Tüm canlılar Rabbimiz’in ilhamıyla hareket ederler. Allah bu canlılara ne emrettiyse hepsi bu emre tam bir itaat ve teslimiyetle uyarlar. Pek çok canlının kendi küçük bedenlerinden beklenmeyecek derecede aktif olmalarının nedeni de budur. İşte dünyanın bu en çalışkan canlılarına birkaç örnek..
En çalışkan canlılardan biri kunduzlardır. Adeta adım adım ilerleyerek gerçekleştirdikleri zorlu çalışmaları sayesinde kunduzlar çevrelerini değiştirmede diğer bütün hayvanlardan daha yeteneklilerdir. Çok ağır ve yüksek ağaçları bile keskin dişleri ile kesebilir ve bunları hızla akan akarsuları durdurmak için barajlar inşa etmede kullanırlar. Bir kunduz 1 sene içinde 200'e yakın ağacı bu şekilde kesebilir. Üstelik bu işlemlerin hepsini de dişleriyle yapar. Zaman içinde dişleri aşınır ve bazen de kırılır. Ancak bu kunduzlar için bir engel oluşturmaz çünkü kesici ön dişleri çok kısa bir sürede tekrar uzar. Ama sadece ön dişleri uzar, eğer bu iş için kullandıkları arka dişleri de uzasaydı ağız yapıları bozulur, dişlerini kullanamaz hale gelirlerdi.
Kunduzların baraj inşaatını yapabilmeleri için sahip oldukları bu şevk elbette Rabbimiz’in bu canlılar üzerindeki ilhamıdır. Şimdiye kadar yaşamış bütün kunduzlara ve elbette ki diğer hayvanlara da yapmaları gereken şeyleri ilham eden Rabbimiz benzersiz bir akıl sahibidir. Allah herşeye güç yetirendir ve tüm canlıları yaratandır. Bir ayette Rabbimiz’in yaratma ilmi şöyle haber verilmiştir:
"Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir." (Nur Suresi, 45)
Besin zincirinin ucunda olan bir canlı için hızlı bir şekilde neslini devam ettirmek neredeyse bir ölüm kalım meselesidir. Yavrularını dünyaya getirmek söz konusu olduğunda tavşanlar çok hızlı hareket ederler. Bir dişi tavşan yılda bir kerede 4 ila 6 yavru dünyaya getirebilir. Matematiksel olarak bu çok fazla tavşan demektir. Tavşanlar bazı yerlerde zarara sebep olacak kadar çoğalabilirler. Örneğin Avustralya’da yırtıcı türler olmadığı için tavşanlar bir doğal ortama bırakıldıklarında çok kısa sürede sayılarını artırmışlar ve 100 yıldan kısa bir sürede 600 milyona ulaşmışlardır.
Allah, "Hayat Veren"dir. Canlıları var eden de O'dur, var ettiklerinden yeni canlılar çıkaran da O'dur. Tüm canlılar O'nun sayesinde yaşamaktadırlar. Hayatlarını, -çoğu kez sandıkları gibi- yalnızca anne-babalarına değil, o anne-babayı da, kendilerini de yaratan Yüce Allah'a borçludurlar. Kuran’da Allah, şöyle buyurmuştur:
"O, sizi yeryüzünde yaratıp-türetendir ve hepiniz yalnızca O'na toplanacaksınız." (Müminun Suresi, 79)
Arı kolonilerinde olduğu gibi, aslanlar dünyasında da en ağır işleri yapanlar dişilerdir. Avlanma ve gençleri yetiştirme gibi işlerin çoğunu dişiler üstlenir. Büyük otobur hayvanları ve hatta bazen fil ve zürafalar gibi kendi boyutlarından kat kat büyük hayvanları bile tek başlarına yakalayabilirler.
Dişilerin tam tersine erkek aslanlar ise zamanlarını daha çok dinlenerek ve dişilerin avladıklarıyla beslenerek geçirirler. Sadece yavruyu sırtlanlardan ve onları öldürmek isteyen diğer erkek aslanlardan korurlar.
