İnternetteki arama sitelerinden birinin görseller bölümüne İngilizce olarak “Müslüman” yazıldığında ilk sıralardaki resimlerde bayrak yakan, birbirine saldıran, yüzlerinde nefret dolu, korkunç bir ifadeyle bağırıp çağıran insanlar çıkar. İşte bu, dünyada Müslümanlar hakkında oluşturulmaya çalışılan yanlış imajın küçük bir yansımasıdır.
Dünyadaki yanlış İslam algısının nedeni, Kuran’da bildirilen ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in yaşadığı gerçek İslam’a uyulmamasıdır. Bu birçok insanın bildiği ancak tam olarak anlamadığı bir durumdur. Çünkü bazı insanlar dinimizde olmayan hurafeleri var gibi göstermektedir. Birçok Müslüman ülkede hurafelerle dolu, sevgiden, anlayıştan, güzellikten, estetikten yani kaliteden uzak bir İslam anlayışı hakimdir ve hatta bu, makbul görülmektedir.
Bu yanlış örnekler nedeniyle birçok insan Müslüman denilince katı, sevgisiz, neşesiz, sanattan anlamayan, bilimi dışlayan, espri kalitesi olmayan, giyinmeyi bilmeyen, müzikten zevk almayan, nezaketli olmayan, şefkati yaşamayan insanları aklına getirmektedir. Bu elbette ki çok büyük bir yanılgıdır ve farkında olmadan birçok insana zarar vermekte ve insanları İslam’a yönelmekten uzaklaştırmaktadır.
Samimi Müslüman Kaliteyi Ruhunda Yaşar
Bazı insanların kalite anlayışı Allah’ın Kuran’da dikkat çektiği kalite anlayışından çok farklıdır. Bu insanların kalite anlayışı pahalı bir araba, markalı giysiler, çok güzel bir ev ve iyi eğitimle sınırlıdır. Elbette Allah’ın sunduğu bir nimet olarak bu sayılanlar güzel ve estetik görünmeyi sağlayabilir. Fakat esas olarak kalite ruhta yaşanır.
Allah insanı, diğer tüm varlıklardan farklı olarak ‘ruh sahibi’ olarak yaratmıştır. Dolayısıyla tüm diğer varlıklardan farklı olarak, bir insanın, ruhundaki zenginlik muazzam bir etki oluşturur. Ruhtaki bu zenginlik insanın kalitesini arttırır. Her insan, ruhunun güzelliği oranında kaliteyi yaşar. Ruhtaki güzellik ise Allah'ın yüceliğini hakkıyla takdir edebilen, yaptığı işlerin her aşamasında yüksek bir ahlak gösteren samimi bir Müslümanda ortaya çıkar. Allah korkusu ve Allah sevgisiyle hareket ettiği için, tavır ve konuşmalarında her zaman vicdanını, aklını ve iradesini kullanan samimi bir Müslüman, Allah’ın Kuran'da emrettiği gibi sözün en güzelini söyler, en güzel davranışlarda bulunur. Bunun sonucunda da, herkesin birlikte olmaktan hoşnut olacağı; varlığı ile çevresine rahatlık, huzur, neşe veren kaliteli bir kişi olur.
Böyle bir kişi aynı zamanda karşılaştığı her ortamda, öncelikli olarak nefsinin istekleri yerine, Allah'ın rızasına uygun olanı gözetir. Kendi rahatı, ihtiyaçları, istekleri yerine; Allah rızası için hep başkalarının rahatını, ihtiyaçlarını ve isteklerini ön planda tutar. Bunun için fedakarlık yapar, emek harcar; fakat bunun karşılığını yalnızca Allah'tan umar. İşte bu üstün ahlak kişiye asil ve kaliteli bir ruh kazandırır. Bu kişilerde, tanıyanlarda hayranlık ve takdir hisleri uyandıran yüksek bir ahlak, maddi hiçbir şeyle elde edilemeyen üstün bir kişilik görülür.
Kalbi sürekli Allah ile beraber olan ve ahiretteki sonsuz cennet hayatını kazanma şevki içinde yaşayan bir mümin, Allah'ın bir nimeti olarak güçlü bir ruh derinliğine sahiptir. Ruhundaki bu kalite, gördüğü güzelliklerden aldığı hazda, olaylar karşısındaki duyarlılığında, olayların hikmetini kavramadaki şuur açıklığında, sevgisinde, şefkatinde, adaletinde, ince düşüncesinde kısacası hayatının her anında önemli bir farklılık oluşturur. Bu nedenle Kuran ahlakını tam olarak yaşayan müminler çok güzel ahlaklı, asil bir ruha sahip, derin düşünen, hedefleri, düşünceleri geniş olan çok kaliteli insanlar olurlar.
