- BUNDAN TAM 7 YIL ÖNCE, DAHA HAKİM KARŞISINA BİLE ÇIKMAMIŞ MASUM BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI MENSUPLARINA AKIL ALMAZ SUÇLAMALARDA BULUNAN DÖNEMİN İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN’A HAK ETTİĞİ CEVABI YÜCE TÜRK YARGISI VERMİŞTİR.
- İLK ÖNCE 2003 YILINDA ÇIKAR AMAÇLI SUÇ ÖRGÜTÜ İDDİASI (4422 SAYILI YASA İHLALİ İDDİASI) YARGI KARARIYLA REDDEDİLMİŞTİR (2003/258 SAYILI KARAR). BUNUN ARDINDAN DAVAYA BAKAN İSTANBUL 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ 22 OCAK 2007 TARİHİNDE, HEM “ÇETE” (TCK 313) HEM DE “ŞANTAJ” (TCK 192) İDDİALARI BAKIMINDAN, ARALARINDA SAYIN ADNAN OKTAR’IN DA BULUNDUĞU 42 KİŞİNİN YARGILANDIĞI BAV DAVASI’NDA BERAAT KARARI VERMİŞTİR (2007/7 SAYILI KARAR).
- BU KESİNLEŞMİŞ BERAAT KARARI, ÇETE VE ŞANTAJ İFTİRALARINI BOŞA ÇIKARMIŞTIR. BÖYLELİKLE, "ZAMAN AŞIMI İLE DAVA KAPATILDI" İFTİRASINI ARANLARDA, YÜCE TÜRK YARGISI'NDAN GEREKEN CEVABI ALMIŞTIR.
- BURADA ÖNEMLİ OLAN NOKTA ŞUDUR: "BERAAR KARARI DELİL YETERSİZLİĞİNE DEĞİL SUÇ YOKLUĞUNA DAYANMAKTADIR".
- SÖZ KONUSU KARAR, BAŞTA BAV FAHRİ BAŞKANI SAYIN ADNAN OKTAR OLMAK ÜZERE TÜM BAV MENSUPLARINI AKLAYAN BU KARAR ÇETE VE ŞANTAJ İFTİRALARINI BOŞA ÇIKARMIŞ, BU TEMİZ CAMİAYA İFTİRA ATAN ÇETEYİ İSE VİCDANLARDA MAHKUM ETMİŞTİR.
YARGI "DAVA, ZAMAN AŞIMI İLE KAPATILDI" İFTİRASINI ÇÜRÜTTÜ
Aralarında Bilim Araştırma Vakfı Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar’ın da bulunduğu 42 kişinin yargılandığı BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI DAVASI 22 Ocak 2007 tarihinde beraat kararıyla bitmiştir.
2000 yılında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde başlayan ve geçen ay İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tamamlanan bu dosyanın ilk aşamasında 36 kişinin davası, -bütünüyle yargılananlar dışında gelişen hukuki süreç neticesinde- zaman aşımına uğramıştır. Ancak, zamanaşımı dolmayan altı kişi bakımından davanın bütünü devam etmiş ve sonuçta mahkeme, başta BAV Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar olmak üzere, 42 sanığın tümünü kapsayacak şekilde tüm suçlamalar bakımından beraat kararı vermiştir.
BAV CAMİASI’NA SAHTE TUTANAKLARLA İFTİRA ATILDI
Bu beraat kararı, 1998-2002 döneminde ülkemizin siyasi yaşamına nasıl hukuksuz bir anlayışın hakim olduğunu bir kere daha gözler önüne sermiştir.
Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, masonik çevrelere şirin görünmek ve birtakım siyasi menfaatler elde etmek amacıyla Bilim Araştırma Vakfı camiasını hedef alan hukuksuz bir polis operasyonu yaptırmıştır.
