Su ve elektriğin bir araya gelmesi, can güvenliği için büyük bir tehlike oluşturur. Oysa bazı balıklar, vücutlarına yerleştirilen teknoloji harikası sistem ile suda ürettikleri elektriği son derece kontrollü şekilde, kendi güvenlikleri için kullanırlar. Bu sistem, Rabbimiz’in yaratışındaki çeşitliliğin delillerinden biridir.
Elektrikli yılan balıkları, pilin mucidi Alessandro Volta'ya ilham kaynağı olmuştur. Bu balıkların boyu 2.5 metreyi bulabilirken ağırlığı 20 kg'a kadar gelebilir.
Bir yılan balığının vücudunun sadece %20'si hayati organlarına ayrılmıştır. Yani vücutlarının büyük kısmı, yüksek gerilim salan kaslara dönüşmüş elektroplax'larla (elektirik organları) kaplıdır. Seri olarak bağlanmış küçük piller gibi davranan bu elektrositler, hepsi bir anda deşarj olan, yaklaşık 5000 ila 6000 özel hücreden oluşur. Bu organik pil sisteminin ürettikleri elektriğin gerilimi 500 volttur. Bu, televizyonunuzu çalıştırmak için kullandığınızdan çok daha güçlü bir elektrik yüküdür. Elektrikli ev aletleri ise 200-300 volt ile çalışır.
Şimdiye kadar elektrikli yılan balıklarında en fazla 650 volt gerilim ölçülmüştü. Yakın zamanda keşfedilen Electrophorus voltai isimli yılan balığının ise 860 voltluk elektrik şoku üretebildiği görüldü.
Elektrik üretebilme yeteneği ve Elektro-şok Tabancası
Elektrik üretimi, bazı balıklara hem savunma hem de mükemmel bir saldırı aracı olarak verilmiştir. Balık, vücudunda ürettiği bu elektriği düşmanlarını şok edip öldürmekte kullanır. Balıktan kaynaklanan elektrik şoku 2 m uzaktaki büyük baş bir hayvanı bile şoka uğratıp boğularak öldürebilecek şiddettedir. Elektrik üretme mekanizması saniyenin binde ikisi veya üçü kadar kısa bir sürede devreye girer.
Hayvanın bu denli büyük bir enerjiye sahip olması büyük bir yaratılış mucizesidir. Sistem son derece komplekstir ve "aşama aşama" gelişmesi gibi bir ihtimal de söz konusu değildir. Çünkü balığın elektrik sistemi, tam olarak işlemediği sürece, ona hiçbir avantaj sağlamayacaktır. Bir başka deyişle bu sistemin her parçası aşamalarla değil, aynı anda kusursuz bir şekilde var olmak zorundadır.
İnsan üretimi elektroşok tabancası ilk 1970li yıllarda bir NASA araştırmacısı olan Jack Cover tarafından geliştirildi. Hastanelerde kullanılan Elektroşok Cihazı ise 1900’lerde İsviçre Cenevre Üniversitesinde iki fizyolog tarafından ilk versiyonları kullanıldı. Bugün bilindiği şekli ise 1930larda John Hopkins Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mesuzunu Elektrik Mühendisi W. Kouwenhoven tarafından icat edildi. Yılan balığı ise milyonlarca yıldır yeryüzündeki denizlerde, yani su ortamında bu teknoloji ile donatılmış olarak yaşıyor ve en mükemmel şekilde kullanıyor.
Elektrikli balığın elektriği nasıl çalışıyor?
Balığın elektriği üretmesini sağlayan çok özel hücreleri vardır (eloktrositler). Bunlar elektrik yüklü iyonları hücrelerin içine ve dışına hareket ettirirler, bu aktivite de elektrik akımı oluşturur. Elektrikle ilgili derslerde genellikle paralel ve seri bağlı devrelerden bahsedilir. İşte bu fark, elektrik üreten balıklarda da vardır.
C. David de Santana: "Elektrikli yılan balıklarının fizyolojisi Volta'nın ilk elektrik pili tasarımına ilham kaynağı oldu, nörolojik dejenerasyon hastalığının tedavisi için zemin hazırladı ve şimdi de tıbbi implant'ların çalıştırılması için kullanılabilecek hidrojel pillerin geliştirilmesine katkıda bulundu" dedi.
Bu balıklar ürettikleri elektriği darbe ve dalga şekillerinde olmak üzere iki şekilde gönderiyorlar. Bunlar, türe ve elektriğin kullanım amacına göre değişiyor, yani yaşadığı yerde yolunu bulmaya çalışıyorsa, bulunduğu yerler ilgili bilgi topluyorsa ki bunu 007 gibi ajanlık olarak değil de bizdeki görmek, dinlemek, koklamak olarak düşünebilirsiniz yada diğer balıklarla iletişim kuruyorsa genellikle 1 volttan daha zayıf dalga formunda: avlanmak içinse darbe formunda elektrik gönderiyor.