Kalitesizlik, Eziklik ve Sevgisizlik Meydana Getirir
Kalite, Müslüman için hayatın her yönünde vazgeçilmez bir özelliktir. Fakat İslam dinini yanlış anlayanlar çok kalitesiz bir İslam anlayışını anlatmaya ve yaşamaya gayret ederler. Bu nedenle bazı insanlar da İslam dinini bunların yaşadıkları hayatla özdeşleştirir ve İslam’a karşı tavır alırlar. Bu kişilerin yanlış anlayışı yüzünden Müslümanlar dünyanın bir çok ülkesinde şiddetli tepki alır. Bu kişiler yanlış anlayışları nedeniyle çoğunlukla bakımsız, kirli, çirkin, İslam’a ve Kuran’a uygun olmayan bir yapıyı İslam dini olarak sunarlar. Yemek yemede, kıyafette, konuşmada çok kalitesiz davranırlar ve bu kalitesizliklerini sürdürme konusunda da oldukça ısrarcı olurlar. Güzelliği tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir model oluştururlar ve güzelliği haram gibi görür, çirkin ve bakımsız bir insanın ise takva olduğunu iddia ederler. Müzik dinlemez, resimden hoşlanmaz, insanlardan uzak durur, konuşmaz, iltifat etmezler. Bu düşünceleri nedeniyle hayatlarının her anında kalitesizliği yaşadıklarından hayata küserler.
Allah’ın emrettiği namazı kılar, orucu tutarlar, fakat bu emirleri yerine getirmek onlara sevinç vermez, tam aksine suratları asıktır. Kalitesizliğin çöküntüsünü yaşadıklarından evlerinin içi, kendileri, hatta yaşadıkları şehirler bile bakımsız ve kalitesiz olur. Sokaklarda renksiz, ağaçsız, çiçeksiz bir ortam, etrafa atılmış çöpler, estetikten uzak binalar, bakıma muhtaç tarihi yapılar hakimdir.
Bu kişilerin birbirlerine karşı davranışları da saygıdan uzaktır. Birbirlerine ve kadınlara saygı duymaz, konuşmalarında aşağılayıcı bir üslup benimserler. Birbirlerinin hakkına saygı duymaz, çekiştirir, bağırır, çağırır ve kavga ederler. Bu kişilerin olaylara karşı tepkileri de kaba kuvvete dayalıdır. Bayrak yakan, öfke, nefret ve katletmeyi haykıran, ellerinde sopalar, yüzlerinde nefret olan bu kişiler herkes için çok itici bir tablo çizerler.
Kalitesiz kişilerin belirgin özelliklerinden biri de baskı ve zorlamayla kendi hayatları ve inançlarını başka insanların benimsemesini istemeleridir. Dini vecibeleri yerine getirmeyen veya inancı zayıf olan kişilere sözle ve fiili olarak işkence yapar, hatta öldürmenin bile makul olduğunu vurgularlar. Oysa Allah Kuran’da baskıyı haram kılmıştır. Kuran’a göre Müslüman anlayışlı, sevecen olmalı, karşısındakine doğruyu güzel sözle anlatmalı, onun fikrine ve değerlerine saygı göstermeli, sadece kendisi için değil tüm insanlar için en güzel ortamı sağlamalıdır.
Demokrasiyi ve özgürlüğü kısıtlayan, estetik ve güzellikten uzak olan davranışlar ise, insanların genelinde müthiş bir rahatsızlık ve tepki oluşturur. Bu tepkiyi yobazlar, İslam’a karşı olunduğu şeklinde açıklasalar da aslında gösterilen tepki kalitesizliğedir. Kuran’da anlatılan İslam anlayışı ise kaliteli yaşamı beraberinde getirir.
