Müslümanlar, başarıya ulaşmak için Allah'ın takdir ettiği vakte kadar beklemekle yükümlüdürler
ucgen

Müslümanlar, başarıya ulaşmak için Allah'ın takdir ettiği vakte kadar beklemekle yükümlüdürler

48732

Kuran’da Yüce Rabbimiz’in ayetlerinde işaret ettiği sırlardan biri de, bir işin sonuçlanması için müminlerin sabırla beklemeleri gerektiğidir. Yüce Kitabımız Kuran’a baktığımızda, Peygamberlerin de salih Müslümanların da, kendilerine vadedilen başarıya ulaşmak için belli bir süre beklemeleri öğütlenmiştir. Nitekim Peygamberlerin hayatlarına bakıldığında da bu önemli gerçek anlaşılabilmektedir. Sevgili Peygamberimiz (sav)’e ilk vahiy kırk yaşında iken gelmiştir. Hz. Musa için Allah, kırk günlük bekleme süresi belirlemiştir. Ayette Allah bunu şöyle haber verir:
 

Musa ile otuz gece için sözleştik ve ona bir on daha ekledik. Böylece Rabbinin belirlediği süre, kırk geceye tamamlandı. Musa, kardeşi Harun'a "Kavmimde benim yerime geç, ıslah et ve bozguncuların yolunu tutma" dedi. (Araf Suresi, 142)
 

Yine Yüce Allah insanların olgunluk yaşı olarak kırk yaşını belirlemiştir:
 

Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben Müslümanlardanım." (Ahkaf Suresi, 15)
 

Kuran’da Allah Müslümanlara, galibiyetleri ve hakimiyetleri için bir bekleme süresi tespit etmiştir. Peygamberlerin de, onları izleyen müminlerin de, kendi topluluklarına tebliğde bulundukları, onlara Kuran ile hatırlattıkları ve bundan sonrasında ise beklemelerinin öğütlendiği anlaşılmaktadır. Kuran’da Müslümanların sabır ile beklemelerine işaret eden ayetler şu şekildedir:
 

Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, Biz de şüphesiz beklemekteyiz." (Enam Suresi, 158)

"Andolsun" dedi. "Rabbinizden üzerinize iğrenç bir azap ve gazab gerekli kılındı. Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği ve sizin ile babalarınızın isimlendirdiği (düzüp uydurduğu) birtakım isimler (düzme tanrılar ve kurallar) adına mı benimle mücadele ediyorsunuz? Öyleyse bekleyedurun; şüphesiz, ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim." (Araf Suresi, 71)

De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü’nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 24)

De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz. (Tevbe Suresi, 52)

Bir de derler ki: "Rabbinden üzerine bir ayet (mucize) indirilse ya!.." De ki: "Gayb yalnızca Allah'ındır, siz bekleyedurun; ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim." (Yunus Suresi, 20)

Kendilerinden önce gelip geçmişlerin (başlarından geçen) günlerin bir benzerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: "Bekleyedurun. Şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim." (Yunus Suresi, 102)

(Süleyman:) "Durup bekleyeceğiz, doğruyu mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?" dedi. (Neml Suresi, 27)

Öyleyse, sen onlardan yüz çevir ve bekleyedur; gerçekten onlar da beklemektedirler. (Secde Suresi, 30)

Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. (Ahzab Suresi, 23)

Belki onlar öğüt alıp-düşünürler diye, Biz onu (Kur'an'ı), senin dilinle kolaylaştırdık. Öyleyse sen gözleyip-bekle; elbette onlar da gözleyip-bekliyorlar. (Duhan Suesi, 58-59)

Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret. (Kamer Suresi, 27)
 

Yukarıdaki ayetlerden, inkarcı toplulukların da bir bekleyiş içinde oldukları görülmektedir. Müminler, Allah’ın vaadinin gelmesi, Allah’ın izniyle galibiyete ulaşmak için beklemektelerken, inkarcılar da azabın gelmesi için beklemektedirler. Müminler için bu bekleme süresi, onların sabırlarında, Allah’a yakınlıklarında, ecirlerinde ve yakinlerinde bir artış iken, tanınan bu süre inkarcılar için günahta bir artıştır. Yüce Rabbimiz ayetinde bunu bizlere haber vermiştir:
 

O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azap vardır. (Al-i İmran Suresi, 178)
 

Yüce Allah, inkarcı kavimlerine karşı Allah’tan yardım isteyen Peygamberlere de beklemelerini öğütlemektedir. Allah, vaadini mutlaka gerçekleştirecek ve inkarcıların tümünü bozguna uğratacak, onların batıl dinlerini yok edecektir. Fakat bunun için Yüce Rabbimiz belirli bir zaman belirlemiştir ve müminlere de sabırla beklemelerini öğütlemiştir. Cenab-ı Allah, Katı’ndan gönderdiği ve kavmine tebliğde bulunan elçinin yardım dualarına karşı onların bozguna uğrayacaklarını vadetmiş, bunun için beklemesi gerektiğini bildirmiştir:
 

(Peygamber) Dedi ki: “Rabbim, beni yalanlamalarına karşı bana yardım et.” (Allah) Dedi ki: “Az bir süre (bekle), onlar gerçekten pişman olacaklar.” (Müminun Suresi, 39-40)
 

Mümin, dünya hayatında Allah’a karşı kulluk görevini yerine getirmek, Kuran ahlakını tebliğ etmek ve Allah’ı razı edecek güzel davranışlarda bulunmakla yükümlüdür. İçinde bulunduğu imtihan ortamı, müminin imanının güçlenmesi, Allah’a yakınlaşması, dua ile Allah’a sığınması ve razı olunmuş olarak ahirete gidebilmesi için özel olarak yaratılır. Aslında uğruna gayret ettiği herşey Allah katında zaten yaşanıp bitmiştir, Rabbimiz tüm bunları en güzel şekilde sonuçlandırmıştır. Kuşkusuz ki bu süre içinde gösterilen gayret ve çaba, zaten olacak olan sonucu değiştirmeyecektir. Allah vadettiğini mutlaka yaratacak ve insanlara gösterecektir. Dolayısıyla insan, bu güzel sonuca ulaşana kadar gösterdiği gayretin, Allah için çabasının, yaptığı tebliğin ve gösterdiği sabrın yalnızca kendi ahireti için Allah katında önemi olduğunu unutmamalıdır. Müslüman, kalbi tatmin bulmuş olarak, Allah’a teslim olmakla yükümlüdür. Elbette Yüce Allah her şeyi en mükemmel, en kusursuz ve en hayırlı şekilde yaratandır.


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo