SOĞUK VE RUHSUZ YAŞANTILARIN DEĞİŞMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
• Etrafınızda sıkıntılı yüz ifadesine sahip çok sayıda insan var mı?
• Sürekli söylenen, en ufak bir aksaklıkta sinir küpüne dönüşen insanların sayısı gittikçe artıyor mu?
• Sosyal medyadaki arkadaşlarınız sayfalarında sürekli içlerinin sıkıldığına dair paylaşımlar mı yapıyorlar?
• Takipçilerine, “insanın sinirlenebileceği en son noktadayım”, “artık yeter”, “sabrın sonundayım” mesajları mı gönderiyorlar?
www.muminlerintemizligi.imanisiteler.com
Çevrenizdeki bazı insanların soğuk ve ruhsuz bir ruh haline sahip olduğunu görürsünüz. Bu insanların ortak noktası ya iman etmemiş olmaları ya da imanda yaşadıkları tereddütlerdir. İmanın insana kazandıracağı güzellikleri tam olarak fark edememiş ya da düşünememiş olmalarıdır.
Yüce Rabbimiz Allah bu gibi insanları, Yunus Suresi 7. ayette, “dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin bulanlar” olarak tanımlamaktadır. Bu kişilerin tek amacı dünya hayatında biraz daha yaşayabilmek, dünyadan biraz daha faydalanabilmektir.
Bu insanlar imanın insana kazandıracağı güzelliklerden kimi zaman bilerek kimi zaman da bilmeyerek uzak kalmışlardır. İçinde yaşadıkları soğuk dünyanın, sevgi eksikliğinin, sıkıntıların ve diğer bütün ruhi ve bedeni rahatsızlıklarının asıl sebebinin iman eksikliği olduğunu belki de hiç düşünmemişlerdir. Oysa bu soğuk ve ruhsuz yaşantının değişmesi çok kolaydır, bunun için insanın dünyanın var ediliş amacını düşünmesi yeterlidir.
Sıkıntılı Ruh Hali İçindeki İnsanlar Hayatları Boyunca Mutluluğu Ararlar
İman etmeyen insanlar, mutluluk için kendilerince sebepler arar, kimileri zenginlikle kimileri güzellikle ya da gençlikle, kimileri popüler olmakla ya da başarıyla mutlu olunacağını zannederler. Hatta bu konuda eksiklikleri olduğunu düşündükleri kişilerin mutlu olmasını yadırgar ve anlayamazlar. Dünyadaki her şeyi sathi bir bakış açısıyla değerlendiren, sadece dünya hazlarını hedefleyen bu gibi kişiler, gerçek anlamda hiçbir zaman mutlu olamazlar. Genç ya da yaşlı, zengin ya da fakir olsun, yaşadıkları hayattan yakınmayı yaşamlarının önemli bir parçası haline getirmişlerdir. Hemen her olay hakkında şikayet edecek, hoşnutsuzluklarını dile getirecek bir şeyler bulurlar. Karşılaştıkları bir olayın yüz tane güzel, sevinç duyulacak, zevk alınacak yönü varsa, onlar bunları görüp bunlarla mutlu olmaktansa, birkaç kusurlu detaya takılıp bunların sıkıntısını yaşarlar. Bu anlayış, onlarda öylesine yerleşik bir alışkanlık haline gelmiştir ki, henüz yaşamadıkları, tecrübe etmedikleri olaylar hakkında da aynı tavrı gösterebilirler. Daha bir olayı yaşamadan, karşılarına çıkabilecek muhtemel pürüzleri düşünür ve bu hayali sıkıntılar nedeniyle mutsuz olabilirler.
Tüm bunların ötesinde, her türlü çabalarına karşın, kendilerinin de nedenini tam olarak keşfedemedikleri sebepsiz bir bıkkınlık ve hiçbir şeyden yeteri kadar memnun olamama hissi içerisindedirler. Dikkatlice düşündüğünüzde bu gibi insanların “İçimde sebepsiz bir sıkıntı var”, “Canım çok sıkılıyor”, “Artık bu hayattan bıktım”, “Canım hiçbir şey yapmak istemiyor” gibi sözleri sık sık dile getirdiklerini hatırlarsınız. Üstelik bu kimseleri, kalplerinde yaşadıkları bu derin bıkkınlık ve hoşnutsuzluk hissinden kurtarmaya çalışsanız da çoğu zaman başaramazsınız.
Öyle ki, onları dünyanın en güzel yerine götürseniz, olabilecek en güzel, en mükemmel nimetleri önlerine serseniz, arzu edebilecekleri her türlü konfor ve lüksü sağlasanız, yine de bu kimselerin güzelliklerden gereği gibi zevk alabilmelerini sağlayamayabilirsiniz. Bu güzelliklerin her zaman ruhlarına etki etmesini ve onları tam anlamıyla mutlu etmesini mümkün kılamayabilirsiniz.
İnsanların yaşadığı bu sıkıntılı hayatı aşmanın, mutluluğun ve güzel bir hayat yaşamanın yolunu, Allah’ın ayetlerinin dışında arayan toplumlar tarih boyunca pek çok sapkın fikir ve felsefe geliştirmişlerdir. Ortaya attıkları tüm çarpık düşüncelerin ortak noktası ise, dünya hayatının nimetlerinden maksimum düzeyde, hırsla ve tutkuyla faydalanabilmektir.
