Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır.Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Rad Suresi, 3)
Yukarıdaki ayette "yayıp uzatan" olarak çevrilen Arapça "medde elarda" ifadesi, "kaplattı, yaydı, esnetti, çekip uzattı, sündürdü, genişletti, açtı, döşedi" gibi anlamlara gelmektedir. Ayette dağların ve ırmakların oluşumundan bahsedilirken, yeryüzü ile ilgili bu kelimenin kullanılması son derece hikmetlidir. Çünkü yeryüzünün oluşumu ile ilgili bilimsel açıklamalara baktığımızda, dağların ve nehirlerin, yeryüzünün esnetilerek genişletildiği esnada şekillendiği bilgisi karşımıza çıkar.
Günümüz bilimi, Dünya yüzeyinin eski dönemlerde günümüzden farklı bir görünüme sahip olduğunu kabul etmektedir. Ünlü Alman bilim adamı Alfred Lothar Wegener, 1915'te Die Entstehung der Kontinente und Ozeane (Kıtaların ve Okyanusların Kökeni) adlı kitabında, başlangıçta tüm kıtaların dev bir kara parçası halinde birleşik olduğunu öne sürmüştür. Sonraki yıllarda bu büyük kara parçasını, "tüm kıtalar" anlamına gelen Latince Pangaea olarak adlandırmıştır.1 Alfred Wegener'in 1912'de ortaya attığı "kıtasal sürüklenme" teorisine göre ise, Atlantik Okyanusu'nun iki yanındaki kıtalar birbirinden ayrılmaya devam etmektedir. Bu teori levha tektoniği (tabaka tektoniği) olarak bilinen bilim dalının gelişmesiyle, günümüzde şu şekilde son halini almıştır: Kıtalar okyanus yüzeyinde sürüklenerek birbirlerinden ayrılmıyorlar. Ancak kıtalarla birlikte okyanus tabanı da "astenosfer" ya da "üst manto" denilen yüksek ısı ve basınç altındaki sıvı magma katmanın üzerinde yüzerler. Dolayısıyla Dünya'nın dışta gözüken karasal kıtaları yanı sıra denizin altındaki yerkabuğu da hareket halindedir.2
Kıtaları taşıyan levhaların, gerilerek genişleme, yayılma, uzama, esneme olarak tarif edilen hareketi nedeniyle, günümüzde kıtalar yılda yaklaşık 3 cm kadar birbirlerinden uzaklaşmaktadır.3 Deniz tabanında meydana gelen en belirgin genişleme ise, Arabistan ve Afrika arasındaki okyanus zemininde gerçekleşir ve iki kıta diğer kıtasal levhalardan üç ya da dört kat daha hızlı olarak birbirinden uzaklaşmaktadır. Genişlemenin deniz tabanında değil de, karalarda gerçekleşmesi halinde ise, Doğu Afrika-Arabistan bölgelerindeki Büyük Derin Vadi (The Great Rift Valley) gibi giderek genişleyen vadiler oluşur.
Büyük Derin Vadi, kuzeyde Suriye'den Doğu Afrika'daki Mozambik'in ortalarına kadar uzanan yaklaşık 6.000 km'lik geniş bir coğrafi ve jeolojik oluşumdur. Vadinin genişliği 30-100 km arasında değişir ve derinliği ise birkaç bin metre kadardır.4 Bu derin vadi, milyonlarca yıllık süreçler sonrasında Afrika ve Arap Yarımadası topraklarının birbirinden ayrılmasıyla, Kilimanjaro ve Kenya Dağı gibi büyük oluşumları meydana getirmiştir. Vadinin doğudaki kısmı ise Ürdün Nehri, Ölü Deniz ve Akabe Körfezinden oluşur. Kızıl Deniz ve Kenya'daki bazı göller boyunca güneye doğru uzanır. Bu göllerin çoğu deniz seviyesinin altında derin göllerdir.5
Yeryüzünün "yayılması" nedeniyle sadece dağların yükselmediği, aynı zamanda belli başlı nehir yataklarının da oluştuğu The Expanded Earth (Yayılan Dünya) adlı kitapta şöyle aktarılmaktadır:
Her halikarda en şiddetli basınç yeryüzünün başlıca nehirleri bölgesinde gerçekleşir. Bu gelişme sonucunda başlıca nehir yataklarının rastgele erozyonlarla değil, bu genişlemenin sonucu olduğu görülmektedir. Kıtalar genişlemekte olan bir yüzeye sabitlendikleri için, bu genişlemenin kara parçalarını yaydığı ve en fazla gerilimin oluştuğu noktalarda kırılarak, nehirleri oluşturduğu sonucuna varılabilir.
Utah Jeolojik Araştırma merkezinin açıklamalarında ise Amerika kıtası ile ilgili şu bilgiler yer almaktadır:
Ovalık ve çöküntü bölgeleri, yeryüzü kabuğunun doğu-batı yönünde genişlemesi nedeniyle son 10 ile 20 milyon yıldır oluşmaktadır. Bu esneme hareketi nedeniyle bir gerilim meydana gelir; yavaş ve sürekli bir hareket ya da bir fay hattı boyunca oluşan ani hareketler (yerkabuğunda bir çatlama) sonucunda bu gerilim salıverilir ve depremler meydana gelir. Bir deprem sırasında dağlar yükselirken,vadiler ise fay hatları boyunca derinleşirler. Bu yayılma-esneme hareketi bugün de devam etmektedir.6
Yeryüzünün genişlemesi, yayılması gibi tespitler ancak günümüz bilim dallarının kapsamlı araştırmaları ve ortak verileri sonucunda şekillenebilmektedir. Örneğin 20. yüzyıl teknolojisi olan uydulardan çekilen fotoğraflar, kıtaların geçmişte birbirlerini tamamlayan parçalar olduğu görüşünü tasdik etmiştir. Yapılan hassas ölçümler ise yerkabuğundaki genişlemenin yavaş ama belli bir oranda devam ettiğini ortaya koymaktadır. Kimsenin kıtalar çapında bir tespit yapamayacağı bir dönemde, üstelik milyonlarca yıllık süreçler içinde meydana gelen oluşumlarla ilgili öz bilgilerin varlığı, Kuran'ın İlahi bir kitap olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. 14 asır öncesinde yeryüzünün oluşumu ile ilgili böylesine derin ilmi bir bilginin geçmesi, Kuran'ın bilimsel mucizelerinden biridir.
Uzaydan çekilmiş bu fotoğrafta Sina Yarımadasının doğusundaki Akabe Körfezi ve batısındaki Süveyş Kanalı görülmektedir. Sina Yarımadası, Ölü Deniz ve Ürdün Nehri, Büyük Derin Vadi'nin kuzey kesimini oluşturmaktadır.7
Yukarıda yaklaşık 300 milyon yıl önce kıtaların tek bir parça -Pangaea- olduğu döneme ait canlandırma bir resim görülmektedir.8
1. http://en.wikipedia.org/wiki/Alfred_Lothar_Wegener
5. http://www.answers.com/topic/great-rift-valley; http://www.britannica.com/eb/article-9031748/Great-Rift-Valley