Nature Dergisinden Yeni Bir Sahte Ara-Tür Denemesi: Tyrannosaur Euotica
ucgen

Nature Dergisinden Yeni Bir Sahte Ara-Tür Denemesi: Tyrannosaur Euotica

52090

Geçtiğimiz günlerde dünya medyasında yeni bir dinozor türünün keşfedildiğine dair haberler yer aldı. İlk anda bilimsel bir keşif gibi görünse de bu konudaki makalelerde dinozorların hayali evrimine destek olmanın amaçlandığı çok net şekilde görülebiliyordu. İşte söz konusu haberlerdeki “Kayıp halka” bulunduğuna dair iddialara bu yazımızda cevap verilecek ve evrimcilerin hayal güçlerinin ve sahte fosil üretmelerinin bu yeni örneği incelenecektir.

Bu haberlerde, ABD kaynaklı PNAS (Ulusal Bilimler Akademisi Yayınları) bilim dergisinde yayınlanan bir çalışmadan bahsediliyor ve Özbekistan’da at büyüklüğünde bir Tyrannosaur fosili bulunduğu anlatılıyordu. Bu fosilin devasa boyuttaki dinozorlarla küçük dinozorlar arasındaki sözde evrimsel dönüşüme şahitlik ettiği öne sürülüyordu. Tahminlerde öylesine ileri gidilmişti ki canlının kilosu ve boyutları bile hesaplanmış, nasıl işittiğinden tutun, avını yakalamadaki kabiliyeti üzerine spekülasyonlara kadar varılmıştı. Oysa ki gerçekler bunlardan çok farklıydı: Elde fosil olarak yalnızca canlının beynini muhafaza ettiği düşünülen 7cm büyüklüğünde küçük bir kemik vardı.

Darwinistlerin Kurgu-Bilimlerinin ürünü Kurgu-Dinozor

Özetle bu haberlerde tek bir kafatası kemiği parçasından yola çıkılarak tam bir dinozor resmedildi. Binlerce parçadan oluşan dev bir yap-boz bulmacası düşünelim. Parçaları dikkatle birbirlerine uyacak şekilde yerleştirirseniz tam resme ulaşabilirsiniz. Bir iki parça kayıp ise bunların tahmin edilmesinde sakınca olmaz. Ancak elinizde yalnızca ve yalnızca tek bir parça varsa, ve siz de diğer diğer tüm parçaları bu parçadan yola çıkarak ‘tahmin’ ediyorsanız,  ortada hayret verici bir durum söz konusudur. Yanda gördüğünüz tek kemik parçasından yola çıkarak tamamen hayal gücünün ürünü olan bir dinozorun ağzı, burnu, elleri, kolları, ayakları, kuyruğu dahil tüm gövdesi, boyu ve kilosu ve hatta tüylerinin varlığı bile kurgulanmıştı.

Dolayısıyla burada ‘bilimsel delillere dayalı’ bir fosil inşasından söz edilemeyeceği açıktır, çünkü tek bir kemik parçasından yola çıkılarak çizilen iskelet tamamen hayal ürünüdür.

 

“Farklı Kemikleri Getir Senin de Fosilin Olsun” Mantığı Evrime Bir Fayda Sağlamaz

Makalede iddia edilenin aksine bulunan kemik, yeni bir fosil de değildi. Edinburgh Üniversitesinden Stephen Brusatte 2014 yılında Rusya’da bir müzeyi ziyaret ettiği sırada bu kemikle karşılaşmıştı. Aynı bölgede daha önce bulunmuş kemiklerden yararlanılabilir umuduyla, farklı kurumlarda dağınık haldeki başka kemik parçaları bir araya getirildi. Bunlar farklı zamanlarda, 1997 ile 2006 yıllarında çıkarılmış fosillerdi yani dağınık haldeki 7’si omurga kemiği olmak üzere, 15 adet eksik kemik parçasıydı...

