DİDEM ÜRER: Başbakanımız Reyhanlı halkına yönelik konuşmasına şöyle devam etti: “Zalim Esad rejiminden kaçan kardeşlerimiz, Reyhanlı’ya keyifleriyle gelmediler, ölüm endişesiyle geldiler. Özellikle Reyhanlı’daki kardeşlerime şunu hatırlatmak istiyorum; bu millet tarihi itibariyle mazlumlara hep kapısını açmıştır. Suriye’den gelenler bizim kardeşimizdir.”
ADNAN OKTAR: Bak şimdi çok önemli o. Ne diyor Başbakanımız? “Bu millet tarihi itibariyle mazlumlara hep kapısını açmıştır.”
Türkiye’ye mahsus bir şeydir bu. Bir kere, on kere, yüz kere değil. Avrupa’da da öyle. Mesela zulüm oluyor, Osmanlı’ya geliyor diyor ki, Kral mektup gönderiyor, “Beni mahvediyorlar burada. Beni kurtarır mısın?” diyor. Babalık yapıyor Osmanlı padişahları.
Mesela Museviler İspanya’da müthiş zulüm görüyorlardı. “Ya Hristiyan olacaksınız, ya hepinizi öldüreceğiz” dediler. “Yahut gidin” dediler. Osmanlı orada da babalık yaptı. Böyle anlı şanlı, hepsini gemilere doldurdu böyle. Mesela Türkiye’nin çetin coğrafi şartları olan yerler var. Oralara da gönderebilir. Ne yapıyor? En güzel şehrin, en güzel semtlerine yerleştiriyor Musevileri. Ve “özgürsünüz, istediğiniz gibi yaşayın” diyor. İstediğiniz gibi.
Mesela Fatih Sultan Mehmet aldığında İstanbul’u, sırf Yunan kilisesi vardı. Bütün kiliselere kapıyı açtı. “Hepiniz özgürsünüz.” dedi. Ermeni kilisesini kurdu. Ermeniler, Latinler, hepsi. “Serbestsiniz” dedi.
Orada bir güzellik var, bir sevgi var. Çünkü insanlara baskı yaptığında, onun canını yakarsın. Özgürlük verdiğinde mutlu olur. Mesela sincap bile hayvanı alıyor kafese koyuyor, ölüyor hayvan ya, dayanamıyor esarete. Mesela keklik, hayvan esarette ölüyor. Kısa sürede ölüyor. Yaşayamıyor hayvan. İstediğin kadar yemle, istediğin kadar besle ne yaparsan yap, yaşayamıyor hayvan. İlla ki, özgür olacak yani insan da özgür olduğunda rahat ediyor.
Osmanlı baskıyı mümkün mertebe kaldırıyordu. Ama işte Mehdiyet, ahir zamanda, Meryem oğlu İsa Mesih’in zamanında, Hz. Mehdi (a.s)’ın zamanında, alabildiğine bir ferahlık ve rahatlık olacak. Diyecek ki insanlar, “Kardeşim biz, kendi kendimizi mahvetmişiz. Ne gerek vardı bu kadar acıya?” diyecekler. “Bu kadar karakola ne gerek vardı?” diyecekler. “Bu kadar polise ne gerek vardı? Bu kadar ceza evine ne gerek vardı? Bu kadar asmaya, kesmeye, bombalamaya ne gerek vardı? Biz bunu niye yaptık?” diye hayretler içinde kalacaklar.
Çünkü hakikaten hiçbir sebebi yok. İnsan tatlı varlık, sevilecek varlık. Savaşa ne gerek var? Kavgaya ne gerek var? Dünya o kadar uçsuz bucaksız ki. Mesela Türki devletlere bakıyorum da 3 milyon, 5 milyon, 15 milyon nüfusu var. Bir arazi var, Türkiye’nin bilmem kaç misli. Mesela Kazakistan uçsuz bucaksız. Bir de bereketli topraklar, bomboş, hiç yani insan ayağını basmamış yerler var. Ucu bucağı yok. Neyin savaşını veriyorsunuz? Bütün dünya bomboş. Bir de yemyeşil, bayağı güzel yerler. Cıvıl cıvıl yerler, bomboş. Şeytan, nefis, insanları böyle bir deli ruhun içine sokuyor. Ufacık bir bölge için, herkes boğuşuyor, kavga ediyor. Mehdiyet işte bunu kaldıracak. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın özelliği bu, inşaAllah.
…
DİDEM ÜRER: Başbakanımız, Reyhanlı’daki kardeşlerimize yönelik yaptığı konuşmanın devamında şöyle söylüyor: “Suriye’den gelenler bizim kardeşimizdir. Bize inandıkları için buradalar. Onları buradan kovmak isteyenlere asla itibar etmeyin. Suriye’deki diktatörlük sona erdiği gün bu kardeşlerimiz evlerine dönecek” dedi.
ADNAN OKTAR: İşte bu kadar, baya güzel konuşmuş. Ne kadar şefkatli, ne kadar akılcı ve insanlarda ne kadar güzel bir vefa hissi meydana getiriyor.
Bir insan kendini Suriye’de düşünsün, gelmiş burada bir çadırda kalıyor, güvenlik içinde mermi yok, bomba yok, saldırı yok, hür bir ülkede, demokratik bir ülkede yaşıyor. Ve onu bir hükümete, bir Başbakana borçlu. Vefa borcu olarak asla ömür boyu unutmaz o insanlar bunu.
Mesela orada iki yüz bin kişi varsa, iki yüz bin tane Tayyip Hocam’ı seven vardır. Vefa muazzam bir histir. Bir insan hayatını kurtaran insanı unutmaz. Her ne pahasına olursa olsun unutmaz. Canını kurtarmış. Can azizdir, değil mi? Canını kurtardıysa, onu unutmaz. (Adnan Oktar, 25 Mayıs 2013, A9 TV)