"Ey Ademoğulları, ben size and vermedim mi ki: Şeytana kulluk etmeyin, çünkü, o, sizin için apaçık bir düşmandır; Bana kulluk edin, doğru yol budur." Andolsun o, sizden birçok insan-neslini saptırmıştı. Yine de aklınızı kullanmıyor muydunuz? (Yasin Suresi, 60-62)
Sizi Allah'tan, O'nun dininden ve Kuran'dan uzak tutmaktan başka hedefi olmayan bir düşmanınız olduğunu sakın aklınızdan çıkarmayın. Çünkü o, sizi bir an olsun unutmuyor; görevini yerine getirmek için her an fırsat kolluyor, pusuda bekliyor. Sizi, sizin onu görmediğiniz yerden görüyor ve yine sizi tuzağa düşürmenin binbir yolunu arıyor. En önemli özelliklerinden biri sinsilik. Yöntemleri, taktikleri, oyunları kişiden kişiye değiştiği gibi; zamana, mekana ve şartlara göre de farklılık gösterebiliyor. İşte bu düşman, Allah Katından kovulmuş olan şeytandır.
Şeytan çoğu kişinin zannettiği gibi, hayali bir varlık değildir. Dünyada imtihanın bir gereği olarak var olan şeytanın faaliyetlerine karşı dikkatin sürekli açık olması gerekir. Çünkü şeytan Allah'a başkaldırarak, O'nun kullarını saptıracağına yemin etmiştir. Şeytanın bu isyanı Kuran'da şöyle anlatılmıştır:
Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı. (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın." (Allah:) "Öyleyse ordan in, orda büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin." O da: "(insanların) dirilecekleri güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi. (Allah:) "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin" dedi. Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları (insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım." "Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım." (Araf Suresi, 11-18)
Yukarıdaki ayetlerden de açıkça anlaşıldığı gibi, şeytan insanın apaçık düşmanıdır. Tüm insanlara düşman olan bu varlık, size de sürekli kuruntu ve vesvese vermeye, sizi doğru yoldan saptırmaya çalışacaktır. Fakat burada önemli bir nokta vardır; şeytanın en büyük amacı yukarıdaki ayetlerde de ifade edildiği gibi sizi ve tüm insanları kendi yoluna uydurmaktır. Kovulmuş şeytan, sizi cehenneme sokana kadar rahat etmeyecektir. O halde ona karşı her an uyanık olmanız, hiçbir çağrısına bir an için bile uymamanız gerektiğini sakın unutmayın.
Ancak burada unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek vardır: Şeytan Allah'tan müstakil bir güç değildir. Şeytanı yaratan ve kontrolü altında tutan Allah'tır. O da Allah'ın yarattığı bir varlıktır ve ancak Allah'ın izniyle faaliyetini sürdürmektedir. Dünyadaki imtihan sırasında gerçekten iman edenle, etmeyenin ayrılması için görevlendirilmiştir. Şeytan ancak Allah'ın irade ve takdiri içinde faaliyet gösterebilir. Kendisine tanınan süre bittiğinde, cezasını çekmek üzere o da saptırdığı insanlarla beraber cehenneme atılacaktır:
Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım." (Sad Suresi, 85)
Siz şeytanın müminler üzerinde bir gücü olmadığını unutmayın. Ayette bildirildiği gibi, şeytanın gücü yalnızca samimi iman etmemiş insanlar üzerinde geçerlidir.
Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Hicr Suresi, 39-40)
Şeytan, Allah'ın mümin olarak yarattığı bir kulu saptıramaz. Tabii ki müminler hata yapabilirler. Ancak hiçbir zaman Allah'ın rahmetinden umutlarını kesmezler. Şeytanın etkisini fark ettiklerinden hemen Allah'a sığınıp tevbe ederler. Şeytanın saptırma etkisinin kimler üzerinde olacağı Kuran'da şöyle açıklanmıştır:
Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (Şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)
Unutmayın ki şeytan, kendisi gibi sizin de Allah'a karşı isyan etmenizi ister. (Allah'ı tenzih ederiz) Kötü ahlak göstermenizi, Allah'ın hoşnut olmayacağı her türlü tavrı uygulamanızı ve Allah'a karşı birtakım zanlarda bulunmanızı emreder; O'nun gücünü ve büyüklüğünü gereği gibi takdir etmenizi engellemeye çalışır. Allah Kuran'da bu tehlikeye özellikle dikkat çekmiştir:
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. O, size yalnızca, kötülüğü, çirkin-hayasızlığı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (Bakara Suresi, 168-169)
Ahireti unutturmayı başardığı insanları yaşamları boyunca gelecek endişesi içinde yaşatmaya çalışır. Bu şekilde yaşayan insanlar herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğundan habersiz, Allah'ın kendileri hakkında bir iyilik dilediğinde kimsenin buna engel olamayacağından ise tümüyle gafildirler. İçinde bulundukları gaflet onları Allah'a karşı her türlü suçu işlemeye iter:
Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 268)
Üstelik şeytanın en önemli taktiği tüm bunları yaparken insanlara sinsice yaklaşmasıdır. Allah Kuran'da şeytan için, "'Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden. Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar);" (Nas Suresi, 4-5) şeklinde bildirmiştir. Ayette de açıkça bildirildiği gibi insanlara sinsice yaklaşan şeytan onları boş ve amaçsız işlerle oyalarken, yaptıkları kötülükleri de kendilerine çekici ve süslü gösterir:
Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi. (Enam Suresi, 43)
Ve en önemlisi de kalpleri katılaşan, sapkın bir yolda olduğu halde iyi bir iş yaptığını zanneden bu insanlar Allah'ın ayetlerinden giderek uzaklaşırlar. Rabbimiz'i unutup şeytanı dost edinirler ve onun peşine takılıp azgınlaşırlar. Allah buna karşı da insanları şöyle uyarmıştır:
Onlara kendisine ayetlerimizi verdiğimiz kişinin haberini anlat. O, bundan sıyrılıp-uzaklaşmış, şeytan onu peşine takmıştı. O da sonunda azgınlardan olmuştu. (Araf Suresi, 175)
Şeytanın farklı insanlar için farklı taktikler kullanacağını, sizi de zayıf bir noktanızdan yakalamaya çalışacağını unutmayın.
Şeytan tüm insanlık tarihi boyunca yaşayan herkese farklı yönlerden yaklaşmıştır. Örneğin, din ahlakından uzak yaşayan bir kimsenin, daha da uzaklaşmasını sağlayacak yöntemler kullanarak, onu tamamen dünya hayatına yöneltir, Allah'a karşı hesap vereceği günü unutturur ve böylece ömür boyu dinden uzak tutar.
Bu arada müminlere karşı da faaliyetlerini sürdürmeye devam eder. Müminlerin ihlasla ibadet etmesini engellemek için doğru bilerek, samimiyetle yaptıkları her işe mutlaka engel olmaya çabalar. Tüm gücüyle kişinin dinin gereklerinden küçük küçük de olsa tavizler vermesi için çalışır. Örneğin insanı gaflete sürükleyerek namaz, oruç gibi ibadetlerini yerine getirmesini engellemeye çalışabilir. Günde 5 vakit farz kılınan namaz, şeytandan insana ulaşabilecek olan bu gaflet halini engelleyecek bir ibadettir. Müminin sürekli olarak en içten şekilde Rabbimiz'e yönelmesini, yaptığı her işte ihlası ayakta tutmasını, vicdanını en fazlasıyla kullanmasını ve Allah (cc)'ın beğendiği ahlakı yaşamakta süreklilik gösterebilmesini sağlar. Resulullah Efendimiz (sav), namaz kılmamanın ne kadar tehlikeli olduğunu mübarek hadis-i şeriflerinde şöyle bildirmiştir:
Imam-i Sâfi ile Beyhakî'ye göre Peygamberimiz (sav): “Herhangi bir vakit namazı kılmaksızın vaktini geçirenler yuvası dağılmış, malını mülkünü elden kaçırmış gibidirler.” buyuruyor. (Imam Gazali - Mükasefetü´l Kulub - Kalplerin Keşfi)
Şeytan ayrıca kibir, bencillik, unutkanlık, dikkatsizlik, kendini yeterli görme, öfke ve gurur gibi nefsin yatkın olduğu konuları çeşitli kılıflara sokarak mümine uygulatmaya çabalar. İnsanlara uzun vadeli planlar yaptırtıp, bunlarla kafalarını meşgul etmeye çalışır. Günlük işlere daldırarak ve bahaneler uydurtarak hem düşüncelerine, hem de fiili olarak Allah'ı zikretmelerine engel olmaya çalışır.
