Bugün dünyanın barış, dostluk ve dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Yirminci yüzyılı tanımlayan çatışmalar hala sürüyor ve tüm dünyadaki masum insanlar acı çekmeye devam ediyor. Hıristiyanlar, Museviler ve Müslümanlardan vicdan sahibi insanlar arasında yapılacak dayanışma ve işbirliğine acil ihtiyaç var, zira birleştiklerinde günümüzdeki acıları önlemeye muktedirler. İslam medeniyeti ile Batı uygarlığının temellerini oluşturan Musevi-Hristiyan kültürü arasındaki ortak zemin göz önüne alındığında bu zor değildir.
Günümüzde yüz binlerce çocuk, kadın ve erkek, insanlara din karşıtı duygularla aşılanan düşmanlık, nefret ve öfke yüzünden öldürülüyor, yurdundan sürülüyor ya da zulüm görüyor. Başka bir deyişle insanların can damarı – Allah’a olan inanç - kesildi ve dünya her geçen gün yeni terörist saldırılar ve cinayetlerle bir delilik sahnesine dönüştü.
Bu dinsizlik vebası dünyadaki bütün insanlara zarar veriyor. Bu zulmü sona erdirmenin tek yolu İbrahimî dinlerin, dindar insanların ittifakıdır, zira yalnızca bu tip bir birlik barış, mutluluk ve güvenlik toplumları yaratmaya yardımcı olabilir. Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler özlerinde ortak inanç, ibadet ve ahlaki değerlere sahiplerdir. Bu inançların takipçileri, Allah'ın evreni yoktan var ettiğine ve her şeyi Sonsuz Gücüyle yaratmaya devam ettiğine; Allah’ın tüm canlıları mucizevi bir şekilde yarattığına; Allah'ın insanlara ruh bahşettiğine; Allah’ın Hz. Muhammed (sav), Hz. İsa, Musa, Nuh, Davud, İbrahim, İshak ve Yusuf gibi tarih boyunca insanlığa peygamberler gönderdiğine; Allah’ın hayatımızı bir kader üzere yarattığına, Kıyamete, Cennete, Cehenneme ve meleklerin varlığına inanırlar. İbrahimî dinlerin mensupları sadece iman konularında değil aynı zamanda onur, namus, tevazu, fedakarlık, dürüstlük, merhamet, affedicilik ve koşulsuz sevginin önemi gibi ahlak konularında da ortak değerlere sahiplerdir.
Musevilere ve Hıristiyanlara, Müslümanlardan farklı bir yasa verilmiş olsa da hepsinde tüm samimi inananların, kalpten Allah'a teslim olması, iyilik yapması ve hayırlarda yarışması istenmiştir. Allah'ın ve ahiretin varlığına inanan ve hayırlı işler yapanların tümü aslında Allah’ın İbrahim Peygamber'e (as) indirdiği gerçek dine uymaktadırlar. Kur’an'da, Allah, İbrahim (as)'ın dininin hanif bir din olduğunu bildirmektedir. Hanif kelimesi Allah’ın İradesine teslim olan, O’nun Dininden hiçbir şekilde taviz vermeyen ve dindar olan anlamına gelir. Bir ayette Allah Peygamberimiz (sav)'e Hz. İbrahim (as)'ın dinine uymasını emreder: "Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim'in dinine uy. O, müşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 123)
Hz. İbrahim (as)'ın imanlı soyu hep onun hanif dinine uymuşlardır. Kuran'da bu gerçek şu şekilde bildirilir: "Kendi nefsini aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir. Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. Bunu İbrahim, oğullarına vasiyet etti, Yakup da: "Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere bu dini seçti, siz de ancak Müslüman olarak can verin" (diye benzer bir vasiyette bulundu.) Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi.” (Bakara Suresi, 130-133)
Hz. İbrahim (as)'ın dini, Müslümanlar, Museviler ve Hıristiyanlar arasındaki ortak kaideleri temsil etmektedir. Hz. İbrahim (as)'a olan sevgi, iman ve saygı, Hıristiyanlar ve Museviler için olduğu kadar Müslümanlar için de çok önemlidir. Esasen, tüm Peygamberler halklarını Allah'a inanmaya, ibadet etmeye ve Allah’ın insanlık için yarattığı sınırlara uymaya davet etmiştir. Bütün toplumlardan, Allah’ın emirlerini takip etmeleri ve O'nun rızasını kazanmak için iyi işler yapmaları beklenmektedir. Yani, Allah’a inanan ve O'nun vahyine uyan Müslümanlar, Museviler ve Hıristiyanlar, herkesi Yaratıcımız, Rabbimiz olan Allah’ı sevmeyi, O’na teslim olmayı ve bizi doğru yola iletmesi için O’na dua etmeyi emreden hanif dinin bu ortak koşulunda birleşmelidirler.
Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Museviler, bu ilkeler altında birleştiklerinde, dinsiz ideolojilere karşı gösterdikleri entelektüel çabalarda müttefik olduklarını ve düşman olmadıklarını fark ettiklerinde, dünya tamamen farklı bir yer haline gelecektir. Kendisini Allah'a teslim eden Hz. İbrahim'in saf dini onları birlik ve barışa götürecek yoldur. Bu büyük birlik görevi tamamlandığında, acılar ve ıstırap yerini tüm insanlık için barış, mutluluk ve zenginliğe bırakacaktır.
Dindar Musevileri, Hıristiyanları ve Müslümanları bir araya getirmek için attığımız her adım, dünyamıza acı veren karanlığın sona ermesine yönelik bir adım olacaktır. Samimi müminler, bu önemli misyon üzerinde çalışmak ve Rabbimizden kurtuluş isteyen tüm ezilen insanlara huzur ve güven sağlamak üzere bir aracı olmak için bir saniye bile beklememelidirler.
Adnan Oktar'ın Islam Today Dergisi'nde yayınlanan makalesi