Savaş her zaman ilgimi çekti; büyük generallerce planlanan manevralar anlamında savaş değil… ancak ilgimi çeken savaşın gerçekliği, öldürmenin ta kendisiydi. Austerlits ve Borodino’da orduların nasıl tanzim edildiğinin bilmekten çok, bir askerin bir diğerini ne şekilde ve hangi duyguların etkisi altında öldürdüğünü bilmek istiyordum. — Leo Tolstoy
The New York Times, Tolstoy’un şaheseri Savaş ve Barış’a 2009’un “En iyi 100 Kitap” listesinde yer verdi. Bir Kırım Savaş gazisi olarak Tolstoy altı ciltlik romanını yazarken kendi deneyimlerini kullandı. Bu ünlü yazar ahlaki ve estetik görüşleriyle bilinir ve romanında akılsız insanların ortasında bir insanın nasıl ahlaklı bir hayata sahip olabileceğinden bahseder. Ana karakter Pierre’in gözlerinden sürekli olarak savaşın mantıksızlığını vurgular. Tolstoy aynı zamanda insanın şiddet ve ayrılıktan ziyade dayanışma ve birlik için duyduğu ihtiyacın altını çizer. Tolstoy’un zamanından bu yana pek fazla şey değişmedi.
Savaş insanlık tarihinin şafağından itibaren var oldu. Son 5.600 yıl içinde 14.600’den fazla savaş oldu ki bu yılda ortalama 2,6 savaş anlamına geliyor. Bu oran, insanların birbirleriyle uzlaşmaya varmak ve barış yapmaktan çok savaş ve şiddete eğilimli olduğunu mu işaret ediyor? Bu ürkütücü istatistiğe rağmen cevap hayırdır. Genel olarak hiç bir parti savaştan olumlu bir şey kazanmamıştır ve gelecekte de kazanmayacaktır. Savaş kavramı üzerine derin olarak düşünüldüğünde insanların birbirini öldürmeye çalışmalarından barışçıl bir sonuç beklemenin anlamsızlığı da hemen anlaşılacaktır. Bazılarının sahip olduğu ekonomik imkanlar oldukça şaşırtıcı, örneğin dünya askeri anlaşmalara yıllık olarak bir trilyon dolar harcıyor ki bu akıllara durgunluk veren bir rakam. Stockholm Uluslararası Araştırma Enstitüsü (SIPRI)’ne göre en fazla harcamaya sahip 15 ülke bu harcamanın toplam % 81’ini oluşturuyor. 2012’de bu harcamalar 1,75 Trilyon $’a ulaştı ki bu küresel olarak kişi başına 249 $’a tekabül ediyor.[1]
Bir dizi psikolojik faktörler de maddi çıkarları yanı sıra insanları savaşlara katılmaya teşvik ediyor. Bunlardan biri gurur ve bütünlük duygusunu cezbeden aşırı vatanseverliktir ki bu da kişinin ülkesine hizmet vermeye yönelik irrasyonel ve fazla duygusal tepkiyle bağlantılıdır. Elbette ki bu, vatanseverliğin önemli olmadığı anlamına gelmez; vatandaşlar tabi ki kendi ülkelerini sevmeli ve ülkelerine hizmet etmek ve korumak için ellerinden gelenin en iyisini yapmalıdırlar ama vatanseverliğin anlamı çoğu kez yanlış kullanılır. Aşırı vatansever, fakir, işsiz ve eğitimsiz kişiler çoğunlukla basit reklamların hedefi olurlar. Askeri kurumlar vatanseverlik kavramı hakkında pek çok diğer başlık beraberinde resim, deneme yazısı, şiir ve belgesel alanlarında müsabakalar düzenlerler. Hepimiz Afganistan’da savaşmak için mesleğini bırakan ünlü Amerikan futbolcu Pat Tillman’ın hikayesini duymuşuzdur. Trajedik ölümü hakkında pek çok tartışma yaşanmıştır ancak onun hikayesi insanların yanlış vatansever görev anlayışına ve daha sonra kendileri ve aileleri için iç açısı olmayan kararlar verebileceğine bir örnektir.
Bu örnekte olduğu gibi insanlar çeşitli baskı yöntemleriyle savaşlara katılmak için etki altına alınmaktadırlar. Dolayısıyla asker ve gazilerin gerçek psikolojik deneyimleri ele alınmalıdır. Savaşa katılanların psikolojisi ilginç bir bulgu gösterir. Haber raporları sıklıkla bu çatışmaları temsilen, ölülerin, yaralıların sayısı, şehirlerin yıkımı ve bunun gibi objektif ve ham istatistiklere odaklanırlar. Fazla karşılaşmadığımız veya duymadığımız nokta ise savaşın kişiler üzerindeki olumsuz psikolojik etkileridir.