İslam'da Kalite Kuran’ın En Temel Konularından Biridir
Allah en yüksek kaliteyi cennette yaratmıştır. “Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.” (İnsan Suresi, 20) ayetinde haber verildiği gibi cennetin her yerinde kalite ve güzellik hakimdir:
“Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar).” (Duhan Suresi, 53)
Evler ve sokaklar kalitelidir:
“Ancak Rablerinden korkup-sakınanlar ise, onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. (Bu), Allah'ın va'didir. Allah va'dinden dönmez.” (Zümer Suresi, 20)
“Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız.” (Zuhruf Suresi, 71)
“Orada huyları güzel, yüzleri güzel kadınlar vardır.” (Rahman Suresi, 70)
Allah’ın cennette yarattığı bu güzellik ve kalitenin dünyadaki benzeri ise, ancak gerçek İslam ahlakının yaşanması ile yaşanabilir. Gerçek İslam dininde iltifat, gönül alma, fedakarlık, ince düşünce, barış, sevgi, şefkat, merhamet, demokrasi, fikir özgürlüğü, eğlence, neşe, estetik bir mimari, güzel, bakımlı, cazibeli insanlar vardır. Böyle bir İslam anlayışı dünyada İttihat-ı İslam’ın kabul edilmesine ve dünyada İslam ahlakının hakim olmasına vesile olur. Günümüzde bu İslam anlayışının hakim olmasını sağlayacak olan ise Hz. Mehdi (a.s.)’dır. Nitekim hadislerden bu dönemde insanların hep güzellikle karşılaşacakları, ahlakları gibi yaşadıkları yerlerin, bahçelerin, evlerinin dekorasyonun, kıyafetlerinin, dinledikleri müziğin, eğlence şekillerinin, resimlerinin, sohbetlerinin de güzelleşeceği anlaşılmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde Hz. Mehdi (a.s.) zamanında yaşanacak bu güzel ortamı şöyle müjdelemiştir:
“ALEMDE VİRAN BİR YER KALMAYACAK VE HZ. MEHDİ (A.S.) HER YERİ ONARACAK, ABAD (MAMUR VE ŞEN) EDECEK.” (El Mehdiyy-il Mev’ud, c:1, sf. 264)
Kalite, hayatın en önemli süslerindendir. Kalite kaybolduğu zaman insanlar içine kapanır, huzursuzlaşır, bencilleşir, duyarsızlaşır. İbadetlerini yine yerine getirirler, ama kalitesizlikten mutsuz hale gelirler. Karanlık, kasvetli evler, estetikten uzak mekanlar, bakımsız ibadethaneler insanlara mutluluk getirmez. Bakımsız görünümlü, yüzünde sevgi ifadesi olmayan, bezgin, kızgın ifadeli, olumsuz konuşan, güzelliklerden zevk almayan hatta bunları yok etmeye çalışan, kısacası olumsuzluklarını çevrelerine yayan insanlar toplumda yaygınlaşır.
Böyle bir toplumda ise kardeşlik, güzellikler, sevgi, huzur kısacası konfor yok olur. İnsanlar birbirinden uzaklaşır ve hatta birbirinden çekinir, korkar hale gelir.
Bu beladan kurtulmanın tek yolu ise Kuran’da bildirilen, hurafelerden uzak İslam ahlakına tam uyulmasıdır.
Hayatı Boyunca Çok Sayıda İnsanın Hidayetine Vesile Olan Canımız Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Kalite Anlayışı Hepimiz İçin Bir Yol Göstericidir
Peygamberimiz (s.a.v.) her konuda son derece kaliteli bir yaşam sürmüş, her zaman yüksek bir ahlak göstermiştir. Yiyeceklerin en güzel, en temiz olanlarından yemiş, kıyafetlerin en güzel olanlarını kullanmıştır. Cübbesi her zaman bembeyaz tertemizdir, dişlerinin parlaklığı, temizliği örnektir. Geçtiği yollarda mis gibi kokusuyla güzel bir iz bırakmış, bulunduğu ortamları hep adeta cennete çevirmiştir. Hatta çöl gibi bir ortamda gül bahçeleri oluşturacak kadar güzelliğe ve estetiğe düşkündür. O dönemdeki imkanlarla olabilecek en güzel şartları oluşturmuş yani çok kaliteli bir yaşam sürmüştür.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in seçtiği kelimeler, kullandığı cümleler, hitap şekilleri çok ama çok kalitelidir. Hz. Ayşe (r.a.), "Resulullah (s.a.v.)'dan daha güzel ahlaka sahip hiç kimse yoktur. Ashabından ve ailesinden birisi kendisine seslenince, 'Buyrun' diye karşılık verirdi. Bu sebeple Allah, ona, 'Sen yüksek bir ahlak üzeresin' buyurmuştur" diyerek, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'de gördüğü güzel ahlakı anlatmıştır. Kadınlara verdiği önem ve öncelik de onun kalitesinin göstergelerindendir. Çocuklara olan sevgisi, hep güzel söz söylemesi, ince düşünceli olması, Allah’tan çok korkması, çok vicdanlı olması kısacası bizim örnek aldığımız bütün güzel ahlak özellikleri Peygamberimiz (s.a.v.)’in kaliteye verdiği önemin delillerindendir.
