Siyonizm, ismini İsrail’deki Siyon dağından almakta ve dünyadaki diğer milliyetçi hareketlerden farklılık göstermektedir. Çoğu zaman her türlü kötü niyetin merkezine oturtulan Siyonizm birçok komplo teorisine de maruz kalmaktadır. Anlaşılması güç bu yaklaşım, diğer milliyetçi hareketlerin başına pek gelmez.
Siyonistlerin asıl amaçları, uzun bir zaman süreci içerisinde dünyanın pek çok noktasına dağılmış olan Musevileri, tek bir devlet çatısı altında toplamaktır. Çünkü Musevi Diasporası, her zaman için kendi soylarına ait bir toprakta kendi devletlerini kurmak istemişlerdir.
Musevilere beslenen düşmanlık, diğer bir deyişle "anti-semitizm" terimi günümüzde "anti-siyonizm" olarak kullanılmakta ve milliyetlerinden ötürü tüm Musevileri hedef almaktadır. Bu nedenle İsrail devletinin kurulduğu topraklar 22 Arap ülkesiyle çevrelenmiş olsa da, Musevilerin bir araya gelerek kendi devletlerini kurması hep bir tartışma konusu olmuştur.
İsrail, milyonlarca Musevi için fırtınadan sığınılan bir liman konumunda oldu. İsrail Devleti'nin 1948 savaşlarından sonra Arap topraklarından göç etmek durumunda kalan milyonlarca Musevi'ye güvenli bir yuva sunması sevinçle karşılanacak bir durum olmalıdır.
Birçok Arap ülkesinin aksine İsrail, çok çeşitli etnik kökene ve farklı inançlara sahip insanları barındırır. Nüfusunun beşte biri Arap'tır. Toplam nüfusu 70 etnik köken ve kültürden oluşur. 35 farklı dil ve lehçe konuşulur. Bu ülkede İbranice'nin yanında Arapça'nın da ülkenin resmi dillerinden sayıldığını söylemekte fayda vardır.
Ortadoğu'da genel kabul gören yanlış anlayışın aksine Siyonizm sanıldığı gibi bir dünya hakimiyeti planı değildir. Musevi halkının yüzyıllardır çektiği acılar ve zulmün ardından tek istediği kendi atalarının yaşadıkları topraklarda bir arada güven içinde yaşamaktır.
Museviler 3500 yıldır bu toprakların bir parçası oldular ve Roma İmparatorluğu'nun zulmünden dolayı evlerini terk etmek durumunda kaldılar. İşte İsrail Devleti'nin doğuşu da bu küçük ulusun güvenlik içinde yaşamayı ve kendi kendilerini yönetecekleri bir yuvaya sahip olmayı istemeleriyle oluşmuştur.
Müslümanların hakkını savunmak, anti-semitik olmayı gerektirmez
Şaşırtıcı bir gerçek vardır ki, birçok Müslüman Siyonizmin gerçek anlamından habersizdir. Siyonizmin "dünyanın sistemini yok edecek kötü niyetli bir sistem" ve “dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı” olduğuna dair yanlış bir inanç içerisindedirler. Daha da ötesi, birçok Müslüman İsrail karşıtlığını bir takva alameti olarak görür.
Müslümanlar şunu bilmelidirler ki, Filistinli kardeşlerimizin hakkını savunmak, anti-semitik olmayı gerektirmez. Dünyadaki diğer tüm devletler için olduğu gibi İsrail'in var olma hakkı tartışmaya açık bir konu değildir. Ayrıca İsrail'in var olma hakkının tanınması, yüzyıllardır devam eden akan kanı durdurmaya vesile olacaktır. Musevi olsun veya olmasın masum insanları öldürmek veya sadece Musevi oldukları için atalarının yaşadıkları topraklardan bu insanların çıkarılmasına destek vermek Kuran ahlakına uygun değildir.
Ulusal hukukta olduğu gibi İslam'da da suçun şahsiliği ilkesi vardır. Bir toplumun tamamı hiçbir şekilde suçlanamaz. Her toplumda iyi ve kötü insanlar vardır. Masumlar ve suçlular arasında ayrım gözetmeksizin tamamını töhmet altında bırakmak veya cezalandırmak kesinlikle kabul edilemez. Allah Kuran'da Musevilere Kutsal Topraklarda yaşama hakkı verdiğini açık bir şekilde bildirmektedir:
Hani, Musa kavmine (şöyle) demişti: "Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."
"Ey kavmim, Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz." (Maide Suresi, 20-21)
Allah'ın bizlere Kuran'da bildirdiği ve Tevrat'ta da vaat edildiği gibi (Tesniye 30) yeryüzüne dağılmış olan Museviler ahir zamanda bir araya getirilip toplanacaklardır:
Ve onun ardından İsrailoğullarına söyledik: "O toprak (yurt)ta oturun, ahiret vaadi geldiğinde hepinizi derleyip-toplayacağız." (İsra Suresi, 104)
Hz. İbrahim ve Hz. Musa (as) tarafından bizlere bildirilen Allah'ın 3000 sene evvel verdiği vaadin gerçekleştiğine açık bir şekilde şahit oluyoruz. Allah bizlere binlerce yıl evvel "Musevilerin o topraklarda olacağını" bildirmiştir ve bizler de bugün bunun bir mucize olarak gerçekleştiğini görüyoruz.
Eğer Arap-Müslüman dünyası İsrail'in bağımsız ve egemen bir devlet olarak var olmasını kabul ederse, yüzyıllara dayanan akan kan muhakkak duracaktır. Bu durumdan en fazla istifade edecek olan da pek tabii ki savaş ve güvenlik önlemleriyle büyük sıkıntılar çeken Filistin halkı olacaktır.
Şunu önemle bir kez daha belirtmekte fayda vardır ki, İslam dünyasında Siyonizm konusunda büyük bir yanlış anlayış vardır ve bu peşin hükümlü bakış açısı zaman içerisinde yerini Musevi halkından korkmaya çevirmiştir. Birçok Müslüman, Musevilerin bölgede yaşamalarına itiraz ederken, gerçekte Kuran ayetlerine karşı geldiklerinin bilincinde değildir. Bu yüzden Siyonizmin doğru anlamını anlatmak ve Müslümanlar gibi aynı Bir ve Tek olan Allah'a inanan insanlara karşı oluşan bu nefret sarmalına son vermek samimi Müslümanların üzerine bir sorumluluktur.
Adnan Oktar'ın Israel Today'de yayınlanan makalesi:
http://www.israeltoday.co.il/NewsItem/tabid/178/nid/30290/Default.aspx