak tutuyor. Kadını onlara layık görmüyor Allah. O yüzden de şeytanla onları oynatıyor adeta. Şeytana onları oyuncağı yapıyor ikisi birbirinin oyuncağı oluyor. Birbirlerini batırıp derine doğru gitmeye başlıyorlar. Karanlık bir zemine doğru yani karanlıklar dünyasına, ölüler dünyasına doğru gidiyorlar. Burada kadının bir kaybı olmuyor kadın o pisliklerden kurtulmuş oluyor. Ben yakışıklımı bir daha göreyim.

VTR: Ben Sakarya’dan Mehmet. Şeytan kadınları neden değersizleştirir?

ADNAN OKTAR: Mehmet’im çok güzelsin, çok yakışıklısın, sesin de güzel. Kendin de çok insancılsın. Dikkat edersen süslenip püslenip iğrençliklerle birbirlerini kirletiyor homoseksüeller. Kadına da tavır olmuş oluyor. Gelenekçiler de öyledir kadına tavır alıp birçoğu sapıtıyor. Kadın bunların belasından kurtulmuş oluyor. Kadını kötü gösterdiklerinde yaklaşmıyorlar kadına. Kadın da beladan kurtulmuş oluyor. Allah’ın bir ilmi bu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Gençlerde deizm neden bu kadar yaygın?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm canımın için deizm şeklinde olmuyor. Gençler ateistlere çok tepki gösterildiği için, insanlar kötü tavır koydukları için ben deistim diyor. Deist deyince insanlar daha olumlu yaklaşıyorlar. Yani bir Allah’a inanıyorum ama dine inanmıyorum; tamam Allah’a inanıyorsa mesele yok gibi düşünüyorlar. Dine de inanır diyorlar. Halbuki oradaki söz eğer dikkatlice incelenirse deistin dinsizliğin dışında Allah’ı da inkar ettiği hemen anlaşılıyor. Çünkü deist ne diyor? Allah tamam kainatı yarattı ama bir daha ilgilenmedi ve haberi yok diyor. Allah’ı ilah olmaktan çıkarıyor o. Gücü yok, haberi yok diyor. Mesela şu an senden haberi var mı desem, beni bilmez der deist. Allah hiçbir şey istemiyor kainattan yarattı, unuttu, bıraktı diyorlar. Tek başına duruyor. Ve dolayısıyla yarattıklarından haberi yok diyor. Yarattıklarından haberi olmayan ilah olmayacağına göre o zaman inkar etmiş oluyor. Zaten kökten kesin inkar etmiş oluyor. Deist demeyelim Darwinist eğitim sonucunda gençliğin büyük bir bölümü Darwinist oluyor konu bu. Çünkü devlet eliyle Darwinist eğitim yapılıyor. Devlete de güvendiği için insanlar devlet yalan söylemez diyor vardır bir bildiği değil mi? Kitaplarda yazıyor biyoloji, felsefe, tarih, jeoloji bütün derslerde var aşağı yukarı. Hatta psikoloji dersi vardı onda da vardı hepsinde var. Alenen evrimden geçtiğini insanın, evrim sonucu olduğu ve Allah yaratmadığı açık açık anlatılıyor. Öğrenci de buna inanıyor. İnandığında ne olur? Ateist olur. Yani Allah’ı inkar etmiş oluyor. Hızla yayılıyor derken adam devletin kitaplarında okunan bilgiye inanmış oluyor o kadar. Konu bu. Burada büyük bir hata var yanlışlık var bunun düzeltilmesi lazım. Çünkü Darwinizm bir aldatmaca, bir protein bile tesadüfen meydana gelmesi imkansızdır. Bakın bir proteinin meydana gelmesi için başka bir proteine ihtiyaç var yüzde yüz. Burada bitiyor zaten evrim teorisi kilitlenmiş ve imkansız hale gelmiş oluyor burada. Mutlaka bir yaratıcıya ihtiyaç oluyor. O zaman niye Darwinizm’i anlatıyorsun? Paleontolojik deliller desen yedi yüz milyon fosil var hepsi yaratılışı ispat ediyor tek bir tane yaratılışın dışında Darwinizm’i ispat eden fosil yok, bir tane. Getirin on trilyon vereceğim dedim çıt yok. Dolayısıyla bu hurafe gençlere dayatıldığı için gençlerin epey bir bölümü özellikle Güneydoğu’da hep PKK’lı oluyorlar. Çığ gibi PKK’lı oluyorlar. Bütün Arap ülkelerini Darwinist yaptılar. Fas, Tunus, Cezayir, Libya hepsi Darwinist. Ve hepsinde komünizm yaygın. Biz uğraşa uğraşa kırabildiğimiz kadarıyla kırdık. Ama bütün dünyaya her yere yetmemiz mümkün değil tabii. Mesela Danimarka, Norveç, İsveç silme Darwinist. Onun için Türkiye’nin Darwinist felsefeyi yıkan bir karar alarak esaslı bir atak yapması gerekiyor. Ve bu konuda da çok cesur ve rahat olması lazım. “Çocuklar” diyecek “protein tesadüfen meydana gelemediğine göre bunu yapan bir üst akıl var” bu kadar bunu diyecek. Bu kadar bunu dese yeter bunu diyemiyorlar. Daha önce vardı biyoloji kitaplarında “bir kısım insanlar da bir yaratıcının aracılığıyla bu kainatın olduğunun fikrini savunmaktadır” diyor, bir satır. Bunu da kaldırdılar eğitimde. Sadece Darwinist anlatım kaldı. Bu bir facia. Bu yüzden ateizmin gelişmemesini istiyorsak isteniyorsa Darwinist eğitimin durdurulması lazım.