Efendimiz (s.a.v.), çağındaki en modern, en kaliteli insandır. En merhametli, en güzel giyinen, en güzel davranan, aklını en güzel kullanan, en şefkatli ve merhametli, en adaletli kişidir. Bu güzel ahlakın tam olarak ve herkes tarafından yaşanması ise Allah’ın izniyle İslam’ın Altınçağı olan Hz. Mehdi (a.s.) devrinde yaşanacaktır. Bu değerli zatın vesilesiyle dünya adeta cennet ortamına dönecek, bolluk, bereket, güzellikler artacak, herkes birbirine sevgi, şefkat, barış sunacak ve her zaman başkasını ön planda tutacaktır.
Sayın Adnan Oktar İslam'da Kalitenin Çok Önemli Bir Konu Olduğunu Anlatıyor
Sanatta, bilimde, estetikte, siyasette, her yerde kalite olduğunda böyle bir İslam anlayışını herkes kabul eder. İslam’ın yayılmamasının tek nedeni kalite eksikliğidir. Yoksa insanlar bir insana gittiğinde, bir dinsize dahi desen ki; “Sevgi, merhamet, şefkat, dostluk, arkadaşlık, demokrasi, iyi niyet, hoş sohbet bir ortam, sosyal adalet, bilimde, sanatta, estetikte en ileri derecede gelişme, ne diyorsun?” desen, “Hemen kabul ediyorum” der. İslam bu işte. Ama senin adama sunduğun kaliteli bir İslam anlayışı değil. İbadetleri eziyet haline getirmiş. İbadetleri işkence haline getirmişsin, bir kısım ibadetleri. Dostluk ve sevginin yerini bambaşka bir ruh hali almış. Arkadaş olamıyorlar, dost olamıyorlar. Cemaatler arasında bile bir bağlantı kurmak çok zor oluyor. Mesela bir dinsizle arkadaş olmak, sohbet etmek çok kolay oluyor ama bir dindarla arkadaş olmak çok güç bazı yerlerde. Onun için İslam’ın yayılmasında, insanların İslam’ı kabul etmemesinde ana sorun kalitedir. Başka hiçbir şey yok. Adam, “Ben anlatıyorum İslam yayılmıyor” diyorsa kendinde arasın hatayı. Kalite eksikliği vardır. Bazı yerlerde mesela insanları yediriyor, içiriyor, evinde tutuyor. Adam tabii bir parça ondan dolayı eğilim gösterebilir fakirse. Yani Müslümanlara karşı eğilim gösterebilir. Ama güçlü bir netice alınmaz ondan. Anlatılan stil, anlatılan yöntem ortada olan insan için çok güç. Kabul etmeleri çok güç. İslam’ı o kadar karmaşık, o kadar zor, o kadar çetin gösteriyorlar ki ve yaşanacak hayatın kalite anlayışını o kadar ezik, o kadar eksik gösteriyorlar ki; adama o haşa cehennem gibi geliyor adeta. Ne gerek? Cennet gibi bir İslam, cennet gibi bir ortam göstersene. Cennet gibi bir üslup kullansana. Adam niye inkar etsin öyle bir şeyi? Öyle bir kadın modeli sunuyorlar ki, kalite diye bir şey çok zor. Yani kalite eksikliği çok şiddetli. Çirkinliği esas alıyorlar, kalite eksikliğini esas alıyorlar. Güzelliği tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir model oluyor. Güzellik kadın için sanki çok çirkin, haram olan bir şeymiş gibi gösteriyorlar. Çirkin kadını takva gibi göstermeye kalkıyorlar. Güzel kadını da harama girmiş gibi gösteriyorlar. Bakımlı, temiz, klas bir kadın, "bunun Müslümanlıkla alakası yoktur" diyor. Ama çirkin bir kadın, "bu takva bir kadın" diyor. Mesela, çirkin ve bakımsız bir erkeğe, saçı sakalına karışmış, hırpani kılıklı bir insana da "herhalde evliya bu" diyor. Müzik dinlemiyor, resimden hoşlanmıyor, insanlardan uzak, konuşmuyor, iltifat etmiyor, çok garip bir hayat