Gözün Kökeni ve Darwin'den Bu Yana Evrimleşemeyen Evrim Teorisi (Soru 14)John Rennie soru 14'te indirgenemez kompleksliklik konusuna girmekte ve evrimciler için her zaman büyük bir sorun olmuş olan gözün kökeninden söz etmektedir. Rennie'nin bu konuda yaptığı açıklama ise, Darwin'in 150 yıl önce öne sürdüğü bir spekülasyonun tekrarından başka bir şey değildir: Doğada zayıf bir görme yeteneğine sahip "ilkel" gözler bulunduğu ve daha kompleks gözlerin bunlardan evrimleşmiş olabileceği iddiası.
Oysa Darwin'den bu yana, sözkonusu iddiayı çürüten açık delliler ortaya çıkmıştır.
Evrimciler hala, doğanın kompleksliği ile ilgili Darwin'in ilkel iddialarına dayanıyorlar. |
1) Doğa tarihi, yeryüzünde tespit edilen ilk göz yapısının hiç de ilkel değil, aksine olağanüstü derecede kompleks olduğunu göstermektedir. Sözkonusu göz yapısı, trilobitlerin sahip olduğu çift-mercek sistemli petek gözlerdir. Trilobitler konusunda uzman olan Levi-Setti "trilobit gözündeki iki lensin arasındaki kırılma arayüzeyinin, 17. yüzyılda Descartes ve Huygens tarafından yapılan optik konstrüksiyonlara benzer bir şekilde tasarlandığını" söyler. (15) "Optik tasarım harikası" olarak tanımlanan bu gözlerin en çarpıcı özelliği ise, arkalarında daha ilkel bir form bulunmaması, aniden ortaya çıkmalarıdır. 2) Darwin'in "ilkel göz" dediği ışığa duyarlı hücreler bile, kendi içlerinde olağanüstü kompleks bir sisteme sahiptir. En "ilkel" göz bile, ışığa duyarlı bir hücreye, bu hücrenin içindeki olağanüstü kompleks biyokimyasal mekanizmalara (16), bu hücreyi beyne bağlayacak sinirlere ve beyinde bunları yorumlayacak bir görme merkezine muhtaç olan indirgenemez kompleks bir sistemdir. Aşama aşama gelişemez. Dolayısıyla evrim teorisi en "ilkel" gözün bile kökenini açıklamamaktadır ki, bundan yola çıkarak daha kompleks gözleri açıklamaya çalışmasının bir anlamı olsun.
Rennie, "bilinçli tasarım savunucularının, öncüllerinden çok daha sofistike olduklarını" yazmıştır.
Ancak kendi adına üzücü olan bir durum, evrim teorisinin savuncularının hala Darwin'in 150 yıl önceki geçersiz tezlerini savunmalarıdır. Gözün kökeni hakkında hala "ilkel gözlerden evrimleşme" senaryosunu öne sürmeleri, evrim teorisinin 150 yıldır evrimleşemediğini göstermektedir.
İndirgenemez Komplekslik Karşısındaki Çaresizlik (Soru 15)
John Rennie yazısının en son başlığı altında ise Michael J. Behe ve William Dembski gibi bilinçli tasarım savuncuları tarafından ortaya konan kanıtları eleştirmeye çalışmıştır. John Rennie'nin bu konuda yaptığı ilk şey, Michael Behe'yi eleştiren Kenneth R. Miller ve Russell F. Doolittle evrimcilerin itizarlarını aktarmaktır. Oysa Dr. Behe bu itirazları son derece kapsamlı bir şekilde yanıtlamış ve çürütmüştür. (Bkz. Behe'nin yanıtları)
Rennie'nin indirgenemez komplekslik karşısındaki çaresizliğini gösteren asıl paragraf ise şudur:
Kilit nokta şudur ki, Behe'nin itiş dışında bir fonksiyonu taşımadıklarını öne sürdüğü flagellumun parçaları, evrimlerine yardımcı olmuş olabilecek başka fonksiyonlara da hizmet edebilirler. Dolayısıyla flagellumun son evrimi, başka amaçlar için evrimleşmiş sofistike parçaların yeni bir rekombinasyonu ile sağlanmış olabilir.
Kısacası Rennie, flagellumun "başka amaçlar için evrimleşmiş parçaların birleşmesiyle" meydana gelmiş olabileceğini söylemektedir. Ama zaten sorun budur: O "başka amaçlar" nedir? Flagellumu oluşturan moleküler parçalar hangi amaçlar için ortaya çıkmış olabilir? Bu konu aşama aşama ortaya konmadıktan sonra, "bilemediğimiz başka aşamalar olmuş olabilir" demek, sadece Darwinist dogmayı tekrar etmek anlamına gelir.
Rennie'nin flagelluma kısmen benzeyen Yersinia pestis organelini veya daha basit yapıdaki flagellumları flagellumun evrim aşamaları olarak göstermesi ise anlamsızdır. Bu, bir jet uçağının sözde "evrimsel" kökenini açıklamak için, bir arabayı veya bir planörü örnek göstermek gibidir.
Arada benzerlikler olabilir, ama bu durum sözkonusu araçların rastlantılar sonucunda birbirlerinden evrimleştiklerini göstermez. Her biri ayrı ayrı tasarlanmış yapılardır.
Rennie'nin Dembski'nin tezine karşı getirdiği itiraz da, Santa Fe enstitüsünün çalışmalarına atıfta bulunmaktan ibarettir. Oysa söz konusu enstitüdeki teorik çalışmalar da, aynen Ilya Prigogine gibi öncülleri gibi, "öz-örgütlenme" kavramını materyalist bir inanç olmaktan ileri taşıyamamaktadır. (Öz-örgütlenme senaryolarının geçersizliği, Demski'nin 2002 basımı No Free Lunch: Why Specified Complexity Cannot Be Purchased Without Intelligence adlı kitabında detaylı olarak açıklanmaktadır.) Bu arada Santa Fe enstitüsündeki evrimcilerin John Rennie'ye kıyasla daha sağduyulu olduklarını belirtmek gerekir. Rennie bilinçli tasarım kavramını bilim dışı bir tez olarak göstermeye çalışırken, Santa Fe Enstitüsü'nün önde gelen bilim adamlarından biri olan Stuart "bilinçli tasarımın entellektüel ve bilimsel yönden geçerli bir yaklaşım olduğunu kabul etmiştir." (17)
Rennie'nin Materyalizme Olan Dogmatik İnancı
Bilinçli tasarım konusundaki itirazlarının ardından sonuçta Rennie ister istemez doğadaki kompleksliğin evrim mekanizmaları ile açıklanamadığını kabul etmekte, çözüm olarak da geleceğe randevu vermeyi seçmektedir:
Dolayısıyla organizmalarda görünen bazı komplekslikler henüz anlamadığımız doğal olgular sayesinde ortaya çıkmış olabilir. Ama bu, bunların doğal olarak ortaya çıkmış olamayacağını söylemekten çok farklıdır.
Rennie'nin mantığında tam bir dogmatizm okunmaktadır: Eğer doğadaki biyolojik olguları evrim mekanizmalarıyla açıklayabileceğini düşünüyorsa, bu durumda bu mekanizmaları belirtmektedir. Eğer biyolojik olguları açıklayabileceği bir mekanizma bulamıyorsa, bu kez de "henüz anlaşılamamış" mekanizmaların varlığını ileri sürmektedir. Ancak eğer bu mekanizmalar anlaşılamamış ise, Rennie bunların varlığından nasıl emin olabilmektedir? Bu mekanizmaların varlığına inanmakla, basit metalleri altına çevirecek bir "simya mekanizması"na inanmak arasında ne fark vardır?
Ve dolayısıyla, evrime inanmakla simyaya inanmak arasında ne fark vardır?
Bütün bu sorular, bizlere Rennie'nin ve diğer koyu Darwinistlerin, evrim teorisini sadece materyalizme olan dogmatik inançları nedeniyle savunduklarını göstermektedir. Darwin bile daha önyargısız davranmış ve "eğer birbirini takip eden çok sayıda küçük değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkansız olduğu gösterilse, teorim kesinlikle yıkılmış olacaktır" (18) demiştir. John Rennie ve diğer çağdaş Darwinistler ise, Darwin'in tarif ettiği gibi indirgenemez kompleks organlar kendilerine gösterildiğinde, teorinin çöktüğünü kabul etmek yerine, geleceğe randevu vermeyi yeğlemektedirler.
Rennie'nin yazısı incelendiğinde, tüm bu dogmatizmin altında yatan daha da temel bir düşünce ortaya çıkmaktadır. Aşağıdaki satırlar, bu konuda oldukça aydınlatıcıdır:
Bilim, doğal seleksiyonun ötesinde de bazı güçlerin evrimde rol oynama olasılığını kabul eder. Ama bu güçler doğal olmalıdır; varlıkları bilimsel kavramlarla kanıtlanmamış olan gizemli yaratıcı zihinlere atfedilemezler.
Buradaki ilk cümlede, dikkat edilirse, Rennie varlığı kesin olarak kanıtlanmamış bazı güçlerin evrime katkı sağlayabileceğini belirtmektedir.
Ama ikinci cümlede bir şart koşmaktadır: Bu güçler, doğal kuvvetler olmalıdır, bilinçli bir Yaratıcı'nın varlığı reddedilmelidir. Bu şartın nedeninin de sözkonusu bilinçli Yaratıcı'nın varlığının bilimsel olarak "kanıtlanmamış" olması olduğunu yazmaktadır. Oysa Rennie bir önceki cümlede kanıtlanmamış güçlere ihtimal vermektedir. Yazısının diğer kısımlarında da, yukarıda incelediğimiz gibi, henüz bulunamamış ama gelecekte bulunmasını umut ettiği evrim mekanizmalarından söz etmektedir. Demek ki Rennie'nin sorunu, bilinçli bir tasarımın varlığının kanıtlanmış olup-olmaması değil, bu tasarımın varlığının inandığı materyalist felsefeye aykırı olmasıdır.
Kuşkusuz Rennie'nin istediği gibi inanma özgürlüğü vardır. Bazı insanlar materyalist felseye inanır, bazıları yıldız falına, bazıları simyaya...
Sorun, Rennie ve benzeri materyalistlerin, inandıkları bu dogmayı bilimin bizzat kendisi gibi göstermeye çalışmalarıdır. İki yüzyıllık büyük bir aldanıştır bu. Ama artık son günlerini yaşamaktadır.
Sonuç
Aslında Scientific American editörü John Renie'yi bu yazıdan dolayı kutlamak gerekir. Kendisi; yaratılışın delillerine karşı hiç bir gerçek cevap verememekle; bu sıkıntı içinde pek çok önemli delili tamamen gözardı etmekle; dogmatik insanlara has bir fanatizm ve öfke sergilemekle; Darwinizm'in içinde bulunduğu çöküş sürecini belgelemiştir.
Lamarckizm'in çökmesinde, Mendel gibi büyük bilimadamlarının başarılarının yanında, Lysenko gibi koyu Lamarksisterin fiyaskoları da rol oynamıştır. Darwinizm'in çökmesinde ise, günümüzde bilinçli tasarım teorisini savunan bilimadamlarının başarılı çalışmalarının yanında, koyu Darwinistlerin mantıksal ve bilimsel hezimetleri de rol oynayacaktır.
Bu tartışmaları bir kaç on yıl sonra okuyacak olanlar ise, bu gerçeği çok daha açık görecekler ve bilimle içiçe olan pek çok insanın Darwinizm gibi bir efsaneye nasıl olup da aldandıklarına hayret edeceklerdir.
NOTLAR:
1 Henry Gee, In Search of Deep Time, New York, The Free Press, 1999, s. 116-117
2 C.B. Thaxton, W.L. Bradley, ve R.L. Olsen, The Mystery of Life's Origin: Reassessing Current Theories, Philosophical Library, New York, 1984, s. 119
3 Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, 1999, p. 81
4 Ann Gibbons, "Plucking the Feathered Dinosaur", Science, volume 278, Number 5341 Issue of 14 Nov 1997, pp. 1229 - 1230
5 Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, 1999, p. 130
6 Alan Feduccia, The Origin and Evolution of Birds, Yale University Press, 1999, p. 132
7 Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Abacus, Sphere Books, London, 1984, p. 230.
8 "Mollusk", Evolution and Paleontology, Encyclopedia Britannica, 2002
9 Bernard Wood, Mark Collard, "The Human Genus", Science, vol. 284, No 5411, 2 April 1999, pp. 65-71
10 Pat Shipman, "Doubting Dmanisi", American Scientist, November- December 2000, p. 491
11 "Fossil Discovery Upsets Theories On Human Origins", Associated Press, http://www.msnbc.com/news/776334.asp?cp1=1
12 Hervé Philippe and Patrick Forterre, "The Rooting of the Universal Tree of Life is Not Reliable", Journal of Molecular Evolution, vol 49, 1999, p. 510
13 James Lake, Ravi Jain ve Maria Rivera, "Mix and Match in the Tree of Life", Science, vol. 283, 1999, p. 2027
14 Carl Woese, "The Universel Ancestor", Proceedings of the National Academy of Sciences, USA, 95, (1998) p. 6854
15 Levi-Setti, R. Trilobites. 1993. (University of Chicago Press, Chicago). p.54.
16 Bu mekanizmaların olağanüstü kompleks yapısı, Michael Behe'nin Darwin's Black Box adlı eserinde açıklanmaktadır. Behe'nin belirttiği gibi, sadece retina hücresindeki kimyasal yapı dahi, Darwin'i çürütmek için yeterlidir.
17 "Dembski and Kauffman Square Off in New Mexico", Philip Johnson's Weekly Wedge Update, November 19, 2001; www.arn.org
18 Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, p. 189.