Evet, dinliyorum.

HÜSNA KARAKUŞ: Adana Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesindeki E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda eğitim alan on dört hükümlü ve tutuklu bir semazen grubu kurup etek giyip dönerek pembe, sarı, mor ışıklar altında semazen gösterisi yaptı. Bu olayı bir müjde ve güzel bir aktivite olarak sunan Akit Gazetesi ise “Gösteri sonunda Türk bayrağı açan hükümlü ve tutuklular ayakta alkışlandı” manşeti attı.

ADNAN OKTAR: İşte Peygamberimiz (sav)’in yerine Mevlana’yı koymaya çalışıyorlar. Bu büyük bir risk. Yeni bir din oluşturmaya çalışıyorlar Mevlevilik diye. İslam dini vardır sadece İslam dini vardır. Nerenin Mevleviliği? İngiliz Mevleviliği zaten dini reddediyor Peygamber (sav)’i de reddeden bir sistemdir. Kuran’ı da reddediyor gece gündüz anlatıyoruz.

Bu Sabah Gazetesi’nde evrim haberlerini çıkarttıran da İsa Tatlıcan. Bizden ayrıldı bu, İngiliz yanlısı bir politika izlemeye başladı. Homoseksüelleri destekliyor. Bizden ayrılanları hep bu çizgiye çektiler. Hep böyle İngiliz politikasına uygun hale getirdiler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Erkekler mi kadınlara daha çok muhtaç yoksa kadınlar mı erkeklere daha muhtaç?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm güzel olanlar kadınlardır. Tutkuyu bilen kadındır, aşkın kaynağı kadındır, aşk yaşanan varlık kadındır. Sevgiyi emen, alan, mas eden yine kadındır, tutkuyu mas eden kadındır. Sanatın kökeninde kadın vardır. Ailenin kökeninde kadın vardır. Şehirlerin kuruluş sebebi kadındır. Cennetin en büyük nimeti kadındır. Dünyada en büyük nimet kadındır. Kim kime muhtaç belli oluyor burada işte.

Evet, dinliyorum.

VTR: Özür dilemekten neden utanılıyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım eğer makulse özür dilemek çok güzel zevkli ve güzeldir, zenginliktir, bir nimettir, bir kibarlıktır. Ama haksızsa da yine özür dilemek de olur. Karşıdaki duygusaldır başka türlü çözülemiyordur haksız olsa bile özür dilersin bir şey olmaz. Özür dilemek bir üstünlük, yüceliktir. O insanın kalitesini, aklının yüceliğini gösterir. Değerli bir insan olduğunu gösterir. Dengeli, tutarlı ve güvenilir olduğunu gösterir. Özür dilemeye direniyorsa gurur, enaniyet ve kibrin etkisi altında kendini ezen bir insan var demektir. Ve çok yazık tabii ona.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Devlet Bahçeli’nin erken seçim açıklaması sonrasında Türkiye’nin bir değişikliğe ihtiyacı olduğu yönünde bir açıklama yaptı. Ve şöyle demiş, Abdullah Gül ve diğer partililerle görüşmelerinin olup olmadığı sorusuna şöyle cevap veriyor; “Biz diyaloğa açığız herkesle görüşeceğiz şu anda muhalefetteki partilerle de görüşeceğiz. Sayın Abdullah Gül’le de bir fırsat olduğu takdirde görüşeceğiz. Başka birçok insanla görüşüyoruz. Fikirlerini düşüncelerini bize takdim etmek isteyen olursa onlarla da görüşürüz” demiş.

