National Geographic TV’de geçtiğimiz hafta içinde iki belgesel yayınlandı. "Üç Şempanzenin Hikayesi" (A Tale of Three Chimps) ve "Gözde Maymunum" (My Favorite Monkey) isimli belgeseller, verilmek istenen mesaj açısından belirgin benzerlikler taşıyordu. Bu iki belgeselin National Geographic TV ekranında art arda yayınlanması, konusu ve zamanlaması planlanmış bir evrim propagandasını işaret ediyordu. Geçtiğimiz ay yayınladığı "Büyük Dönüşümler" belgesellerinde, ‘denize girip balinaya dönüşen köpek’ ve ‘karaya çıkıp ayaklanan balık’ masallarını ekrana getiren TV kanalı, bu defa bir başka masalı, insanın evrimi masalını telkin etmeye çabalıyordu.
"Üç Şempanzenin Hikayesi" isimli belgesel, sirklerde çalıştırılan şempanzeleri konu alıyorken, "Gözde Maymunum" isimli belgesel, kuyruklu makak maymunlarıyla ilgiliydi. Her iki belgesel boyunca, maymunlarda görülen zeki davranışlardan sık sık örnekler veriliyor, maymun zekasının, insanın sözde yakın akrabası olması dolayısıyla üstün olduğu izlenimi veriliyordu. Bu yazıda, her iki belgeselde ortaya konan Darwinist yorumların çarpıklığı gözler önüne serilecektir.
Şempanzelerin İnsanla Kardeş Tür veya Genetik Akraba Olduğu İddiaları Gerçek Dışıdır
Belgeselin en başlarında, şempanzeden ‘kardeş tür’ olarak söz edilmekte ve şu ifadelere yer verilmektedir: "Bilim adamları aradaki genetik yakınlığı onaylamadan önce iki türün benzerliklerini farketmişti".
National Geographic TV’nin, maymunlara biçtiği ‘kardeş tür’ yakıştırması, sadece bir Darwinist ön kabulüdür ve bilimsel bulgulara dayanmamaktadır. İnsanın maymunlarla ortak bir atadan evrimleştiği iddiasının herhangi bir kanıtı yoktur. Evrimci paleontologlar, fosillerin ortaya koyduğu tablo karşısında, insan ve şempanze arasında kayıp halka bulma ümitlerini yitirdiklerini itiraf etmektedirler.
İnsan ile maymun arasındaki "genetik yakınlığın" onaylandığı iddiası da sadece bir aldatmacadan ibarettir. Genetik yakınlık, insan ve şempanze DNAsıyla ilgili verilerin Darwinizm’e destek amacıyla çarpıtılması sonucu oluşturulmuş bir senaryodur. Oysa bu senaryo temelden çürüktür. Çünkü DNAnın sözde evriminin rastgele mutasyonlarla ortaya çıktığını ileri sürmektedirler. Oysa mutasyonlar organizma üzerinde etkili oldukları zaman daima yıkıcı, hatta ölümcül sonuçlar ortaya çıkarırlar. DNA’da özel bir kodlama sistemiyle kaydedilmiş anlamlı bilgiler vardır. Genlerde meydana gelecek rastgele mutasyonların, organizmanın DNAsına bilgi ekleyerek onu başka türlere dönüştürmesi ise ‘imkansızdır’. Nitekim mutasyonlarla ilgili tüm deney ve gözlemler bunu göstermektedir.
Ayrıca genetik yakınlık propagandasında ortaya konan rakamların geçersizliği de geçtiğimiz aylardaki yeni bilimsel araştırmalarla ortaya konmuştur. California Institute of Technology"den bir genetikçinin bulguları, insan ve şempanze arasındaki genetik farkın, iddia edilenin üç misli büyük olduğunu ortaya çıkarmıştır. (1) Böylece evrim propagandasında sıkça başvurulan bir noktanın daha hiçbir bilimsel kanıta dayalı olmadığı ortaya çıkmıştır. ( İnsanın evrimi senaryosunu çürüten bilimsel bulgular hakkında detaylı bilgi için, bkz. "Hayatın Gerçek Kökeni", Harun Yahya, Gl obal Yayıncılık, İstanbul, 2000;
http://www.harunyahya.org/evrim/hy_hayatin_gercek_kokeni/hk.html)
National Geographic TV’nin "Gözde Maymunum" belgeselinde maymun ve insanın benzer fizyolojiye sahip oldukları da belirtilmekte ve bu durum evrime delil olarak gösterilmektedir. Bu konuda kendisine tedaviye getirilen bir maymunla ilgilenen bir veterinerin bazı yorumlarına yer verilmektedir. Veteriner, maymun için kullandığı bazı ilaçların gerçekte insan ilacı olduğunu belirtmekte ve bunu iki tür arasında bir akrabalık olduğu iddiasına delil göstermektedir.
