Ekoloji alanında araştırmalar yapan bilimadamlarını şaşkınlığa sürükleyen bir gerçek, Batı Almanya'daki Eifel Dağları'ndaki muhteşem büyüklükteki meşe ve kayın ormanlarında keşfedildi. Buna göre ormanı oluşturan ağaçlar ilk anda birbirlerinden bağımsız, tek başına yaşayan organizmalar gibi görünseler de gerçekte çok devasa bir ağın bireyleri gibi davranıyorlar. Ağaçların aralarında, aklın sınırlarını zorlayacak kadar muhteşem detaylara sahip, çok gelişmiş, karşılıklı bildirimlerin yaşandığı, paylaşımların yapıldığı bir tür sosyal ağ var.
Milyonlarca biyolojik bağlantı yolundan oluşan bu ağ da ağaçların birbirleriyle iletişimi o kadar kompleks bir durumda ki tüm bir orman tek bir organizma gibi hareket ediyor. Bu inanılmaz bulguya ulaşmak için Kanada'da uzun yıllarca araştırmalar yapıldı ve araştırmanın özet cümlesi; ‘ağaçlar birbiriyle konuşuyor’ oldu. Üstelik iletişimin seviyesi de sadece yan yana olan ağaçların birbirleriyle bağlantı kurmalarıyla sınırlı değildi. Birbirlerine kilometrelerce uzakta olan ağaçlar bile bu iletişim ağına bir şekilde dahil oluyorlardı.
Aslında bu iletişim insanların arasındaki sosyal bağlantıya müthiş derecede benziyor. Ağaçlar hayatta kalmak için birbirlerine ihtiyaç duyuyor ve sosyal ilişkiler kuruyorlar. Onlar için hayati önem taşıyan iletişimin temelini ise mantarlar oluşturuyor. Ağaçlar arasındaki iletişim yollarını mantarların ‘hifi’ denilen ve ipliğe ya da daha çok kablo sistemlerine benzeyen yapıları oluşturuyor. Zaman zaman dallanıp budaklanarak yer altında kilo
metrelerce uzayarak, kesintisiz şekilde devam eden bu yapılar ağaçlar arasında gizli mesajların iletilmesini ve ihtiyaç olanlara besin ve su aktarımını sağlıyor.
Araştırmacılar ilk olarak Kanada'da bir ormanda 240 tane huş, köknar ağacı dikiyorlar. Dikilen fidanların hepsinin üstü naylon poşetlerle kapatıyor ve içlerine çeşitli karbon gazları dolduruluyor.Huş ağacına daha radyoaktif olan bir gaz, köknara ise stabil bir karbondioksit gazı veriliyor. Bir süre sonra radyoaktivite ölçüm cihazıyla fidanlarda ölçüm yapıldığında ağaçlar arasında karbon alışverişinin olduğunu kanıtlayan güçlü bir hareketlilik fark ediliyor.Özellikle kökleri güneş alamayan huş ağacına, köknar ağacının karbon gönderdiği ve kış gelip de huş ağacı yapraklarını döktüğünde ise tam tersinin gerçekleştiği görülüyor ve köknar huşa daha çok karbon göndermeye başlıyor.
Bugüne kadar bilim dünyasında ağaçların karbon, güneş ışığı, su ve besin paylaşımı konusunda kıyasıya bir rekabet içinde olduğuna inanılıyordu.
Ama bu yeni bulguya göre ağaçlar çok şaşırtıcı bir işbirliği içindeler. Bu işbirliğinin detayları da çok çarpıcı. Ağaçlar mantar hi-fi ağı yani ‘miselyum’ üzerinden kimyasal ve hormonal sinyaller göndererek konuşuyorlar. Bu mesajlarıyla hangi ağaçların besine ihtiyaç duyduğu öğreniliyor. Karbon, nitrojen, fosfor, su, hormon ve kimyasallarla bir tür iletişim kurarak bu elementleri paylaşıyorlar ve ormanın dengesini sağlıyorlar. Miselyum denen yapı ormanda farklı türlerden ağaçları da birbirine bağlıyor. Bu yapı hali hazırda kullanılan, mevcut internet ağımıza da çok benziyor.Ayrıca araştırmalara göre, bu ağ içinde anne ağaçlar bulunduğunu ve bu ağaçların daha genç olan ağaçlara göz kulak olduğunu da öğreniyoruz. Anne ağaçlar yüzlerce başka ağaca bağlı olabiliyor yani özetle ağaçlar konuşuyor ve bu sayede birbirini destekleyen muhteşem bir topluluk oluşturuyorlar.
Smithsonian dergisinin özel raporunda yer alan, “Ağaçlar Konuşuyor mu?” isimli yazıda şu ifadelerle önemli bir tespitde vurgulanmış:
“Darwin'den beri ağaçları genellikle, “Kendi kendine çabalayan, bağlantısız, yalnız yaşayan, su, besin ve güneş ışığı için yarışan, kazananların kaybedenleri gölgede bıraktığı ve kuruttuğu canlılar” olarak düşündük. Ormanları odun üreten sistemler ve en güçlü olanın hayatta kalması için savaş alanları olarak gördük. Artık bu fikri çürüten önemli miktarda bilimsel kanıt var. Bunun yerine, aynı türden ağaçların ortaklaşa hareket ettiğini ve sıklıkla diğer türlerin ağaçlarıyla ittifaklar oluşturduğunu görüyoruz. Orman ağaçları, bir böcek kolonisine benzer şekilde iletişim ve kolektif zeka ile sürdürülen işbirliğine dayalı, birbirine bağımlı ilişkiler içinde yaşayacak şekilde davranıyorlar.”
Özetle makalede ifade edilen gerçek şu: “Bu bitkiler, Darwin’in ‘en güçlü olan yaşar’ tanımında bahsettiği canlılardan değiller. Onlar kendi aralarında yardımlaşıyor, bağlantı kuruyorlar ve birbirlerinin yaşamasına destek veriyorlar.”
Bu muhteşem keşif ile birlikte canlılardaki hayranlık uyandıran, insanı düşündüren ve her şeyin bir Yaratıcısı olduğu gerçeğine götüren bir delil daha ortaya çıkmış oldu. Gerek hayvanlar gerekse de bitkilerin dünyası sayısız şaşırtıcı özelliklerle doludur.
Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. ŞüphesiAllah, lütfedicidir, her şeyden haberdardır. (Hac Suresi, 63)
Ölü toprak kendileri için bir ayettir; Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle ondan yemektedirler. Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık ve içlerinde pınarlar fışkırttık: Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı? Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) Yücedir. (Yasin Suresi, 33-36)
Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Rad Suresi, 4)
KAYNAK:
https://www.smithsonianmag.com/science-nature/the-whispering-trees-180968084/