Kimseyi dinlemeden yalnızca kendi konuşan ve devamlı karşısındakilerin sözünü kesen kişiler genelde çok yüksek bir ses tonu kullanırlar. Bu şekilde konuşarak karşılarındaki kişilere kendi doğrularını kabul ettirecekleri düşüncesindedirler. Bağırarak konuşan ve her ortamda söz sahibi olmaya çalışan bu kişilerin yanıldıkları nokta, bu üslubun kendilerine toplum içinde saygın bir yer kazandırdığını zannetmeleridir. Oysa tam tersine böyle bir sohbete şahit olan herkes, böyle insanların kibirli tavırlarını, samimiyetsizliği ilk anda fark eder. Bu nedenle bu kişiler saygı kazanmak yerine toplum içinde küçük düşerler.
Konuşan bir kişiyi sözünü kesmeden nezaketle dinlemek, Allah'ın rızasını kazandıracağı umulan güzel tavırlardan biridir. Bu tavır, konuşmacıya ve söylediklerine duyulan saygının bir göstergesidir. Buna karşın, Kuran ahlakının yaşanmadığı yerlerde insanların konuşana kulak vermemeleri, birbirlerinin sözünü dinlememeleri, aynı anda tartışarak ve üste çıkarak konuşmaları alışılmış tavırlardır. Özellikle televizyonlardaki tartışma programlarında bunun örneklerine sıkça rastlanır. Her biri kendi dalında uzmanlaşmış kimseler bile kimi zaman nezaketten ve saygıdan tamamen uzak bir üslup sergileyebilmektedirler. Bu gibi kişiler birbirlerinin anlattıklarından istifade etmek yerine kibirli bir üslupla kendi sözlerini dinletip kabul ettirmeye çalışırlar.
Müslümanların ise kendilerini ön plana çıkarmak, öne geçip konuşmada üste çıkmak, son sözü söylemek gibi nefsani amaçları yoktur. Bu nedenle üslupları itidalli ve sakindir. Kuran ahlakından kaynaklanan nezaket anlayışları gereği önceliği her zaman birbirlerine tanır, birbirlerinin anlattıklarından en iyi şekilde istifade etmeye çalışır ve cahilce tavırlar göstermekten kaçınırlar.