Oysa bazı ilaçların her iki canlıda da etkili olması evrim teorisine hiçbir kanıt sağlamamaktadır. Bu benzetme sadece Darwinist ön yargılarla yapılan bir benzetmedir. Benzer kimyasalların insan ve maymunda faydalı olması doğaldır. Çünkü aynı biyosferi ve aynı karbon-temelli organik molekülleri paylaşmaktadırlar. Bu ortak yapı, sadece insanlar ile maymunlar arasında değil, tüm doğada geçerlidir. Örneğin insanlar atnalı yengecinin kanından da ilaç elde etmektedirler. Bu durum atnalı yengeciyle akraba olduğumuz anlamına gelmez. Öte yandan şempanzeden insana gerçekleştirilen böbrek nakilleri, benzer fizyoloji iddialarına önemli bir darbe oluşturmaktadır. Tulane Üniversitesi’nden Dr. Keith Reemtsma, 1963 yılında şempanzelerden insanlara bir düzineden fazla böbrek nakli gerçekleştirmiş ancak tüm hastalar ölmüştü . (2) Çünkü şempanze metabolizması daha hızlı çalışmış, bu yüzden böbrek dokusundaki hücreler yerleştirildikleri insan bedeninde suyu hızla tüketmişti.
National Geographic TV’nin Propaganda Taktikleri
National Geographic TV’deki belgesellerde sıklıkla başvurulan propaganda taktiği, önce maymunun zeki davranışlarını göstermek hemen ardından da insanla arasında benzerlikler kuran ifadeler vermektir. Örneğin "Üç Şempanzenin Hikayesi" nde bu taktik şu ifadelerde ortaya çıkmaktadır:
"Zeki hayvanlardır, ihtiyaçları insanlarınkine çok benzer. Bizim gibi kişisel bağlantılar ve karşılıklı ilişkilere ihtiyaç duyarlar."
"Gözde Maymunum" belgeselinde ise şu sözler kullanılmaktadır:
"Doğadaki sorunlara karşı yaratıcı çözümler üretiyorlar. Problem çözmede zekiler. İnsan ve maymun davranışı arasındaki çizgi çok belirsiz bir sınır olabilir."
"Fiziksel olarak bize benziyorlar; uzay ve tıp araştırmalarında kullanıyoruz. Sosyal olarak bize benziyorlar; içimizde tutuyoruz. Makak türü maymunlarda aile hayatı çok önemlidir. O kadar yakın akrabayız ki..."
Oysa zeka ve karşılıklı ilişkiler açısından maymunla insan arasında evrimsel bir ilişki kurmanın tutarsızlığı ortadadır. Hem zeka hem de karşılıklı ilişki kurmada maymundan çok daha üstün olan canlılar vardır. Örneğin arılar ancak bir matematikçinin hesaplamalarıyla ulaşılabilecek altıgen petek mimarisini uygulayabilmektedirler . (3) Bu peteklerde en az malzeme kullanarak en fazla depolama alanı sağlayan, geometrik bir plan görülür. (Böyle bir ‘optimum’ tasarımın keşfedilmesinde farklı geometrik şekillerin alan ve çevre uzunlukları hesaplanmalı, alan/çevre oranı en yüksek geometrik şekil seçilmelidir).