ADNAN OKTAR: Görüşelim işte Hoca’yla. 

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Yağmur. İnancım var ama kaderin netliği ve doğrultusu hakkında tatmin olmak istiyorum tam bir net kafamda belirlenmesini istiyorum.

ADNAN OKTAR: Güzeller güzeli güzel Yağmur Allah sana uzun ömür versin, hayır versin, bereket versin. Çok hoş yüzün ve bayağı güzelsin. Kendine has bir güzelliğin var. Çok doyurucu güzel bir varlıksın. Allah seni bu iyiliğinle, samimiyetinle, candanlığınla cennette sonsuza kadar yaşatsın, cennette de arkadaş etsin inşaAllah. Kader demek zaman demektir. Zaman demek beynin ürünü demektir. Bak sana nasıl anlatayım? Mesele şöyle bir ses duyduk şimdi bir kere daha yine tıklatacağım ikisini birbirine kıyasladığında beyninde bir inanç meydana geldi. İşte bu inanca zaman deniyor. Beynin bir ürünü. Dışarıda bir zaman yoktur yani beyin olmasa bunu yapamazsın. Beyin derken tabii ruh. Onu birbirine kıyaslarken bir inanç meydana geliyor. O inanca zaman deniyor. Allah Katında zaman yoktur tek bir an vardır. Yani sonsuz gelecek ve sonsuz geçmiş bitmiştir Allah Katında. Tek bir andır. Bunu bilim de kabul ediyor, zamanın olmadığını, zamanın bir algı biçimi olduğunu. Tek bir an olunca kader zaten mecburen bilimsel olarak oluşmuş oluyor ikinci bir ihtimal olmuyor. Her şey tek bir an içinde olduğuna göre bu ne bu? Zaten kader oluyor. Çocukluğumuzdan beri şu ana kadar bütün olaylar saniyenin milyonda biri kadar bile olmayan bir zaman içinde bitmiş, olup bitmiş. Mesela çocukluğunuzda hatırlayın düşünün kafanda bir saniye gibi bir şey. İlkokul dönemini bir hatırla şu dönemi hatırla bir saniye gibi. İnanç, kafadaki beyindeki inanç. Yıldırım hızıyla biten bir şey. En fazla bir saniyedir. Bir saniyelik inanç. Şimdi bu sana sunuldu ve sen bunu da gördün, bir saniyelik şey sana genişletilerek sunulunca ucu bucağı olmayan bir zaman gibi sana bilgi geldi. Ama normalde geçince anladın ki bir saniye kadar bir şey. Ne bir saniyesi? Salisenin binde biri kadar. Kısacık bir zaman. O zaman işte kader mecburen teknik olarak, bilimsel olarak elle tutulur şekilde ortaya çıkmış oluyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Melisa, ben de Melike. Sarışın kadınlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben sizin güzelliğinizi, samimiyetinizi, candanlığınızı. Canımın içi ikiniz de bir kere çok candansınız o çok önemli, çok dışa dönüksünüz. Tabii ayrı ayrı ikinizin güzelliği, kendine has güzellikleriniz var. Allah ikinize de uzun ömür versin sağlık sıhhat versin. Cennetle şereflendirsin cennette de mutlaka arkadaş olalım ki sohbet edeceğimiz çok konular var. Ama Allah tabii sizi güzel bir arkadaşlıkla arkadaş etmiş. O da Allah’tan size bir nimet sakın ayrılmayın. Birbirinizi çok iyi koruyup kollayın, birbirinizi çok sevdiğinizi anladım. O bir kolaylık ve güzellik. Sarışın olmak tabii kadınlara çok yakışıyor, çok onları yumuşatıyor böyle daha hoş hale getiriyor ama esmerlik de tabii güzel. Çünkü esmer de kendine has bir zenginliği oluyor. Fakat sizde sarışınlık olmuş şahane ikiniz de ayrı ayrı hoş ve güzel kadınlarsınız. Ama inşaAllah cennette birlikte oluruz sonsuza kadar. Kendinize çok iyi bakın, uykunuza çok dikkat edin ikiniz de çok güzelsiniz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Melekler insanın kan akıtacağını nereden biliyordu?

