Görüş, düşünce ve uygulama farklılıkları her toplum içinde karşılaşılan durumlardır. İslam ahlakinin gereği tüm farklılıklara rağmen Müslümanların, birbirlerinin kardeşleri oldukları gerçeğini unutmamalarıdır. Irki, dili, vatani, mezhebi, düşüncesi, anlayışı ne olursa olsun tüm Müslümanlar kardeştirler.
Müslümanlar arasındaki kardeşlik ve dayanışmanın nasıl olması gerektiğini gösteren en güzel örneklerden biri, Hz. Muhammed (sav) ile birlikte Mekke'den hicret eden müminler ve Medine'de onlara güzel bir yurt hazırlayan Müslümanlar arasındaki ilişkidir. Mekkeli müşriklerin zulmü ve başkişi nedeniyle, Allah yolunda yurtlarından hicret eden müminleri, Medine'de Hz. Muhammed (sav)'e biat etmiş olan Müslümanlar en güzel şekilde karşılamış, onlara karşı büyük bir muhabbet ve ilgi göstermişlerdir. Birbirlerine yabancı iki topluluk olmalarına, cahiliye Arapları arasında tek önemli kıstas sayılan "kabile bağı``na sahip olmamalarına rağmen, imanları ve itaatleri nedeniyle örnek bir kardeşlik sergilemişlerdir. Medineli Müslümanlar hicret edenlere her türlü imkânı sağlamış, onlara evlerini açmış, yemeklerini onlarla paylaşmış, kendi ihtiyaçlarından önce onların ihtiyaçlarını düşünmüş, mümin kardeşlerinin nefislerini kendi nefislerine tercih etmişlerdir. Rabbimiz, Medineli müminlerin bu güzel ahlakini Kuran'da söyle bildirmiştir:
Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, iste onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Hasr Suresi, 9)
Bu, örnek alınması gereken çok üstün bir ahlaktır. Ve iki mümin topluluğun birbiri ile ilişkisinin nasıl olması gerektiğini gösteren çok önemli bir örnektir. Peygamber Efendimiz (sav) ise, Müslümanlar arasında dayanışmanın nasıl olması gerektiğini bir hadisinde söyle tarif etmiştir:
Müslümanların kendi aralarındaki merhametleri, saygı ve dayanışmaları tıpkı bir vücut gibidir. Vücutta bir uzuv rahatsızlandığında diğer uzuvlar onunla birlikte ayni acıyı çekerler ve uyumazlar.
Müslümanlar Arasındaki Birliğin Korunması İçin Çalışmak
Samimi iman eden kişiler arasında sevgi, bir diğerinin Allah'tan korkup sakınmasına, Rabbimiz'e duyduğu içli sevgiye, yaptığı salih amellere, gösterdiği güzel ahlaka göre şekillenir. Eğer bir kişi hayatini Allah yolunda vakfetmiş olduğunu tüm tavır ve davranışları ile ispatlıyor, her anında Allah`ın rızasını ve rahmetini gözeterek güzel davranışlarda bulunuyorsa, müminler o kişiye karsı sevgi ve hürmet duyarlar. Müslümanların birbirlerine karsı sevgileri ve kalplerinde birbirlerine karsı hiçbir olumsuz his kalmaması, Allah`ın müminlere büyük bir lütfu ve nimetidir. Ahirette tam anlamıyla yaşanacak olan bu nimet Kuran'da söyle bildirilir:
Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karsı karşıyadırlar. (Hicr Suresi, 47)
Dolayısıyla Müslümanlar, dayanışmanın, kardeşliğin ve birlik duygusunun büyük bir nimet olduğunun bilincinde davranmalı ve bu birliğin korunması için sabırlı ve iradeli olmalıdırlar. Enfal Suresi'nin 1. ayeti "... Eğer mü'min iseniz Allah'tan korkup-sakinin, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resulü'ne itaat edin." Müslümanlara birlikte davranmalarının önemini bildiren bir diğer ayettir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ise, Müslümanların ortak hareket etmelerinin önemini bir hadis-i şerifinde söyle ifade etmiştir:
....Birbirinize hased (çekememezlik) etmeyiniz. Birbirinize buğuz (düşmanlık) etmeyiniz. Birbirinizle iyi ilişkileri kesmeyiniz. Bir ve ey Allah`ın kulları, kardeşler olunuz. (Mace, Cilt 10, s. 32)
Mümin, her durumda affedici olmakla yükümlüdür, ancak karşısındaki kişi de bir Müslümansa, onunla din kardeşi olduğunu, her ikisinin de Allah'tan korkup sakındığını, Peygamber Efendimiz (sav)'e itaat ettiğini, helal ve harama titizlik gösterdiğini düşünerek çok daha sabırlı davranmalıdır. Müslüman, din kardeşinin her zaman için iyiliğini istemesi gerektiğinin, kendisini düşündüğü gibi onu da düşünmesi gerektiğinin, herhangi bir anlaşmazlık söz konusu olduğunda da sabırla, şefkatle ve sevgiyle karşılık vermesi gerektiğinin bilincindedir. Bir Kuran ayetinde, Müslümanların din kardeşleri için söyle dua ettikleri bildirilir:
Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: 'Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karsı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Hasr Suresi, 10)
Müslümanlar din kardeşleri ile aralarındaki ilişkide, karsı tarafı incitecek bir söz söylemek, öfkelenmek, saygıya uygun olmayan tavırlarda bulunmak gibi birlik ruhunu zedeleyecek her türlü tavırdan sakınmakla yükümlüdürler. Her mümin bir diğerine karsı olabildiğince fedakar olmalı, sabırlı davranmalı, onun iyiliği için çalışmalı, sadik ve vefalı olmalıdır. Bu, gerçek ve samimi sevginin gereğidir, tüm müminlerin benimsemesi gereken üstün bir ahlaktır.
Tüm Müslümanlar Birlik olmalıdırlar
Rabbimiz'in Kuran'da buyurduğu gibi ve Peygamber Efendimiz (sav)'in vasiyet ettiği gibi, Müslümanlar birlik olmalıdırlar. Birbirinin camisinde namaz kılmayan, selamlaşmayan, birbirinin yazdığı kitabi okumayan, ufak bir fikir farklılığı nedeniyle kardeşine düşman kesilen Müslüman kalmamalıdır. Bu gibi yapay ayrımlar kaldırılmalı, Allah`ın evleri olan camiler, tüm Müslümanların mescidi haline getirilmelidir. Her Müslüman birbiriyle selamlaşmalı, birbiriyle sohbet etmeli, birbirlerine hoşgörü göstermelidiler. Cemaatsel veya kişisel uzlaşmazlıklar son bulmalı ve tüm Müslümanlar, elbirliği yaparak, tevazu ve hoşgörü içinde, Allah'a daha çok yakınlaşmak, O'nun dinine daha çok hizmet etmek için çalışmalıdırlar.