Sayın Adnan Oktar çok uzun yıllardır çalışmalarında Türkiye’nin gerek Türki Cumhuriyetler gerekse diğer dünya ülkeleri arasından sıyrılıp lider ülke olarak öne çıkacağı ve Büyük Osmanlı Projesi (ya da diğer bir deyişle Türk-İslam Birliği) vesilesiyle süper devlet haline geleceği müjdesini vermektedir. Sayın Adnan Oktar’ın bu yöndeki ısrarlı açıklamalarının ardından, Osmanlı’nın tarihsel mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya ve Balkanlar’da meydana gelen otorite boşluğunu dolduracağı düşüncesi artık Batılı stratej ve analistler tarafından da zikredilmeye başlamıştır. Bu fikrin tüm dünyada yaygınlaşmasına büyük katkıda bulunmuş olan Sayın Adnan Oktar kendisiyle gerçekleştirilen röportajlarda da Büyük Ortadoğu Projesi’nin yerini Büyük Osmanlı Projesi’nin, yani büyük Türk-İslam Birliği’nin alacağını şöyle belirtmektedir:
Bağdat TV, 2 Mart 2008 Adnan Oktar: Büyük Ortadoğu Projesi yoktur, Büyük Osmanlı Projesi vardır. Büyük Türk-İslam Birliği Projesi vardır. İslam alemi birleşecek. Bütün Türklük alemi, İslam alemi birleşip çok büyük bir süper devlet yapacaklar. Bu devlet Amerika’nın da lehine olacak, İngilizlerin de lehine olacak, Rusların da lehine olacak ve bütün dünyanın lehine olacak. Dünyaya barış, kardeşlik ve huzur getirecek bir sistem olacak. Ve dolayısıyla Amerika’yı da kurtarmış bir sistem olacak bu. |
Time Türk, 24 Temmuz 2008 Time Türk: Öyle bir durum söz konusu. Şimdi biz şeye geçelim, oradan tekrar Büyük Ortadoğu Projesi var çok önemli bir konu. Bunun bu bağlamda Amerika’nın İran’a saldırma meselesi var. Ama bunların hepsinin altında sizce ne var, yani bir masonik bağlantı ya da İsrail’in bu tür bağlantıları var mı? Yani Ortadoğu sorununun altında bu mu yatıyor? Adnan Oktar: Büyük Ortadoğu Projesini Müslümanlar Büyük Osmanlı Projesine çevirecekler inşaAllah. Olay bu. Onlar ortaya şöyle bir kitlevi yapı meydana getiriyorlar, bir hamur veyahut bir alçı, yahut çimento diyelim. Bu sadece şekillendirilecek… |
Vatan TV, 12 Ocak 2008 Vatan TV: Yine geçen röportajımızda ben size özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin uyguladığı Büyük Ortadoğu Projesi’yle ilgili sorular sormuştum. Sizin bu konuyla ilgili tabii enteresan açıklamalarınız oldu. Ben Büyük Ortadoğu Projesi ve Avrupa Birliği’ne girişimizle ilgili sizin birtakım fikirleriniz olduğunu biliyorum. Eserlerinizden de okudum, ama izleyicinin bunu alması için tekrar soruyorum. Siz Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacını ve Avrupa Birliği’ne kesin kez girmeye karşı olduğunuz yolunda beyanlarınız var. Bu konulardaki Avrupa Birliği’ne girmeyelim, çünkü çok ciddi anlamda geçen televizyondaki başka bir arkadaşımızla yaptığınız bir röportajınızda bunları söylemişsiniz. Ben geçmişte Avrupa Birliği’ne girmeye uygun bakıyordum, ama onların tamamen Müslümanlara, İslam’a karşı olan davranışından dolayı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşıyım, dediniz. Bu söylem Türkiye’deki mevcut devletin söyleminin dışında. Adnan Oktar: Büyük Ortadoğu Projesi, Büyük Osmanlı Projesi’ne çevrilmesi gereken bir projedir. Türkiye eğer Avrupa Birliği’ne girecekse, Büyük Osmanlı Projesi içerisinde girmesi gerekir. Yani bütün İslam aleminin ve Türklük aleminin lideri olarak girmesi gerekir. Bunun dışında böyle Avrupa Birliği’nin söylediği tarzda bölünmüş, küçültülmüş, gücü kırılmış, milli yapısı, manevi yapısı bozulmuş bir Türkiye olarak girecekse, Türkiye hiç girmesin daha iyi, çünkü Türkiye diye birşey kalmamış oluyor o zaman. |