Aynı şekilde kunduzlar nehirlerin orta kısmında akıntıya karşı yuvalar kurabilmekte, insan yapımı barajlarda görülen mühendislik yöntemlerini uygulayabilmektedirler . (4) Termitler, bizim gökdelenlerimizle kıyaslanabilecek mükemmellikte kuleler inşa etmekte, bunların içinde havalandırma sistemleri, özel mahzenler, tarım alanları oluşturmaktadırlar. Elbette insan yapımı binalarda görülebilecek hassas matematik ve geometri bilgisi ortaya koymaları, mühendislik yöntemleri uygulamaları, arıların, kunduzların veya termitlerininsana akraba olduğunu göstermez.
Maymunların kişisel bağlantılara ve karşılıklı ilişkilere ihtiyaç duyması da evrime delil değildir. İnsanla arasında ilişki kurulamayacak canlılarda da benzer bağlantı ve ilişkiler vardır. Sözgelimi penguenler, sevgi ve sadakat dolu aileler kurarlar. Köpekler insanlarla kurdukları ilişkilerde çok daha sadakatli ve uyumludurlar. Kumrular eşleriyle sıkı bir ilişki içinde görünürler. Muhabbet kuşları hem birbirlerine büyük bir ilgi ve bağlılık gösterirler, hem de insanlara. Elbette bu özellikleri penguen, kumru, muhabbet kuşu veya köpeği insanın akrabası yapmamaktadır.
Diğer yandan yukarıda söz edilen canlılar evrim teorisinin zeka ve davranışların kökeniyle ilgili iddialarının da tutarsızlığını ortaya koymaktadır. Çünkü yukarıda saydığımız canlılar, hayali evrim ağacında insana, şempanzeden çok daha uzak kollara yerleştirilmiş canlılar olmalarına karşın, insan zekasına şempanzeden daha çok yaklaşan davranışlar ortaya koyabilmektedirler.
Ayrıca bal arısı evrim teorisi açısından açıklanması mümkün olmayan bir çelişki de ortaya koymaktadır. Teori zeka seviyesini sinir sisteminin gelişmişliğiyle açıklama çabasındadır. Örneğin insanın en zeki canlı olmasını, en büyük beyin/beden oranına sahip canlı olmasına bağlamaktadır. Bu mantığa göre arıdan daha karmaşık sinir sistemine sahip olan şempanzenin ondan çok daha üstün olması gerekmektedir. Oysa durum bunun tam tersidir. Sözde evrim ağacında insana şempanzeden çok daha uzak bir canlının, basit organizma yapısına karşın insanda görülen karmaşık davranışları gösterebilmesi — örneğin altıgenin yüzey alanını, çevresini hesaplaması, iç açılarını ölçebilmesi — maymun zekasıyla ilgili evrimci iddiaları kesin bir şekilde geçersiz kılmaktadır.
Maymun Kültürü Çarpıtmasına Dikkat
"Gözde Maymunum" isimli belgeselde, makak ismi verilen bir kuyruklu maymunun, karmaşık davranışlar geliştirip bunu diğer bireylere öğretme ve sonraki nesillere geçirebilme yeteneğine sahip olduğu da ileri sürülmektedir. Burada öğrenilmiş davranışların kültür anlamına geldiği belirtilerek, bir tür "maymun kültürü" tanımlanmaktadır.
Bir canlı türüne has davranış modellerinin ‘kültür’ göstergesi olduğu ileri sürülebilir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi bir canlının ‘insani’ davranışlar veya belli yönlerden ‘insani’ kültür göstermesi evrim teorisine kanıt sağlamaz.
National Geographic TV bu konuda iki önemli çarpıtma yapmaktadır. Bunlardan birincisinde yiyeceği patatesin üzerindeki kumları deniz suyunda yıkayan bir makakın; diğerinde ise küçük bir makakın oynadığı taşları elinden zorla alan erişkin makakın örneği verilmektedir.
Patatesi suda yıkama davranışının makak grubundan çıkan tek bir makak tarafından geliştirilen ve diğer bireylere öğretilen, kültür göstergesi bir davranış olduğu belirtilmektedir. Makakın küçük makakların oynadığı taşları alması ise kreşte oynayan çocukların birbirlerinin elinden oyuncakları almasına benzetilmektedir. Burada makakların taşa bir tür sosyal anlam yüklediği, erişkin bir maymunun küçük maymundan alarak güç gösterisinde bulunduğu ileri sürülmektedir.
