ADNAN OKTAR: Necm Suresi. Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla “Battığı zaman yıldıza andolsun.” Bu İslam’ın güneşinin batmasına da işaret ediyor aynı zaman da. “Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı.” Peygamberimiz (s.a.v)’i haşa azgınlıkla suçluyorlardı ve sapkınlıkla suçluyorlardı, yani akli dengesinin yerinde olmadığını iddia ediyorlardı, haşa. Aynı şekilde Hz. Mehdi (a.s)’ı da suçlayacaklar münafıklar, kafirler, üç kağıtçılar; aynı kafalar yeniden tahakkuk edecek. Bu ayet zaten Hz. Mehdi (a.s)’a da bakan bir ayettir, Sahibi zamandır zaten Hz. Mehdi (a.s). Bakın, “sahibiniz” diyor, “sahibiniz.” O devrin sahib-i zamanı kimdi? Peygamberimiz (s.a.v)’di. Ahir zamanın sahib-i zamanı kimdir? Hz. Mehdi (a.s)’dır. “Sahibiniz,” sahib-i zaman, “sapmadı ve azmadı.” “O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz.” Peygamberimiz (s.a.v) hevadan konuşmaz. Hz. Mehdi (a.s) nasıl konuşacak? O da hevadan konuşmayacak. Çünkü o da sürekli bir meleğin ilhamı ile hareket edecek, inşaAllah.
“O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir. (Ki O,) Görünümüyle çarpıcı bir güzelliğe sahiptir.” Muhteşem güzeldi Hz. Cebrail (a.s). Peygamber Efendimiz (s.a.v) aşık olmuştur güzelliğine. Çok muhteşem güzeldir Hz. Cebrail (a.s). “Hemen doğruldu. O, en yüksek bir ufuktaydı. Sonra yaklaştı, derken sarktı. Nitekim (ikisi arasındaki uzaklık) iki yay kadar (oldu) veya daha yakınlaştı.” Bu tabii çok büyük bir tasavvufi, manevi, derin bir sırdır. Zamanı gelince bu sırrı, inşaAllah, Allah’ın izniyle açarız. “Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti. Onun gördüğünü gönül yalanlamadı. Yine de siz gördüğü (şey) üzerinde onunla tartışacak mısınız? Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü. Sidretü'l-Münteha'nın yanında. Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır. Sidreyi örten örtmekte iken, Göz-kayıp şaşmadı” diyor. Peygamberimiz (s.a.v) gözünü ilgili yerden ayırmıyor, bakma denen yere bakmıyor, bak denilen yere bakıyor. Tabii burada çok derin sırlar var; bir kısmı açıklanmıştır, bir kısmı da ahir zamanda açıklanacaktır, açıklanan kısımlarını anlatırız zaten. Ama açıklanmayan kısımları da var, zamanla bunlar ortaya çıkacak, bunları da inşaAllah zamanı gelince açıklayacağız.
“Göz-kayıp şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü. Gördünüz mü haber verin; Lat ve Uzza'yı. Ve üçüncü (put) olan Menat'ı(n herhangi bir güçleri var mı)?” Bakın, kaç tane put var, Lat, Uzza ve üçüncü Menat. Hıristiyanlar ne yapıyor, üç tane put meydana getiriyorlar haşa, Allah’ı tenzih ederim. Allah’ın dışında put meydana getirmeye kalkıyorlar, üçleme inancı. Ta o zamanlar var üçleme inancı, görüyor musunuz? Üçlemeyi devam ettirmişler. “Erkek (evlat) sizin, dişi O'nun mu? Eğer böyleyse, bu, çarpık bir paylaşma. Bu (putlar ise,) sizin ve atalarınızın (kendi istek ve öngörünüze göre) isimlendirdiğiniz (keyfi) isimlerden başkası değildir. Allah, onlarla ilgili 'hiçbir delil' indirmemiştir.” Yani “bu çok tanrılarla ilgili delil indirmemiştir” diyor Allah. “Onlar, yalnızca zanna ve nefislerinin (alçak) heva (istek ve tutku) olarak arzu ettiklerine uyuyorlar.” “Kafalarından uyduruyorlar, kendi nefislerinin isteklerine uyuyorlar” diyor Allah. “Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiştir.” Peygamberimiz (s.a.v) gelmiştir, Hz. İsa Mesih (a.s) da onlara doğruyu anlattı, Hz. Musa (a.s)’da doğruyu anlattı, “doğruya göre hareket edin” diyor Allah.