“Bu birbiriyle alakasız kemik parçaları ile ne yapılabilir ki?’ demeyin. Darwinistlerin her zaman yaptıkları gibi siz de hayal gücünüzü yüksek tutarsanız yandaki resimdekine benzer, başından kuyruğuna kadar tüm vücuduyla bir dinozor ‘çizimi’ ortaya çıkarabilirsiniz. Yapabilirsiniz yapmasına ancak bu çizim sırasında kullanılan kemik parçalarının birbirleriyle bağlantılarının olmadığını göz ardı etmeniz ve tabi ki oldukça fazla hayal gücü kullanmanız gerektiğini tekrar hatırlatalım.

Nitekim kemiklerin aynı bireye ait olmadığı söz konusu makalede de şöyle itiraf edilmişti:

Kemikler, Özbekistan Bisetski formasyonunda yüzeyden izole (birbirinden ayrı) örnekler olarak toplanmış, tek başlarına farklı bireylerden gelmişlerdir. Biz, en katı şekliyle bu örneklerin aynı canlı sınıfına (takson) ait olduğunu kabul ediyoruz.

Makaledeki itiraflar bununla da sınırlı kalmıyordu. Farklı canlılara ait bu fosillerin aralarında nasıl olup da böylesine garip bir bağlantı kurulabildiğine dair gelebilecek itirazlara, “Sonraki keşifler bunun yanlışlığını gösterirse T. Euotica ismi yalnızca bir beyin kemiğine ait olur” gibi bir anlatımla cevap veriliyordu:

 

Tüylü Dino Masalı Telkinlerle Güncellenmeye mi Çalışılıyor?

Peki gerçekler böyleyken ve ortada açıkça zorlamayla var edilmiş bir fosil varken bu durum “bilimsel” olduğu iddia edilen bazı yayınlara nasıl yansıdı? İşte şaşırtıcı olan durum burada devreye giriyor:

Küçük bir fosilden yola çıkılarak oluşturulan dinozor hakkındaki uydurma haberler PNAS bilim dergisinde yayınlanırken, bir yandan da tüylü canavar resimleriyle ve sloganlarla süslenerek “Kayıp Halka Bulundu” başlığıyla National Geographic, NewScientist ve BBC’de de hemen haberler yapıldı. Bilimsel gerçekler –evrim teorisini diriltmek adına- bir kere daha çarpıtılıyordu.

Peki böyle bir ara-tür hikayesi oluşturmaya neden gerek duyulmuştu?

Darwinistlerin hayali evrim ağacı kendi içinde büyük eksikliklerle doludur ve bilindiği gibi büyük dinozorlarla küçükler arasında var olduğu iddia edilen basamaklar eksiktir. Tyrannosaurus, Jura Devrinin sonları (150 milyon yıl önce) ile Kretase Devrinin sonları (65 myö) arasında yaşamış avcı bir dinozor cinsidir.

Tyrannosaurlar (T.Rexler) küçük bir dinozor türü iken Kretase döneminde yaşayanlar ise devasa boyutlardaydılar. Tyrannosaurların dev dinozorların sözde atası olduğunu iddia eden evrimcilerin aradaki boşlukları, uygun ara-türlerle doldurmaları gerekiyordu. Ancak ikisinin arasında orta Kretase dönemine ait 20 milyon yıllık dev bir boşluk vardı. İhtiyaçlara göre uygun şekilde kurgulanacak bir ara-tür pekala bu arayı doldurabilirdi. Bu yüzden, 90-92 milyon yaşında olduğu tahmin edilen ve Timurlengia euotica (Timurlenk) adı verilen bu yeni dinozor oluşturuldu. Fosilin ait olduğu canlının, Tyrannosaur gibi büyük bir beyne ve işitme yeteneğine sahipken, yalnızca bir at boyutlarında olduğu öne sürüldü.

