"Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü`ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız." (Enfal Suresi, 24)
İnsanlık tarihine bakıldığında hayatın peygamberle başladığı görülür. Çünkü bir elçi olmadan dinin anlaşılması ve uygulanması mümkün değildir. Bu yüzden her ümmete yol gösterici olarak bir elçi gönderilmiştir.
Allah (cc), diğer peygamberlere olduğu gibi Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)`i de mükemmel bir din ve dosdoğru bir yol üzerinde göndermiştir. Ve O`nu kıyamete kadar bütün insanlığa peygamber kılmıştır. Peygamberimiz (sav)`e itaat etmek, O`na derin saygı ve sevgi duymak, Peygamberimiz (sav)`in yaşam tarzını uygulayıp sünnetini yerine getirmek tüm inananlar için önemli bir sorumluluktur.
Nitekim, Kuran`da peygambere itaat, Allah (cc)`a itaat ile birlikte zikredilmektedir. Müminlere, anlaşmazlığa düştükleri konularda kendilerine yol gösterici olarak Kuran`ı ve Peygamberimiz (sav)`in sünnetlerini almaları emredilmiştir. Kuran-ı Kerim`de bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır:
"Hayır öyle değil. Rabbine andolsun. Aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (Nisa Suresi, 65)
Bu ayetten de açıkça anlaşıldığı gibi Hz. Muhammed (sav)`in uygulamaları, Kuran gibi kesin ve hatasız bir hüküm kaynağıdır. Çünkü sünnet Kuran`ın yorumu, açıklanması ve hayata dönüştürülmesinin diğer adıdır. Bu yüzden Kuran`ın hayata dönüştürülmüş şekli olan Peygamberimiz (sav)`in Sünnet-i Seniyye`si konusunda mümin erkek ve kadınlar için herhangi bir tevil getirme hakkı söz konusu değildir. Bu konu ile ilgili bir ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
"Aralarında hükmetmesi için, Allah`a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü`min olanların sözü, "işittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır." (Nur Suresi, 51)
Herhangi bir konuda ihtilaf yaşadıklarında, müminlerin sorumluluğu İslam`ın iki temel kaynağı olan Kuran ve sünnete başvurmak olmalıdır. Kuran`da bu gerçek şöyle bildirilmektedir:
"... Aranızda bir anlaşmazlığa düşerseniz bunu Allah`a ve elçisine döndürün. Şayet Allah`a ve ahiret gününe iman ediyorsanız bu hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa Suresi, 59)
Peygamber Efendimiz (sav), sünnetine uyan müminleri bir hadisinde şöyli müjdelemektedir:
"Kim, sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Kim beni ihya ederse cennette benimle beraberdir." (Tirmizi)
Peygamberimiz (sav)`in sünnetindeki temel prensip, uygulanabilir olmasıdır. "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" (Buhari) hadisi bunun en belirgin göstergesidir. Peygamberimiz (sav)`in hanımı Hz. Ayşe, Peygamber Efendimiz (sav)`in, ashabına daima kolaylıkla üstesinden gelebileceği amelleri emrettiğini söylemiştir. Bu yüzden O`nun sünneti, toplumun her kesiminden insanın örnek alabilmesine uygundur. O`nun yaşantısı her mümin için bir uygulama örneğidir.