Terör, bir ülkenin şehirlerine girdiğinde, o ülke halkları hayatlarını başka türlü yaşamaya başlarlar. Pazar yerlerinde veya otobüslerde kendini patlatan intihar bombacıları olağan hale gelir; çocuğunu askere gönderen bir anne onu adeta ölüme göndermiş gibidir; sokağa çıkma yasakları, olağanüstü hal uygulamaları sıradan olaylar haline dönüşür. Terörle yaşamak demek, yüzbinlerce canı, sinsi ve kahpe kurşunlara heba etmek demektir.
Terör kalleştir; enseden vurur; gafil avlar. Terörün her türlüsü kötüdür. Fakat komünist terör, hedefi Kuzey Kore sistemini dünyaya getirmek ve yöntemi sadece şiddet olan köklü bir terördür. Komünist terörde şiddetin sonu yoktur. Komünist teröristin tek güvencesi ise silahtır.
Türkiye, komünist terörün korkunç yüzünü 35 senedir yaşayan bir ülke. Özellikle Türkiye’nin Güneydoğu’sunu kabusa dönüştüren bu terör, kimi zaman metropollere de uzandı. Bu korkunç terör neticesinde 35 bin 576 vatandaşımız şehit oldu, 386.360 kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı, terör yüzünden 350 milyar dolar harcandı. Terörün baş aktörü PKK’nın kendi içindeki infazları ise bu rakamların çok üstünde.
Geçtiğimiz haftalarda PKK terör örgütünün hapisteki lideri Abdullah Öcalan’ın Nisan ayında silah bırakma çağrısı için kongre toplanması yönündeki kararı, hem Türkiye’de hem de yurt dışında belli odakları bir hayli heyecanlandırdı. Bu konuyu, Türkiye içinde, faturası Türkiye için ağır olmuş kirli bir terörün bitiş ilanı olarak tanımlayanlar oldu. AB ve ABD, bu gelişmeden dolayı övgülerini sundu. Ülkenin genelinde birdenbire bahar havası esmeye başladı.
Oysa, tıpkı, bütün dinlere karşı din aleyhtarı propaganda yapmak gerektiğini savunan Stalin’in kiliselerle akit imzalayarak yeni kiliseler açtırması; Lenin’in kıyasıya eleştirdiği kapitalist sistemi belli bir süre ekonomi politikası olarak uygulaması gibi, PKK’nın silah bırakması söylemi de sadece komünist bir taktiktir. Komünistler, kendi ideolojilerinin yaygınlaşması için Lenin’in “bir ileri iki geri” teorisinin bir gereği olarak çeşitli taktikler uygulamaktan çekinmezler. PKK da şu anda benzer bir taktiği uygulamaktadır.
PKK, Türkiye’yi bölerek bir komünist devlet kurmayı hedefleyen Leninist-Stalinist bir terör örgütüdür. 90’lı yıllardan sonra Batıya yaranmak adına emperyalist bir maske takmış ve taktik değişimine gitmişse de, gerçekte komünist kimliğini hiç bırakmamıştır. Bu süre içinde gerek bozguna uğraması gerekse ülkeyi bölme konusunda baskı unsuru olarak toplam 7 kez ateşkes kararı almıştır. 1993 yılından itibaren çeşitli gerekçelerle alınan bu silahsızlanma kararları daima PKK’nın yaptığı saldırılarla sona ermiştir. Yine 2009’da başlayan çözüm süreci kapsamında en büyük şart olarak nitelendirilen “PKK’nın silah bırakması” zorunluluğu da hiçbir şekilde gerçekleşmemiştir.
Bu konudaki itiraflara da yer vermek gerekir: PKK yöneticilerinden Cemil Bayık, “Silah bırakacağımız hiçbir koşul yoktur. Silah bırakmak demek, teslim olmak demektir. Ölüm demektir.” demekte, örgütün yürütme konsey üyesi Duran Kalkan, “Gerillaya da silah bırak çağrısını hiç anlamlı ve ciddi bulmuyoruz, bunu tartışmak bile istemiyoruz. Gerilla silah bırakmaz.” şeklinde açıklamakta, yine yönetimdeki isimlerden Zebat Andok; “Biz Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı silahlı mücadele veriyoruz. Silah bırakmamız söz konusu değil.” diye belirtmektedir. Örgütün yöneticilerinden Sabri Ok ise Leninist bir hareket olarak sömürgeciliğe karşı bir mücadele veriyor olduklarını ve bunun sadece silahla mümkün olduğunu şöyle itiraf etmiştir: “Biz sömürgeciliğe karşı nasıl silahlandığımızı ... çok iyi bilen bir hareketiz. Çıkış gerekçemiz ortada dururken böyle bir silahsızlanma mümkün olamaz ve gerçeğimize aykırıdır...”
Şunu çok iyi bilmek gerir. PKK, şu ana kadarki varlığını silahla elde etmiştir. Türkiye’nin Güneydoğu’sunda bir hakimiyet kurmuş, oradaki halkı baskı altına almış ve bunu silah yoluyla yapabilmiştir. Türkiye parlamentosuna, tümüyle PKK’nın desteğini almış bir partinin yer alması silah gücüyle mümkün olmuştur. Yerel seçimler sonrasında PKK’nın desteklediği bu partinin Güneydoğu’da başarılı olması demokrasinin değil, silahın getirisidir. Oradaki halk, silah zoruyla seçim yapmaya mecbur bırakılmıştır. Şu anda Türk hükümetinin PKK’yı muhatap alarak, Öcalan gibi bir katil ile müzakere yapmak zorunda kalması bile silahların getirdiği bir sonuçtur. İtirafı zor olsa da, gerçek budur.
PKK, elbette Türk ordusu karşısında daima yenilgiler almıştır fakat silah kozunu daima kullanmıştır.
Dolayısıyla bir komünist örgüt, silahı bıraktığında hiçbir mücadele aracı kalmayacağını gayet iyi bilir. Komünist bir örgüt, Türkiye gibi dindar bir millet üzerinde ideolojik hakimiyet kurmanın mümkün olmadığını da bilir; dolayısıyla ideolojisini dayatmanın tek yolu silahtır.
PKK, şu an, “silahsızlanma” görünümü altında Türk hükümetine dayattığı “on madde” denen direktiflerle üzeri örtülü bir özerklik sağlamaya çalışmaktadır. Bunun yerel yönetimler güçlendirilerek ve “devlet” tanımı tekrar yapılarak gerçekleşmesini istemektedir. Türkiye Cumhuriyetinin devlet tanımını bir terör örgütünden öğrenmesi beklenmektedir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ifadesi de özellikle AB’nin kulağına çok masumane gelecek ve desteklenecek bir taktik gibi görünmektedir. Türkiye toprakları üzerinde Komünist bir yapılanmaya izin vermenin tüm dünyaya felaket getireceğini AB muhtemelen çok geç anlayabilecektir.
İşte bu sebeplerle Türkiye’deki bazı kesimler, Avrupa ve ABD, korkunç sonuçlar getirecek vahim bir hataya kesinlikle düşmemelidir. PKK’nın, Kobani saldırıları ve benzeri gerekçelerle ABD tarafından silahlandırılmış olduğu bir sır değildir. Eğer ABD ve Avrupa, Türkiye toprakları üzerinde silahsızlanma söylentilerinin sadece bir taktik olduğunu ve “etnik kimlik” görünümü altında komünist bir ayaklanmaya zemin hazırlandığını göremezse, Ortadoğu ve dünyayı yakacak bir vahşet senaryosunun destekçiliğini yapıyorlar demektir.
Adnan Oktar'ın Arab News, Eurasia Review ve News Rescue'da yayınlanan makalesi:
http://www.arabnews.com/travel/news/718141
http://www.eurasiareview.com/14032015-is-pkks-terror-really-ending-in-turkey-oped/
http://newsrescue.com/is-pkks-terror-really-ending-in-turkey/#axzz3UmtjS2R7