9 Eylül saldırılarından sonra FBI, DEA ve diğer pek çok emniyet teşkilatında okunması zorunlu kitaplar arasında bulunan, On Killing (Öldürme Üzerine) önemli bir kitaptır ve savaşın askerler üzerindeki psikolojik etkisini doğru şekilde tahlil etmektedir. Kimi insanların askerlerin başka askerleri öldürmek istediklerini düşünmelerinin aksine On Killing şaşırtıcı şekilde ve sürekli olarak askerlerin yaşadıkları ikileme ve hedeflerini kasıtlı olarak kaçırmak için ellerinden geleni yaptıklarına dikkat çeker. Bu şaşırtıcı gerçek medyada hemen hiçbir zaman dile getirilmemiştir. Peki neden askerler kasıtlı olarak hedeflerini kaçırmaya çalışırlar?
Araştırma tarafından desteklenen sonuca göre insanlar doğal olarak başka insanları öldürmek istemezler. Normal olarak insanlar düşmanların birbirlerini öldürmek istediklerini düşünür ancak araştırmalar bunun aksini göstermiştir. Öldürmeye zorlanan askerlerde daha sonra ciddi sağlık sorunları gelişmektedir. En yaygın bilineni Travma Sonrası Stres Bozukluğu başta olmak üzere bilinen 15 farklı ilgili psikolojik bozukluk sayabiliriz. On Killing kitabındaki şu paragraflar da durumu bütün açıklığıyla göstermektedir:
“Pek çok askerin savaştan uzak kalabilmek için intihar ettikleri veya kendilerine ciddi zarar verdiklerini gözlemliyoruz. Kendilerini böyle bir eyleme iten sadece ölüm ya da ciddi yaralanma korkusu olmayıp, aynı zamanda düşman bir dünyada nefretle karşılaşmalarıdır.”[2]
Maalesef neden ne olursa olsun, nefret ve savaşlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Gözlerimizin önünde milyonlarca masum insanın toplu katliamına şahit oluyoruz. Çeşitli devletler kendi ulusal çıkarlarını ve güvenliklerini gözetirken, pek çok lider terörizme karşı insanlarını korumak için veya daha büyük krizleri önlemek için savaş çıkaracaklarını iddia ederler. İnsan öldüren askerleri üzerinde savaşın etkilerini düşünmezler. İkinci Dünya Savaşı gazisi Glenn Gray duygularını trajik bir şekilde şöyle ifade eder: “Ben de bu türe aitim. Sadece kendi yaptıklarımdan, sadece ülkemin yaptıklarından değil, aynı zamanda insanların yaptıklarından utanç duyuyorum. İnsan olduğum için utanç duyuyorum.’’[3]
Savaş öylesine olumsuz etkiler oluşturur ki savaş gazileri ve aileleri güçlükle normal hayata dönerler. Milyonlarca dolar savaş gazilerinin travmalarını tedavi etmek için kurulan psikiyatri kliniklerine harcanır. Neden bu insanlar bu psikolojik bozuklukların acısı çeksin ya da başkalarına acı çektirsin ve savaş gazileri normal hayata yeniden uyum sağlamak için gerekli rehabilitasyonla uğraşsınlar? Eğer savaşları başlatmasak, bunların hiç birine gerek olmayacaktır. İnsanlara savaşın değil sevginin sorunları çözeceğini anlatsak bu sıkıntılar hiç yaşanmayacaktır. Sorunu çözmek için yapılması gereken belli, savaş değil barış teşvik edilmeli, sevgi esas alınmalı, öncelik insanları yaşatmak, huzuru sağlamak olmalı.
Sayın Adnan Oktar’ın Counter Punch ve The Malaysian Insider’da yayınlanan makalesi:
http://www.counterpunch.org/2015/01/23/war-and-peace-revisited/
[1] http://www.globalissues.org/article/74/the-arms-trade-is-big-business
[2] Grossman, Lt. Col. Dave (2014-04-01). On Killing (Kindle Locations 1516-1518). Open Road Media. Kindle Edition.
[3] Grossman, Lt. Col. Dave (2014-04-01). On Killing (Kindle Locations 1516-1518). Open Road Media. Kindle Edition.