Bir maymunun, ‘insani’ bir temizlik ve ‘oyuncak’ kültürü göstermesi evrime delil gösterilemez. Evrimciler ısrarlı bir şekilde maymun kültürü üzerinde odaklanmakta ve bunu zaman içinde zenginleşen, maymunlar arasında özel iletişime dayalı bir bütün olarak göstermeye alışmaktadırlar. Burada da amaç, zihinlerde insan kültürünün evrimle ortaya çıkmış bir olgu olduğu, hayvanlar arasında insana en yakın kültür seviyesini maymunların gösterdiği fikrini yerleştirmektir.
Oysa schwarzula isimli yaban arısı veya yaprak kesici karıncalar çok daha karmaşık bir kültürü, çiftçilik kültürünü uygulamaktadırlar. Schwarzula, toplayıp yuvasında biriktirdiği bir tür larvanın salgılarını kullanarak ‘hayvancılık’ yapmakta (5), yaprak kesici karıncalar ise mantar yetiştirerek ‘tarım’ yapmaktadırlar(6) . Bir başka karınca türü, yuvasını mikroplardan arındırmak için ağaçlardan reçine toplamakta ve bunu antiseptik olarak kullanmaktadır. Bu da ‘tıp kültürü’nün göstergesidir. Maymunlardan (evrimcilere göre) daha "basit"— ve evrime göre insana çok daha uzak olan — canlıların, onlardan daha karmaşık kültürler göstermesi evrimcilerin "maymun kültürü"nü insanla ilişkilendiren iddialarını geçersiz kılmaya yetmektedir.
Görüldüğü gibi National Geographic TV’nin çarpıtmaları, hayvanlarda görülen insan benzeri davranış ve kültürleri evrim teorisine göre açıklamaya yetmemektedir. Dahası arılar, karıncalar, kunduzlar, köpekler ve kumrulardan verdiğimiz davranış ve kültür örnekleri evrim teorisiyle açıklanması asla mümkün olmayan diğer bazı soruları ortaya çıkarmaktadır: Bu canlılar böyle karmaşık davranışları gerçekleştirmek için gerekli bilgiyi nasıl edinmişlerdir? Bu bilgiyi nasıl yorumlayabilmektedirler? Nasıl olup da küçücük böcekler insanın en yakın akrabası olduğu ileri sürülen maymunlardan daha karmaşık davranışlar gösterebilmektedirler?
Bu soruları istediğiniz evrimciye sorabilirsiniz. Evrimcilerin çaresizliklerini gösteren bir cevapla karşılaşacağınız kesindir. Biraz daha tecrübeli olanlar konuyu, bu tür davranışların ‘içgüdü’ye dayandığını söyleyerek geçiştirmeye çalışacaktır. Ancak bu cevap teoriyi çıkmazdan kurtarmaya yetmez. ‘İçgüdü’ sadece bu evrim çıkmazına yapılmış bir isimlendirmedir.
İçgüdünün canlının kendisinden kaynaklanmadığı, ona üstün bir akıl tarafından ilham edildiği açıktır. Arılara, kunduzlara, köpeklere, kumrulara ve de şempanzelere ve diğer tüm canlılara davranışlarını Allah ilham etmiştir. Her canlı, Allah’ın kendisi için belirlediği özellikleri ortaya koyar. Şempanzenin insanı eğlendiren, ondan aldığı komutları yerine getirebilen bir canlı olması da Allah’ın bu canlıya ilhamından kaynaklanır. Bu gerçek Nahl Suresi"nin 68. ayetinde ‘Rabbin bal arısına vahyetti’ ifadesiyle bildirilmektedir.