Hayal güçlerini kullanan Darwinistler “Evrimin kuşlara dönüşmekte olan dinozorlar” masalını tamamlasın diye dinozor resmine tüy eklemeyi de unutmamışlardı. Durum öylesine abartıldı ki Nature dergisi tüylendirilmiş dinozor resmini ‘’evrimin mükemmel bir kanıtı’’ diye yayınlamakta hiçbir sakınca görmedi.

Yalnızca bir kafatası kemiğinden yola çıkılarak bir canlının boyunun, kilosunun, ellerinin ve kollarının tahmin edilmesi ve canlının bütün bir iskeletinin oluşturulması Darwinistlerin hayal gücünü yansıtması bakımından önemlidir. Yoksa böyle çıkarımların herhangi bir bilimsel değeri yoktur.

 

Sahte Dino-Fosil Neden Darwinist Masalların Kayıp Halkası Olamaz?

Ara türlerde canlıların var olmaması evrimi çıkmaza sokan en büyük delillerden biridir. Nitekim bunun farkında olan Charles Darwin de kitabında, ‘Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara- geçiş çeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir.’ (Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179)  demiştir.

Darwin, "Teorinin Zorlukları" (Difficulties on Theory) adlı bölümünde ise şöyle yazmıştır: 

Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır. (Charles Darwin, The Origin of Species, s. 172, 280)

Darwin teorisinin girdiği açmazın çok iyi farkındaydı ama yine de “fosil kayıtlarının yetersiz olduğu” gibi bir açıklama öne sürmüştü. Hatta fosil kayıtları detaylı olarak incelendiğinde, kayıp ara formların mutlaka bulunacağını iddia etmişti. Evrimciler Darwin'in bu kehanetine inanarak, 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında hummalı fosil araştırmaları yaparak bu ara geçiş formlarını aradılar. Oysa, büyük bir hırsla aranan bu ara geçiş formlarına asla rastlanamadı. Çünkü Darwin’in iddiasının aksine FOSİL KAYITLARI SON DERECE YETERLİYDİ. Yapılan kazılarda ve araştırmalarda elde edilen bütün fosil bulguları, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canlıların yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve tam halleriyle ortaya çıktıklarını gösterdi. 

YARATILIŞ GERÇEĞİ KARŞISINDA SONUÇSUZ KALAN BİR DARWİNİST GİRİŞİM DAHA...

Buraya kadar verilen örneklerde açıkça görüldüğü gibi bir canlıya ait ara-tür olacaksa 1 tane değil, bugünkü milyonlarca türü birbirine bağlayacak gibi, milyarlarca ara-tür olması gerekirdi. Canlılık tarihinde daha önce yaşamış türlerin bugünkünün 10 hatta 100 katı olduğu düşünülürse, trilyonlarca ara-tür olması ve bunlara ait katrilyonlarca fosil örneğinin topraktan dışarı taşması gerekirdi. Evrimcilerin birkaç sahte ara-türle ortaya çıkmaya çalışmaları, yalnızca çaresizliklerini gösterir.

Bilimde kurgulara yer yoktur. Bilim delil ve kanıtlara dayalıysa bilim olur. Paleontoloji biliminin de kurgu-fosillere ihtiyacı yoktur. Fosil kayıtları, mevcutta bulunan 600 milyon fosil örneğiyle hayatın tarihini zaten açıkça ortaya koymaktadır. Taşlaşmış canlılar, tam ve eksiksiz halleriyle ‘bizi Allah yarattı’ diye haykırmaktadırlar.

Kaynak:
Stephen L. Brusatte, Alexander Averianov, Hans-Dieter Sues, Amy Muir, and Ian B. Butler, New tyrannosaur from the mid-Cretaceous of Uzbekistan clarifies evolution of giant body sizes and advanced senses in tyrant dinosaurs, PNAS 2016 ; March 14, 2016, doi:10.1073/pnas.1600140113

Adnan Oktar'ın News Rescue'da yayınlanan makalesi:

http://newsrescue.com/a-new-attempt-for-a-fake-transitional-form-by-the-journal-nature-tyrannosaur-euotica/

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo