Şeytan insanlara durmaksızın vesvese veren, onlara kötülüğü telkin eden varlıktır. İnsanlara sinsice kötü ahlakı emreder. Şeytanın oyunlarına ve telkinlerine aldanmamak için onu iyi tanımak, özelliklerini bilmek gerekir. Şeytan çoğu kişinin zannettiği gibi, hayali bir varlık değildir. Dünyada imtihanın bir gereği olarak var olan şeytanın faaliyetlerine karşı dikkatin sürekli açık olması gerekir. Çünkü şeytan Allah'a başkaldırarak kullarını saptıracağına yemin etmiştir. Tüm insanlara düşman olan bu varlık, size de sürekli kuruntu ve vesvese vermeye, sizi doğru yoldan saptırmaya çalışacaktır. Fakat burada önemli bir nokta vardır; şeytanın en büyük amacı tüm insanları kendi yoluna uydurmaktır. Kovulmuş şeytan, sizi cehenneme sokana kadar rahat etmeyecektir. O halde ona karşı her an uyanık olmamız, hiçbir çağrısına hiçbir an uymamanız gerektiğini unutmamamız gerekir.
Şeytan Müstakil bir Güç Değildir
Ama bundan da daha önemli bir gerçek vardır: Şeytan Allah'tan müstakil bir güç değildir. Şeytanı Allah yaratmıştır ve O'nun kontrolündedir. O da Allah'ın yarattığı bir kuldur ve ancak Allah'ın izniyle faaliyetini sürdürmektedir. Dünyadaki imtihan sırasında gerçekten iman edenle, etmeyenin ayrılması için görevlendirilmiştir. O ancak Allah'ın irade ve takdiri içinde faaliyet gösterebilir. Kendisine tanınan süre bittiğinde, cezasını çekmek üzere o da saptırdığı insanlarla beraber cehenneme atılacaktır. Unutulmamalıdır ki şeytan, kendisi gibi sizin de Allah'a karşı itaatsiz ve kibirli olmanızı ister. Kötü ahlak göstermenizi, Allah'ın hoşnut olmayacağı her türlü tavrı uygulamanızı ve Allah'a karşı birtakım zanlarda bulunmanızı emreder; O'nun gücünü ve büyüklüğünü gereği gibi takdir etmenizi engellemeye çalışır.
Ahireti Unutturmaya Çalışır
Ahireti unutturmayı başardığı insanları yaşamları boyunca gelecek endişesi içinde yaşatmaya çalışır. Bu şekilde yaşayan insanlar herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğundan habersiz, Allah'ın kendileri hakkında bir iyilik dilediğinde kimsenin buna engel olamayacağından gafildirler. İçinde bulundukları gaflet onları Allah'a karşı her türlü suçu işlemeye iter. Üstelik şeytanın en önemli taktiği tüm bunları yaparken insanlara sinsice yaklaşmasıdır. Allah Kuran'da şeytan için "'Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran' vesvesecinin şerrinden. Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar);" diye bildirmiştir. (Nas Suresi, 4-5) Evet ayette de açıkça bildirildiği gibi, insanlara sinsice yaklaşan şeytan onları boş ve amaçsız işlerle oyalarken, yaptıkları kötülükleri de kendilerine çekici ve süslü gösterir. Ve en önemlisi de kalpleri katılaşan, sapkın bir yolda olduğu halde iyi bir iş yaptığını zanneden bu insanlar Allah'ın ayetlerinden giderek uzaklaşırlar. Rablerini unutup şeytanı dost edinirler ve onun peşine takılıp azgınlaşırlar. Şeytan tüm insanlık tarihi boyunca yaşayan herkese farklı yönlerden yaklaşmıştır. Örneğin dinden uzak yaşayan kimsenin, daha da uzaklaşmasını sağlayacak yöntemler kullanarak, onu tamamen dünya hayatına yöneltir; Allah'a karşı hesap vereceği günü unutturur ve böylece ömür boyu dinden uzak tutar.
Şeytanın Müminlerle Mücadelesi
Bu arada müminlere karşı da faaliyetlerini sürdürmeye devam eder. Müminlerin ihlasla ibadet etmesini engellemek için doğru bilerek, samimiyetle yaptıkları her işe mutlaka engel olmaya çabalar. Tüm gücüyle kişinin dinin gereklerinden küçük küçük de olsa tavizler vermesi için çalışır. Kibir, bencillik, unutkanlık, dikkatsizlik, kendini yeterli görme, öfke ve gurur gibi nefsin yatkın olduğu konuları çeşitli kılıflara sokarak mümine uygulatmaya çabalar.
Şeytan ayrıca insanlara uzun vadeli planlar yaptırtıp, bunlarla kafalarını meşgul etmeye çalışır. Günlük işlere daldırarak ve bahaneler uydurtarak hem düşüncelerine, hem de fiili olarak Allah'ı zikretmelerine engel olmaya çalışır.