Allah'a teslim olmuş, sabah akşam O'nu zikreden, yeryüzündeki her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu bilen ve ihlasla Rabbimiz'e yönelen müminler şeytanın etkisine karşı güçlüdürler. Bunu bilen şeytan insana özellikle Allah'ı unutturmaya çalışır. Ve Allah'tan korkup sakınmayanlar üzerinde de kesin bir etkisi olur:
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
İnsanların arasına kin ve düşmanlık sokan, aralarını açıp bozanın hep şeytan olduğunu unutmayın. Dünya var olduğundan beri süregelen tüm savaşlardan, kavgalardan en sıradan gibi görünen tartışmalara kadar her türlü düşmanlığın arkasında "şeytanın kışkırtmaları" vardır. Allah şeytanın insanları kışkırtmasını ayette şöyle bildirmiştir:
Görmedin mi, Biz gerçekten şeytanları, kafirlerin üzerine gönderdik, onları tahrik edip kışkırtıyorlar. (Meryem Suresi, 83)
Elbette inkarcılar şeytanı dost edinen, onun sistemini benimseyen kimselerdir. Dolayısıyla ona uymaları, birbirlerine karşı kin ve düşmanlık beslemeleri son derece doğaldır. Ancak şeytanın bir özelliği daha vardır ki o da Allah'a iman edenler arasına kin ve nefret sokmaya çalışmasıdır. Bu şekilde onları zayıflatabileceğini, Allah'a olan itaatlerini engelleyebileceğini zanneder. Allah bu tehlikeye karşı da kullarını uyarmış ve çözüm yollarını göstermiştir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
Kullarıma, sözün en güzel olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (İsra Suresi, 53)
Şeytanın size her an sinsice vesvese vermeye çalışacağını da unutmayın. Şeytan zannedildiği gibi, zaman zaman ortaya çıkan bir varlık değildir. Onun sinsi mücadelesi siz nereye giderseniz gidin, ne yaparsanız yapın, yaşadığınız müddetçe devam eder.
Şeytanın varlığını unutan bir insan, onun telkinlerinin kendi kafasından geçen düşünceler olduğunu zannedebilir. İçinde sürekli isyanı ve kötülüğü fısıldayan sesin, şeytana ait olduğunu kavrayamayabilir. Ancak Allah'ın salih kulları, bu sesin, şeytana mı yoksa kendi vicdanlarına mı ait olduğunu kolaylıkla teşhis edebilecek bir akla ve anlayışa sahiptirler. Allah şeytanın vesveselerinden ve sinsi fısıltılarından korunmanın yolunu onlara şöyle bildirmiştir:
Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)
Şeytanın size asla aklınızdan çıkarmamanız gereken gerçekleri unutturmaya çalışacağını sakın unutmayın. Şeytanın insanlar üzerinde etkili olabilmek için kullandığı ve sıklıkla başvurduğu yöntemlerden biri başta da bahsettiğimiz 'unutturma'dır. Bu yüzden şeytan insana, Allah'a karşı sorumlu olduğu her konuyu unutturmak için çabalar. Allah'ın her yanımızdan sarıp kuşattığını, kadere tabi olduğumuzu, öleceğimizi, Allah'a hesap vereceğimizi unutturarak yapacağımız hayırları engellemek ister.
Örneğin şeytan insanların Allah'a şükretmesini istemez. Bu yüzden de etraftaki herşeyin Allah'ın nimeti olduğunu unutturmaya çalışır. Ahireti unutturup, dünya hayatını süslü ve çekici göstererek insanları kandırmaya çalışır. Her işte bir hayır olduğunu, özellikle de ani olaylarda, tevekkülü ve kaderi unutturmaya gayret eder.
Allah şeytanın insan zihnine etki ederek çeşitli şeyleri unutturduğuna Kuran'da pek çok kez dikkat çekmiştir:
Ayetlerimiz konusunda 'alaylı tartışmalara dalanlar:' -onlar bir başka söze geçinceye kadar- onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma. (Enam Suresi, 68)
… Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı; o da şaşılacak tarzda denizde kendi yolunu tuttu. (Kehf Suresi, 63)
… Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. (Yusuf Suresi, 42)
Tüm bu etkilerine rağmen, şeytanın tamamen Allah'ın kontrolünde bir varlık olduğunu ve samimi kullar üzerinde hiçbir etkisinin olamayacağını unutmamalısınız.
