Bedenimizde bulunan yaklaşık yüz trilyon hücreden bazıları, başka hiçbir hücrede bulunmayan özel bir yeteneğe sahiptir. Bu yetenek hücrenin "büzülme ve açılma" hareketidir ve kalp işte bu yüzden "atar". Kalpte bulunan bu hücreler özel kas hücreleridir. Bu hücre topluluğunu özel yapan; henüz gelişmeye başlayan bir embriyoda aniden hareket etmeye başlamalarıdır. Bir açık kalp ameliyatı sırasında, "kendilerine bağlı tüm sinirler alınmış ve çevrelerindeki organlarla tüm ilgileri kesilmiş olmasına rağmen" hala "atabiliyor" olmalarıdır. Hatta bu hücrelerden "tek bir tanesini" dışarı çıkarıp mikroskop altına koyduğunuzda bile, kanla beslediğiniz sürece, atmaya devam edebilmektedirler.
Bu hücreler, her bir kalp atışının başladığı yerlerdir. Onların "atmalarını" sağlayan özellik, üzerlerinden geçen elektrik akımıdır. Kalbi oluşturan her hücre, adeta canlı bir pil gibidir. Kalp atışı adını verdiğimiz hareketi başlatan kimyasal enerjiyi kendileri oluştururlar. Hücrelerin bu özelliği, hiçbir evrimci iddia ile açıklanamayacak olağanüstü bir özelliktir. Kalp hücreleri kendileri için gerekli olan elektriği, kanda rahatça bulabildikleri potasyum ve sodyum elementleri ile sağlarlar. Bu iki elementi meydana getiren atomlar, sahip oldukları bir elektronu kaybetmiş atomlardır. Dolayısıyla fazladan bir protonları, yani artı yükleri bulunmaktadır. Kalp atışının başlama işareti ise sağ kulakçıkta bulunan ufacık bir hücre topluluğuna bağlıdır. Kalp sinüsü ya da S.A yumrusu adı verilen bu hücre topluluğunun verdiği elektriksel işaret iki küçük kas demetiyle kalp kasına iletilir. Hücreler, üzerlerine gelen elektrik akımını, alt kısımlarında bulunan diğer tüm kalp kaslarına ulaştırırlar. Bu akım dalgası, sağ kulakçıktan başlayarak aşağıya doğru bütün kas hücrelerini uyarır ve böylece tüm kalbe yayılır. Kalbe gelen bu elektrik akımları "pacemaker" adı verilen bir sinir demeti tarafından koordine edilir. Pacemaker isimli sinir demeti ritmi denetlerken, vücudun ihtiyacına kulak verir. Ayrıca vücudun ihtiyaçlarına göre kalbi hızlandırma veya yavaşlatma özelliklerine sahiptir. Ancak kalbin tamamı bir anda kasılmaz. Çünkü kalbin, hem kan toplaması hem de topladığı kanı pompalaması gerekmektedir. Eğer kalbin tüm hücreleri aynı anda kasılsaydı, henüz kan kalpte toplanamadan vücuda pompalanacaktı. Bunun sonucunda da, sadece birkaç damla kan vücuda iletilebilecekti. Oysa kulakçıklar topladıkları kanı, kendilerinden daha büyük olan karıncıklara, onlar kasılmadan önce iletmelidirler. İşte bu nedenle kalp üzerinde bulunan kaslar, adeta kendi sıralarını bilircesine, birbirlerinin kasılmalarını beklerler. Karıncıklar kasılırken kulakçıklar gevşer, böylelikle kulakçık gevşediği için kan aşağı doğru akar, karıncık da kasıldığı için kanı toplar. Allah'ın kalp kasına verdiği bu özellikler sayesinde insan kalbi önemli görevini yerine getirir.