Bir arının heyecanlı bir şekilde çiçekten çiçeğe nektar toplamak için uçuşunu izleyen herkes bu canlıların ne kadar çalışkan olduğunu bilir. Çiçek nektarı çoğunlukla sıvı halde olduğundan arıların çok iyi çalışmaları gerekir. Örneğin sadece 1/2 kg ham nektarı toplamak için 900 arının 1 gün boyunca çalışması gerekmektedir. Toplanan bu miktarın ise ancak bir kısmı bala çevrilebilir. Çiçeklerdeki nektardan elde edilecek balın miktarı tamamen arıların topladığı nektarın şeker konsantresine bağlıdır. Örneğin elma çiçeğinin fazla şekeri bulunmaz. Bu yüzden bu ağaçtan elde edilen nektarın çok azı bala dönüştürülebilir. 450 gramlık saf bal elde edebilmek için yaklaşık olarak 17.000 balarısının 10 milyon çiçeği ziyaret etmesi gereklidir. Arının yiyecek aramak için ihtiyaç duyduğu ortalama bir gezinti, yaklaşık olarak 500 çiçek ziyaretini gerektirir ve 25 dakika sürer. Bu yüzden 450 gram saf bal elde etmek için arıların 7000 iş saati çalışmaları gereklidir. Son derece zahmetli bir iş olmasına rağmen arılar, balı ihtiyaçlarından kat kat daha fazla üretirler. Kuşkusuz bu da, Allah'ın insanlara verdiği güzel bir nimettir. Kuran ayetlerinde şöyle buyrulur:
“Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.” (Nahl Suresi, 68-69)
Kovanda bu kadar meşgul olan sadece işçi arılar değildir. Kraliçe arı da yoğun bir çalışma halindedir ve günde 1500 kadar yumurta yumurtlayabilir.
Dünyada binlerce karınca türü vardır ve hepsi birçok farklı şekilde beslenirler. Bazıları etoburdur, böcekler ve yakalayabildikleri hayvanlarla beslenirler. Diğerleri milyonlarca bitki kökü toplar ve bunları yer altı ambarlarında depolar, hatta bazıları topladıkları yapraklardan faydalanıp, yiyecekleri mantarı üreterek çiftçilik yaparlar. Türlerinden bağımsız olarak, bütün karıncalar son derece kuvvetlidirler, kendi ağırlıklarının 10 ila 50 mislini kaldırabilirler. Bu kuvveti yiyecek depolamada ve kolonilerini düşmanlarına karşı korumada kullanırlar. Tüm canlılar gibi karıncalar da mükemmel davranışları ve çalışkanlıklarıyla bilginin ve aklın gerçek kaynağı olan Allah tarafından yaratılmışlardır. Kuran'da bu gerçek şöyle bildirilmiştir:
“Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır; dilediğini yaratır. Allah herşeye güç yetirendir.” (Maide Suresi, 17)
Somon balıkları tuzlu okyanuslarda yaşarlar ancak taze su akıntılarında ve akarsularda yumurtadan çıkarlar. Her sonbahar, kuvvetli akıntılara karşı yüzmeye başlayan yetişkin somon doğduğu akarsuya geri döner, besin arayan ayılardan gizlenir, hatta şelalelerden atlar. Pasifik somon balığı için bu tek yönlü bir yolculuktur. Akıntıya karşı o kadar fazla enerji sarf ederler ki yumurtladıktan sonra tamamen tükenir ve ölürler.
Evrimcilerin iddiaları düşünüldüğünde olması gereken somon balıklarının sadece kendilerini yaşatmaya yetecek davranışlarda bulunmaları örneğin çevrelerinde bol bulunan bir yiyecek kaynağı bulmaları, belli bir yerde üreyerek yaşamalarıdır. Ancak somonlar tam tersine yumurtlamak için kendi hayatlarını tehlikeye atmakta ve müthiş bir enerji harcamaktadırlar. Bunun tek sebebi vardır. Bu canlılar, birçok insanın gözardı ettiği, kimisinin görmek istemediği, kimisinin ise görerek heyecan duyduğu bir gerçeği insanlara hatırlatmak için vardır. Bu, Allah’ın her yeri sarıp kuşattığı, tüm gücün Allah’a ait olduğu ve Allah’ın dilediği anda dilediği yerde mucize ve mükemmellikler meydana getirdiğidir.