ADNAN OKTAR: Allah söyledi tabii ki yakışıklım. Yani “Benim yaratacağım insanın vasfı bu, sizden farklı olacak” dedi. “Siz güzel huylu, sevecensiniz, itaatkarsınız ama pozitif yönde eğitiliyorsunuz sadece pozitifi görüyorsunuz. Ben insanlara negatifi de göstereceğim siyahı, beyazı, iyiyi, kötüyü göstereceğim. Ben size sadece iyiyi gösteriyorum, iyi yaşayacağınız şekilde pozitifi gösteriyorum. Ama bu şartların onlara getirdiği olumsuzluklardan biri de kan akıtmaları olacak” diye Allah anlattı onlara söyledi.  Melekleri bilgilendirdi melekler de, “Yapma Ya Rabbi” dediler “Biz Sana çok güzel kulluk yapıyoruz, ibadet ediyoruz bunlar şimdi gelip kan akıtacaklar, olay çıkartacaklar, sana isyan edecekler yapma” dediler. Allah da “siz bilmezsiniz, Ben bilirim” dedi. Normalde ilk bakışta tabii anlaşılacak gibi değil, o ledün ilmi ile anlaşılır. Halbuki insan eğitildiğinde, melekten kat kat üstün oluyor. Melek asla yetişemiyor insanın makamına. Mesela Mehdiyet makamına bir melek yetişemiyor, peygamber makamına yetişemiyor, tahayyül dahi edemez, tahayyül eder de yetişemez.

Evet.

HÜSNA KARAKUŞ: 2014 yılında sosyal bilimler öğretmeni olarak mezun olan 25 yaşındaki Merve Çavdar isimli genç kız öğretmen olarak atanamayınca bunalıma girdi. Uzun süredir iş bulamadığı için sıkıntı yaşadığı söylenen genç kız, sabah saatlerinde evden iş bulmaya gidiyorum diyerek çıktı Güzelçamlı sahiline geldiğinde yanındaki depresyon haplarının tamamını içerek intihar etti.

ADNAN OKTAR: Beni o kadar kızdırıyor ki aslan gibi kızsın, melek gibi kızsın. Elli kere dedim intihar etmeden önce mutlaka bizi arayın konuşalım. Bu kadar büyük bir hataya nasıl gidiyorsun? Dünyalar güzelisin. İş zibil gibi iş var sana iş mi yok? Anında buluruz nasıl iş yok? Aramıyorsun ki, sormuyorsun ki, adresimiz belli, ara her yerden ulaşabilirsin internetten herhangi bir yerden ulaşabilirsin. Ben bunalımdayım deseydin, Allah esirgesin ben böyle şeyler düşünüyorum deseydin yıldırım gibi yetişirdik. Allah rahmet etsin, Allah inşaAllah sana cennet nasip etsin. Ama çok kızdım. Nur gibi güzelsin, nasıl kıyıyorsun kendine? Bir de aileleri de haber vermiyorlar söylesenize, çocuk bunalımda bir şey olabilir, haberiniz olsun diye etrafı velveleye ver, söyle. Biz yine adres verelim mesela geçenlerde bir delikanlı aradı dedi ki “Ben intihar edeceğim” uyardık bitti. Kuran ayetleriyle açıkladık konu bitti. Silahım var dedi. Yemin ettirttik silahındaki bütün mermileri annesine verdirttik silahı boş kullan dedik. Beylik silahı devletin verdiği silah. Alıyorum alıyorum, silahı dayıyorum kafama diyor fakat cesaret edemiyorum diyor. Allah vermesin bir gün bir boş bulunur basar tetiğe çok büyük bir tehlike. Mermilerini annesine verdirttik, kilitledi annesi silah da boş beline koydu tamam bu kadar. Konuştuk ayetlerle de anlattık uzun uzun, vazgeçti. Mesela bu güzeller güzeli söylese bize akıl almaz mutlu olurdu, çok açılırdı hemen iş de bulurduk, neşesi de yerine gelirdi, gezdiririz İstanbul'da içi açılır. Bir de nur gibisin zoruna ne oldu? Beni çok çok kırdın, çok büyük bir hata yapmışsın. Neyse yine de Cenab-ı Allah günahlarını, taksiratını affetsin. İnşaAllah cennet nasip etmiştir Allah sana. Çünkü diyorlar ya, kendini öldürdü cehenneme; öyle bir şey yok takdir Allah'ın. Nihayetinde canını alan Allah onun, bir an şuuru kapandıysa onu Allah affeder. Çünkü bilinçli olarak yapamaz bir insan bunu. Hangi insan bilinci açık olarak böyle bir şey yapar? Bir cinnet olmadıktan sonra mümkün değil, cinnette de o sorumlu olmaz. Allah vermesin.