Sonuç olarak şeytan Allah'ın yarattığı, istese de istemese de O'na boyun eğmiş bir varlıktır. Tüm faaliyetlerini ancak O'nun izniyle gerçekleştirebilir. Allah izin vermediği sürece insan hiçbir şeye güç yetiremez. Şeytan ne yaparsa yapsın ancak inkarcıları saptırabilir, Allah'a gönülden iman edenlerin ise onun yaptıklarıyla yalnızca imanları artar. Kuran'da bu gerçek açıkça bildirilmiştir. Ayetler şöyledir:
Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir. Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık içindedirler. (Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltir. (Hac Suresi, 53-54)
Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular. Oysa onun, kendilerine karşı hiçbir zorlayıcı-gücü yoktu; ancak Biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan ayırt etmek için (ona bu imkanı verdik). Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur. (Sebe Suresi, 20-21)
İnananlar ise, "Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah'a sığın…" (Fussilet Suresi, 36) ayetinde emredildiği gibi şeytana kulak vermez ve hemen Allah'a sığınırlar. Çünkü bilirler ki, eğer bu kışkırtmalardan Allah'a sığınıp şeytanın yolu kapatılmazsa, insan onun her telkinine açık hale gelebilir. Böylece şeytan kendisine uyanların dostu olur ve kişiyi Allah'tan, O'nun zikrinden tamamıyla uzaklaştırır:
Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. (Zuhruf Suresi, 36)
Fakat başta da belirttiğimiz gibi Allah'a kesin bir imanla bağlananların şeytanın etkisinden çekinmelerine gerek yoktur. Elbette onun etkilerine karşı uyanık olmak gerekir ama Allah bize çok önemli bir sırrı da müjdelemiştir: Şeytanın iman edenler ve Allah'a tevekkül edenler üzerinde hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.
Benim kullarım; senin onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücün (hakimiyetin) yoktur. Vekil olarak Rabbin yeter. (İsra Suresi, 65)
Peygamber Efendimiz (sav) de Allah'ın tek İlah olduğunu, O'ndan başka güç sahibinin olmadığını hatırlatmış ve müminlerin şeytandan Allah'a sığınmaları gerektiğini şöyle öğütlemiştir:
Allah'tan başka ilah yoktur, o tektir, şeriksizdir. Arz ve semanın mülkü O'na aittir. Bütün hamdler O'nadır, O herşeye kadirdir." de... Taşlanmış şeytandan Allah'a sığın. (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, s. 311)
Şeytanın çok kaypak karakterli olduğunu, kendisine uyanları hesap gününde yapayalnız bırakacağını unutmayın.
Dünya hayatı sona erdiğinde şeytanın kendisine uyanları nasıl yüzüstü bırakacağı, onları nasıl aldattığını açıklayacağı Kuran'da bildirilmiştir:
İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır." (İbrahim Suresi, 22)
Ve şüphesiz kaypak karakterli şeytana uyanlar hesap günü nasıl bir yanılgı içinde yaşadıklarını anlayacaklardır. Dünyadaki yaşamları boyunca Allah'ı unutup, O'nun gösterdiği doğru yola uymadıkları için büyük bir pişmanlık içine düşeceklerdir. Ama artık iş işten geçmiştir ve şeytan onları yapayalnız bırakmıştır:
O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: "Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım," "Vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim." "Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden (Kuran'dan) saptırmış oldu. Şeytan da insanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." (Furkan Suresi, 27-29)
Kesinlikle unutmayın ki, dünyada şeytanın peşine düşenlerin yeri ahirette kesin olarak cehennemdir.
Şeytana uyanlar hesap günü Allah'ın huzuruna çıktıklarında "... Keşke benimle senin aranda iki doğu (doğu ile batı) uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dost(muşsun sen)." (Zuhruf Suresi, 38) diyerek birbirlerine lanet edeceklerdir. İnsan o gün şeytanın kendisi için apaçık bir düşman olduğunu anlayacaktır. Ama yukarıda da belirttiğimiz gibi artık çok geçtir, bunu anlamak onu sonsuza dek acı çekeceği cehenneme girmekten kurtarmaz. O ve taraftarları mutlaka yaptıklarının hesabını tek tek vereceklerdir:
Andolsun Rabbine, Biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız. (Meryem Suresi, 68)
Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır. (Fatır Suresi, 6)
Sonuç olarak siz de; sizin için olabilecek her tür azabı, sıkıntıyı dahası sonsuz hayatınızı cehennemde geçirmenizi isteyen bir düşmanınızın olduğunu, sizi şu anda bu kitabı okurken bile gözetlediğini unutmayın. Ve eğer samimi olarak iman ediyorsanız onun etkisinden kurtulmak için Allah'a sığınmanız gerektiğini de...