Elektrik Alanı ile "Gören" Balıklar
Doğada yüksek elektrik yükleriyle silahlanmış olan balıkların yanı sıra, iki ya da üç volt gibi çok düşük sinyaller yayan balıklar da vardır. Avlanma ya da savunmaya yaraması mümkün olmayan bu zayıf sinyaller acaba ne işe yarıyor olabilir?
Bu balıklar zayıf elektrik sinyallerinden bir duyu organı gibi faydalanır. Allah, balıkların vücudunda, sinyalleri yayınlayabilecek ve bunları algılayabilecek eşsiz bir duyum sistemi yaratmıştır.
Balık, yaydığı elektrik yükünü kuyruğunda yer alan özel bir organda üretir. Bu yük, hayvanın gövdesinin arka bölümüne dağılmış binlerce delikten sinyaller şeklinde yayılır ve suda anlık bir elektrik alanının oluşmasına neden olur. Yakındaki nesneler ise, bu alanın biçimini bozar. Balık bu bozulmaları hemen tiplerine göre yorumlayarak çevredeki nesnelerin büyüklüğü, iletkenliği ve hareketi hakkında bilgiler edinir. Vücudunda, bir radar gibi çalışan elektriksel alıcıları vardır. Kısacası organik bir radarı vardır. İnsanların kullandıkları radarların ne denli kompleks aygıtlar olduklarını düşündüğümüzde, balığın vücudundaki yaratılışın harikalığı da ortaya çıkar.
Özel Amaçlı Alıcılar
Elektrikli balıkların vücutlarında alıcılar çeşit çeşittir.
'Ampulümsü' denen alıcılar, diğer balıkların yüzücü kaslarının ve böcek larvalarının yayınladığı alçak frekanslı elektrik sinyallerini algılar. Bu alıcıların duyarlılığı o kadar fazladır ki, yerin manyetik alanını bile algılar. Ancak hayvanın kendi yayınladığı yüksek frekanslı sinyalleri algılayamaz. Bu görev 'yumrulu' denen özel alıcılar tarafından yerine getirilir. Bu alıcılar, balığın etrafa yaydığı elektrik sinyallerini algılayan ve bu sinyallere göre çevrenin bir tür haritasını çıkaran radar nitelikli alıcılardır.
Cinsler Arasındaki Ayrımı Anlatan Sinyaller
Her türün kendine özgü bir elektrik sinyali vardır. Fakat yaydıkları elektrik sinyali kişisel detayların da bilgisini verir. Örneğin erkek ve dişi balığın sinyalleri farklıdır. Yaşlarıyla ilgili bilgileri de kapsar. Yumurtadan yeni çıkan bir elektrikli balığının sinyalleri yetişkinlerden çok farklıdır. Sinyaller doğumu izleyen on dördüncü güne dek bu 'çocuksu' biçimlerini korur, daha sonra ergin balığın normal sinyallerine dönüşür. Yeni doğmuş balıklara özgü olan bu sinyaller, balıkların çok karmaşık olan analık-babalık davranışlarının düzenlenmesinde önemli rol oynar. Baba, kaybolan yavrusunu sinyallerinden tanıyarak yuvaya geri getirebilir.
Yaşamsal Etkinlikler de Sinyallerle Belirtiliyor
Balıklar, daha karmaşık olan başka bilgileri de yine elektriksel sinyallerle ulaştırabilir.
Elektrikli balık türlerinin tümü korkutma mesajını, frekansı birden bire artırarak verir. Yaydıkları korkutucu elektriksel sinyalleri ile düşmanına üzerine saldırmak üzere olduğunu anlatır. Bu davranış, saldırıya hazırlanan bir insanın yumruğunu sıkması gibidir. Bu korkutma sinyali çoğu zaman karşı tarafı caydıracak kadar etkilidir: Düşman, kısa bir süre için kendi sinyalini keserek baş eğdiğini gösterir. Aralarında kavga olduysa ve düşman yaralandıysa, yaralı yaklaşık 30 dakika elektriksel sessizliğe girecek, yani sinyal üretmeyi bırakacaktır. Yatışma davranışı gösteren veya kavgayı kesen balıklar, çoğu kez hareketsiz kalır. Bunun bir amacı, yerlerinin belirlenmesini zorlaştırmaktır. Diğer amaç ise, sinyal üretmeyip elektriksel olarak kör hale geldikleri için, etraftaki engellere çarpmamaktır.
İki Balık Karşılaştığında Sinyal Karışmasını Önleyen Özel Sistem
Bir elektrikli balık, kendisiyle aynı sinyalleri üreten bir başka balıkla yanyana gelirse ne olacaktır? Sinyaller birbiri ile karışacak ve balıkların radarı işe yaramaz hale mi gelecektir?
Normalde olması gereken şey budur. Ama elektrikli balıklar bu karmaşıklığa karşı doğal bir savunma sistemiyle birlikte yaratılmıştır. Uzmanlar bu sisteme "Karmaşa Engelleme Tepkisi", kısaca JAR (Jamming Avoidance Response) adını vermektedirler. Balık, kendi yayın frekansını hemen değiştirir. Karmaşaya karşı önlem, karmaşa kaynağı olan balık henüz çok uzakta iken oluşmaya başlar; böylece sinyallerdeki karışıklık, hiçbir zaman yüksek bir düzeye ulaşamaz.
Prof. Howard C. Hughes, Sensory Exotica (Olağandışı Duyular) adlı kitabında şunları ifade etmektedir: “JAR (parazit önleme tepkisi), bir biyoloji mühendisliği harikasıdır…”
Tüm bu bilgiler, elektrikli balıkların olağanüstü derecede kompleks vücut sistemlerine sahip olduğunu göstermektedir. Bu sistemlerin kökeni ise asla evrimle açıklanamaz. Darwin'den bu yana geçen zaman zarfında ise, elektrikli balıkların Darwin'in sandığından çok daha kompleks bir tasarıma sahip oldukları anlaşılmıştır.
Bir balığın tesadüfen oluşması, bu balığın yolunu bulmak için radar gibi kullanacağı elektrik üretimine karar vermesi, bunun için gerekli sistemleri vücudunda oluşturması, vücudundaki bu elektriği kendisine zarar vermeyecek zayıflıkta olacak şekilde ayarlaması imkansızdır. Örneğin Güney Afrika yılan balıklarının boşaltabildikleri 800 voltluk elektrik, bir atı öldürmeye yetecek miktarda olmasına karşın kendilerine hiçbir zarar vermez. Darwinistlerin anlatımlarında bu gerçekler çarpıtılır ve canlıların kendi kendilerine bir ihtiyaç tespit edip, bu doğrultuda vücutlarında değişiklik yaptıklarından bahsedilir, ki bu büyük bir aldatmacadır.
Elektrik ile çevreyi görme,
Canlıların yaşamsal faaliyetleri, ısının dışında çevrelerinde elektriksel enerji alanları oluşmasına sebep olur. Hava yalıtım sağladığı için karada yaşayan canlılar arasında elektrik değişimlerini fark etmek zordur. Ancak su, iletken bir ortam meydana getirdiği için, elektriksel akımlar vücut dışına kolaylıkla sızar. Böylece canlılar çevrelerine sinyal yayarlar. Bu nedenle elektriği hissedebilen canlıların hepsi suda yaşarlar.
Balıkların çevreyi algılamaları sinyal gönderme aralıklarına bağlıdır. Eğer balık devamlı değil de, belirli aralıklarla elektrik sinyali gönderiyorsa, beyninde tıpkı flaşlı fotoğraf makinesindeki gibi anlık, donmuş fotoğraflar meydana gelir. Bu sinyallerin frekansı arttığında ise, balıklar daha seri bir görüntü elde ederler. Örneğin Afrika elektrik balığı, dünyayı her 20 saniyede bir görür. Ancak Güney Amerika türü elektrik balığı saniyede 50 kere sinyal göndererek, neredeyse devamlı bir görüntüye sahiptir.
Su gibi çok iletken bir ortamda yaşayan bir yılan balığı, ürettiği yüksek voltajlı akımdan neden etkilenmez?
Hidrolik ya da nükleer santrallerde üretilen elektrik enerjisinin, ne denli kapsamlı ve karmaşık bir süreç sonucunda elde edildiği düşünülürse; canlıların elektrik üretimini, denizin metrelerce altında başarmaları daha da şaşılacak bir durumdur. Üstelik canlılar ürettikleri yüksek voltajlı elektriğe rağmen, kendi bedenlerine hiçbir zarar vermezler.
Bu canlıların özel yapıdaki kalın yağlı derileri ve sinirleri etrafındaki doku, yalıtım sağlayarak suyun içinde elektriğin kısa devre yapmasını engeller.
Her canlıyı yaşadığı ortamın koşullarına en uygun ve en dayanıklı şekilde yaratan Yüce Allah’tır. Örneğin insanlar için uzun araştırmalar ve ileri teknoloji gerektiren elektrik kullanma becerisi, deniz altı dünyasının elektrikli balıklarında, ilk yaratıldıkları andan itibaren en mükemmel sistemlerle mevcuttur. Elektrikli balıklar dünya üzerinde yaklaşık 200 milyon yıldır yaşıyorlar. Bu canlıların hiçbiri bilince veya akla sahip değildir. Dolayısıyla bu balıkların sahip oldukları üstün özellikleri, onların kendi becerisi olarak görmek mümkün olamaz. Bizlere kendilerini yaratmış olan Allah'ın varlığını ve sonsuz ilmini göstermektedir.
“Allah her şeyin üzerinde koruyucudur” (Nisa Suresi, 85)
Göklerde ve yerde bulunanlar O’nundur; hepsi O’na ‘gönülden boyun eğmiş’ bulunuyorlar. (Rum Suresi, 26)