Evet

VTR: Geveze insanlara karşı ne yaparsınız?

ADNAN OKTAR: Kaçacaksın. En güzel çözüm kaçmak. Bir dakika bir işim var diyeceksin, hemen geliyorum falan, orada yalan mubah direkt kaybolacaksın. Sonra telefon et kusura bakma çok acil bir işim çıktı. Faciadır gevezeyi dinlemek insanı delirtir Allah vermesin. Çok büyük bir eziyettir bir başladı mı zaten en az 3 saat, kaç kaça bildiğin kadar.

Resulullah (sav) diyor ki, “İmam Mehdi (as) bir süre onlardan uzaklaşacak.” İnsanlardan uzaklaşacak yani insanlara görünmeyecek, gizli kalacak. “Böylece delalet ehli ayrılacaktır.” Yani Mehdi (as)’nin yanından delalete düşmüş münafıklar ayrılacaktır. “Öyle ki münafık şöyle diyecek, ‘Allah'a ulaşmak konusunda Mehdi'ye (as) ihtiyaç yoktur.’” (Gaybeti Numani, sayfa 161) Münafıklar bunu söyleyecek diyor halbuki insanlar daima bir başka insanın mürşitliğiyle fayda görmüştür, Kuran'da buna çok fazla işaret vardır. Çünkü emr-i bil maruf nehy-i anil münkerle Müslümanlar görevlendiriyor. Peygamberlerin görevi de oluyor, peygamber yolunda olan sahabeler de, Allah sahabelere uyun diyor. Sahabelere uyun ne demek? Onlar da bir nevi Mehdi. Onlara uyduğumuz da biz kurtuluyoruz. Çünkü onlar bizi Kuran'a davet ediyor. Bilmiyorsun sen yolunu o sana yolu gösteriyorsa, Kuran'dan haberin yoksa o sana Kuran'ı gösteriyorsa o davetçidir.

Resulullah (sav) diyor ki, “Ey münafıklar eleneceksiniz tıpkı altının elendiği gibi ve tıpkı altın gibi müminler ayıklanıp saf olacak.”

Süleyman bin Bilâl der ki: İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam babasından o da dedesinden nakleder ki Hz. Hüseyin aleyhisselam şöyle buyurdu: Bir gün adamın biri Emirü’l Müminin Hz. Ali (kv) yanına gelerek, “Ey Emirü’l Müminin bize Mehdi'nizden bahseder misiniz?” diye arz edince Hz. Ali (kv) şöyle buyurdu. “Gitmesi gerekenler gidip de, müminler azaldığında ve fitneciler” münafıklar “gittiğinde işte orada yani uzak bir yerde zuhur edecektir” Mehdi (as). Münafıklar gittikten sonra zuhur edecek diyor. (Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani sayfa 250) Allah bütün münafıkları helak etsin. Çünkü ahir zamanda onlardan Resulullah(sav)'ın intikamı alınıyor. Çok fazla ayet ve çok fazla hadis buna işaret ediyor. Hz. Ali (kv)'nin, Hz. Osman (ra)'ın, Hz. Ömer (ra)'in bütün şehit olan sahabelerin intikamı alınacağı için biz de diyoruz ki,  Allah bütün münafıkları helak etsin.

Şimdi kısa bir ara verelim devam edelim.

GÜLEN BATURALP: Yayınımıza Atatürk Konferansı’nın kokteyl görüntüleri ile devam ediyoruz.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER