İnsan beynindeki ufacık bir hasarın sebep olduğu hastalıklar, beynimizin mucizevi özelliklerine bir kez daha dikkat çekiyor...
Günümüzde, ortalama insan ömrünün artmasına paralel olarak ileri yaşlara özgü hastalıklar olan, "nörodejeneratif" yani sinir hücrelerindeki tahribatlarla ilgili hastalıklar grubunda bir artış gözlemlenmektedir. İnsan beynindeki ufacık bir hasarın sebep olduğu bu hastalıklar, beynimizin mucizevi özelliklerine bir kez daha dikkat çekmektedir.
Yaşlılık döneminde ortaya çıkan Parkinson hastalığı, hareketlerde yavaşlama, istirahat halinde ellerde ve daha nadiren de olsa ayaklarda titreme, kaslarda sertlik ve denge bozukluğu şeklinde ortaya çıkan bir hastalıktır. İlerleyici bir hareket bozukluğuna neden olan Parkinson, 50 yaşın üzerinde başlar ve görülme sıklığı yaşa paralel olarak artar. Parkinsonizm adı altında toplanan belirtiler beyinde "substansiya nigra" denilen özel sinir hücrelerinin iyi işlev görememesinden ileri gelir.
Beynimiz Hareketlerimizi Nasıl Kontrol Ediyor?
Vücudumuzu hareket ettirirken bunu nasıl başardığımızı hiç düşünmeyiz. Sadece isteriz ve hareket gerçekleşir. Parkinson hastalığını daha iyi anlayabilmek için beynimizin vücut hareketlerimizi nasıl kontrol ettiğini bilmek gerekir.
Beynimizin farklı bölgeleri farklı hareketlerimizi düzenler. Örneğin yürümek için, beyin öncelikle vücudun ihtiyacı olan pozisyonla ilgili bütün bilgileri toplamalıdır. Bir yerde oturuyor musunuz, uzanıyor musunuz veya yürümeye hazır bir biçimde ayakta mısınız? Ayaklarınız neredeler? Dengeniz yerinde mi? Daha sonra beyin, bu bilgilere, "nereye doğru yürüyeceğiniz" bilgisini eklemek zorundadır. Bu sırada önemli bir soru da cevaplanmalıdır. Gözleriniz beyninize ne söylemektedir? Boş bir alanda mı yürüyeceksiniz, merdiven mi çıkacaksınız yoksa kalabalık bir caddede mi yürüyeceksiniz? Ya ayaklarınız beyne hangi bilgileri iletmektedir? Basacağınız zemin, üzerinde yürümesi kolay bir yer midir yoksa dengenizi kaybetmenize yol açacak engebelere mi sahiptir?
İşte bütün bu bilgiler beynin "korpüs stratium" adlı, vücudun hareketlerini kontrol eden bir merkez bölgesinde toplanır. Korpüs stratium denge ve uyumla ilgili emirleri göndermek için beynin diğer bölgeleriyle birlikte hareket eder. Beynin vücuda verdiği hareket emirleri beyinden belkemiğine sinir ağları sayesinde ulaştırılır. Sinir hücreleri bilgileri aktarmak için hücrelerarası mesaj taşıyıcılar kullanırlar. Böylece düşüncelerimiz hareketlere çevrilir.
Bu mesaj taşıyıcıların en önemlisi beyinde üretilen "dopamin"dir. Dopamin, hareketlerimizi ve dengemizi kontrol eden ana maddedir. Eğer özel sinir hücreleri hasara uğrar ya da azalırsa, dopamin üretip depolayamazlar ve beyinde dopamin eksilir. Bu eksiklik ciddi boyutta olduğunda Parkinson belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Beynimizdeki bu hücrelerin neden yaşlanmaya paralel olarak azalmaya başladığı bilim adamlarınca henüz çözülememiştir. İşte beynimizdeki ufacık bir hücrenin görevini yerine getirememesi sonucu, tüm hareketlerimizi ve yaşamımızı etkileyen bu önemli hastalık, Parkinson ortaya çıkmaktadır.
Vücudu Kontrol Eden Mucize Merkez: Beyin
İnsan bedeni, büyük bir şehir gibidir. Bu şehrin içinde ulaşım yolları, binalar, fabrikalar, alt yapı sistemleri, en üstün teknolojiye sahip cihazlar, kendisinden hiç beklenmeyecek şekilde şuur gösteren elemanlar yani hücreler, hormonlar, salgı bezleri gibi tam teçhizatlı askerler mevcuttur. Üstelik bu şehir, kendisi de aslında yalnızca bir et yığını olan, sinir hücrelerinden oluşmuş küçük bir beyin tarafından yönetilmektedir. Öyle ki beyinde yani merkezde meydana gelecek en ufak bir hasar bütün bu koca şehri alt üst edebilmektedir.
Peki ıslak ve gri bir et görünümü dışında bir özelliği görünmeyen, basit protein ve yağ moleküllerinden oluşan beyin, bu mucizevi işlemleri nasıl gerçekleştirir? Bizler beynimizin karmaşık tasarımı hakkında bir şey bilmezken ve her saniye gerçekleştirilen on binlerce işlemden habersizken, beynimizde olup bitenler nasıl kontrol edilir? Beyni oluşturan nöronlar şuursuz atomlardan meydana gelirler. Şuursuz atomlar biraraya gelip vücudun hareket edebilmesi için gereken maddenin ne olduğuna nasıl karar verirler? Bu soruların cevabı bir yaratılış mucizesini gözler önüne sermektedir. Etten yapılma bir organın böyle mükemmel işlemleri gerçekleştirebilmesi elbette ki çok büyük bir mucizedir.
Hastalıklar Dünya Hayatının Geçiciliğini Gösteriyor
Parkinson hastalığı gibi hastalıklar bizlere beynimizin mucizevi özelliklerini düşündürdükleri gibi, yaşlılıkla insanın ne kadar aciz bir duruma geldiğini de hatırlatmaktadırlar.
Yaratılmış olan tüm varlıklar içerisinde, zihinsel fonksiyonlarıyla insanın üstünlüğü tartışmasız bir gerçektir. Ancak tüm bu üstünlüklerin aksine, insan korunmaya muhtaç bir bedene sahiptir. Ancak mikroskopla görülebilecek küçüklükte bakteriler ya da Parkinson hastalığında görüldüğü gibi, minicik bir hücrenin ürettiği maddedeki eksilmeler bu bedene büyük zararlar verebilmektedir. İnsan bedeni zaman ilerledikçe yıpranmakta, yaşlanmakta ve fonksiyonlarını yavaş yavaş yerine getirememeye başlamaktadır. Parkinson da, yaşlılıkta yaşanan bu acizliği hissettiren bir hastalıktır.
İşte Allah, insanlara dünya hayatının geçiciliğini göstermek için yaşlılığı ve yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan hastalıkları özel olarak yaratmıştır. Her insan bu dünyada ne yaparsa yapsın, gerçek bir tatmine ulaşamaz ve yaşlılıkla mutlaka bir gün karşılaşır. Bunu fark eden insan kendi acizliği karşısında Yaratıcımız olan Allah'ın üstünlüğünü ve yüceliğini kavramalı ve yaşamını O'nu razı edecek davranışlarla geçirmelidir. Allah Kuran'da şöyle bildirmiştir:
"Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız. Allah ise Ganiy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır. Hamid (övülmeye layık)tır." (Fatır Suresi, 15)