Allah, Kuran’da böyle kimselerin bu hırsına “Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.” (Necm Suresi, 29) ayetiyle dikkat çekmektedir. Bir başka ayette ise, Allah, bu kimselerin kapıldıkları dünya hırsı nedeniyle kendilerine verilen sayısız imkan ve nimetlere şükretmek yerine, doyumsuzca bir hırs içinde yaşadıklarını bildirmektedir:
Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, ‘alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). (Müddessir Suresi, 11-15)
www.masumiyet.imanisiteler.com
Güzelliklerin bir insana zevk verebilmesi için, kişinin bu güzellikleri takdir edebilecek bir anlayışa sahip olması gerekir. Örneğin bir karanfilin yapraklarındaki kusursuz dizilimi, kokusunu, dokusundaki yumuşaklığı fark edebilmesi daha önemlisi bu benzersiz güzelliğin büyük bir nimet olarak var edildiğini anlaması gerekir. Bunu gerçek manasıyla anlayabilecek olan kişiler de sadece iman sahipleridir. Çünkü Allah’a iman eden kimseler, dünyadaki her detayın Rabbimiz’in büyük bir lütfu olduğunun bilincindedirler. Bu kişiler çevrelerini saran nimetlerin Allah’tan olduğunun farkındadırlar ve her güzellikte Allah’ın sonsuz yaratış gücünü düşünürler. Bu, onların Allah’a olan sevgilerini ve bağlılıklarını artırır.
Allah’ın “... Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır...” (Nahl Suresi, 30) ve “... Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi...” (Al-i İmran Suresi, 148) ayetleriyle hatırlattığı gibi, Allah güzel bir hayatı ancak iman edenlere yaşatır. İnkar edenler için ise, Allah’ın bir ayette “Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır...” (Taha Suresi, 124) hükmüyle bildirildiği gibi, mutlaka “sıkıntılı bir hayat şekli” vardır. Bu insanlar, iman dışında hiçbir şekilde bu sıkıntılı yaşamdan kurtulamaz, hiçbir yolla gerçek mutluluğu elde edemezler. Maddi anlamda çok geniş imkanlara sahip olsalar bile, bunların tadına gereği gibi varamaz bu nimetlerin sevincini tam olarak yaşayamazlar.
www.yapilanlarinkarsiligi.imanisiteler.com
İman İnsanın Neşe Kaynağıdır
İman eden insanlar, hayatlarının her anında mutlu ve huzurlu olurlar. Nimetlerde bir azalma olduğunda, hastalık durumunda ya da başka herhangi bir zorlukta da neşelerinden hiçbir şey kaybetmezler. Mutlulukları için özel bir sebebe gerek yoktur, onlar için en başta iman etmek büyük bir şükür ve neşe sebebidir. Dünya hayatındaki zorlukların onlara denenmek için verildiğini ve zorluklara sabrettiklerinde bunun Allah Katında güzel bir karşılığı olacağını umut ederler. Bu düşünce, onların neşe kaynağı olur. Vicdan kullanarak hareket ettikleri için kıyas yaparlar ve kıyasla birlikte nimetlerin kıymetini daha iyi bilirler.
İman etmeyen insanlarda ise bu durum tam tersidir. Bir evi olan kişi, daha büyük bir evi olan arkadaşını gördüğünde onun için sevineceğine, o kişi için mutlu olacağına bunu kıskanır ve daha büyük bir eve kavuşma planlarına başlar. Ancak olabilecek en büyük eve kavuşsa yine de mutlu olmayacaktır, çünkü Allah dünya hayatındaki huzuru ve mutluluğu evin büyüklüğüne, güzelliğe, yiyeceklerin çokluğuna, şöhrete ya da başarıya bağlı olacak gibi yaratmamıştır. Biraz derin düşünen insanlar bunu hemen kavrayabilirler.
Bir insanın ne kadar büyük bir evi olursa olsun yaşayacağı yer tek bir odadır, bir mutfak veya banyodur. Bu insan, 10 odalı bir eve de sahip olsa, odaların hepsinde aynı anda olamayacak yine tek bir odanın içinde yaşayacaktır.
En güzel ziyafet sofrasındaki insan için de durum aynıdır, muhteşem bir masa bile olsa her insanın bir yeme kapasitesi vardır, en lezzetli yemekler bile sınırlı yenebilir, aksi vücutta ciddi rahatsızlıklar oluşturur.
Gençlik ve güzellik ise geçicidir, her insan zamanla yaşlanır, gücünü kaybeder. İman olmazsa bu durum büyük bir sıkıntı oluşturabilir.
Dünyada nimet olarak verilen bütün güzellikler en fazlasıyla sahip olunduğunda değil ancak sevgiyle paylaşıldığında, fedakarlık ruhuyla hareket edildiğinde zevk verir, aksinde insanın hayat kalitesini düşüren birer azap vesilesi haline gelebilir.
İnsan imanının derecesi arttıkça güzelliklerden de daha fazla zevk alır hale gelir, her konuda güzel bir yön bulup, her olayda hayır görebilir. Bu da derin bir imana vesile olur, sevmeye, sevilmeye ve büyük bir konfora vesile olur.
Unutmayalım insanların gerçek mutluluğu elde edebilmelerinin tek yolu Allah’a iman etmektir.
Bu gerçek Kuran’da “... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Rad Suresi, 28) ayetiyle haber verilmektedir. Yaşanılan mutsuzluktan ve bıkkınlıktan, ancak, Allah’ın rahmeti ve kulları üzerindeki nimeti kavrandığı ve iman ahlakı yaşandığı takdirde kurtulunabilir. Dünya hayatından ancak bu şekilde gerçek anlamda zevk alınabilir, ancak bu şekilde güzelliklerin değeri tam olarak anlaşılabilir.