National Geographic TV’den Maymun Gafları
"Gözde Maymunum" isimli belgeselde kuyruklu makaklarla insan arasında yapılan benzetmelerde o denli tutarsız iddialar ortaya konmaktadır ki, belgesele çocukları eğlendirmek üzere hazırlanmış bir program görünümü vermektedir. Örneğin:
Uzaya gönderilen kobay maymunlardan birer kahraman olarak söz edilmekte ve "onlar olmasa insanoğlu uzaya gerçekleştirdiği bu büyük adımı atamazdı" denmektedir. Bu tamamen asılsız bir yorumdur: Uzaya gönderilen maymunlar bir şey "başarmış" değildirler; içine kondukları roket dünyadan kumanda edilmiş, maymunlar sadece sıkı sıkıya bağlandıkları kabinde kobay olarak oturmuşlardır. Ayrıca uzay çalışmalarında görevlendirilmiş kobay canlılara kahramanlık payesi verilecekse buna fareler ve köpekler de katılmalıdır; çünkü uzaya gönderilen araçlarda fareler ve köpekler de kullanılmıştır.
"Gözde Maymunum" isimli belgeselde maymunların insanlara önemli bir faydalarının da tıp alanında olduğu belirtilmekte, rhesus türü maymunlar üzerinde yapılan araştırmalar sonucu Rh testlerinin geliştirildiği anlatılmaktadır. Elbette bir canlının insanoğlunun tıp araştırmalarında kullanılması onu insana akraba yapmaz. Bakterilerden yararlanılarak antibiyotik geliştirilmesinin onları insana akraba yapmadığı gibi.
Aynı belgeselde maymunların birbirlerindeki bit ve parazitleri ayıklayarak gerçekleştirdikleri tımarlanma işlemi ile insanların kuaföre gitmesi arasında da benzerlik kurulmakta, insanların kuaföre gitmesinin tımarlanmaya paralel bir sosyal davranış olduğu ileri sürülmektedir.
Herhalde bu iddia National Geographic TV’nin Darwinist hayallerinde sınır tanımadığını göstermesi açısından bir ‘numune’ teşkil edecektir. Belki bu üretken hayalgücüyle, gelecek programlarda, biri oyun oynarken diğeri onu izleyen iki grup maymun gösterilip insanların tiyatroya gitme alışkanlığının kökenleri hakkında spekülasyon yapılabilir. Tabi bu arada termitler, inşaat yetenekleriyle yeniden keşfedilip insana en yakın akraba ilan edilmezse.. (!)
Makak maymunlarının jet skiye binmeleri, kayak yapmaları veya sahipleriyle restoranda oturup yemek yemeleri de onları insana akraba yapmaz. Bu davranışların maymunun görgüsünden ya da eğlence kültüründen kaynaklanmadığı ortadadır. Bu tür davranışlar maymunların ödül-ceza sistemiyle eğitilmesiyle ortaya çıkmaktadır ve bir sirk gösterisinden öte anlam taşımamaktadır. Nitekim benzeri sirk gösterilerinde kullanılan ve gayet iyi yetenekler sergileyen köpekler, kuşlar, yunuslar da vardır. National Geographic TV, maymunlarla ilgili görüntüleri, evrimde maymunlara biçilen insanın en yakın akrabası rolünü zihinlerde yerleştirmek için çarpıtarak kullanmaktadır.
Sonuç
National Geographic TV’de yayınlanan bu belgeseller, kanalın Darwinizm’in gözü kapalı ve dogmatik bir savunucusu olduğunu bir kez daha göstermektedir. Hayvan davranışları ve zekası hakkında ortaya konan iddialar hiçbir bilimsellik ifade etmemektedir. Uzaya gönderilen maymunları kahraman ilan eden, maymunların bit ayıklamasıyla insanların kuaföre gitmesi arasında evrimsel bağlantı kurmaya çalışan TV kanalı, çocukların bile güleceği iddiaları, bilimsel bir kılıfta sunmaya çalışmaktadır.
(1) http://www.cnn.com/2002/TECH/science/09/24/humans.chimps.ap/index.html
(2) http://www.boston.com/news/daily/04/pig_transplant.htm
(3) http://www.harunyahya.org/bilim/hy_balarisi_mucizesi/arigiris.html
(4) http://www.harunyahya.org/bilim/hy_yaratilis_gercegi/y_gercegi4.html
(5) http://www.mercek.org/index.php/article/view/449/1/38
(6) http://www.harunyahya.org/Makaleler/karinca.html