Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya`yı içine alacak şekilde oluşturulacak bir Türk Birliği, bölgede var olan tüm devletler için son derece önemli bir açılım ve kazanç olacaktır. Bu coğrafyanın sahip olduğu stratejik önem, bölgede yer alan devletlerin güçlerini ve imkanlarını hem ekonomik, hem de sosyo-kültürel alanda birleştirmeleriyle daha da artacaktır. Avrupa Birliği benzeri bir oluşumun bu bölgede gerçekleşmesi, dünya siyasetinin tek odaklı bir yapılanmadan çıkarılmasına da aracı olacaktır. Bu birlik, bölgedeki her ülke için önemli bir dayanak noktası oluşturacak ve böylece her bir devlet kendi ulusunun menfaatlerini tam olarak koruyabilecektir.
Yaklaşık olarak toplam 120 milyonluk nüfusu ile Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri, hem çok büyük ve çok bereketli bir coğrafyaya sahip olmanın, hem de aynı kültüre ve aynı dine mensup olmanın getirdiği avantajları çok iyi bir şekilde kullanabilirler. Bugün Türkiye, Türk Cumhuriyetleri`nin toplamda sahip oldukları yaklaşık 30 milyar dolarlık ticaret hacminde sadece 1 milyar doların biraz üzerinde bir paya sahiptir. %3,4 oranında olan bu ticaret hacmi ise son derece düşüktür. Türkiye, bu bölgelere özellikle bağımsızlıklarından sonra ilgisini ve desteğini olabildiğince artırmıştır. Ancak hedeflenen yapıya ulaşılması için çok daha yoğun bir şekilde bu konu üzerine eğilmek gerektiği açıktır.
Bugün bağımsız Türk Cumhuriyetlerini kapsayan ve Türkiye`nin önderliğinde oluşturulabilecek ekonomik ve kültürel bir işbirliği, hem söz konusu ülkelere hem de ülkemize pek çok açıdan önemli avantajlar sağlayabilir. Bölge ülkelerine göre askeri ve teknolojik açıdan oldukça güçlü olan Türkiye Cumhuriyeti`nin liderliğini yaptığı böyle bir girişim, kısa sürede dünyanın siyasi ve ekonomik çevrelerinde hak ettiği yeri alacaktır.
Dünyada pazar rekabetinin çok büyük bir artış gösterdiği günümüzde, doğal kaynakların giderek tükenmesine karşın, Türk Cumhuriyetleri hiç girilmemiş pazarlara, tarımsal zenginliklere, petrol, doğalgaz ve hammadde kaynaklarına sahip bulunmaktadır. Ekonomilerin gelişmesi üretimle mümkün olduğu için, bu cumhuriyetlerle Türkiye arasında yoğun yatırım işbirliği olmalı, Türkiye tercihini öncelikle bu coğrafyalardan yana kullanmalıdır.
Türkiye bu bölgelere halen devam eden teknoloji ve eğitim alanındaki desteğini daha da artırabilir. Bu şekilde üretim verimi süratli bir şekilde artacaktır. Bugün halen uygulanan yatırımı özendirme uygulamalarının benzeri Türk Cumhuriyetleri için de düşünülebilir. Bir başka deyişle Türk Cumhuriyetleri`ne öncelik verilerek, yatırımlarda bu bölgeler tercih edilmeli, sermaye akışı bu coğrafyanın dışına olabildiğince çıkmamalıdır. Çünkü ortak sorun olan dış borç yükü, ancak üretimin artırılması ile hafifleyebilir.