Allah'a teslim olmuş, sabah akşam O'nu zikreden, yeryüzündeki her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu bilen ve ihlasla Rabbimize yönelen müminler şeytanın etkilerine karşı güçlüdürler. Bunu bilen şeytan insana özellikle Allah'ı unutturmaya çalışır. Ve Allah'tan korkup sakınmayanlar üzerinde de kesin bir etkisi olur.
Şeytandan Gelen Vesvese
Günlük hayatın karmaşa ve zorlukları içerisinde şeytanın en büyük amacı tüm insanları kendi yoluna uydurmaktır. Kovulmuş şeytan, sizi cehenneme sokana kadar rahat etmeyecektir. O halde ona karşı her an uyanık olmamız, hiçbir çağrısına hiçbir an uymamanız gerektiğini unutmamamız gerekir. |
Şeytanın size her an sinsice vesvese vermeye çalışacağını da unutmayın. Şeytan zannedildiği gibi, zaman zaman ortaya çıkan bir varlık değildir. Onun sinsi mücadelesi siz nereye giderseniz gidin, ne yaparsanız yapın, yaşadığınız müddetçe devam eder. Şeytanın varlığını unutan bir insan, onun telkinlerinin kendi kafasından geçen düşünceler olduğunu zannedebilir. İçinde sürekli isyanı ve kötülüğü fısıldayan sesin, şeytana ait olduğunu kavrayamayabilir. Ancak Allah'ın salih kulları, bu sesin, şeytana mı yoksa kendi vicdanlarına mı ait olduğunu kolaylıkla teşhis edebilecek bir akla ve anlayışa sahiptirler
Şeytanın size asla aklınızdan çıkarmamanız gereken gerçekleri unutturmaya çalışacağını sakın unutmayın. Şeytanın insanlar üzerinde etkili olabilmek için kullandığı ve sıklıkla başvurduğu yöntemlerden biri başta da bahsettiğimiz 'unutturma'dır. Bu yüzden şeytan insana, Allah'a karşı sorumlu olduğu her konuyu unutturmak için çabalar. Allah'ın her yanımızdan sarıp kuşattığını, kadere tabi olduğumuzu, öleceğimizi, Allah'a hesap vereceğimizi unutturarak yapacağımız hayırları engellemek ister.
Sonuç olarak siz de; sizin için olabilecek her tür azabı, sıkıntıyı dahası sonsuz hayatınızı cehennemde geçirmenizi isteyen bir düşmanınızın olduğunu, sizi şu anda bu kitabı okurken bile gözetlediğini unutmayın. Ve eğer samimi olarak iman ediyorsanız onun etkisinden sıyrılmak için Rabbimize sığınmanız gerektiğini de...
ALLAH'IN İSİMLERİ AZİM (Pek azametli, büyük) Allah'ın büyüklüğü ve azameti kuşkusuz bir insanın kavrama sınırının çok üstündedir. Fakat insan yine de kendi aklının sınırları dahilinde Allah'ın ne kadar güçlü ve kudretli olduğunu biraz olsun görebilir, anlayabilir. Zira tüm kainat Allah'ın büyüklüğünü gösteren sayısız örnekle doludur. İnsanın yalnızca içinde yaşadığı dünyayı biraz incelemesi dahi, herşeyi yaratan Allah'ın azametini hissettirecektir. Tonlarca ağırlıkta bulutları taşıyan gökyüzü, binlerce metre yükseğe uzanan dağlar, içlerinde milyonlarca çeşit canlının bulunduğu denizler, çakan şimşek ve onun ardından gelen gökgürültüsü ve O'na boyun eğmiş milyarlarca canlı... Bunlar ve burada sayılamayan sayısız detay Allah'ın büyüklüğünün açık delilleridir. Bir de dünyanın biraz dışına çıkıp düşünelim. Şöyle bir örnek, kainatı yaratan sonsuz azamet sahibini biraz daha derin kavramamıza yardımcı olacaktır: Evren adını verdiğimiz sınırsız bir mekan içinde yaşıyoruz. Bugün bilim adamlarının ulaşabildikleri bilgi seviyesine göre bu evren, içinde milyarlarca galaksiyi barındırıyor. Peki bu galaksilerin içinde neler var? Yine bilimin bize bildirdiği, her galaksi içinde milyarlarca yıldız bulunduğu. Biz de içinde milyarlarca yıldız içeren milyarlarca galaksiden birinin içinde, Dünya ismi verilen ve saatte 1670 km. hızla hiç durmadan dönen bir gezegen üzerinde yaşıyoruz. Ve kuşkusuz bu rakamlarla düşünüldüğünde, kainat içindeki varlığımız, bir toz zerreciğinin dünya içindeki varlığı ile dahi kıyaslanamayacak derecede küçüktür. İşte insan, bir iki dakika düşündüğünde dahi kendisini hayrete düşüren bir kainata hakim olan, azamet sahibi bir Yaratıcı'ya kulluk etmeye davet edildiğini farkedebilir. Tüm kainatı yaratan, milyarlarca yıldızı barındıran, milyarlarca galaksinin tümünü kontrolü altında tutan büyük bir gücün sahibine... Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbirşeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255) |