BAV mensuplarının hiçbir yasadışı davranışlarının bulunmadığı, daha operasyonun ilk dakikalarında anlaşılmıştır. Öyle olunca devreye, var olmayan suç delillerini sahte tutanaklarla oluşturma yöntemi sokulmuştur. Doğa ve deniz görüntüleri içeren belgesel filmler, tutanaklara “şantaj kaseti” olarak yazılmıştır. Alelade kapı kameraları da “gizli kamera” olarak…
Bu çirkin tabloyu Sadettin Tantan’ın BAV mensuplarını suçlayıcı açıklamaları tamamlamıştır. Sadettin Tantan, daha gözaltı süreci devam ederken yaptığı açıklamalarla bir yandan BAV camiası mensuplarını ve BAV Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar’ı kamuoyuna (sözde) suçlu gibi göstermeye çalışırken, diğer yandan da BAV camiası hakkındaki iddiaları araştıracak yargı mensuplarını ağır bir baskı altında bırakmıştır.
YARGI TUZAĞA DÜŞMEDİ
Sadettin Tantan’ın ithamlarının en küçük bir mesnedinin bulunmadığı Yargı’da iki aşamada belgelenmiştir.
İlk önce 2003 yılında çıkar amaçlı suç örgütü iddiası (4422 sayılı yasa ihlali iddiası) yargı kararıyla reddedilmiştir. İstanbul 3. Devlet Güvenlik Mahkemesi bu suçlama hakkında “niteleme mahkememizce benimsenmemiştir” (2003/258 sayılı karar) diyerek “çıkar amaçlı suç örgütü” ithamını kökten reddetmiştir.
Bunun ardından davaya bakan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi hem “çete” (TCK 313) hem de “şantaj” (TCK 192) iddiaları bakımından beraat kararı vermiştir. (Mahkemenin 22.1.2007 tarih ve 2007/7 sayılı kararı) Böylece 1999 yılında Tantan’dan manşetlere oradan da iddianameye taşınan “çıkar amaçlı örgüt, çete ve şantaj” iddialarının her üçünün de asılsız olduğu yargı kararlarıyla kesinleşmiştir.
MAHKEME: ŞANTAJ DA YOK, ÇETE DE YOK
Burada önemli olan nokta şudur: Beraat kararı “delil yetersizliğine” değil “suç yokluğuna” dayanmaktadır.
Hatta, Mahkeme, karar metninde davanın yegane dayanağı olan Ebru Şimşek’in anlatımlarının hayal ürünü olduğunu belgeleyen bilirkişi raporlarını, tanık ifadelerini, keşif tutanaklarını ve diğer belgeleri tek tek sayarak, Ebru Şimşek’in anlatımlarının doğru olmadığının anlaşıldığını hatırlatmıştır. Ebru Şimşek’in iddiaları hakkında kararda şu ifadeler yer almıştır:
“Sanıkların savunmalarına, katılan Ebru Şimşek vekillerinin beyanlarına, Ebru Şimşek ile ilgili izlenen CD görüntülerine, yine Ebru Şimşek ile ilgili CD görüntüleri üzerinde görüş beyan eden bilirkişi Nevzat Tarhan’ın beyanına, inşaat mühendisi bilirkişi Çağlar Göksu’nun Ebru Şimşek’in görüntülerinin alındığı evle ilgili beyanına, Ebru Şimşek’in ilişkileri konusunda beyanda bulunan Savunma tanıkları Özgür Aydemir, Mehmet Ali Yıldırım, Alkas Çakmak, Alper Çakmak, Tacettin İnce, Yavuz Coşkun, İbrahim Özcan, Ecevit Şahin’in anlatımlarına göre; sanıklar (..) hakkında TEHDİT İLE MENFAAT SAĞLAMAK (ŞANTAJ) SUÇUNDAN AÇILAN DAVADA ATILI SUÇUN SÜBUT BULMADIĞI ANLAŞILMAKLA (...) SANIKLARIN BERAATİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ SONUCUNA VARILMIŞTIR.”
Mahkeme kararının ilk bölümünde Ebru Şimşek’in anlatımlarının doğru olmadığını izah ettikten sonra, ikinci bölümde “çete” iddiasını tartışmıştır. Bu iddianın mesnetsiz olduğunu belgeleyen kanıtları sayan mahkeme BAV Davası’nda çete suçunun da bulunmadığını şu ifadelerle kayda geçmiştir:
“Sanıkların savunmalarına, savunma tanıklarının ve bilirkişilerin beyanlarına ve 2004/337 esas sayılı dosyada dinlenen müşteki ve tanıkların yargılama sırasındaki beyanlarına ve yukarıda deliller bölümünde tek tek gösterilen delillere göre sanıkların cürüm işlemek için teşekkül oluşturdukları, bu örgütte yönetici ya da üye oldukları konusunda atılı (...) SUÇLARIN SABİT OLMADIĞI SONUÇ VE KANISINA VARILARAK, sanıkların bu suçtan da BERAATLERİNE...”
BAV MENSUPLARININ MASUMİYETİ DELİLLERLE KANITLANDI
Başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere, BAV Davası’nda yargılanan kişilerin masum oldukları, sayıları 250’yi bulan kesin delillerle ispat edilmiştir. Bunlardan birkaç tanesini sayacak olursak;
- Ebru Şimşek’in gösterdiği evin Ebru Şimşek’in malum görüntülerinin çekildiği ev olmadığını belgeleyen 18.10.2004 tarihli resmi bilirkişi raporu...
- Ebru Şimşek’in BAV Camiası’nı hedef alan anlatımını nasıl beraber uydurduklarını en küçük ayrıntısına kadar anlatan ev arkadaşı Filiz Karataş’ın itirafları...
- Ebru Şimşek’in malum görüntülerinde kendisinin tehdit altında olmadığını belgeleyen İstanbul Tıp Fakültesi raporu...
- Ebru Şimşek’in malum görüntülerinde şuurunun açık olduğunu ve o görüntülerde gerçek bir olayın yer aldığını belgeleyen akademik raporlar...
- Ebru Şimşek’in malum görüntülerinin onun gerçek yaşamından bir kesit olduğuna bizzat tanık olan kişilerin ifadeleri...
- Ebru Şimşek’in doğru söylemediğini ispat eden İstanbul C. Başsavcılığının 1996/9848 Hz sayılı takipsizlik kararı...
- Ebru Şimşek’in BAV Camiası’nı hedef alan isnatlarının iftira suçunu oluşturduğunu tespit eden 10 ayrı cumhuriyet savcısının iddianameleri...
- Sayın Mehmet Ağar’ın davanın başında BAV Camiası’na karşı yanlış yönlendirildiğini belirten 2.11.2004 tarihli beyanı...
- Sayın Celal Adan’ın BAV Camiası’ndan kendisine yönelik herhangi bir yasadışı davranışın gelmediğine ilişkin 24.2.2005 tarihli beyanı...
- Fatih Altaylı’nın iddialarının gerçekdışı olduğunu kanıtlayan İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2002/261 esas sayılı kesinleşmiş kararı...
- Fatih Altaylı’nın suçlamalarının gerçekdışı olduğunu kanıtlayan Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 1996/381 esas sayılı kesinleşmiş kararı...
Ve bunlar gibi klasörler dolusu kanıt ve belge...
ŞİMDİ KOMPLOCULAR HESAP VERMEKTEDİR
Yargı’nın verdiği bu beraat kararı, Sadettin Tantan’ın 1999 yılında başlattığı operasyon çerçevesinde ortaya atılan iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunu belgelemiş, BAV Camiası’nı aklamıştır.
BAV Camiası’nı aklarken de bu tertemiz camiaya iftira atanları da yargı önüne getirmiştir. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmamıştır.
Nitekim, o sahte tutanakları hazırlayanların kimi işkence suçundan mahkum olmuştur, kimi meslekten ihraç edilmiştir, kimi de halen 216’şar yıl hapis istemiyle yargılanmaktadırlar.
Bu görevlileri azmettiren siyasiler ile onlarla işbirliği yapan gazetecilerin bugün ne duruma düştükleri ise herkesçe malumdur. Bu konuda fazla açıklamaya gerek duymuyoruz.
Kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunulur.
Nuri Özbudak