yaşıyor. Onu da takdir ediyor ama uzakta duruyor. Hem utanıyor ondan, hem rahatsız oluyor. Ama gizlice konuşacak birisi olursa "bu adam takva adam galiba" diyor. "Ama evime gelmesin" diyor, "benim çocuklarımla konuşmasın" diyor. O yönden tehlikeli buluyor. "Bizimle yolu uzak olsun" diyor. Kaliteli bulduğu insanlar dinsiz dahi olsa onlara sevgi gösteriyor. Onlara hayran. Bu bakımsızlığı esas alan insanlar da hem kaliteye hayran oluyorlar ama aynı zamanda da kaliteye düşman gösteriyorlar. Çoluğu, çocuğu, kızları kaliteye hayranlar. Ama kendisi pratik uygulamada kaliteyi yanlış bir yol gibi gösteriyor. (7 Aralık 2012, A9 TV)
Kalitesizlik, İslam Düşmanı Gizli Bir Güçtür
Müminler, Kuran ahlakının kazandırdığı üstün bir kalite anlayışının, İslam'ın tüm dünyaya tebliğ edilmesinde ne kadar önemli bir yer tuttuğunun farkındadırlar. Her şeyden önce iman eden bir kimse, sözleriyle olduğu kadar tavırlarıyla da çevresindeki insanlara Kuran ahlakını tebliğ etmektedir. Bu nedenle bir mümin, Kuran ayetlerinde bildirilen tüm güzel ahlak özelliklerini ve tavır inceliklerini en başta kendisinin en mükemmel şekilde yaşaması ve örnek olması gerektiğinin de bilincindedir. Zira kalitesizlik, aslında İslam düşmanı, içten içe Müslümanlara zarar veren, Kuran ahlakının tebliğini olumsuz yönde etkileyen gizli bir güçtür. İslam ahlakını savunurken ve başkalarını da Kuran ahlakını yaşamaya çağırırken, kişinin kendisinin Kuran ahlakını gereği gibi yaşamaması, iman derinliğine yakışmayacak tavırlarda bulunması, gizliden gizliye İslam ahlakının tebliğine zarar verebilecek tavırlardır. Kalitesiz insanların, Kuran ahlakıyla bağdaşmayan kalitesiz davranışlarla güzel ahlakı ve kaliteyi savunmaları, insanlar üzerinde gereken etkinin oluşmasını engelleyebilir. Pek çok insan, kendilerine güzel ahlakı tebliğ eden insanların tavırlarındaki bu eksiklikler nedeniyle olumsuz yönde etkilenebilir. Bu durum, onların Kuran ahlakı hakkında yanlış kanaatler edinmelerine ve sırf bu tarz kişilerin davranışları nedeniyle İslam'dan uzaklaşmalarına neden olabilir.
Unutulmamalıdır ki her mümin, tek başına İslam'ı ve tüm Müslümanları temsil eden önemli bir görev üstlenmiş durumdadır. Hayatının her anında her nerede, hangi şartlar altında ve nasıl insanlarla birlikte olursa olsun, Kuran'a uygun yaşantısından taviz vermemelidir. Bulunduğu ortama, muhatap olduğu insanların ahlaklarına, konumlarına ya da maddi güçlerine, yaptığı işe, içerisinde bulunduğu sohbetin konusuna göre değişkenlik göstermemelidir. Çünkü böyle bir tavır Kuran ahlakına uygun değildir. Allah Kuran ayetlerinde, "sürekli olan salih davranışların makbul olduğunu" bildirmektedir. Mümin, Allah'ın en çok razı olacağı umulan tavırlarda hayatının sonuna kadar kararlılık gösterir. Allah'ın rızasına uygun olmayacağını bile bile, Kuran ahlakıyla bağdaşmayacak tavırlar içerisine girmez. Allah'ın Kuran'da bildirdiği ve övdüğü takva ahlakına uygun olan budur. Allah Kuran'da, müminlerin "takva sahiplerine önder olacak örnek kimseler" olmayı hedefleyen kimseler olduklarını şöyle bildirmektedir:
“Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir.” (Furkan Suresi, 74)