Eğer ihtiyacınızdan biraz daha fazla şekerli gıda yerseniz, vücudunuzdaki son derece detaylı ve kusursuz bir sistem kandaki şeker oranının yükselmesini engellemek için devreye girer:
- Öncelikle pankreas hücreleri, kan sıvısının içinde bulunan milyonlarca molekül arasından şeker moleküllerini bulur ve diğerlerinden ayırt eder. Dahası bu moleküllerin sayılarının fazla mı, yoksa az mı olduklarına karar verir, adeta şeker moleküllerini sayar. Gözü, beyni, elleri olmayan, gözle göremeyeceğimiz küçüklükteki hücrelerin bir sıvının içindeki şeker moleküllerinin oranı hakkında fikir sahibi olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
- Eğer pankreas hücreleri kanda gereğinden fazla şeker olduğunu belirlerlerse, bu fazla şekerin depolanmasına karar verirler. Ancak bu depolama işini kendileri yapmaz, kendilerinden çok uzakta bulunan başka hücrelere yaptırırlar.
- Uzaktaki bu hücreler kendilerine aksi bir emir gelmediği sürece şeker depolamak istemezler. Ancak pankreas hücreleri, bu hücrelere "Şeker depolamaya başlayın" emrini taşıyacak bir hormon yollar. "İnsülin" adı verilen bu hormonun formülü, pankreas hücreleri ilk oluştukları andan itibaren DNA'larında kayıtlı bulunmaktadır.
- Pankreas hücrelerindeki özel "enzimler" (işçi proteinler) bu formülü okurlar. Okunan formüle göre de insülin adlı hormonu üretirler. Bu üretimde her biri farklı görevlerde yüzlerce enzim çalışır.
- Üretilen insülin hormonu, en güvenli ve en hızlı ulaşım ağı olan kan yoluyla hedef hücrelere ulaştırılır. Bu hedef hücrelerden biri karaciğer hücreleridir.
- İnsülin hormonunda yazılı olan "Şeker depolayın" emrini okuyan karaciğer hücreleri ise bu emre kayıtsız şartsız itaat ederler. Şeker moleküllerinin hücrelerin içine geçmesini sağlayacak kapılar açılır.
- Ancak bu kapılar rastgele açılmaz. Karaciğerdeki depo hücreleri kandaki yüzlerce farklı molekül arasından sadece şeker moleküllerini ayırt eder, yakalar ve kendi içlerine hapsederler.
- Karaciğer hücreleri, kendilerine ulaşan emre hiçbir zaman itaatsizlik etmez. Bu emri yanlış anlamaz, hatalı maddeleri yakalamaya, gereğinden fazla şeker depolamaya kalkmaz. Büyük bir disiplin ve özveri ile çalışır.
Böylece siz fazla şekerli bir çay içtiğinizde, bu olağanüstü sistem devreye girer ve fazla şekeri vücudunuzda depolar. Eğer bu sistem çalışmasaydı, o zaman şeker hızla yükselir ve kişinin komaya girerek ölmesine neden olurdu. Bu o kadar mükemmel bir sistemdir ki gerektiği zaman tersine de çalışabilir. Eğer kandaki şeker normalin altına düşerse, bu sefer pankreas hücreleri bambaşka bir hormon olan "glukagon"u üretirler. Glukagon daha önce şeker depolayan hücrelere bu sefer "Kana şeker karıştırın" emrini taşır. Bu emre de itaat eden hücreler depoladıkları şekeri geri bırakırlar.
Nasıl olur da, bir beyne, sinir sistemine, göze, kulağa sahip olmayan hücreler, bu denli büyük hesapları ve işleri kusursuzca başarırlar? Proteinlerin ve yağ moleküllerinin yan yana gelmesiyle oluşan bu şuursuz varlıklar, nasıl olur da insanların bile yapamayacakları kadar büyük işler yapabilirler? Şuursuz moleküllerin sergiledikleri bu büyük bilincin kaynağı nedir? Elbette bu olaylar, bizlere tüm evrene ve tüm canlılara hakim olan Allah'ın varlığını ve kudretini gösteren sayısız delilden sadece birkaçıdır. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
"Şüphesiz, yerde ve gökte Allah'a hiçbir şey gizli kalmaz. Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Al-i İmran Suresi, 5-6)