… Türkiye’nin, Ortadoğu’nun istikrarı ve Dünya Barışı için yeniden eski misyonunu üstlenmesi gerekmektedir. Ortadoğu Ülkeleri’nin tarihten gelen bir bağlılık duyduğu ve önem verdiği Türkiye, hem birleştirici, hem de lokomotif olma rolüne, bilgi, beceri, tarihi tecrübe ve maneviyat açısından en uygun olan ülkedir. Aydınlarımızın ve yöneticilerin, Türkiye’nin bu tarihi misyonunu yeniden alması için oluşmuş olan şu anki konjonktürü çok iyi değerlendirmeleri gerekmektedir. Avrupa Birliği’yle olan ilişkilerimiz de bunu etkileyen bir faktör değildir. Birliğe girsek de girmesek de, İslam Ülkeleri’nin, Batı ile olan ilişkilerini düzenleyen ülke konumunda olabiliriz. Nitekim bu, hem Batı’nın hem de İslam Ülkeleri’nin, Türkiye’nin sahip olduğu özelliklerden, yani, Batı için demokratik hukuk devleti yapısı, Ortadoğu için de itidalli Müslümanlık yapısı, Osmanlı’dan gelen şefkatli ve sevgi temelli yönetim ve yaşam tecrübesinden dolayı gönül rahatlığıyla Türkiye’ye bırakacağı bir misyon olacaktır. Batı’da bir çok yöneticinin, think-tank kuruluşunun ve aydınların, Türkiye’nin bu rolü üstlenmesini istedikleri bilinmektedir. Özellikle 11 Eylül’den sonra, Osmanlı yönetim tarzının üzerine oldukça eğilmişler ve bunu canlandırma eğilimine girmişlerdir. Bu, yalnız, Büyük Ortadoğu Projesi gibi, bölgede tepkiyle karşılanacak suni projelerle yapılabilecek bir şey değildir. Ortadoğu’da istikrarı sağlamak, eğitimi gerçekleştirmek, sosyal rehabilitasyonu sağlamak, Batı ile ilişkilerini düzenlemek elbette gerekmektedir; ancak bu, yine bölgenin kendi içinden çıkacak bir düzenleme ile olmalıdır. Dışarıdan bir zorlama şeklinde değil, içeriden bir istek ve arzu ile yapılmalıdır. İşte bunun herkesin rızası olacak şekilde gerçekleşmesine öncü olabilecek tek ülke Türkiye’dir. Bundan dolayı son zamanlarda ortaya çıkarılan, Büyük Ortadoğu Projesi yine BOP olarak anılabilir ama bundan sonra bunun açılımının “Büyük Osmanlı Projesi” olması daha mantıklı ve gerçekçi olacaktır. Çünkü Osmanlı’nın mirasına sahip olan bu millet geçmişte olduğu gibi bugün de, özlemi çekilen barış ve güvenlik ortamını oluşturmakta öncü rol oynayacaktır. Sahip olduğumuz miras, yeni girdiğimiz 21. yüzyılda, Türkiye’yi lider ülkeler sıralamasının başına yerleştirecek olan son derece köklü ve şanlı bir mirastır. Tarihsel ve günümüzdeki gerçekler, dünyaya nizam verecek yeni bir Osmanlı’nın ortaya çıkışının, istenilir ve azmedilirse ulaşılması mümkün bir ülkü olduğunu göstermektedir. Osmanlı geleneğinde yer alan hoşgörülü İslam anlayışı da, dünya için aranan bir umut ışığı haline gelmiştir. Eğer Türkiye sahip olduğu büyük medeniyet mirasını iyi değerlendirirse, önünde çok aydınlık bir gelecek bulacaktır. Türkiye bu yönde geliştireceği stratejilerle Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’ya kalıcı barışı temin edebilecek, bunu muhafaza edebilecek bir tarihi birikime sahiptir. Allah’ın izniyle hiçbir güç, tarihe yön vermiş, insanlığa barışı, adaleti ve huzuru armağan etmiş dev bir kültüre ve tecrübeye sahip, köklü ve zengin bir medeniyetin kurucusu olan bir milletin duyarlılığını yok edemez. Bu millet geçmişte olduğu gibi bugün de sahip olduğu hasletleri ve güzel ahlakı ile tüm dünyanın özlemini çektiği barış ve güvenlik ortamını oluşturacaktır. 21. yüzyıl, Allah’ın izni ile, Müslüman Türk milletinin ve Türkiye’nin lider olacağı bir dönem olacaktır. |