Yer solucanları önemsiz görünebilirler ancak neredeyse dünyayı hareket ettirirler. Bacakları olmayan bu omurgasızlar yeraltında tüneller kazarlar, mineralleri yerler ve yemek olarak bitki ve hayvan materyellerini yer altına çekerler. Sonuç olarak yüzeye besleyici, toprağı zenginleştiren artıklar çıkartırlar. Bu şekilde sağlıklı bir yer solucanı topluluğu yılda hektar başına 20 ile 40 ton toprak ekmiş olur. Toprak içinde 70 cm kadar derinlere inerek çember veya elips kesitli yollar açan solucanlar bir hektarlık alanda 25 tonluk kütleyi yüzeye getirir; bu suretle toprağı 5 cm'ye kadar kabartmış olur. Ağırlığı birkaç gram olan solucan, kendisinin "50 ila 60" katı ağırlıktaki kütleyi de harekete geçirebilir. Bu, 100 kg ağırlığındaki bir sporcunun 5 ton'u hareket ettirebilmesi gibidir. Tüm bunların rastlantılarla açıklanması mümkün değildir, aksine bu küçük canlının çok üstün bir akılla yaratıldığını ortaya koyar. Rahman olan Allah, bu küçük canlıyı muhteşeme organlar ve mükemmel davranışlarla yaratmıştır. Çünkü Rabbimiz, "Kusursuzca yaratan"dır. Ayetlerde şöyle buyrulur:
“Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, üzerinden geçerler de, ona sırtlarını dönüp giderler. Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar.” (Yusuf Suresi, 105-106)
Göç, çok enerji gerektiren bir yolculuktur ve Kuzey Kutbu kırlangıcı kuşlar içinde en zor göçü yapar. Antartika’ya ulaşmak için (33 bin km.) 90 gün gerekir. Kuş deniz üzerinden uçar ve çiftleşme mevsimi dışında çok az karaya iner. Bir Kuzey Kutbu kırlangıcının 30 yıla kadar yaşadığını düşünürsek tek bir kuş hayatı boyunca 1 milyar km.den fazla yol alır. Bu hızlı ve uzun mesafe uçuşlarının, göç eden canlıları çok yorduğu düşünülebilir, ancak genellikle durum böyle değildir. Elbette ki karadan ya da denizden çok uzun yolculuk yaparak gelen kuşlar yorgunluk belirtileri gösterirler, ama ters rüzgarla karşılaşmadıkları sürece ciddi bir sorun yaşamazlar. Allah kuşların göç etmesini, onların enerjilerini en iyi şekilde kullanmalarını onlara ilham eder. O tüm canlıları koruyan ve esirgeyendir:
“De ki: "O (Allah) Rahman olan (esirgeyen koruyan)dır; biz O'na iman ettik ve O'na tevekkül ettik. Artık siz kimin açık bir sapmışlık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz." (Mülk Suresi, 29)
Diğer kuşlar gibi, sinekkuşlarının da uçmak için kanat çırpmaya ihtiyaçları vardır. Ancak bu küçük canlılar diğer türlerden biraz daha fazla çalışırlar. Yakut boyunlu ve kırmızımsı kahve renkli sinekkuşları saniyede 40-50 kere kanatlarını çırparlar. Bazı türler bundan daha da fazla çırparlar. Ametist (mor renkli) ağaçyıldızı sinekkuşu kanatlarını saniyede 80 kez çırpabilir. Sinekkuşunun kalbi de çok çalışır. Mavi boyunlu sinekkuşunun kalp atışı dakikada 1.260 olarak kaydedilmiştir. Sinek kuşunda, tempolu yaşam biçimine uygun kusursuz bir sistem vardır ve bu sistem Allah'ın üstün yaratışının delillerindendir. Tüm canlıların rızkını veren Yüce Allah sinek kuşuna bu yoğun tempoyu kaldırabilmesi için muhteşem bir beslenme yolu öğretmiştir. Kuş ihtiyaç duyduğu yakıtı çiçeklerden nektar biçiminde alır. Allah sinek kuşlarına, nektarı alabilmeleri için çiçeğin içine kadar girebilen iğne gibi bir gaga vermiştir. Eğer çiçeğin tacı çok uzunsa kuş, nektara ulaşabilmek için tacı deler. Ayrıca sinek kuşunun dili de özel olarak yaratılmıştır ve bu nedenle nektarı alabilmek için iki oluk yapabilecek şekilde kenarlarından kıvrılmaya müsait bir yapıdadır. Kuşun dili bu durumdayken sırtüstü duran 3 sayısına benzer. Kuş bu şekilde müthiş bir hızla, nektara saniyede 13 kez ulaşabilir ve ihtiyaç duyduğu yakıtı çok kısa sürede alabilir. Bütün bunlar ancak üstün yaratma ve sonsuz merhamet sahibi Allah'ın dilemesi ve yarattıklarını koruyup gözetmesiyle mümkün olur. Rabbimiz’in kuşlar üzerinde tecelli eden yaratma ilmi Kuran’da şu şekilde bildirilmiştir:
"Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah)'tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir." (Mülk Suresi, 19)