Çatışmaların uzun zamandan bu yana hız kesmediği ve yoğun şiddet olaylarının yaşandığı Yemen'de Husiler'in Sana, İbb, Hudeyde ve El-Beyda'da giderek daha da güçlü hale gelmeleri diğer bazı grupların protesto gösterilerini arttırmış, gösterileri bastıramayan hükümet, ayaklanmanın öncüleri ve Husiler'le birlikte "Barış ve Ulusal Ortaklık Anlaşması"nı imzalamıştı. Bu anlaşmayla Yemen’de yeni bir siyasi süreç başlamış oluyordu.
Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi Basın Ofisi Müdürü Ahmed Avad bin Mübarek'i yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi, ancak tepkiyle karşılaşan Mübarek görevi kabul etmedi. Hükümeti kurma görevi Mansur Hadi tarafından bu kez Halid Mahfuz Baha'ya verildi ve 7 Kasım'da yeni kabinenin kurulduğu açıklandı.
Yeni hükümetin üyelerinin %40'ı Yemen’in güneyindeki eyaletlerden, %12'si kadınlardan ve %38'i siyasi partilerden oluşuyor. Toplam 36 bakandan meydana gelen yeni hükümetteki bakanlıklar siyasi parti ve gruplar arasında pay edildi. Bu paylaşıma göre eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salah önderliğindeki Genel Halk Kongresi ve müttefiklerine 9 sandalye, Birleşik Toplantı Partileri ve müttefiklerine 9 sandalye, Güney Barış Hareketi'ne 6 sandalye, Husiler'e bağlı Ansar Allah grubuna 6 sandalye verildi. Ne var ki kabinenin kurulmasının üzerinden daha bir gün bile geçmeden tartışmalar yeniden alevlendi ve Genel Halk Kongresi yeni hükümeti boykot ettiğini açıklarken, Husiler de hükümeti tanımadıklarını ilan ederek yeni bir hükümet için çağrıda bulundu. Bunun nedenlerine geçmeden önce ülkenin son yıllarda yaşadığı kargaşayı kısaca hatırlamakta fayda var.
Eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in görevini bırakmak zorunda kaldığı 2011 ayaklanmaları; El Kaide saldırıları; kuzeyde Husiler, Sünni aşiretler ve ordu, güneyde ise ayrılıkçı Güney Hareketi ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar; ordu tarafından üsleri ele geçirilen El Kaide militanlarının petrol ve doğalgaz borularına saldırmaları ve bunun akabinde ülke çapında başgösteren doğalgaz ve petrol sorunu ve tüm bunlar bir yana ülkenin iç meselelerinin dış güçler tarafından yönlendiriliyor olması Yemen'in iç huzurunu ve sosyal düzenini neredeyse çökme noktasına getirmişti. Hiç kuşkusuz maddi-manevi sıkıntılar, baskı ve şiddet dolu muameleler, sevgiden, şefkatten, dostluktan uzak ortamlar insanlarda çeşitli hastalıklara yol açabildiği gibi, devletler de aynı sebeplerle hastalanabilmekte ve çöküntüye uğrayabilmektedirler. Sağlıklarını yitirmiş bu devletler adeta birer hayalet gibi dünya haritasında yer almaya devam etseler de uluslararası kabule göre “başarısız" ya da "çökmüş devletler”dir. Topraklarında sürüp giden iç savaşa son veremeyen devletler "başarısız devlet" olarak kabul edilirken, dış sınırlarını kontrol edemeyen ve yabancı müdahalesine maruz kalan devletler "çökmüş devlet" olarak nitelendirilirler. Bu anlamda Yemen de son yıllarında hem "başarısız" hem de "çökmüş devlet" tanımına uyan bir profil çizmiştir. Böyle zorlu bir sürecin akabinde kurulan yeni hükümetin ülkenin geleceği için umut olduğu düşünülürken, hükümetin istikrarı sağlamayı başarıp başaramayacağı şimdiden tartışılır hale gelmiştir. Bu durumda yeni kabineye hangi görevler düşmektedir?
Toplumsal yapısı oldukça karmaşık olan Yemen'de yeni kabineyi köklü sorunların beklediği açık. Ülkede mezhepsel farklar ve aşiretlere dayalı oturmuş bir düzen var. Halk içinde pek çok kesim özgürlüklerini elde edememekten şikayetçi. Kimi mensubu olduğu mezhep ya da aşiret, kimi de sahip olduğu siyasi görüş için özgürlük arayışında. Ne var ki bu kesimlerden hiçbiri diğerlerinin özgürlüğünden yana değil. Bu noktada mezhepsel ya da aşiretsel kimliklerin devlet eliyle yeniden tanımlanması, toplumsal bütünlük duygusunun güçlendirilmesi, ayrımcılığa şiddetle karşı çıkan bir tavrın ortaya konması, bu bağlamda mezhep ya da aşiretlere yönelik özel cezalandırma ya da özel teşviklerden ısrarla kaçınılması gerekmektedir. Husilerin, Sünnilerin, Zeydilerin; görüş farklılığına sahip tüm grupların hep birlikte ortak bir irade göstermeleri sağlanmalı, toplum yapısındaki bu aksaklıklar süratle halledilmelidir. Aksi takdirde ülke sorunları kalıcı çözümlere kavuşamayacaktır. Devlet aynı topraklarda yaşayan, aynı dili konuşan, en başta da aynı dine mensup insanların birbirlerine silah doğrultmalarına acilen çözüm bulmalı, bunun için de toplumda nefret, kin, düşmanlık gibi duyguların yerini sevginin, kardeşliğin, dostluğun, birlik ve beraberlik ruhunun almasını sağlamalıdır. Hiç kuşku yok Yemen’in yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır ve bu yapılanma ancak ve ancak sevgiyle mümkün olabilecektir. Herkesin hasretle kucaklaştığı, kardeş olduklarını hatırlayarak birbirlerine kenetlendikleri dönem gelmeden iç karışıklıklar çözülmeyecektir. O nedenle yeni hükümete düşen en öncelikli görev, toplum içinde şefkatin, sevgi ve kardeşliğin hakim olması için ciddi bir çaba göstermektir.
Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi:
http://nationalyemen.com/2014/12/01/will-the-new-government-in-yemen-bring-stability/