Bayramlar Müslümanların aralarındaki dargınlıkları gidermesi, yeni dostluklar kurulması ve insanların birbirlerine yakınlaşmaları için güzel fırsatlardır. Ancak bugün kimi Müslümanların bu fırsatı pek de iyi değerlendirmediklerini görüyoruz.
Irak’ta, İran’da, Yemen’de ve Suriye’de devam eden mezhep savaşlarında ölenlerin sayısı çoktan milyonları aştı. Mısır’da, Libya’da, Pakistan’da ve Afganistan’da ise Müslümanlar arasında İslam’ı farklı yorumlamaktan kaynaklanan silahlı çatışmalar yaşanıyor. Nijerya’da, Sincan’da, Myanmar’daki Müslümanlar da büyük bir baskı altındalar. Kendi yaşadıkları topraklarda sadece inançları yüzünden tehdit unsuru olarak görülüyorlar. Avrupa ve Amerika’da ise İslam karşıtlığı giderek yayılıyor.
İslam aleminde geçmiş bayramlar yok artık. Arakan’daki dedeler mutlulukla torunlarını sevemiyor, harabeye dönmüş Suriye’deki çocuklar yeni bayramlık elbiseleri ile sokaklarda neşe içinde koşuşturamıyorlar. İnsanlar kendilerini güvende hissetmiyor, akrabalarına, komşularına bayram ziyaretlerine gidemiyorlar.
Müslümanların özlemini duydukları bayramlara yeniden kavuşabilmeleri için acilen yapılması gereken, İslam dünyasına hakim olan mezhep odaklı ayrılıkların bir an önce terk edilmesidir. Mezhepsel farklılıkların tamamen bir kenara bırakılması savaşların ve kargaşanın da önünü kesecektir.
Allah iman edenlerin birbirlerine düşman olmalarını, bölünmelerini, ayrılığa düşmelerini Kuran-ı Kerim’de yasaklamıştır. Bu İlahi emre aykırı hareket etmek, beladan başka bir şey getirmez. Tüm dünyadaki ve özellikle de Ortadoğu’daki kardeşlerimizin yaşadıkları acı ve sıkıntılardan kurtulmalarının; özlem duydukları huzur, istikrar, barış ve refah içinde yaşayabilmelerinin tek yolu, Kuran-ı Kerim’in ışığında tüm Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olmaları, kardeşliğe ve şefkate niyet etmeleridir.
Tabi ki bu konuda İslam ülkelerindeki liderlere de büyük bir sorumluluk düşüyor. Halkına baskı yapmayan, mesafeli tavır göstermek yerine onlarla kaynaşan, sevgi dolu ortamlar oluşturan, adaletli ve şefkatli liderlerin sayının artması kimi İslam ülkelerine hâkim olan karanlık ruhu, kargaşa ortamını da bertaraf edecektir.
Nitekim, Allah Kuran’da sevecen, şefkatli, yumuşak olunmasını emreder. Halim karakterli olmayı över ve peygamberlerin halim karakterli olduklarını Kuran’da bildirir. Hz. İbrahim’in güzel ahlakını örnek veren bir ayet şöyledir:
“... Doğrusu İbrahim, çok duygulu, yumuşak huyluydu.” (Tevbe Suresi, 114)
Müslüman ülkelerin liderlerinin konuşmalarında sevgi sözcükleri kullanmaları çok önemlidir. Ancak böyle olursa Müslümanların giyimlerinden, yaşam tarzlarından ya da siyasi tercihlerinden ötürü duydukları nefretin önüne geçmek mümkün olabilir.
Gençlerle kolay diyalog kuran, onların sorunlarına akılcı çözümler üreten, toplumun her kesimini kucaklayan, herkesi seven, şefkatle bakan, mütevazi ve güzel söz söyleyen, sanata, estetiğe destek veren, son derece modern liderlerin sayısının artması son derece önemlidir. Bu liderlerin herkese zengin bir ruhla yaklaşmaları, sevgiye öncelik vermeleri Allah’ın İslam ülkelerine güzellik getirmesine de vesile olacaktır.
İslam dünyasında özlemi duyulan barış ve huzur dolu günlere kavuşmanın bir diğer yolu da kadınlara gereken saygı ve sevginin gösterilmesidir. Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda en çok baskı ve eziyet gören kesim kadınlardan oluşmaktadır. Kimi ülkelerdeki bağnaz zihniyet Kuran’ın tam tersine, yanlış bir düşünce olarak kadınları sadece temizlik yapan, hizmet eden, ikinci sınıf varlıklarmış gibi görür. Hatta kadının kişiliğinin, ahlaki özellik ve yeteneklerinin, fiziksel yapıyla orantılı olarak daha sınırlı olduğu gibi fikirlere bile rastlanmaktadır.
İslam ülkelerinin neredeyse tamamına hâkim olan Kuran dışı kaynaklara ve hurafelere dayanan batıl inançlar, yanlış bir şekilde İslam ile bağdaştırılmaya çalışılmaktadır. İslam'ın özüyle ve Kuran'ın ruhuyla tamamen zıt olan bağnaz zihniyet, İslam dünyasının genelinin sanat, bilim ve teknolojiden uzak oluşunun, fikri ve maddi geri kalmışlığının sebebidir.
Allah Kuran’da Hz. Meryem (a.s.)’ı bitki gibi yetiştirdiğini bildirerek kadınların zarif, narin, temiz ve değerli olduğuna dikkat çekmiştir. Dolayısıyla İslam ülkelerinde de kadınlara özen, şefkat, saygı ve sevgi gösterilmesi ve kadın haklarının ön plana çıkartılması gerekir.
İslam ülkelerini yöneten liderlerin hiçbir ayrım yapmadan halkı kucaklayan bir üslup geliştirmeleri, bağnaz zihniyetin değişmesi açısından en hayırlı ve doğru yoldur. Kadınların toplumun her kesimindeki insanlar gibi özgür olmaları Kuran'ın bir emridir.
Müslümanlar Kitap Ehli olan Hıristiyan ve Musevilere de dostça davranmalı onların dinlerini yaşamaları için gerekli özgürlüğü sağlamalıdırlar. Bu konudaki uygulamaların Peygamberimiz (s.a.v) dönemindeki gibi olması son derece önemlidir. İslam ülkelerinin liderleri bu konuda da önderlik edip, ülkelerindeki Hristiyanları ve Musevilerin korunması için tedbirler alıp, güven içinde yaşayıp ibadet etmelerini sağlayabilirler.
Tüm bunlar hayata geçtiği takdirde tüm Müslümanlar bayramlarda yine sevgiyle, muhabbetle birbirlerini kucaklayacak, hep birlikte Allah'ı anacak hem birbirleri hem de tüm İslam alemi için hayır duaları edeceklerdir. Dargınlar barışıp hasretle birbirlerine sarılacak, fakirlerin yardımına koşulacak, büyüklerin elleri öpülecek, küçükler harçlıkla, şeker, çikolata ve hoşlarına gidecek türlü hediyelerle sevindirilecektir.
Bayram kutlamadır, sevinçtir, mutluluktur, kaynaşmaktır, paylaşmaktır, huzurdur, güzelliktir. Müslümanların büyük bir özlemle bekledikleri güzel bayramlar çok yakın, sadece bunun için hep birlikte biraz daha çalışmamız gerekiyor.
Adnan Oktar'ın Kashmir Reader'da yayınlanan makalesi:
http://kashmirreader.com/2017/06/29/muslims-long-eids-source-happiness/